“Hendek kazılması siyasetinden tamamıyla vazgeçilmesi gerekiyor”

Şehirlerde yaşanan çatışmaların ve hendek kazmaların devam etmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, yaşananlardan en büyük zararı halkın gördüğüne dikkat çekerek, hendek kazılması siyasetinden tamamıyla vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Şehir merkezlerinde meydana gelen çatışmalar, hendek kazma ve sokağa çıkma yasakları hakkında değerlendirmelerde bulunan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, yaşanan çatışmalardan dolayı en büyük zararı halkın gördüğünü, çatışmaların insanların yaşam haklarını ortadan kaldıran bir problem olduğunu ve hendek kazılması siyasetinden tamamıyla vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) gündemi değerlendiren Doç. Dr. Vahap Coşkun, çözüm sürecinin akamete uğramasıyla çatışmaların artık kırsaldan şehirlere kaydığını ve bu süreç içerisinde sosyolojinin de değiştiğini ifade etti.
Kentlerde nüfus birikiminin meydana geldiğini belirten Coşkun, "Dolaysıyla PKK'nin şehirlerde eylem yapabilmesinin imkânı arttı. Bu nedenle şehirlerdeki bu çatışmaların daha yoğun olması beklenen bir husustur. Nitekim 22 Temmuz'dan itibaren çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte şehirlerde PKK'nin eylemlerini gerçekleştirdiğini de görüyoruz." dedi.
"Sivil halk doğrudan bu savaşın parçası ve mağduru haline geliyor"
Şehirlerde yaşanan çatışmanın iki önemli sorunu meydana getirdiğine dikkat çeken Coşkun, sözlerine şöyle devam etti: "Bunlardan birincisi her şeyden önce sivil halkın doğrudan bu savaşın parçası ve mağduru haline gelmesidir. Bir şehir ortamında çatışma meydana geliyorsa genç, yaşlı, erkek ve çocuk demeden insanların bir bombaya bir kurşuna bir patlayıcı maddeye kurban gitmesi kaçınılmaz bir hale gelir. Bu çok ciddi bir problemdir. Her şeyden önce insanların doğrudan yaşam haklarını ortadan kaldıracak bir problem... öte taraftan şehirlerde meydana gelen çatışmalar, aynı zamanda yaşam hakkı ihlalinin yanında farklı diğer problemleri de beraberinde getiriyor. Bunun en iyi örneğini Cizre'de gördük."
Diğer bir sorunun ise devletin şehir çatışmalarına sert cevap vermesi olduğunu söyleyen Coşkun, bunun da PKK'nin stratejisine uygun olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Zannediyorum böyle bir hesap da var burada. Devletin şehirlerdeki çatışmalara sert cevap vermesi, halk ile devleti karşı karşıya getirmesi de uygulanan bu stratejinin bir parçası. Devletin özelikle kentlerde sivillerin ölümüne sebebiyet verecek bir şekilde müdahalede bulunması, bunun halkta bir tepki uyandırması ve bu tepki üzerinden halk ile devletin karşı karşıya getirilmesi, halkın devlete karşı bir çıkış yapması bu stratejinin amaçlarından bir tanesi olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşım çok ciddi bir problem meydana getirir."
"Çatışmalardan dolayı Batı'da kimlikler karşı karşıya geliyor"
Yaşanan çatışmaların Batı'ya yansımalarının olduğunu, şehirlerde infial uyandıran eylemler yapıldığı müddetçe batıda tansiyonun artacağını ifade eden Coşkun, "Batı'da kimlikler karşı karşıya geliyor. İşinde gücünde olan Kürtlere çok ciddi eylemler yapıldı. Mevsimlik işçilere, bir lokma ekmeğin peşinde koşarken her türlü ceremeyi çekmekte olan insanlara, sırf Kürt kimliklerinden dolayı ciddi baskılara karşı maruz kaldıklarını gördük. Aynı şekilde yıllardır Batı'da yaşayan, oraya göçmüş insanların bile evlerinin, iş yerlerinin yakıldığı gördük. Bu da batıda kimlikleri karşı karşıya getirme gibi bir potansiyeli içeriyor. Bu hem Doğu'da hem Batı'da insanların normal gündelik hayatlarını imkânsız kılan bir durumdur." dedi.
"Bu çatışmanın tarafları karşılıklı olarak sorumludur"
Yaşanan çatışmalardan tarafların karşılıklı olarak sorumlu olduğunu belirten Coşkun, "PKK savaşı şehre taşıma stratejini yaparken bu sonuçlarını ön görüyordu. Ortaya çıkan sonuçların hiçbir tanesi sürpriz değil. Kentlerde hendekler kazarak oranın içerisine patlayıcılar yerleştirirseniz bunların patlamasıyla orada sivil insanların hayatını kaybedeceği açıktır. Dolaysıyla bu sorumluluk elbette ki PKK'nin taşıdığı bir sorumluluktur. Diğer taraftan devletin de bu konuda sorumluluğu var. özellikle bu tür eylemlerde sivillerin hayatını koruma hassasiyeti ile hareket etmesi, insanların ihtiyaçlarının karşılanması noktasında gerekli bütün tedbirlerin alınması devletin en önemli sorumluklarından bir tanesidir. Cizre meselesinde 8 gün boyunca kamuoyu hiçbir şekilde aydınlatılmadı. Orada ne oldu ne bitti bilmedik. Bu da kara propagandaya yol açıyor. özellikle sosyal medya üzerinde asılsız haberler yayılıyor. Aynı şekilde batıdaki Kürtlerinde can ve mal güvenliği sağlanması, bunların güvence altına alınması da elbette devletin sorumluluğudur. Tek bir insanın burnu kanıyor ise bunun sorumlusu devlettir." ifadelerini kullandı.
Sokağa çıkma yasaklarının ilçelerde genel olarak uygulanmasını eleştiren, yasaklarda doğabilecek ihtiyaçların ise devlet tarafından karşılanması gerektiğini belirten Coşkun, "Cizre'ye eleştiri olarak getirilen şuydu; çatışmalar birkaç mahallede yoğunlaşmış iken bütün bir Cizre'de sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi yanlış olduğu ifade ediliyordu. Diyarbakır Sur ilçesinde böyle bir şey yapılmadı. Sınırlı bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu tür tedbirlere başvurulabilir. Bu tedbirlere başvurulurken ölçülü olması gerekir. Aynı zamanda insanların doğabilecek ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması lazımdır. Buradaki eksiklerden devlet sorumludur." diyerek değerlendirmelerine devam etti.
"Hendek kazılması siyasetinden tamamıyla vazgeçilmesi gerekiyor"
Hendek kazılması siyasetinden tamamıyla vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Coşkun, "Şehirlerde hendek kazılmasıyla beraber buralarda oturan bütün insanları doğrudan hedef haline getirirsiniz. Bu asla kabul edilemez bir şey. Siyaset ile mesafe alınması çok mümkün olan bir ortamda şehirlere hendek kazmak ve paramiliter örgütler oluşturmak kabul edilemez. Bunun tamamıyla ret edilmesi bu tür örgütlerinde lağvedilmesi gerekiyor. Şehirlerde hendek kazmak, öz yönetimler ilan etmek, kimsenin giremeyeceği alanlar oluşturmak, bunun da kabul edilebilecek bir tarafı yok. Bunun herhangi bir Kürde kazanım getirmediğini çok açık bir şekilde gördük." dedi.
"4-5 kişinin bir araya gelip öz yönetim ilan etmekten kesinlikle vazgeçilmesi lazım"
Bir mahalledeki çatışmadan o mahalle sakinlerinin ciddi bir şekilde zarar gördüğünü dile getiren Coşkun, şunları ifade etti: "Bu tür eylemlerin yoğun bir şekilde yapıldığı ilçelere baktığımızda o ilçelerden ciddi manada göçlerin yaşandığı görüyoruz. Lice'de, Silvan'da, Cizre'de, Yüksekova'da, Şemdinli'de insanların bu çatışmalardan İllallah dediklerini, hayatlarını kurtarmak için her şeylerini bırakıp kendilerini en yakın bir kente veya Batı'daki metropole atmaya çalıştıklarını görüyoruz. Hendek kazmaktan, 4-5 kişinin bir araya gelip öz yönetim ilan etmekten kesinlikle vazgeçilmesi lazım. Her türlü talebi dile getirebilirler. PKK, HDP diğer siyasal oluşumlar taleplerini dile getirebilir. Siyasal mekanizmaların yolu bellidir. Bu tür eylemlerle Kürtlere zarar verildiği çok açık nettir."
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, değerlendirmelerinin sonunda, "İlk yapılması gereken şey PKK'nin ateşkes ilan etmesi ve eylemlerini durdurmasıdır. Devlet de operasyonları durdurarak tekrar görüşme masasına dönmelidir. Ondan sonra sürecin derinleşmesi için neler yapılması gerektiği konuşulabilir." dedi. (Emrah Deniz/M. Hüseyin Temel- İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Diyarbakır'ın Hani ilçesine bağlı kırsal Belen (Dılbéy) Mahallesinde yıllardır çözüme kavuşturulamayan kanalizasyon ve içme suyu sorununa dikkat çeken mahalle sakinleri, yetkililere seslendi: "Seçimden seçime gelen başkanlar nerede?"
Serbest kıyafet döneminde yaşanan taklitçilik, borçlanma ve dışlanma gibi sorunların tek tip kıyafetle azalacağını belirten Uzman Eğitimci Hüseyin Söylemez hem ekonomik yükü hafiflettiğini hem de okulda güvenlik ve disiplin açısından olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.
Peygamber Sevdalıları, işgal rejiminin Gazze'de sürdürdüğü soykırım devam ederken İstanbul'da konser vermeye hazırlanan siyonist Enrico Macias'ın programının iptal edilmesi için yetkililere çağrıda bulundu.
Umut Kervanı Genel Başkanı Cengiz Kurtaran, Afganistan’da meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede yaşanan insani krize dikkat çekerek, “Kış gelmeden barınma başta olmak üzere acil yardımlar ulaştırılmalı” çağrısında bulundu.