Ciddiyeti bilinmeyen hastalık: Kan zehirlenmesi

Kan zehirlenmesi olarak bilinen Sepsis hakkında vatandaşların yeteri kadar bilinç sahibi olmadığını belirten uzmanlar, sepsis hastalığına bağlı ölüm oranlarının bu yüzden arttığına dikkati çekti.
"Dünya Sepsis Günü" kapsamında açıklamalarda bulunan Uzm. Dr. Müzeyyen Tuğçe Benli, sepsisin; ciddi bir enfeksiyon karşısında vücudun verdiği abartılı yanıt sonucu organlarda işlev bozukluğu ile seyreden ölümcül bir hastalık olduğunu dile getirdi.
Her enfeksiyonun sepsis olarak algılanmaması gerektiğinin altını çizen Benli, ateş, üşüme ve titremenin yanı sıra bilinç bulanıklığı, solunum sıkıntısı, kalp hızında artma, idrar çıkışında azalma gibi semptomların olması bize sepsisi düşündürür ve hastaların hızlıca en yakın sağlık merkezine başvurmaları gerektiğini belirtti.
"Hızlı başvuru ve tedavinin başlaması ölüm oranlarını düşürür"
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her 2-3 saniyede bir insanın sepsis nedeniyle hayatını kaybettiği bilgisini veren Benli, "Sepsis, ölüm oranlarının yüzde 80’e kadar çıkabildiği bir hastalık grubunu oluşturmaktadır. Hastanelere hızlı başvuru, hızlı tanı ve tedavinin başlaması bu ölüm oranlarını yüzde 20’ye kadar düşürebilmektedir. Hastalara ilk etapta yapılacak tetkikler ve alınacak kültürler sonrasında hızlıca sıvı deplasmanının başlaması ve geniş spektrumlu antibiyotiklerin başlanmasıyla ölüm oranları ciddi oranda aşağıya çekilmektedir." şeklinde konuştu.
"Hijyene önem vermeli"
Sepsisin her yaş grubundan insanı etkilemekle beraber bir yaş altı ve 50 yaş üstü vatandaşlar için daha ciddi bir risk taşıdığını vurgulayan Benli, "50 yaş üstünde ek hastalıkların eşlik etmesi özellikle riski arttırmaktadır. 50 yaş üzerinde özellikle şeker hastalığı olanlarda, alkol alanlarda, HIV gibi immün sistemin baskılandığı hastalığı olanlarda çok daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Sepsisi önlemenin en önemli yolu aşılanma ve temel hijyen kurallarına uyulmadır. Antibiyotik seçimlerinde akılcı ilaç kullanımının önemini burada da bir kere daha vurgulamak gerekmektedir. Geniş spektrumlu antibiyotikler, doğru endikasyonla doğru noktalarda kullanılmalıdır. Sepsis yönetilirken de akılcı antibiyotik kullanımına önem verilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Hastaneye hızlıca başvurulmalı"
Sepsis konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesinin büyük önem taşıdığını söyleyen Benli, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Yapılan çalışmalarda halkımızın sepsis konusunda yeteri kadar bilinç sahibi olmadığı ortaya çıkmıştır. Sepsis halk arasında ciddiyeti bilinmeyen bir hastalık olmaktadır. Hastane başvuruları gecikmektedir. Ciddiyetinin farkında olmadıkları bir hastalık için hızla hastaneye başvuruların olmadığı, hastaların hastaneye başvurularında gecikme nedeniyle hastalığın seyrinin kötü yönde ilerlediği görülebilmektedir. Hastalarımız kalp krizi ya da inme dediğimiz tablolarda hastaneye hızla başvururken, sepsisin ciddiyetini bilmemeleri hastaneye başvuruları geciktirmekte bu da ölüm oranlarının yüksek olmasıyla ilişkilendirilmektedir." diye konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
İyot eksikliğinin sadece guatr değil, metabolizma bozuklukları, zekâ geriliği ve kısırlık gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğini vurgulayan Dr. Kaan Demirbaş, “Bu sessiz eksiklik, vücudun en temel işleyişini bozarak yaşam kalitesini derinden etkiliyor.” dedi.
Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ahmet Müdüroğlu, Dünya Osteoporoz Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun özellikle ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti.
Tıp dünyasında yeni bir gelişme, görme yetisini kaybetmiş kişilere yeniden okuma umudu sundu.
Günümüzde farklı bölgelerde farklı çevresel sorunların kendini gösterdiğine işaret eden Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Sanayi bölgeleri ve yoğun nüfusa sahip şehirlerde hava kirliliği, su kirliliği, yanlış atık yönetiminden kaynaklı toprak kirliliği yoğun bir şekilde görülürken, bir yandan da iklim değişikliği su ve toprak gibi doğal kaynakları baskı altına almaktadır.” dedi.