15 Temmuz ABD destekli darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı önünde göğsüne aldığı kurşunla yaralanan Devrim Nazlıca, o gece yaşadıklarını İLKHA'ya anlattı.
FETÖ'nün kanlı darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Ankara Sincan'da ikamet eden Diyarbakırlı Fizyoterapist Devrim Nazlıca, İLKHA muhabirlerine, gazi olduğu o geceyi anlattı.
Darbe gecesinde Kızılay'da olduğunu, ardından TBMM'ye geçerek oradan da Genelkurmay Başkanlığı önüne gittiğini kaydeden Nazlıca, burada göğsüne aldığı kurşunla yaralandığını söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüne de tepki gösteren Nazlıca, bu yürüyüşün darbenin yıldönümüne yakın yapılması ve darbe sever kişilerin bu yürüyüşe katılmasının kendisini üzdüğünü dile getirdi.
"Sokağa çıkma yasağı ilan edilince dışarı çıktım"
Nazlıca, "Bir hastam vesilesi ile o akşam ben Kızılay'a gittim. Bir arkadaşım ile kafede oturuyorduk, birden uçaklar alçaktan uçmaya başladı. İki tane uçağın uçtuğunu gördük. O zaman saat 21.00 sularıydı. Tabi biz çok şaşırdık ve ne oluyor diye çok endişelenmeye başladık. Bir saat sonra televizyondan İstanbul'da bazı askerlerin köprüyü kapattığını duyduk. Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını dinledik. Başbakan, 'Bu bir kalkışmadır' deyince biz de o zaman Ankara'daki de kalkışmadır deyip biraz tedirgin olduk. Arkadaşım, 'eve gidelim, sokakta kalmayalım' diye çok ısrar etti. Ben de 'hayır sokakta kalsak daha iyi olur' dedim. O zaman Cumhurbaşkanımızın bir açıklaması yoktu. Arkadaşımın ısrarı üzerine evine gittik. 22.30'da eve vardığımızda TRT'de darbe bildirisi okunuyordu. Darbe bildirisi okunduğu sırada kafamdan 300-400 düşünce geçmeye başladı. Üniversite hayatımda ülke tarihi, darbeler tarihi, cumhuriyet dönemi, ülkede yaşanan sorunlardan en çok halkın sıkıntı çektiğini bildiğim için akıbetimiz 'ne olacak şimdi, çoluk çocuğumuz ne olacak, ülkemiz ne hale gelecek' diye düşünmeye başladım. Darbe bildirisinde 'sokağa çıkma yasağı ilan edildi' denilince ben, 'dışarıya çıkıyorum' dedim. Arkadaşıma 'hastaneye gidiyorum' diyerek dışarı çıktım. Tabi gitmedim hastaneye, Kızılay Meydanı'na doğru yürümeye başladım." dedi.
"Namus dürtüsüyle dışarı çıktım"
Kızılay Meydanı'na yürürken Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nda çalışan bir arkadaşını aradığını ifade eden Nazlıca, arkadaşının da çok üzüldüğünü ve stresten burnunun kanadığını aktardı.
Nazlıca, "Arkadaşımla telefonunla konuşurken yol üstünde bir plazmadan Cumhurbaşkanımızın televizyona bağlandığını ve telefonla halkı sokağa çıkmaya davet ettiğini gördüm. Telefonla bağlandığını görünce demek ki her yeri almışlar ki ancak bu şekilde televizyona bağlanabilir diye ürkmeye başladım. Tabi arkadaşım da bana 'Bak senin adın Devrim'dir, Diyarbakırlısın, tipine baksalar Kürt olduğun anlaşılıyor. Bir şey yapmasan bile seni götürürler.' diyordu. Ben de sokakta kalacağımı söyledim ve telefonu kapattık. Tabi o sıralar eşim hamileydi, ancak memlekete gitmişti. O gece çok değişik ve tarif edilmez duygular yaşadım. Sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde namus dürtüsüyle dışarı çıktım." diye konuştu.
"Hayatımda hissetmediğim duygular yaşadım"
"Kızılay Meydanı'na ilk vardığında birkaç tank ile askeri araç vardı." diyerek sözlerine devam eden Nazlıca, kısa süre içinde akın akın insanların meydana geldiğini söyleyerek şunları ifade etti:
"İnsanlar büyük bir cesaret örneği göstererek tankların önünde durdu. Tankların önünde durunca hayatımda hissetmediğim duygular yaşadım. Tankın üzerine çıkanlara darbeci asker ateş açıyordu. İnsanlar konuşmaya çalışıyordu, ama darbeci askerler çok hırçın davranıyordu. Kimisinin üzerine tankı sürdüler, kimisinin üzerine ateş açtılar. Bir tane taksiyi gözümüzün önünde ezince şoke girdik. Ama bizim cesaretimi artıran onların o hırçınlığıydı. Tankları üzerimize sürmeleri, bize ateş etmeleri cesaretimizi artırdı. Saat 23.00 olunca insanların yoğun baskısı etkili oldu ve tanklar Meşrutiyet Caddesi'nden Meclis'e doğru yoğun ateş açarak gitmeye başladı. Bunun üzerine bizlerde tekbir çekerek Meclis'e doğru yürümeye başladık." dedi.
"İnsanları gözümüzün önünde tanklarla ezdiler"
Meclis'ten sonra yoğun silah seslerinin geldiği Genelkurmay'ın önüne geçtiklerini kaydeden Nazlıca, sözlerine şöyle devam etti:
"Genelkurmay'ın önüne geldiğimizde vahşet bir tablo ile karşılaştık. İnsanları gözümüzün önünde tanklarla ezdiler. Bir sürü şehid ve yaralı vardı. Yerler kan gölüne dönmüştü. Bir baba ve oğul yerde yatmışlardı, çaresiz bekliyorlardı. Sürekli insanların üzerine ateş açılıyordu. Uçaklar alçak uçuş yapıyor, helikopterden ateş açılıyordu. Tüm bunlara rağmen oradaki insanlara sanki ayrı ayrı görev verilmişti. Kimisi Kur'an okuyordu, kimisi ön saflarda kimisi arka saflarda bir şeyler yapıyordu. Organize bir şekilde değildi ama herkes bir şeyler yapıyordu, elinden geldiği kadarıyla. Ben de özellikle yaralılara yardım etmeye çalışıyordum. Zeminden altgeçide düşen birkaç kişiye yardım ediyordum, onları arabalara taşıyıp hastaneye gönderiyordum. Genelkurmay'ın kapısını yoğun bir şekilde salladıklarını ve içerdeki küçük kulübeden bir askerin kameraya aldığını sonra gördüm. Bir video kameraya bizi çektiğini görünce ben de muhtemelen yarın sabah burada kim var kim yok hepsini toplayacaklar diye düşündüm ve bir saf arkaya gittim. Orada insanlar kapıyı zorluyordu, kapı yıkılır yıkılmaz üzerimize ateş açmaya başladılar ve orada göğsümden vuruldum."
"Meclis'e atılan bombayı gördüğümde dehşete kapıldım"
Kurşunun direk göğsüne isabet etmediğini belirten Nazlıca, "Eğer direk isabet etseydi göğsüm parçalanırdı." diyerek o anları anlatmaya devam etti:
"Ateş açıldığında seken bir parça göğsüme değip kasığıma saplanmış. Tabi ben şoka girdim, kısa bir süre sonra üzerimi çıkardım ve oraya tampon yaptım. Sağlıkçı olmamız hasebiyle kendime müdahale ettim. Daha sonra hastaneye gitmek için bir araç arama telaşına düştüm. O esnada Genelkurmay'dan iki helikopter kalktı, onlardan biri Hulusi Akar'ı Akıncı Üssü'ne kaçırdıkları helikopterdi. Helikopterler kalktıktan birkaç saniye sonra Meclis'i bombaladılar. Çok acayip bir patlamaydı, ben dehşete kapıldım. Kendimi bir taksiye attım ve Hacettepe'ye gittim. Benden sonra o bombanın etkisiyle bir sürü ağır yaralanan insanlar getirildi. Çok kötü bir manzara vardı, Allah bir daha o günleri yaşatmasın." dedi.
Hastanede sabaha kadar darbe girişiminin seyrini televizyondan izlediğini belirten Nazlıca, darbeci askerlerin gözaltına alınmasıyla rahatladığını ifade etti. Yaralandığına dair ailesine bir şey söylemediğini anlatan Nazlıca, darbeden bir ay sonra yavaş yavaş yaşadıklarını ailesiyle paylaştığını belirterek, "Ailem memlekette olduğu için Ankara'da ben tektim, bir ay sonra yaralandığımı aileme anlattım." dedi. (M. Salih Keskin, M. Hüseyin Temel – İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, okul yönetiminin hakkı olmayan bir şeyi talep etmekle suç işlediğini, ayrıca öğrenciyi rencide edip velisini ise psikolojik baskı altına aldığını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, "Söz konusu nüfus sayımında etnik kökene dair veri toplanmamış olsa da yoğun nüfus hareketliliği Iraklı Türkmen ve Arap kesimleri haklı olarak endişeye sevk etmiştir." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Her ne kadar günümüzde enerji arzında bir kriz yaşanmıyorsa da, enerji arz güvenliğinin temini noktasında her zaman hazırlıklı olmak önemlidir." dedi.
İçişleri Bakanlığı, Tunceli ve Ovacık (Tunceli) Belediye Başkanlarının PKK ile bağlantılı suçlardan ceza almaları ve soruşturmaları devam etmesi nedeniyle bu belediyelere ilgili vali ve kaymakamların kayyum olarak atandığını duyurdu.