15 Temmuz darbe girişiminde meydanlara ilk çıkaranlardan biri olan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük, o gece yaşananları anlattı.
15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanına giderek tankın üstüne çıkan ve halkı organize ederek darbeci askerleri tanktan çıkaranlardan biri olan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Erdal Elibüyük, o gece yaşananları İLKHA'ya anlattı.
Darbe girişimini haber alır almaz evinden çıktı. Trafiğin kilitlendiğini görünce aracını yol kenarına park ederek var gücüyle Atatürk Havalimanına koştu. Tankların insanların üstüne sürüldüğünü gördü ve o da diğer yüzlerce vatandaş gibi tanklara direndi.
O gece yaşadıklarını ve yaşananları bütün detaylarıyla İLKHA'ya anlatan Elibüyük, sözlerine 15 Temmuz’da şehid olanlara Allah’tan rahmet dileyerek başladı.
O gece belki birçok darbeyi, ihtilali gören yaşı büyük olanlar için çok büyük bir şok olmadığını belirten Elibüyük, "Biz yaşımız itibariyle post-modern darbe, e-muhtıra dediğimiz benzeri girişimleri gördük. Ama ilk defa askeri bir darbenin nasıl olduğuna şahitlik etmiş olduk. Okuduklarımızın ötesinde yaşayarak bunu gördük." dedi.
"İvedi bir şekilde bütün teşkilatlarımıza havaalanlarına meydanlara gitme talimatı verdik"
Allah-u Teâlâ'nın o gece gibi bir geceyi daha halka yaşatmamasını temenni eden Elibüyük, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zor ve uzun bir geceydi. Ben o gece akşam sanırım 22.00 sıralarında evdeydim. Çalışma odamdaydım. Eşimin televizyondan darbe olmuş şeklindeki ikazıyla hemen ekranın başına geçtik ve olayı anlamaya çalışıyorduk. Çünkü darbe nasıl olur görmedik, anlamaya çalıştık. Ekranda gördüğümüz Boğaziçi Köprüsü'ndeki askerler ve oradaki kargaşaydı. Daha sonra sosyal medyaya baktık. Hakikaten bir şeylerin tuhaf gittiğini, yolunda gitmediğini gördük, anlamaya çalıştık. Tabi bu arada genel başkanımızla, genel merkezimizle temas kurmaya çalıştık. Çünkü darbe Ankara ve İstanbul merkezliydi. Diğer bazı illerde de hareketlenmeler olduğu söyleniyordu, ama özellikle İstanbul ve Ankara merkezliydi. Biz hakikaten meseleyi anlamaya, hem de genel merkezi bilgilendirmeye ve genel başkanımızın 'nasıl hareket edelim' talimatıyla harekete geçmeye çalıştık. O arada birçok kişi bizi telefonla arayıp nasıl hareket etmemiz gerektiğini soruyor; parti üyelerimiz, il-ilçe başkanlarımız. Bunu anlamak çok uzun sürmedi. Anladık ki bir darbe gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Biz de genel başkanımızın talimatıyla bütün teşkilatlarımıza hemen ivedi bir şekilde mesaj yoluyla sosyal medya üzerinden ve bazı televizyonlara bağlanarak hem parti üye ve gönüllülerimize hem de vatandaşlarımıza sokağa çıkma çağrılarımızı yaptık. Nereye gidelim diyenlere de insanların akın akın gittikleri yerlere; meydanlara, havaalanlarına gidin dedik. Çünkü o gece vatandaş kimseden talimat almadan sokağa çıkmıştı zaten. Benim evimle havaalanın mesafesi yaklaşık 8-10 kilometrelik bir mesafe, yani havaalanına 5- 10 dakikalık bir mesafede oturuyorum. Evimizden havaalanına kadar trafik kilitlenmişti. İnsanlar arabalarını park etmiş, yürüyerek gidiyorlardı. Biz de hemen ivedi bir şekilde bütün teşkilatlarımıza havaalanlarına, meydanlara gitme talimatı verdik."
"Oradaki vatandaşlarla birlikte tankı durdurmaya çalıştık"
Halkın şehirdeki önemli merkezlere doğru yürüdüğünü aktaran Elibüyük, tankların insanları ezdiğini söyleyerek, "Karakollardan yardım çağırısı geldiğini söylediler. Birçok arkadaşımız Saraçhane Parkı'na gitti. Bizzat çatışmanın içerisinde kaldılar. İstanbul'da çok önemli kritik noktalar vardır. Bunlar havaalanı, köprüler, Valilik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Saraçhane Parkı gibi, büyük çoğunlukta şehitler de orada verildi. Bizler de hemen araçlarımıza binip gidebildiğimiz yere kadar gittik. Gidemediğimiz yerde aracımızdan inip havaalanına doğru yürümeye başladık. Tabii Basın Express yoluna gittiğimizde 2-3 tane tankın hareket ettiğini gördük. Havaalanından başka noktaya doğru gittiğini gördük. Bu tanklardan bir tanesinin havaalanında bir kişiyi ezdiğini söylediler. O anda biz hemen oradaki vatandaşlarla birlikte tankı durdurmaya çalıştık. Tabii durmuyordu hareket ediyordu. Yavaş hareket ediyordu, ama hareket ediyordu. Daha sonra tankı durdurduk, çünkü tankın önünde duran yaklaşık 150 kişilik bir insan kitlesi vardı." diye konuştu.
"Tankı hareket ettiremez hale getirdikten sonra tankın üstüne çıktık"
Kalabalık kitleyi organize ettiklerini belirten Elibüyük, "Biz bu grubu organize ettik. Tankın önünde durarak tankı hareket ettiremez hale getirdik. Daha sonra tankın üstüne çıktık. Tankın hareket etmemesini sağlamak için tankın içindeki askerleri indirmeye çalıştık. Tabi inmiyorlardı, kendi alanları kapalıydı. Yaklaşık 1,5 saat orada tankı bırakmama mücadelesi verdik. Zaman zaman tank tekrar hareket ediyordu. Bir zaman sonra askerler çıktı ve teslim oldular." şeklinde konuştu.
O gece yaşananların darbeden öte bir şey olduğunu vurgulayan Elibüyük, "Bu darbenin ötesinde bir şeydi aslında. Darbede asker yönetime el koyar. Burada bir müddet ülkeyi yönetir daha sonra kendilerini de koruyucu yasalar kanunlar çıkardıktan sonra sivil yönetim tekrar iktidara gelirdi. Darbeler kötüdür, bütün darbeler kötüdür. Yani böyle bir ayrıma gitmiyorum. Muhtıralar da dahil olmak üzere; 27 Nisan e-muhtırası da dâhil olmak üzere. Bunların savunulabilir, kabullenilebilir hiçbir tarafı yoktur. Ancak
"Meydanlara abdestli çıkın, şehid olacaksınız"
"15 Temmuz, darbenin ötesinde bir şeydi. Yani iç kargaşa, iç karışıklık ve iç çatışmalarla birlikte belki 10 binlerce insanın çatışmalarda hayatını kaybedeceği bir gecenin başlangıcıydı." ifadeleriyle o gecenin gerçek boyutuna işaret eden Elibüyük, daha sonra bütün parti üye ve gönüllülerine meydanlara abdestli çıkın talimatı verdiklerini dile getirerek, "O gece bütün arkadaşlarımıza şunu söyledik. Dedik ki herkes abdestini alsın, meydanlara çıksın. Çünkü ölüm haberleri geliyordu, şehid haberleri geliyordu. Biz bütün arkadaşlarımıza 'abdestinizi alın, şehid olacaksınız inşallah. Meydanlarda abdestli bir şekilde hayatlarımızı feda edelim' diyorduk. O gecenin ilk adımı buydu." dedi.
"Boğaziçi Köprüsü'nde Mehmet Karaaslan isimli kardeşimizin şehid edildiği bilgisi geldi"
O gece yaşanan hengâmeyi aktarmaya devam eden Elibüyük, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabi ben aynı zamanda medyadan sorumlu genel başkan yardımcılığı yaptığım için genel başkanımızı doğru bilgilendirmek zorundaydım. Meseleyi daha iyi görebilme adına da çok uzun süre orada bekleyemedim. Yaklaşık 2 saat kaldıktan sonra tekrar eve doğru hareket ettim. Oradan artık medyayı takip etmemiz gerekiyordu. Bir telefon geldi. Dediler Boğaz Köprüsü'nde Mehmet Karaaslan diye bizim de dostumuz, arkadaşımız olan bir kardeşimizin şehit edildiği bilgisi geldi. Tabi bizim o anda elimizde çok net veriler yoktu. Hemen il başkan yardımcımız olan Metin Demir kardeşimizle birlikte Boğaz Köprüsü'ne hareket ettik. Kendisinin Boğaz Köprüsü'nde şehit olduğu ama Anadolu yakasında bir hastanede morgda olduğunu söylediler. Tabi o arada üye ve gönüllü kardeşlerimiz sürekli olarak bize telefonla bilgi veriyorlar. Tabii ilginç yaşadığımız bazı şeylerde var. Apron da uçağı ele geçiren bazı kardeşlerimiz selfi çekip bize gönderiyorlar. Hatta şöyle bir şey anlattılar, ilk havaalanına ulaşan bizim Yenibosna'dan Bahçelievler'den kardeşlerimiz diyorlar ki; biz oraya gittiğimiz de polisler vardı. Polislere dedik gidin askerlere müdahale edin. Askerler içerideydi, hem kuleleri ele geçirmişler hem apronu ele geçirmişler. Arkadaşlar diyor silahı bize verin biz müdahale edelim. Polisler ilk etapta silahları veriyorlar sonra yok diyorlar bunlar bize zimmetli vermiyorlar. O zaman siz müdahale edin diyorlar nihayetinde siz bu ülkenin kolluk kuvvetisiniz. Etmiyorlar tabi, edemiyorlar. Bizim kardeşlerimiz silahsız bir şekilde kule ve apronlara gidiyorlar. Askerlerle karşılaşıyorlar. Askerlerin 'ateş açarız' tehditlerine rağmen hamdolsun kardeşlerimiz büyük bir kitleyi de organize ederek havaalanın içerisine alarak darbeci askerlerin etkisiz hale gelmesinde önemli bir rol oynuyorlar."
"Darbenin ne demek olduğunu iliklerine kadar yıllar boyunca bu ülkede hissetmiş siyasi bir yapıyız"
"Daha sonra biz Haliç Köprüsü'nü geçtiğimizde yani Mecidiyeköy istikametinde askeri jiplerin olduğunu gördük." diyerek sözlerine devam eden Elibüyük, şunları ifade etti:
"Polislerde tedirginlik ve çekingenlik vardı. Yine siviller o jipleri durdurdu. Biz de aracımızdan indik. Bazı rütbesiz genç askerlerin, Anadolu'dan gelmiş askerlerin yüzünde müthiş bir korku gördüm, tedirginlik gördüm. Ne olduğunu onlar da anlamaya çalışıyordu. Ama başlarındaki rütbeliler işin farkındaydı. Biz de orada yine müdahale ettik. Polislerden gözaltı yapmalarını istedik ama polisler gözaltı yapıp askerlerin silahlarını almakta çekingen davranıyorlardı. Daha sonra birçok milletvekili ve yerel yetkililerle de görüştük. Bu darbe girişiminin sadece AK Parti'ye veya iktidara yönelik olmadığını, bu darbe girişiminin millete olduğunu, hepimize olduğunu söyledik. Biz meseleye hep başından beri böyle baktık. O yüzden bütün teşkilatlarımıza o gece ve ondan sonraki geceler de elimizden ne geliyorsa yaptık ve meydanda olduk. Çünkü bu endişeyle sahiptik. Nihayetinde seçilmiş bir hükümet var. Seçilmiş hükümetler, seçmenlerin oyuyla gelirler, seçmenlerin oylarıyla gitmeleri gerekir. Normal olan budur. Bunun dışında olanlar anormaldir. Halkın oylarıyla gelmiş bir yönetimin ayak oyunlarıyla, kumpaslarla, darbe girişimleriyle gitmesini tasvip etmeyiz. Çünkü bu kumpaslara en fazla maruz kalan siyasi bir partiyiz. Daha birkaç gün önce bu kumpaslar sonucu 6 yıl 3 ay hapis cezası alan yöneticilerimiz var. Biz darbenin ne demek olduğunu iliklerine kadar yıllar boyunca bu ülkede hissetmiş siyasi bir yapıyız."
"Polisler yolu kapatmıştı, keskin nişancı var diye geçemezsiniz dediler"
Mehmet Karaaslan'ı teşhis etmek için hastaneye gitmeye çalıştıklarını, bu sürede yolda gördükleri sahnelerin ifade edilemez olduğunu belirten Elibüyük, "Çok büyük bir kalabalık yoktu ama yine de bir kalabalık vardı. Son noktaya kadar gidebildik. Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçmeye çalışıyorduk. Polisler yolu kapatmıştı, yaklaştırmadılar. Keskin nişancı var diye geçemezsiniz dediler. Köprünün üstünde keskin nişancının olduğunu sağa sola ateş açtığını. Zaten köprüdeki birçok şehidi verdiren o keskin nişancı olduğunu söylüyorlardı. Köprünün üstünden hedef gözeterek ateş açtığını söylüyorlardı. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet köprüsüne yöneldik. Bu köprüde Avrupa yakasından Anadolu yakasına doğru geçişte hiçbir şey yoktu. Yani normal bir trafik seyri vardı. İnsanlar genelde meydanlara ve havaalanlarına gitmiştiler. Biz oradan hareket ederek hastaneye ulaşmaya çalıştık ama birçok yol kapalıydı. Daha sonra hastaneye ulaştık orada hastanedeki kardeşimizin şehid olduğu haberini bize verdiler. Biz de o mu değil mi diye teşhis yapalım dedik. Hastane morguna gittim. Morgda, o gece köprüde vurulanlardan sanırım 5 tane daha şehit vardı. Onların aileleri de gelmişti kapıda ağıt yakıyorlardı. Ben Mehmet'i teşhis ettim. Zor bir şey, tüm şehitlerimiz bizim için önemlidir." diye konuştu.
Erdal Elibüyük, HÜDA PAR Medya ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı. 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanına giderek darbecilere karşı direnen ilk siyasiydi. Tankın üzerine çıkarak darbecilere karşı halkı organize etti. (Zeki Aras, Mustafa Bikeç –İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu " (Yenidoğan) Çeteyi ortaya çıkartan, onu takiple delillendiren, bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir? Onları yakalattığımız için mi?" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Demokrasi ve insan haklarına inanan ülkeler ve uluslararası mekanizmalar ivedilikle harekete geçmeli, bebek katillerinin hak ettiği cezayı almaları için gereğini yapmalıdır." dedi.
Tarihçi-Yazar Dr. Abdulkadir Turan, "Kudüs küresel hakimiyetin, cihan hakimiyetinin simgesi durumundadır. Dolayısıyla bir çekişme konusu haline gelmiştir." dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işgalci siyonistler Benjamin Netanyahu ve Yoav Galant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarmasını memnuniyetle karşıladı.