15 Temmuz'da darbecilere karşı direnen Sabri Ünal, Allah'ın rızasını kazanabilmek için canından vazgeçerek meydanlara çıktığını söyledi. Ünal, bu direnişin "demokrasi ve laiklik" gibi kavramlarla anılmasının kendilerini üzdüğünü dile getirdi.
249 kişinin şehid olduğu 15 Temmuz'da İstanbul'un Üsküdar ilçesinde tankların karşısına dikilere darbe girişimine karşı duran Sabri Ünal (35), o gece yaşadıklarını İLKHA'ya anlattı.
Allah'ın rızasını kazanıp, şehid olabilmek için darbecilere karşı meydanlara çıktıklarını belirten Ünal, insanların üzerine ateş açan tanklara taşlarla karşılık vermeye çalıştıklarını söyledi. 15 Temmuz'un simgelerinden olan Ünal'ın, önüne yattığı bir tankın altında kalan kolu büyük çapta zarar gördü.
2,5 ay süren tedavisinin ardından taburcu olan Ünal, direnişin "demokrasi ve laiklik" gibi kavramlarla nitelendirilmesini eleştirerek, Allah için meydanlara çıkıp, canla başla mücadele ettiklerini ifade etti.
"Darbe ne demek abi?"
O gecenin kendisi için nasıl başladığını anlatan Ünal, şunları söyledi: "15 Temmuz gecesi iş yerinden geç çıkıp eve geldim. İş yerinden eve geç saatte gelmiştim. Akşam yemeğini yememiştim. Bir şeyler hazırlayıp hem yemeği yiyor hem de sosyal medyadan gündemde neler olduğuna bakıyordum. O sırada köprüde askerlerin olduğu şeklinde bir 'twit' gördüm. Önce şaşırdım, DEAŞ saldırısı olabileceğini düşündüm. Genelde insanların yorumu da bu şekildeydi. Birkaç gazeteci, yaşananların darbe olduğunu söylüyordu. Hemen bir televizyonu açıp, haberleri izlemeye başladım. Sayın Başbakanın açıklamasını gördüm. Bunu duyar duymaz alt katta oturan kardeşimin evine gittim. Onları kaldırdım ve '3 dakika içerisinde evden çıkıyoruz.' dedim. Uyandılar, üstlerini giyip 3 dakika içerisinde evden çıktık. Kardeşlerim 'Abi ne oldu, niçin evden çıktık?' diye sordular. 'Darbe oluyor.' dedim. Şaşırdılar, bana dönerek 'Darbe ne demek abi?' dediler. Öyle bir nesil ki darbenin bile ne olduğunu bilmeyen bir nesil." dedi.
"Kız kardeşimin çantasında biber gazı vardı bir şey olur diye bana verdi"
Evden çıktıktan sonra en yakın karakola gittiğini belirten Ünal, sözlerine şöyle devam etti: "Baktık orada askerler yok. Temmuz ayı, hava sıcaktı, dondurmacıdan dondurma aldık. Baktık, televizyondan 'Ordu yönetime el koymuştur.' diye altyazı geçiyor. Yollar kapanmıştı, yürüyerek gitsek yollar pek tekin gelmiyordu. Ben de kardeşlerimi eve gönderdim. Köprüye gideceğimi söyledim. Kız kardeşimin çantasında biber gazı vardı, bir şey olur diye bana verdi."
"Askere 'Benim olduğum ülkede darbe yapamazsın komutan!' diye bağırdım"
Otobüsle Kartal Köprüsü'ne geldiğinde bir grup askere "Benim olduğum ülkede darbe yapamazsın komutan!" diye bağırdığını söyleyen Ünal, "Onlara, darbe yapılmakta olduğunu ve bunun anayasal bir suç olduğunu, vatana ihanet içerisinde olduklarını söyledim. O sırada komutanları geldi, 'Biz burada darbe yapmıyoruz, Mustafa Kemal'in askerleriyiz, şuyuz, buyuz…' diye söyledi ve üstüme yürüdü. Tam yakınıma gelince kız kardeşimin bana verdiği biber gazını yüzüne sıktım. Bir süre sonra komutan tekrar geldi, ikinci defa biber gazını sıktım. Baktım yapacak bir şey yok. Gelen giden yok. Oradan ayrıldım. Otostop çekip Zeynep Kamil'e kadar geldim. Radyoyu açtım, o an Cumhurbaşkanının konuşmasına denk geldik. Darbeye karşı milleti sokaklara çağırınca insanlar ellerinde bayraklarla yavaş yavaş meydanlara inmeye başladılar." ifadelerini kullandı.
Yerden aldığı taşlarla tanklara karşılık vermeye çalıştığını dile getiren Ünal, bir süre sonra kendini siper ederek, tanka karşı koymaya çalıştığını söyledi.
"Tank sağ kolumun üstünden geçti"
Tankın sağ kolunun üzerinden geçmesi nedeniyle dirseğinin kırıldığını ifade eden Ünal, "Arkadaşlarımı yolda gördüm, durumu sordum. 'Köprüde yaralılar var, gitme.' dediler. Ben de gideceğimi söyledim. Elimde en azından bir şey olsun diye giderken yerden birkaç tane taş aldım. Tam giderken birisi 'Ateş ediyorlar, yere yat.' dedi. Sağıma soluma baktım, kimse ateş etmiyordu. Bir baktım tanklar geliyor. Onu görür görmez elimdeki taş ile tanka karşılık vermeye çalıştım. İkinci veya üçüncü taşı attığımda tank ile karşı karşıya kaldım. Sağa veya sola kaçmak gibi bir şansım yoktu. O an aklıma tankın altına yatmak geldi. Kurtulursak öyle kurtuluruz diye düşündüm ve yere yattım. İlk tank geldi ve üstümde durdu, 5 saniye sonra hareket etti. O geçtikten sonra ayağa kalktım. İkinci tank geliyordu. Elimi kaldırdım, onu durdurmaya çalıştım. Tankı kullanan, benim tankın altından çıktığımı gördü. Oradan ayrılmaya niyetim yoktu zaten. Durması için elimi kaldırdım. Durmayınca tankın paletleriyle karşı karşıya kaldım. Sola iki adım atıp, yere yattım. Tankı kullanan asker de manevra yapınca sağ kolumun üstünden geçti. Kolu ezmiş, dirseği kırmıştı." şeklinde konuştu.
"F-16 geçince camlar patladı, hastanedekiler korkuya kapıldı"
Tedavi için hastaneye kaldırıldığını, burada kendine gelip gözünü açtığında ilk olarak son durumu sorduğunu anlatan Ünal, "Hastanede birisinin telefonundan annemi arayıp, durumu anlattım. O sırada telefonu kapattım, bir F-16 geçti. F-16 geçince pencerenin camları patladı. Hastanede yatan insanlar korkuya kapıldı. Ben de bir yandan sızlanıyorum kolum yüzünden, bir yandan da insanları 'Camlardan uzak durun, bir şey olur.' diye uyarıyordum. Sonra beni ameliyata aldılar. Uyandığımda ameliyat bitmişti." dedi.
"Besmele ve kelime-i şehadet getirip yola çıktım"
Darbe girişiminin yaşandığı gece besmele ve kelime-i şehadet getirip, yola çıktığını belirten Ünal, şehitler için kullanılan "demokrasi şehidi" vurgusunun kendisini rahatsız ettiğini ifade etti.
"Bizim Allah için yola çıktığımızı kabul etsinler, demokrasi ve laiklik için değil"
Allah için meydanlara inip, darbecilere karşı direndiklerini vurgulayan Ünal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eminim ki birçok gazimiz de ya abdestini alıp ya da şehadetini getirip yola çıktı. İnanıyorum ki büyük çoğunluğu Allah rızası için sokaklara çıktı. 'Demokrasi şehidi' diye fazla bir şekilde demokrasi vurgusu yapılıyor. Bu bizi memnun etmiyor. Biz Allah rızası için yola çıktık. Önce bunun kabul edilmesi lazım. Biz 'laiklik' için değil Allah rızası için yola çıktık. Her müminin kalbinde vatan, bayrak sevgisi sembolik olarak bulunur. Biz, bunun taçlandırılmış haline şehadet diyoruz. Biz şehadet için yola çıktık, Allah bize gaziliği nasip etti. Arap şehidimiz, gazimiz var. Bunların Türklük için yola çıktıkları söylenebilir mi? Söylenemez. Başta Allah rızası için sokaklara çıktığımızı kabul etsinler. Onun yanına bayrağın, yıldızın altına demokrasi denebilir, çünkü ülkemizde işleyen sistemin adı demokrasi, bunun adı cumhuriyet. Sonuçta bizim sokaklara çıkmamız bunu koruyor."
Aslen Giresunlu olan ortaokul ve liseyi imam hatipte okuduktan sonra 2002 yılında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazandı ve bu bölümden mezun oldu. Hobi olarak bilgisayar programcılığı yapıyor. Kanlı 15 Temmuz gecesinde Üsküdar'da art arda gelen 2 tankın altına bedenini uzatarak gündeme gelmişti. (Mustafa Bikeç, Zeki Aras, Osman Gülebak - İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu " (Yenidoğan) Çeteyi ortaya çıkartan, onu takiple delillendiren, bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir? Onları yakalattığımız için mi?" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Demokrasi ve insan haklarına inanan ülkeler ve uluslararası mekanizmalar ivedilikle harekete geçmeli, bebek katillerinin hak ettiği cezayı almaları için gereğini yapmalıdır." dedi.
Tarihçi-Yazar Dr. Abdulkadir Turan, "Kudüs küresel hakimiyetin, cihan hakimiyetinin simgesi durumundadır. Dolayısıyla bir çekişme konusu haline gelmiştir." dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işgalci siyonistler Benjamin Netanyahu ve Yoav Galant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarmasını memnuniyetle karşıladı.