Türkiye Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik, İstanbul Sözleşmesi'ne dayanak olarak kullanılan ve yalnızca kadının beyanını esas alan 6284 sayılı Kanun'un kaldırılması gerektiğini, kaldırılmaması halinde aileleri ifsat etmeye devam edeceğini söyledi.
8 Mart 2012'de resmi olarak kanunlaşan ve 18 Ocak 2013 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun'un kabul edilmesinin yıldönümü münasebetiyle İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Türkiye Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik, toplumun inanç ve değerlerine uymayan yasa ve sözleşmelerin iptal edilmesi gerektiğini, cinnet ve cinayetlerin önüne ancak bu şekilde geçilebileceğini ifade etti.
Çevik, "Yönetmelik 18 Ocak 2013'te yayımlandı. İstanbul Sözleşmesi 34 ülkede uygulanıyor. İstanbul Sözleşmesi kalksın diye önce aile diyen kişiler, kurumlar mücadele ediyor ama İstanbul Sözleşmesi kalkınca 6284 kalkmazsa aileyi ifsat etmeye devam edecek. 6284, İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı bir kanundur. 6284, 8 Mart 2012'de resmileşti. Yönetmelik 18 Ocak 2013'te yayımlandı. İstanbul Sözleşmesi'nin 2014 yılında yürürlüğe girdiği söyleniyor ama doğrusu 2011'de imzalandı. 8 Mart 2012'de kanunlaştı." dedi.
"6284, medyaya, STK'lara, özel eğitim kurumlarına yükümlülük getiriyor"
6284 sayılı Kanun'un 40'ıncı maddesinde medyanın 90 dakika 'kadına şiddet' ile ilgili yayın yapma zorunluluğu getirdiğini belirten Çevik, "40 ve 41'inci maddeler STK'lara yükümlülükler yüklüyor. Bu alanda işbirliği yapmak zorunda bırakıyor. 41'inci maddede 'Devlet ve özel eğitim kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında faaliyetler yürütmek zorunda.' deniliyor. Hâlbuki bakanlık bizlerin ağzına bal çalmak ya da milleti uyutmak için bunun kaldırıldığını söylüyor ancak yönetmelikle dayatıyor. Aile Bakanlığı 'Kadın için ev, aile tehdittir' diye bir rapor yayımladı. Aynı raporu İçişleri Bakanlığı, Polis Akademisi de 2017-2018 raporunda yayımladı. Yine benzer bir raporu Birleşmiş Milletler Kadın Teşkilatı yayımladı." diye konuştu.
"6284 sayılı Kanun şiddeti azaltmak yerine arttırdı"
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadının korunması için çıkarılan 6284 sayılı Kanun'un şiddeti azaltmadığını, aksine arttırdığını hatırlatan Çevik, "İstanbul Sözleşmesi'nde şiddet azalmayıp arttı. 2011'den bu güne kadar toplam 3 milyon erkek evden uzaklaştırıldı. 3 bin cinayet var. Sadece Adalet Bakanlığının açıkladığına göre geçen yıl 553 bin 200 uzaklaştırma var. Bu kanun şiddeti durdurmuyor, aksine şiddeti arttırıyor. Biz kadına şiddet olmasın diyoruz. Ama sadece kadına değil erkeğe de çocuğu da şiddet olmasın. Burada asıl çocuklar mağdur oluyor. Cinayetleri önlemenin yolu 6284'ü ıslah etmek ya da kökten kaldırmaktan geçer." şeklinde konuştu.
"Şiddete sebep olan alkol, kumar, faiz ve fuhuş yasaklanmalı"
Mobil polis ekipleri gibi mobil yargı ekiplerinin de olması gerektiğini ve bir şikâyet anında olay mahalline giderek söz konusu şikâyeti dinleyerek karara bağlaması gerektiğini savunan Çevik, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Şu anda nasıl mobil polislerimiz varsa mobil yargı sistemi olacak ve bir şiddet, şikâyet olduğunda, herhangi bir yolla 24 saat içinde nöbetçi savcı veya hâkim karar verecek. Ya onları davet edecek veya olay yerine giderek 'Şiddet veya iftira var mı?' diye araştırarak olayı karara bağlayacak. 6 ay evden uzaklaştırılan adam bir daha eve gitmiyor. Uzaklaştırma ile erkek şiddete itiliyor. Almanya'da bir hafta uzaklaştırma veriliyor ve bu süre içerisinde ıslah evine, psikolojik tedaviye gönderiliyor. Erkek, ekonomik ve sağlık sorunlarından dolayı şiddet uygulamış olabilir. Şiddetle mücadele edildiği söyleniyor ama şiddeti besleyen içki yasaklanmıyor. Kumar, faiz fuhuş yasaklanmalıdır. Asıl şiddeti tetikleyen unsurlar bunlardır."
İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve CEDAW gibi toplumu ifsat eden sözleşmelerin kaldırılması gerektiğini belirten Çevik, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Ülke olarak kişisel verilerimiz WhatsApp'a paylaşılıyor diye tepki koyuyoruz. Peki, evden uzaklaştırılan 3 milyon insanın verilerinin hiç mi önemi yok? Bu veriler, Şiddeti Önleme Merkezi marifetiyle 46 ülke ile paylaşılıyor. Buna neden karşı çıkmıyoruz? Bu ülkemiz ve geleceğimiz için bir tehdittir. İstanbul Sözleşmesi'ne şerh koyma imkânımız yok. Ya bu sözleşmeden çıkılır ya da 46 ülkenin onayı ile şerh konulur. Şimdi hükümet bunu şerh edeceğini söylüyor. Şerh koymak mümkün değil. Cumhurbaşkanı ile görüştüğümüzde 'İstanbul Sözleşmesi'nin aileyi ifsat ettiği söyleniyor. Halkımız böyle düşünüyorsa bundan çıkarız' dedi 14 Temmuz'da kesin talimat verilmesine rağmen ve Numan Kurtulmuş Bey'in açıklamasına rağmen neden bu güne kadar uygulamaya geçilmedi? Hükümeti, geleceğimizi yok etmeye çalışan 6284'ü kaldırmaya, fıtrata, hukuka aykırı tüm anlaşma ve sözleşmelerden çekilmeye davet ediyoruz. Türkiye Aile Meclisi ve 3 bin bileşeni olarak İstanbul Sözleşmesi, CEDAW gibi aileyi ifsat eden çalışmaların dayattığı kanunları da kaldırmaya davet ediyoruz. O zaman cinnet ve cinayetler önlenmiş olur. Cinnet ve cinayeti besleyen içkinin, kumarın, fuhşun ve faizin de yasaklanmasını bekliyoruz." dedi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Teknoloji'nin esir almasına inat çocuklar sokaklarda oyunlar oynuyor. Sokaklarda top oynayan çocuklar teknolojiye bağımlı kalmış arkadaşlarına daha sağlıklı olabilmeleri için teknoloji ile aralarına mesafe koymayı tavsiye ediyor.
'Üst üste 2 yıl işlenmeyen tarım arazilerinin kiralanması' uygulamasını değerlendiren Batman Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ebubekir Doğan, çiftçilerin tarım arazilerini neden ekmediğine yönelik araştırma yapılmasının daha sağlıklı olacağını söyledi.
Yeni anayasada tartışılamayan hiçbir maddenin olmaması ve her bir maddenin değiştirilebilmesi gerektiğini belirten Batman Barosu Başkanı Abdülhamit Çakan, bir an önce darbe ürünü anayasadan kurtulup, vatandaş odaklı yeni bir anayasanın oluşturulması gerektiğini söyledi.
Siyonistlere karşı en etkili silahın boykot olduğunu, boykota ciddi manada önem verilmesi gerektiğini belirten sivil toplum kuruluşu temsilcileri, boykotu sadece bireysel değil devletlerin, kurumların da bir bütün olarak yapması gerektiğini söyledi.