İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dair açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Kadın ve Aile İşleri Başkanlığı, bu sözleşmelerin Avrupa’nın kültürel boyunduruğu olduğuna dikkat çekti.
HÜDA PAR Kadın ve Aile İşleri Başkanlığı, Mayıs 2011’de imzalanan, Mart 2012’de TBMM’den geçen ve Ağustos 2014’te ise yürürlüğe giren "İstanbul Sözleşmesi"nin, toplumun yapı taşı olan aile kurumunu tehdit etmeye devam ettiğine vurgu yaptı.
Başkanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "Türkiye’nin Mayıs 2011’de imzaladığı, Mart 2012’de TBMM’den geçirerek kanun hükmüne geçirdiği, Ağustos 2014’te ise yürürlüğe koyduğu; kısa adı "İstanbul Sözleşmesi" olan, Avrupa’nın kültürel boyunduruğuna girmeyi taahhüt eden anlaşma, toplumun yapı taşı olan aile kurumunu tehdit etmeye devam etmektedir." ifadesine dikkat çekildi.
İstanbul Sözleşmesinin, isim olarak her ne kadar "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi" şeklinde görücüye çıkarılıyor ise de çalışmaların tamamının "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" ve Feminizm üzerine bina ediliyor olması, asıl toplumsal tehlikeyi beraberinde getirmekte olduğuna işaret edilen açıklamada, "Daha önce toplumumuzun hayal bile edemediği, bir tür hastalık olan cinsellik temalı fantezilerin meşrulaştırılmasına dönük gayri ahlaki davranış ve söylemler, bu alanda gürültü çıkaran ve Avrupa Birliği tarafından fonlanan marjinal dernekler üzerinden yürütülmektedir. Bugün bu tür derneklerin önünün açılması, her türlü kolaylığın sağlanması ve projelerinin devlet eliyle finanse edilmesi hayli düşündürücüdür." denildi.
Açıklamada, "Kadın olgusu, kadınların toplumdaki dezavantajları ve yine modern toplumun bariz bir hastalığı olan kadına yönelik şiddet konusu elbette üzerinde durulması, çözülmesi gereken bir konudur. Doğu-İslam toplumlarının şiddeti önlemeye dair kendi dini ve geleneksel müktesebatları vardır zaten. Kadına yönelik şiddet ile mücadele edilirken aile yapısı ve toplumsal dinamikler törpülenmeden hareket etmek yerine Avrupa Birliği menşeli müktesebatlara sığınmak, neslin bozulmasına ve yeni toplumsal felaketlere kapı açmaktadır." ifadelerine yer verildi.
Birçok maddesi toplumu ifsada götürüyor
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: "İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM’de kabul edilmesi, Anayasa’nın 90.Maddesi gereğince "kanun hükmüne" geçmektedir. Bu sözleşmeye imza koyan devletler, sözleşme maddelerini uygulamak zorundadır. Bir çok maddesi toplumu ifsada götüren, cinsel sapıklıkları hoş görüp kabul eden maddelerdir. Buna rağmen bu alanda yapılacak çalışmaların önünü açmak ve finans sağlamak artık yasal bir zorunluluğa dönüşmüştür. İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin raporlanarak periyodik aralıklarla Avrupa Konseyi’ne sunulacak olması, devlet kurumlarına bu alanda çalışma yapma zorunluluğu getirmektedir. Bu nedenle ilgili bakanlık nezdinde tüm illerde koordinasyon, izleme, değerlendirme merkezleri oluşturulmuş, ilgili STK’larla işbirliği yapılarak toplumun tamamına yayılacak şekilde tüm illerde 'İl Eylem Planları' hazırlanmıştır. Emniyet, Jandarma, Müftülükler, Eğitim kurumları, Belediyeler, Kadın dernekleri, Barolar ve ilgili tüm birimler bu çalışmalara dahil edilmiştir. Bu çalışmalar yetişkinleri aşıp cinsellik konularından habersiz olan ana okulu ve ilkokul öğrencilerine kadar sirayet etmiş durumdadır. Hatta sözleşmedeki yükümlülüklerin eğitim müfredatlarının içerisine serpiştirilmesi zorunlu hale getirilmiş durumdadır. Çalışmalarla ilgili kurumların, bu alanda yaptıkları faaliyetlerini her ay düzenli olarak valiliklere bildirme zorunluluğu bulunmaktadır."
"Kadına şiddet" olgusu üzerinden erkekleri şeytanlaştırma ve "cinsel eşitlik" adı altında melez cinsiyet örneklerinin şimdiden yaygınlık kazanmaya başladı belirtilen açıklamada, üstelik cinsiyette melezleştirme çabalarının kanuni korumaya alındığını, bu durumun ileriki zamanlarda telafisi mümkün olmayan toplumsal kırılmaları beraberinde getireceğine dikkat çekildi.
"Hükümet bu sözleşmeye koyduğu imzayı derhal geri çekmelidir"
Açıklamanın sonunda, "Hükümet, inancımıza, kültürümüze, toplumsal değerler ile hassasiyetlerimize taban tabana zıt olan bu sözleşmeye koyduğu imzayı derhal geri çekmelidir. Aile kurumunu hedef alıp toplumsal cinsiyet değişimini körükleyici davranışları yaygınlaştırmayı, topluma kanıksatmayı hedef alan bu sözleşme, hiçbir boyutuyla toplumumuzun yararına değildir. Kadını en mümtaz noktaya çıkaran inancımız ve müktesebatımız, bu yöndeki sıkıntıları çözmeye kâfidir. Batı tipi bencil fertlerden müteşekkil toplum yerine kendi kültürüyle barışık bir toplumsal yapıyı inşa etmeye öncelik vermeliyiz." diye belirtildi. (Ramazan Casuk-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Bazı özel sağlık kuruluşlarında yaşanan bebek ölümlerinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimine dair karar Resmî Gazete'de yayımlandı.
Dışişleri Bakanlığı'nın, siyonist rejime yük taşıyan Anadolu S gemisinin hedef alınmasını kınaması, tepkilere neden oldu.
Her insanın bilinçaltında bir sahabeye benzeme ve onlar gibi yaşama özlemi olduğunu ifade eden İlahiyatçı-Yazar Özkan Yaman, sahabelerin hem terapi hem teselli hem de rehberlik vesilesi olduğunu söyledi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, rahatsızlanan engelli çocuğun kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmesiyle ilgili "Bakanlık olayı basından öğrendi" iddialarını yalanladı.