Ankara’da ABD Büyükelçiliği önünde Gazze için protesto: “BMGK’nın Gazze Kararına İtiraz Ediyoruz”
Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP), Cuma namazı sonrası ABD Büyükelçiliği önünde düzenlediği basın açıklaması ve protestoda, ateşkes sonrası Gazze’deki ihlalleri ve BMGK kararını eleştirdi.
ANFİDAP öncülüğünde STK temsilcileri, Cuma namazının ardından ABD Büyükelçiliği önünde bir araya gelerek Gazze’ye destek verdi. “BMGK’nın Gazze Kararına İtiraz Ediyoruz” sloganıyla yapılan protestoda, işgalci siyonistlerin ateşkese uymadığı ve arabulucu devletlerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği vurgulandı.
Basın açıklaması öncesinde, Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği’nden Mustafa Karakaş bir konuşma yaptı. Protesto sırasında sık sık sloganlar atılırken, basın açıklamasını ANFİDAP adına İnsan ve Medeniyet Hareketi Ankara Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Medet okudu.

"Zulme karşı, zulmü ortadan kaldırabilmek için hazırlık yapmak vardır"
Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği’nden Mustafa Karakaş, "Biz İslam medeniyetinin 1300–1400 yılda oluşturduğu bir teşekkül vardır; bir tarih bilinci vardır. O da nedir? Bizim medeniyetimizde facialar olduğunda, yenilgiler yaşandığında bunlar konuşulmaz. Bunun yerine ne yapılır? ‘Nehy-i anil münker’ gereği hazırlıklar yapılır. Zulmeden her kimse; hangi devletse, hangi rejimse, hangi güç ise ona karşı Müslüman anne babalar çocuklarını hazırlar; Müslüman zenginler atlarını hazırlar; kadınlar bileziklerini verir ve cihat hazırlıkları başlar. Bizim medeniyetimizde ah vah etme yoktur. Ne vardır? Zulme karşı, zulmü ortadan kaldırabilmek için hazırlık yapmak vardır. Ama maalesef şu an, 20. yüzyıl sonrasında İslam medeniyetinin parçalanması, devletlerin bir türlü toparlanamamasından dolayı oluşan güç boşluğunu siyonizm ve emperyalizm doldurmuştur. Bugün karşımızda tarihin her evresinde yaşadığımız şeyler yaşanıyor." dedi.
"Biz bugün zahiren Gazze’nin vurulduğunu zannediyoruz"
Konuşmasının devamında Karakaş, şunları aktardı: "Biz bugün, Hazreti Musa’nın kavminin yaşadığı şeylerin aynısının Müslümanlara yaşatıldığını görüyoruz. Asimilasyon politikalarını görüyoruz, yerinden edilmeyi görüyoruz, işkenceyi görüyoruz; kadınların, çocukların katledildiğini görüyoruz. Yani Hazreti Musa döneminde Firavun’un yaptıklarının aynısını bugün israil yapmaktadır. Keza baktığımızda, iki medeniyetin İslam’a karşı birleştiğini görüyoruz. Kendi isimlendirmemle ifade edecek olursam: Bugün Firavun rejimi israil ile, Roma İmparatorluğu’nu temsilen Amerika birleşmiş durumda. İslam’ın yükselişini durdurmaya çalışıyorlar. Biz bugün zahiren Gazze’nin vurulduğunu zannediyoruz. Gördüğümüz manzara bu; ama vahyin diriltici atmosferinin yeryüzünde hâkim olma çabasını durdurmadır bu. Sovyetler Birliği yıkıldığında NATO’nun 'Bize yeni bir düşman lazım, yeni bir konsept lazım' dediğini ve 1990’da yeni düşmanın İslam olacağının altını çizdiklerini biliyoruz. Bugün var olan savaş, israil ile Gazze halkı ya da Filistin halkının savaşı değildir. Bu bir ön cephedir. Şu an yaşadığımız savaş, siyonist-emperyalist rejim ile İslam dünyasının kapışması hâlidir.
Bugün biz demiyor muyuz: 'Gazze düşerse Lübnan düşer değil mi? Lübnan düşerse Şam düşer. Şam düşerse Ankara’ya sıra gelir.' Hem bunu söylüyoruz hem de meselenin Gazze/Filistin ile israil arasında bir mesele olduğunu zannediyoruz. Hayır! Biz şu an fotoğrafın küçük noktasındayız. Fotoğrafın küçük noktası Gazze’dir; büyük resim ise bütün İslam ümmetidir. Ve bu Firavun-Roma ittifakı, bizi perişan etmek için bütün gücünü sahaya sürmüş durumda. Bakın, Firavun rejiminin özelliği kaba güç değildi; propagandaydı. Hem İsrailoğullarını esir etmişti hem de Firavun, Hazreti Musa ile ilgili propagandada bulunurken halkına diyordu ki: ‘Bu adam ülkemizi bölmeye çalışıyor.’ Bakın; hem adamları köleleştirilmiş, Hazreti Musa ise ‘Halkımı bana ver; gitmek istiyorum, gitmek istiyorum’ diyor. Ama propaganda neydi? ‘Musa topraklarımızı bölmek istiyor.’ Hazreti Musa’ya ‘sihirbaz’ diyorlardı. Musa aleyhisselam Firavun’un propagandalarına karşı direndi; Kızıldeniz’i açtı. Düşünün: Hazreti Musa’nın karşısına bu kez de Roma ordusu çıksaydı? İşte bugün Gazze bunu yaşıyor. Bir tarafta propagandayla mücadele ederken öbür tarafta Roma, yani Amerikan ordusuyla, İngiliz ordusuyla, Alman medyasıyla uğraşıyor."

"Bu insanlık meselesidir ve İslam’a karşı açılmış, ta 1990’da ilan edilmiş bir savaştır"
Karakaş, "O gün yapılan propagandanın aynısını biz Instagram’da görüyoruz. Bugün Facebook’ta görüyoruz. Bugün Twitter’da… En son TikTok vardı, onu da aldılar. Hamanın propaganda yöntemlerinin aynısını alıp bugün emperyalist-siyonist blok, İslam ümmetine karşı kullanıyor. Ve hâlâ uyanamıyoruz! Hâlâ biz meselenin ‘Efendim, bu Arapların meselesidir, bu Türklerin meselesidir, bu şu’nun meselesidir…’ olduğunu zannediyoruz. Hayır! Bu insanlık meselesidir ve İslam’a karşı açılmış, ta 1990’da ilan edilmiş bir savaştır. Dikkat edin: Irak’ın işgali ne zamandır? Afganistan’ın işgali ne zamandır? Bugün İslam beldeleri neden viran olmuştur? Neden bu kadar ağır saldırılara maruz kalmaktayız? Libya’yı niye parçaladılar? Paramparça ettiler değil mi? Karşımızda çok net bir düşman var. Biz düşmanı tanımlamak istemiyoruz çünkü korkuyoruz. Çünkü ‘Karşımızda çok büyük bir güç var’ diyoruz. Bir Roma–Firavun rejimi işbirliğini düşünün." ifadelerine yer verdi.
"Hakiki imanı elde eden, dünyaya meydan okur"
"Peki buna karşı çaresiz miyiz?" diyen Karakaş, "Allah Teâlâ Müslümanları her daim birlik olmaya davet ediyor. Üstadın dediği gibi: ‘Hakiki imanı elde eden, dünyaya meydan okur.’ Bu imanın karşısına insanoğlunun oluşturduğu hiçbir güç o imanı yerinden edemez. Bunun ispatı da yine Gazze’de yaşanıyor. Bakın, 2 yıldır esirlerini alabilmek için; ölmüş askerlerinin kemiklerini, cesetlerini alabilmek için operasyon üstüne operasyon yaptılar. ‘Dünyanın en gelişmiş istihbarat örgütü’ denilen Mossad ve CIA, bir türlü cesetlerini alamadı değil mi? Esirlerini alamadılar. Çünkü orada iman etmiş bir topluluk vardı. Gerçek iman elde edilince, dünyanın bütün süper gücü dahi olsanız, esirlerinizi ya da yıllar önce ölmüş olan askerlerinizin cesetlerini alabilmek için masaya oturmak zorunda kalırsınız. Bugün siyonist-emperyalist blok bundan dolayı bir ateşkes ilan etmiştir. Ancak bu ateşkese de uymamıştır; çünkü siyonistlerin kadim özelliğidir: 'Onlar verdikleri sözü bozarlar.' Bugün kitaba baktığımızda yaşadığımız her şeyi kitap bize söylüyor. 'Onlar ayetlerine bağlı kalmazlar.' Şu ana kadar ateşkes sürecinde 350’den fazla Filistinli katledildi. 10 Ekim’den bu yana bine yakın yaralı var. Lübnan’ı defalarca bombaladılar; bugün Refah’a saldırıyorlar. HAMAS’a karşı sözde ateşkes… Evet, biz orada kanın durmasını elbette isteriz. Ama bizim ateşkesteki kriterimiz şudur: Müslümanlar, onurlu bir şekilde; babalarından, atalarından miras kalan topraklarda egemen olarak yaşayacaklar. Orayı israil adına ‘insansızlaştırma’ politikaları asla kabul edilemez. Oraya eğer bir askerî güç gidecekse ki garantör ülkelerden askerî güçlerin gönderilmesi hedefleniyor Müslümanların kırmızı çizgisi budur: Kudüs, Gazze, Filistin İslam topraklarıdır. Bu toprakların siyonizme peşkeş çekilmesine hiç kimse aracılık edemez. Buraya gidecek gücün amacı ateşi susturmaksa, saldırgan taraf durdurulmalıdır. Ateşkes ilan ediyorsunuz ama öldürülen insanın bir de kollarını bağlamaya çalışırsanız bu katmerli zulümdür. Bu asla kabul edilemez." şeklinde belirtti.
"Filistin halkının iradesi HAMAS’tır"
Karakaş, "Şu an kurulan, ‘çözüm’ denilen ateşkes masasında aslında orta ve uzun vadeli hesaplar görüyoruz. Nedir bunlar? Orta vadede Gazze’deki birliğin dağıtılması meselesidir. Aynı döneme denk gelecek şekilde Gazze’de çete faaliyetlerini görüyoruz. Netenyahu'nun desteklediği, Filistinli gibi görünen güruhlar; köleleşmiş, aşağılık çeteler ortalığa saçılmış durumda ve Filistin halkına zulmetmeye başladılar. Yapılmak istenen şudur: ‘Filistin halkı kendini yönetebilme kabiliyetine sahip değildir.’ Bunu oluşturmak istiyorlar. Önümüzdeki günlerde bunu çok net bir şekilde göreceğiz. israil, Filistinlilerin bütünlüğünü parçalayabilmek için devşirdiği adamlarla çete faaliyetlerine girişmiştir ve bu çeteler; hem Refah’ta, hem Han Yunus’ta, hem de Gazze’de Filistinlilerin birliğini hedef almaktadır. Bunlar vatan hainidir, bunlar imansızdır, bunlar satılık köpeklerdir. Bugün Filistin halkının içeriden parçalanması projesine hizmet eden aşağılık mahlûklar vardır ve bunların Filistin halkını temsil etme kabiliyeti de yeteneği de yoktur. Yapılan şey şudur: Bir istikrar oluşturulacak; bu istikrarın oluşabilmesi için Filistin’in çünkü orada bir de ballı bir cümle yazmışlar ‘Filistin Devleti’nin kuruluş aşaması’ denilen sürecin gerçekleşmemesi için oluşturdukları çetelerle Filistin’deki birliği parçalayacaklar. Terörize olayları artıracaklar. Sonrasında da ‘Siz devlet olamıyorsunuz çünkü bir arada yaşayamıyorsunuz’ diyecekler. Bundan dolayı, öncelikli olarak bir ateşkes ilan edilmişse, orada Filistin halkına karşı cinayet işleyen siyonistler durdurulmalıdır; o çeteler durdurulmalıdır. Filistin halkının iradesi HAMAS’tır." dedi.

"Bugün Batılı ülkeler, siyonizm tarafından esir edilmiştir; birer esir hükmündedir"
Konuşmasının devamında Karakaş, "HAMAS, İslam dünyasında seçim yapılan birkaç ülkeden biri olan Filistin’de seçimleri kazanmış bir harekettir. Demokrasi diyordunuz değil mi? Bakın, Batı bu savaşla beraber; bu vahşet ve katliamla beraber bütün değerlerini kaybetti. Demokrasi diyorsunuz; seçimle gelen iktidar HAMAS’ı devirebilmek için Arap krallıklarından yardım istiyorsunuz, onların iş birliği ile süreci sona erdirmeye çalışıyorsunuz. İnsan hakları kavramlarıyla artık İslam dünyasını hedef alamazsınız. Gazze’yi insansızlaştırdılar; artık siz çocuk hakları üzerinden bize ahkâm kesemezsiniz. Batılıların bütün değerleri çökmüştür, bütün kuralları çökmüştür. Ve ‘medeniyetler çatışması’ denilen yıllar önce dile getirilen o sürecin bugün tam başındayız. Batı’ya alternatif, bu ikiyüzlü ve ahlaksız medeniyete karşı İslam medeniyetinin yükselişi, ayağa kalkışı; kendi kanunlarıyla, kurallarıyla, yaşam biçimiyle ortaya çıkışını engelleyebilmek için bugün soykırım politikası uygulamaktadırlar. Fakat nasıl ki Mekke’de Hazreti Muhammed’i durduramadılar, nasıl ki Mısır’da Hazreti Musa’yı durduramadılar… Bugün de İslam medeniyetini durduramayacaklar. 100 yıl önce Çanakkale’de nasıl ki Anadolu’nun istilası engellendi; bundan 700–800 yıl önce Moğolların istilası, Haçlıların istilası nasıl engellendiyse bugün de aynı durum geçerlidir. Müslümanların en zayıf olduğu dönemlerdi; paramparçaydılar. Bugün gibi… Moğol istilasıyla bugün yaşadığımızla arasında hiçbir fark yoktur. İslam birlikleri, İslam beylikleri paramparçaydı; herkes kendi çıkarları, mirinin beyinin çıkarlarının derdindeydi. Bugün de durumumuz budur. Ama ne oldu? İslam medeniyetinin muazzam gücü buradadır: Bir lider çıkar, kitleleri birleştirir ve istilayı sona erdirir. Bugün istilanın en zor, karanlığın en kesif noktasındayız. Fakat vallahi, bu istila öyle bir sona erecek ki; yeryüzünün bugün israil tarafından esir alınan Batılı ülkelerinin tamamının kurtuluşu belki Gazze’deki direnişle olacaktır, belki İslam dünyasının ayağa kalkmasıyla olacaktır. Bugün Batılı ülkeler, siyonizm tarafından esir edilmiştir; birer esir hükmündedir." diye konuştu.
"Biz burada Filistin halkıyla dayanışmak için toplandık"
Son olarak Karakaş, "Biz burada Filistin halkıyla dayanışmak için toplandık. Filistin halkının sözcüsü olmak, bize Allah’ın yüklediği bir vazifedir. Çünkü Allah bizleri kardeşler kılmıştır. Biz kardeşlik şuuru ve bilinci gereği buradayız ve bundan sonra da bu kardeşliği sürdüreceğiz. Siyonizme zarar verebilecek her çeşit eylemlilikte bulunacağız; boykotta, basın açıklamalarında ve elimizden gelen bütün çabalarda kardeşlerimizi desteklemeye devam edeceğiz." dedi.

"Bugün Gazze’deki soykırımın 784. günü"
Yapılan konuşmanın ardından ANFİDAP adına İnsan ve Medeniyet Hareketi Ankara Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Medet, basın açıklamasını okudu.
Medet, "7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı’ndan bu yana Ankara Filistin Dayanışma Platformu olarak, zulme karşı mazlumun sesi olmaya devam ediyoruz. Bugün Gazze’deki soykırımın 784. günü. Çocuk, kadın, yaşlı, gazeteci, doktor, öğretmen demeden yaklaşık 77 bin insan katledildi. Sözde ateşkese rağmen İsrail saldırılarını ve vahşi katliamlarını sürdürüyor. 9 Ekim 2025’te ABD, Türkiye, Mısır ve Katar’ın imzaladığı 'Barış Zirvesi Niyet Beyanı'na rağmen; 10 Ekim’den sonra bile yüzlerce sivil öldürüldü. Siyonist işgalciler, ateşkes şartlarını ihlal ederek insani yardımlarının Gazze’ye girişini engelliyor. Gazze halkı bugün soğukta, açlık içinde, sağlık hizmetinden mahrum ve tamamen kuşatma altında. Bu tablo bir kez daha göstermiştir ki israilin sözüne güvenilmez. Verdikleri söz sadece aldatmak ve zaman kazanmaktır. Bizler ABD Ankara Büyükelçiliği önünden, ateşkese arabulucu olan devletlere sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıyoruz." dedi.
"Gazze direnişi, BM gibi güvenilirliğini kaybeden kurumların çöküşünü de göstermiştir"
"Aksa Tufanı, Batı modernizminin iki yüzlülüğünü ve ırkçı yüzünü açığa çıkarmıştır." diyen Medet, "Filistin direnişi, insanlığa Allah’ın kudretini ve adaletin er geç galip geleceğini hatırlatmıştır. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük söylemleriyle dünyaya ders verenler, bugün Gazze’de tüm değerlerini çiğnemektedir. Gazze direnişi, Birleşmiş Milletler gibi güvenilirliğini kaybeden kurumların çöküşünü de göstermiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararı, israilin savaşta elde edemediğini masada kazandırma girişimidir. Bu karar; insani değil, siyonizm ve emperyalizm lehine siyasi bir tercihtir." ifadelerine yer verdi.
"İslam ülkeleri kardeşlerini kime teslim etmeye hazırlanmaktadır?"
Medet, "Hamas’ın bu karara yönelik uyarısı nettir: Gazze’ye uluslararası vesayet dayatılmakta, direnişin silahsızlandırılması istenmekte, bu da Gazze’ye yerleştirilmek istenilen güvenlik gücünü işgalin bir parçası hâline getirmektedir. Bizim duruşumuz Gazze Halkının yanıdır. Biz de bu kararı reddediyoruz. Bu karar çözüm değil, yeni krizlerin kapısıdır. İslam ülkeleri kardeşlerini kime teslim etmeye hazırlanmaktadır? Bosna’da yaşananlar ne çabuk unutuldu? Başta ülkemiz olmak üzere tüm İslam alemini, Filistin halkının kabul edebileceği bir düzenleme için sorumluluk almaya çağırıyoruz." şeklinde belirtti.
"Silahsızlandırılması gereken; Filistin’e, Lübnan’a, İran’a, Suriye’ye saldırılarını sürdüren siyonist israildir"
"Siyonistlerin hayali açıktır" diyen Medet, açıklamasının devamında şunları aktardı: "HAMAS’sız Gazze, silahsızlandırılmış bir Filistin. Kendileri her türlü silaha sahip olacak, Filistin halkı ise taş ve sapanla mücadele edecek… Bunu hiç bir akıl sahibi kabul edemez. Silahsızlandırılması gereken; Filistin’e, Lübnan’a, İran’a, Suriye’ye saldırılarını sürdüren siyonist israildir. Biz; Filistin halkını koruyacak bir barış gücüne evet, israilin çıkarlarına çalışacak her girişime ise hayır diyoruz. Uluslararası toplumu; soykırımı durdurmaya, işgali sonlandırmaya, Gazze’yi yeniden inşa etmeye, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ve başkenti Kudüs olan bağımsız devletini desteklemeye çağırıyoruz.
Şu anda buradan ABD Büyükelçiliği önünden şunu da ifade etmek isterim ki; Tüm değerlerin yitirildiği, gücün tek belirleyici hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. ABD’nin son olarak Venezuela’yı, kendi uydurduğu gerekçelerle işgal etmekle tehdit etmesi ve Maduro’yu terörist ilan etmesi bunun en açık göstergesidir. Bu tutumun hiçbir hukuki veya ahlaki temeli yoktur. Kural tanımamazlıktır. Bütün bu gayri hukuki tutumlar maşeri vicdanda en güzel karşılığı bulacaktır."
"Aksa Tufanı tarihi bir kırılma noktasını ifade etmektedir"

Medet, "Aksa Tufanı tarihi bir kırılma noktasını ifade etmektedir. Bu şanlı kıyam Avrupa’da, Amerika’da, Afrika’da, Asya’da ezilen halklara farklı bir dünyanın olabileceği umudunu aşılamıştır. Emperyalizmin ve dünyayı bir ahtapot gibi saran Siyonizmin yenilebileceğini göstermiştir. Küresel hegemonya karşısında adalet arayan tüm muhaliflere ilham kaynağı olmuştur. Gazze halkı küresel intifada ateşinin alevlenmesi için büyük bedeller ödemiştir. Hiç kimsenin dünyanın her yanında yükselen bu küresel intifadayı söndürmeye hakkı yoktur. Bilakis tüm Filistin dostlarına ve adalet sevdalılarına düşen görev çatırdamakta olan küresel çete düzenine son darbeyi vurana kadar mücadeleyi sürdürmek olmalıdır." dedi.
"Yaşasın nehirden denize özgür Filistin"
Son olarak Medet, "Boykota tüm gücümüzle devam etmeliyiz. israille normalleşmeye kesin bir dille hayır demeliyiz. israil ve destekçilerinin soykırım ve savaş suçluları olarak cezalandırılmasını sağlamalıyız. ABD ve israil yayılmacılığına karşı hakiki ittifaklar kurmalıyız. Dünyayı talan eden bu sömürgeci güçlere taşeronluk yapan yönetimlerin asla bir geleceklerinin olamayacağını onlara net bir duruşla hissettirmeliyiz. Ve son sözümüz: Yaşasın nehirden denize özgür Filistin! Yaşasın Filistin halkının onurlu direnişi! Kahrolsun siyonist soykırımcı israil ve onun ikiyüzlü destekçileri!" diye belirtti. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri, "Filistinli Çocuklar" temalı 27 eserle, Gazze’li çocukların savaşın gölgesindeki yaşam mücadelesini sanatla gözler önüne seriyor. Sergi, toplumsal farkındalık oluşturmayı ve zulme karşı sessiz kalmamayı amaçlıyor.
Siyonist rejimin Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda şehit olanların sayısı son 24 saatte 10 artarak 69 bin 785’e ulaştı.
Siyonist rejimin, işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te en az 50 Filistinliyi esir aldığı bildirildi.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Filistin konusunda ülkesinin tavrının değişmeyeceğini vurgulayarak, "Filistin halkının tüm haklarını güvence altına almayan hiçbir anlaşma sürdürülebilir değildir" dedi.