Adeta kıyamet anını andıran depremde yaralanan vatandaşlar ve yakınları, deprem anında yaşadıkları dehşet ve korku dolu anları İLKHA muhabirine anlattı.
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ile Elbistan merkezli meydana 2 büyük deprem, Malatya Merkez Battalgazi, Yeşilyurt ve Doğanşehir ile Akçadağ ilçelerinde, yüzlerce ölü, binlerce yaralının olmasına ve yüzlerce binanın yıkılmasına sebep oldu.
Deprem esnasında balkondan inmeye çalışırken yere çakılarak belinde kırık, omuriliğinde zarar oluştuğunu belirten Yusuf Taha Tutal, ikinci depreme ise hastanede yakalandığı ve pencereden baktığında binaların yerle bir olduğunu gördüğünü söyledi.
“Balkondan inmeye çalışırken sırt üstü yere düştüm”
İlk depremde annesi tarafından uyandırıldığını kaydeden Yusuf Taha Tutal (23), “Uyku sersemiydim. Bina çok sallanıyordu çok korktum. Dışarı çıkamayacağımı düşündüğüm için balkondan aşağı inmeyi denedim. Balkondan sarkarken dükkân tabelasına bastım, tabelada kar olması hasebiyle ayağım kayarak sırt üstü yere düştüm. Hastaneye kaldırıldığımda ayaklarımı hissetmiyordum. Yapılan tetkiklerde belimde kırık ve omurilikte hasar oluştuğu söylendi ve beni hemen ameliyata aldılar. 5 saat süren ameliyatta belime platin taktılar. Ameliyattan sonra tedavime başlandı. Tam serum takılacakken ikinci deprem yaşandı. Camdan dışarıya baktığımda binalar yerle bir oluyordu. O esnada üzerime tavandaki straforlar devriliyordu. Borular patladı ve üzerime sular gelmeye başladı. Yatakla birlikte beni bir şekilde dışarıya çıkardılar. Sonra babam arabamızla beni Akçadağ Devlet Hastanesine getirdi. Ambulans ta vardı ama başkalarının ihtiyacı vardır diye kendi aracımızla gelmeyi tercih ettik. Çok şükür şu anda iyiyim.” diyerek, deprem anında yaşadıklarını anlattı.
“Kıyamet kopuyor sandık o esnada dua etmeye ve salavat getirmeye çalıştık”
Depremde evlerinin yıkıldığını ve kızının her iki kolunun kırıldığını belirten Orhan Güdel, “İlk deprem adeta mahşeri andırıyordu. Evimiz hasar gördü, ne yapacağımızı şaşırdık bir şekilde kendimizi dışarı attık tabi ilk olarak çocuklarımı kurtarmaya çalıştım. Sonra biraz dinlenelim ve korkumuzu geçirelim diye Malatya’dan Akçadağ’a geldik ancak burada yemek yediğimiz esnada depreme yakalandık. O esnada Allah’a dua etmeye ve salavat getirmeye çalıştık. Dışarı çıkamıyorduk. Bu yüzden küçük çocuğumu tutup dışarı attım. Biz dışarı çıkmaya çalışıyorduk ama deprem bizi içeri atıyordu. Bu deprem gerçekten anlatılmaz bir şey. Kıyamet kopuyor dedik. Büyük kızımın iki kolu kırıldı ama çok şükür onları sağ salim bir şekilde çıkardık. Deprem anında ev başımıza yıkıldı zannettim. Evimiz tamamen yıkıldı. Hastanede artçı depremler yaşanırken sürekli kendimizi dışarı atıyoruz. Dışarısı da soğuk. Allah yardımcımız olsun. Hem devletimiz hem vatandaşlar bize yardım etti. Rabbim bir daha bu depremleri kimseye yaşatmasın.” temennisinde bulundu.
“Babamı nasıl bırakıp gidebilirim? Ölürsek beraber ölelim dedik”
Her 2 depremi de evde yaşadıklarını kaydeden Şengül İnan, “Birinci depremde hasta olan babamı çıkartamadığımız için biz de çıkmadık. Ölürsek beraber ölelim dedik. Babamı nasıl bırakıp gidebilirim? Kaçmadım. 2’inci deprem ise o an o kadar şiddetliydi ki anlatılamaz! Allah kimseye yaşatmasın. Çok zor bir durumdu. Bir taraftan korkudan ağlıyorum diğer taraftan babam ölecek korkusu yaşıyorum. Babam bana ‘canını kurtar kızım’ dedi. Tekrardan aşağı indim. Etrafa koşup babama yardım çağırdım binada tek biz vardık. Etraftakiler de korkudan hiçbir şey yapamıyorlardı. Binamızda bir uzman çavuş vardı babamı sırtına alarak hastaneye getirdik. Evimiz ağır hasar gördü. Bir anda mahşeri yaşadığımı zannettim.” diyerek yaşadığı korku dolu anları anlattı. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Sahabelerin yaşamlarıyla bugünün gençliğine örneklik teşkil ettiğine vurgu yapan İlahiyatçı-Yazar Özkan Yaman, İslami ilimlerle birlikte fenni ilimlerin de öğrenilmesi gerektiğini söyledi.
Şanlıurfa’daki kitap fuarında buluşan kitapçılar, Kur'an-ı Kerim’in ilk emrinin “oku” olduğunu ve Hazret-i Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) de aynı şekilde “oku” emriyle görevlendirildiğini belirterek O’nun ümmeti olarak Müslümanların da okuması gerektiğine vurgu yaptı.
Mardin'de sivil toplum kuruluşları ve siyasi partililer, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netenyahu ve Gallant için verdikleri tutuklama kararının yeterli olmadığını belirttiler.
60'tan fazla ülkeden çeşitli alanlarda faaliyet gösteren yaklaşık 200 STK'nın katıldığı 4. Uluslararası STK Fuarı'nda arama kurtarma ekipleri de yer alarak farkındalık oluşturma ve çalışmalarını anlatma imkânı buluyor.