Abluka altındaki Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Mavi Marmara gemisine Siyonistlerin düzenlediği saldırıda şehid olanların yakınları, Filistin davasını unutturmayacaklarını vurguladı.
Abluka altındaki Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs 2010 tarihinde, uluslararası karasularda siyonist rejimin çeteleri tarafından helikopter ve hücum botları ile saldırı düzenlenmiş, saldırıda 10 Müslüman şehid olurken onlarca Müslüman da yaralanmıştı.
İLKHA'ya saldırının yıldönümünde konuşan şehid İbrahim Bilgen'in oğlu Yusuf Bilgen, siyonistlerden hesap sorulması, suçlu olduklarının ve masum sivilleri de kasten öldürdüklerinin belgelenerek tarihe geçmesi gerektiğini kaydetti. Şehid Fahri Yaldız'ın annesi Zeliha Yaldız ise oğlunun örnek şahsiyeti ve şehadete olan aşkını anlattı.
"Mavi Marmara davası zihinlerde canlı kalmalı"
"Ne mutlu bizlere ki, halen Mavi Marmara olayı unutulmadı. Bizler şehid aileleri olarak bu olayın zihinlerde diri tutulmasını arzu ediyoruz." diyen Bilgen, "Mavi Marmara sorunu halen çözülebilmiş değil, bu dava halen kapanmadı. Filistin özgürleşinceye kadar da bu dava devam edecektir. Kanımızı akıttığımız ve 10 şehid verdiğimiz Mavi Marmara davası zihinlerde canlı kalmalı ve insanlar da Türkiye'nin bir parçasının, kanının Filistin'de aktığını hiçbir zaman unutmamalı. Bunun için elimizden geldiği kadar bu davayı gündeme taşımalı, unutturmamalıyız. Çünkü israil unutmamızı istiyor. Bizler ise tam tersi bu davayı canlı tutmak ve unutturmamak istiyoruz." diye konuştu.
"Filistin'deki zulmü ailemizde en yoğun yaşayan Şehid İbrahim Bilgen'di"
"Filistin'deki kardeşlerimize yapılan zulümden her zaman etkilendik." diyen Bilgen, Bu zulmü en yoğun yaşayanlardan birinin de babası Şehid İbrahim Bilgen olduğunu ve bunu da yaşantısı ve şehadeti ile gösterdiğini ifade etti.
Bilgen, "Babamın Mavi Marmara Gemisi ile Filistin'e gideceğini öğrendiğimde ben Siirt'te değildim. Kocaeli Gebze'de öğretmenlik yapıyordum. Babamın gideceğini ailemden öğrendim. Tabii bundan dolayı hiçbir zaman üzüntü duymadık, aslında gurur da duyduk. Zaten oralar bizim topraklarımız, o insanlar bizim insanlarımız. İslam toprakları her zaman bizim gözümüzde birdi. Sınırlar ve dilimizin farklı olması hiç bir zaman kardeşliğimizi farklı kılmıyordu ve orada kardeşlerimize zulüm ediliyordu." dedi.
"Mavi Marmara olayını hatırlatmak ve hiçbir zaman unutturmamak gerekiyor"
Mavi Marmara olayının üzerinden 9 yıl geçtiğini hatırlatan Bilgen, "O zaman 9 yaşındaki bir çocuk şu anda 18 yaşında, küçük olanlar belki olayı hatırlamıyordur ama bizim görevimiz insanlara bu olayı hatırlatmak ve hiçbir zaman unutturmamak." dedi.
Bilgen, "Babam gitmeden önce aile fertleri olarak herkesi arayıp helallik istedi. Yüz yüze görüşemedik ama telefonla görüştüğümüzde yola çıktığını, bu işin sonunda şehadetin de olduğunu belirterek haklarımızı helal etmemizi istedi. Bizler de hakkımızı ona helal ettik ve kutsal topraklarda bizlere dua etmesini istedik. Bu bizim son görüşmemiz oldu. Mavi Marmara, Filistin'de yaşanan zulme bir tepki olarak yola çıkan insanların hazırladığı bir konvoydu. Onun öncesinde bir kara konvoyu Türkiye ve başka ülkelerin katılımı ile yola çıkmıştı. Mısır üzerinden büyük mücadeleler sonucunda Gazze'ye geçmişlerdi. Hatta Mısır'da taşlatılmışlardı. Daha sonra deniz üzerinde bu ablukanın kaldırılması amacıyla bir konvoy hazırlandı ve Türkiye'nin birçok ilinden katılım oldu. Bu konvoya, babam ve Metin Yardım da Siirt'i temsilen katılım sağladılar." şeklinde konuştu.
"O insanlar Gazze'ye yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkmışlardı"
31 Mayıs 2011 tarihinde işgalci rejimin uluslararası sularda bütün güçleriyle sanki karşılarında büyük bir askeri güç varmış da onlara savaş açmışçasına hareket ettiklerine dikkat çeken Bilgen, "Sözde en iyi yetişmiş askerleriyle saldırıda bulundular ve bu saldırı sonucu 10 Türkiye vatandaşı şehid oldu ve bunlardan biri de rahmetli babamdı. O insanlar Gazze'ye yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkmışlardı. Hiçbir zaman 'Biz gidip israil askerleri ile karşılaşacağız, onlara saldıracağız, onlar da bizlere karşılık verecek.' düşüncesinde değildiler. Ama bir müdahale bekliyorlardı. israilin Türkiye hükümetine çeşitli sözler verdiğini ve böylesi kanlı bir müdahalede bulunmayacağını duyduk. Sözünü her zaman çiğnediği gibi bu sözünü de çiğnedi ve 10 şehid verdik." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'de davanın sonlandırılmasından hiçbir şekilde razı değildik"
Türkiye'nin, en son meclis kararıyla Mavi Marmara'daki davayı düşürdüğünü ve hukuki mücadeleyi de sonlandırdığını ifade eden Bilgen, "Ama uluslararası davalar devam ediyor. Umudumuz, israilden hesap soracak, onun suçlu oluğunu ilan edecek ve bir yaptırım olmazsa bile israilin suçlu olduğunun, masum sivilleri kasten öldürdüğünün tarihe geçmesidir. Türkiye'de davanın sonlanmasından hiçbir şekilde razı değildik, bu bizi derinden yaraladı. Burada yürütülen davanın hakkıyla sonuçlanmasını istiyorduk ama maalesef bizim istediğimiz gibi olmadı. Türkiye başta Mavi Marmara davasını sahiplendi ama daha sonra aynı sahiplenmeyi görmedik. Mavi Marmara Gazze'deki ablukayı kırmaya yönelik başlayan bir hareketti ama maalesef bu abluka devam ediyor. Halen Kudüs, Batı Şeria işgal altında ve ABD'nin de desteğini alan israil türlü türlü oyunlarla Filistin'deki kardeşlerimize zulüm yapmaya devam ediyor." dedi.
"Oradaki kardeşlerimizin yalnız olmadığını göstermeliyiz"
Siyonist terör çetesinin, her yıl Ramazan ayının başında adeta Müslümanlarla dalga geçercesine Gazze'ye saldırı düzenlediğine dikkat çeken Bilgen, bu durumun da başka Mavi Marmara olaylarına gebe olacağının göstergesi olduğunu söyledi.
Bu Ramazan ayının başında da Gazze'ye uçaklar ve füzelerle saldırı başlatıldığını dile getiren Bilgen, "İnsanları katlettiler. Yine dünya seyirci, yine abluka devam ediyor. Bu bizim içimizi acıtıyor. Bu durum başka Mavi Marmaralara gebe olduğunun göstergesidir. Bu teröristlere oradaki kardeşlerimizin yalnız olmadığını, bizim Müslüman kardeşlerimize yapılan bu zulümden haberdar olduğumuzu göstermemiz lazım. İnşallah daha bilinçli ve şuurlu hareket ederiz. Mavi Marmara'da dökülen bizim, Türkiye'nin kanının olduğunu unutmamalıyız. Filistin'de dökülen kanın boşuna akmadığını israile her defasında söylememiz, haykırmamız lazım ki, oradaki kardeşlerimiz özgürlüğüne kavuşsun ve insanca yaşasınlar. Böylelikle en uzak noktadaki bir Müslümana zulüm yapıldığında bütün Müslümanların tepki göstereceğini bütün dünya anlamış olur. Bu şekilde israil ve diğer zalimler, akan kanın hesabının sorulacağını öğrenmiş olurlar. Zulüm yapmadan önce iki-üç kere düşünmüş olurlar." dedi.
31 Mayıs'ta Mavi Marmara Gemisi'ndeki şehidlerin 9'uncu şehadet yıldönümünü anacaklarını belirten Bilgen, yaşanan katliamın, bu yıl Ramazan ayına denk gelmesinin ve aynı zamanda da Kadir Gecesi'nin de o güne denk gelmesinin Allah'ın bir lütfu olduğuna işaret ederek Marmara şehidlerinin şehadetinin kabul olmasını diledi.
Annesinin dilinden şehid Fahri Yaldız
Şehid Fahri Yaldız'ın Filistin’deki mazlumlar ve yetim çocuklar için çok çaba sarf ettiğini, Mavi Marmara'da yer almak için gayret gösterdiğini dile getiren acılı anne Zeliha Yaldız, oğlunun şehadete giden öyküsünü duygulu sözlerle dile getirdi.
"Oğlum yetim büyüdüğü için baba sevgisi göremediler. Kendisi yetim olduğu halde sürekli başkalarına yardım ederdi." diyen Anne Yaldız, "Oğlum Fahri henüz çok küçük iken babasını kaybetti. Küçük yaşına rağmen ayakkabı boyacılığı yapardı. Kazındığı para ile kardeşlerine bakardı. Çok hayırsever bir insandı. Başkaları ona giysin diye kıyafet verirdi. O da o kıyafetleri daha muhtaç olanlara ulaştırmaya çalışır kendisi giymezdi. Cami yapımlarında, yurt yapımlarında sürekli çalışırdı. Her zaman hayır hasenat peşinden koşardı. Ne yazık ki siyonistler onu katlederek şehid etti. Gazze’ye ulaşmasına izin vermediler. Keşke Gazze’ye ulaşıp oradaki mazlumların elinden tutuktan sonra şehio olsaydı." dedi.
"Hayır yapmayı severdi"
Şehit Fahri'nin hayır yapmayı sevdiğini ve yaptığı hayırların gizli kalmasını istediğini aktaran Yaldız, "Bir köyde kendi cami yaptırıyordu. Ancak kimsenin duymasını istemiyordu. Bana ‘Anne sakın kimseye cami yaptırdığımı söyleme, söylersen kızarım. Çünkü bu işler riyadan uzak olması gereken işlerdir.’ derdi. Benim oğlum camilerin, yurtların ve hayır kurumlarının çiçeği gibiydi. Şehid olduğu güne kadar da kimse oğlumdan incinerek rahatsız olmamıştır. Şayet insanlar ondan rahatsız olsaydı şehitlik ona uğramazdı. Oğlumun asla yanlış işlere meyli olmamıştır. Her zaman kötü iş ve amellerden sakınırdı." ifadelerini kullandı.
"Şehit olacağını rüyada görmüştü"
Oğlunun henüz çocuk yaşlarda iken gördüğü bir rüyanın gerçekleştiğini dile getiren anne Yaldız, şöyle konuştu:
"Fahri, Gazze’ye gitmeden 3 ay önce bana 'anne sana bir şey söyleyeceğim.' dedi. Ben de söyle yavrum dedim. 'Ben pasaport çıkartmışım.' dedi. Ben de, 'umreye mi gideceksin?' diye sorunca 'Evet, ,Umreye gideceğim.' dedi. Ben de 'o zaman beni de kendinle götür' dedim. ‘Olmaz seni götürmeyeceğim.’ deyince ben de 'madem beni götürmüyorsun ben de evime giderim' dedim. Hanımı bana, 'Anne sana şaka yapıyor, Filistin’e gidecek. Oradaki yetimlere yardım edecek.' dedi. Ben de 'bak oğlum, hepinizi yetim olarak büyüttüm. Bu durumun ne kadara zor bir durum olduğunu bilirim. İstersen gitme çünkü ben senin yetimlerine bakamam' dedim. 'Ben gideceğim ve şehit olacağım. Ama benim korkum gidersem bana hakkını helal etmemen.' dedi. 'Öyle şey mi olur? benim hakkım sana helaldir.' deyince bana 15 yaşındayken gördüğü bir rüyasını tekrar anlattı. 'Anne ben rüyamda gördüm ki uzak bir yere gidip orada ölüyorum.' Deyince o uzak yerin neresi olduğunu sordum o da bilmediğini söyledi."
"Oğlum şehadeti arzuluyordu"
Oğlunun birçok defa ölüm ile burun buruna geldiğini ancak her seferinde Allah’ın izni ile kurtulduğunu söyleyen anne Yaldız, "Oğlum şehadeti arzuluyordu, kaderinde şehid olmak varmış. 3 defa araba çarptı, dört defa ameliyat oldu, ölmedi. Demek ki kaderinde zalim israilin eli ile şehid olması varmış. Bana, 'Anne eğer beni oralarda öldürecek olurlarsa Bilal-i Habeş gibi eziyet çekerek ölmeyi isterim' dedi. Ben de 'yavrum senin gönlünde ne geçiyor ise Rabbim sana onu nasip etsin' dedim." diye belirtti.
"Kimse ondan rahatsız olmazdı"
Şehid Fahri'nin kimseyi üzmediğini söyleyen anne Yaldız "Şehrin delilerini toplar onlara üst baş alırdı. Daha sonra onları hamama götürüp yıkardı. Onlara yemek yedirirdi. Henüz küçük yaşlarında çalışmaya başladı. Çocukluğundan büyüyünceye kadar hiç kimse ondan rahatsız olmazdı. Bir gün dahi komşularını rahatsız etmezdi. Beni de üzmezdi." ifadelerini kullandı.
Oğlunun şehid oluşundan nasıl haberdar olduğunu anlatan anne Yaldız, "Fahri'nin şehid olduğundan haberim yoktu. O gün üzerimde bir sıkıntı oluştu. Oğlumun evine gitmek için dışarı çıktım. Komşumuz bana 'Bugün ne olmuş haberin var mı?' diye sordu. Ben de yok deyince hemen kocası araya girerek 'Beni sana şikâyet edecek.' diyerek sözü değiştirdi. Yola koyulup oğlumun evine doğru gittim fakat nereye gittiğimi de tam olarak bilmiyordum. Etrafta çok dolandığımı gören birisi bana 'Teyze ne arıyorsun?' deyince ben de Fahri'nin evini arıyorum, dedim. Bana 'gel seni götüreyim.' dedi. Demek oğlumun şehid olma haberi gelince herkes öğrenmiş, ben bilmiyordum. Oğlumun evine gidince beni bir sıkıntı bastı hemen beni dışarı çıkarın dedim. Beni dışarı çıkardılar. Daha sonra oğlumun şehid olduğunu öğrendim. Bir gün sonra cenazesi geldi." diye konuştu. (Murat Orhan, Cemil Özdaş - İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Kış mevsimi bitip yaz mevsimi başlarken araç sahiplerinin en çok merak ettiği konulardan biri "Yaz lastiği ne zaman takılır?" sorusudur.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellemin)'in tüm insanlık için en güzel örnek olduğunu ifade eden Siirt İl Müftüsü Şakir Pinal, Peygambere (as.) uymanın kurtuluş için tek yol olduğuna dikkat çekti.
Dijitalleşmenin hızla arttığı günümüzde çocuklara seçilecek kitapların çocuğun gelişim çağına uygun kitaplar olması gerektiğini belirten Psikolog Mesut Aşut, "Temel amacımız çocukların kitabı okumayı özendirmek, kitabı sevmeyi sağlamak olmalıdır." dedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, sıklıkla gündeme gelen "IBAN ile ödeme" işlemlerinin peşine düştü. Bursa Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, alışverişlerde ödeme biçimi ne olursa olsun, ödeminin bir belgeye bağlanıp bağlanmadığı hususunun önemli olduğunu belirtti.