Türkiye genelinde Covid-19 vakalarında yeniden yaşanan artışın ardından 2020’nin kasım ayından bu yana hafta içi 21.00 ile 05.00, hafta sonunda ise 56 saat kesintisiz uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması 3 aydır devam ediyor.
Covid-19 ile mücadelede alınan yeni kısıtlayıcı tedbirler 20 Kasım 2020 tarihinden beri uygulanırken son günlerde birçok ilde vaka sayılarında düşüş eğilimi sağlanmasıyla birlikte hafta içi ve hafta sonu uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları başta olmak üzere diğer kısıtlamaların kaldırılması planlanıyor.
Covid-19 salgınının etkisini azaltmak amacıyla uygulanan kısıtlamalar devam ederken bu süreç en çok esnafı olumsuz etkiledi. İşleri büyük oranda azalan esnaf, aylardır iş yoğunluğunun olduğu hafta sonu kısıtlamalarının kaldırılmasını talep ediyordu.
Özellikle aylardır lokanta, pastane, dürümcü, restoran ve kafeler yasak nedeniyle içeri müşteri kabul edemezken sadece paket ve gel-al servisi yaparak ayakta durmaya çalışan esnaf, büyük bir merakla geçtiğimiz çarşamba günü düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'na çevirmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “İllerimizi, Bakanlığımızın belirlediği kriterlere göre 4 gruba ayırarak mart başı itibarıyla kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz.” açıklamasını yaparak kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılacağını belirtmişti.
Covid-19 salgınının seyrine göre tedbiri elden bırakmayacak şekilde normalleşme adımlarının yavaş yavaş atılacağını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, son düzenlenen kabine toplantısının ardından da okullarda kademeli olarak yüz yüze eğitime geçişin müjdesini paylaştıklarını hatırlattı.
Covid-19 salgınının tırmanışa geçmesiyle 3 aydır sokağa çıkma kısıtlaması uygulanırken kısıtlamaların etkili olup olmadığı merak ediliyordu.
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Acil Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behçet Al, Covid-19 ile mücadele kapsamında ilan edilen sokağa çıkma kısıtlamalarının vaka sayılarının düşmesinde ve ölüm oranlarının azalmasında etkili olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Behçet Al
Geçtiğimiz aylarda acil servise gelen hasta sayısının çok ciddi rakamlara ulaştığına dikkat çeken Al, son aylarda uygulanan sokağa çıkma kısıtlamalarının acil servislerdeki yoğunluğu azalttığını belirtti.
“Covid-19 dünyada hayatı her yönüyle global şekilde etkiledi”
Geçtiğimiz yıldan bu yana yaşanan süreci “Covid-19 asrı” olarak nitelendiren Al, “Eskiden biz tarihi belirlerken iki kısma ayırıyorduk; milattan önce ve milattan sonra diye özetliyorduk. Artık belki Birleşmiş Milletler, Covid-19 öncesi ve sonrası diye belki yeni bir düzenlemeye gidebilir. Buna da ihtiyaç var. Hayatı her yönüyle bu kadar global bir şekilde; eğitimi, transferi, turizmi, sağlığı her yönüyle bu kadar etkileyen başka bir hadise dünyada vuku bulmamıştır. Covid-19 tarzında daha önce özellikle 1918-1920 yılları arasında ‘kuş gribi’ ve ‘domuz gribi’ olarak adlandırdığımız griplere bağlı olarak Avrupa'da 50 milyondan fazla insan öldü. yani şu anda Covid-19’a göre çok daha yüksek bir oran ama o Avrupa'da lokal olarak kaldı. Fakat Covid-19’un bundan daha farklı özelliği bütün dünyaya çok hızlı bir şekilde yayılıyor olması ve hayatı her yönüne etkiliyor olmasıdır. Bu nedenden dolayı bu kadar çok ehemmiyetli görüldü.” dedi.
“Vaka sayıları büyük oranda düştü”
Covid-19 vakalarının dünyada ve Türkiye’de ilk görüldüğü dönemin pik dönemi olduğunu ifade eden Al, “O dönemlerde günlük 350 civarında Covid-19 polikliniğimize başvurular olmuştu. Bunun için şu anki hastane yönetimi Covid-19 sürecini daha iyi yönetelim diye ayrı bir monoblok şeklinde bir yer tahsis edildi, gayet de çok güzel oldu. Burada hem muayene hem de takiplerimizi yapıyoruz. O dönemde Türkiye'de Covid-19 vakaları çok yüksekti. Bizde de günlük 350-400 civarında hastamız oluyordu. Bu 350 hastadan 125-130’unda Covid-19 testi pozitif çıkıyordu. Neredeyse üçte birinden daha fazla çok yüksek bir orandı. Fakat zamanla alınan tedbirler, özellikle yüksek oranlardan sonra geniş tedbirler alındı, ciddi kısıtlamalar getirildi. Bunlara bağlı olarak da çok ciddi düşüşler yaşadık. Örneğin şu anda 350 hastadan günlük 50 hastaya kadar düştük. Yani hasta sayısı 7 kat kadar azaldı. Bununla beraber Bizim pozitif sayımız daha fazla azaldı. Günlük 125 pozitif vakadan şu anda günde maksimum 10 tane pozitif hastamız oluyor. O günlerde Covid-19’a bağlı olarak günlük Türkiye'de vefat eden hasta sayısı 250’yi bulmuşken şu anda 80’e düştü. 3 kat kadar vefat sayısı azaldı ama halen hasta sayısına nispeten baktığımızda ölüm sayısı azalmış olmakla beraber hasta sayısı kadar oran olarak azalmış değil. Onun için bu konuda halen çok kötü durumdayız. Hasta sayımız çok azaldı. Fakat hasta sayısının başvuru oranına nispeten biraz daha az azaldı, daha fazla azalmasını bekliyoruz.” diye konuştu.
Covid-19 vakalarının düşmesinde ve ölüm oranlarının azalmasında ön cephede mücadele eden sağlık çalışanlarına, kurallara ve kısıtlamalara uyan halka gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür eden Al, bazı eksiklikler olmakla birlikte halkın bu sürece büyük bir destek verdiğini ifade etti.
Al, vakaların yüksek olduğu dönemde halkın büyük bir duyarlılık göstererek acil bir durum olmadığı müddetçe polikliniklere gelmediğini ve bu durumun rakamlara da yansıdığını belirtti.
“Covid-19’da etkili tedavi yöntemi aşıdır”
Virüslere yönelik çok etkili bir ilacın olmadığını belirten Al, “En etkili tedavimiz aşıdır. Covid-19’da da en etkili ilacımız, tedavi yöntemimiz başta korunmak, sonra da medikal olarak aşıdır. Diğer geçmişte yaşadığımız virüs enfeksiyonlarında da bu böyledir. Bizim bugüne kadar Coronavirus ile ilgili olarak kullandığımız tedavi ile tamamen destekleyici tedavidir. Yüzde 100 etkili tedaviler değildir. Fakat faydalı olan tedavi yöntemleridir. Fakat tamamı virüslere karşı olan ilaçlar değildir, destekleyici tedavilerdir. Bunları kullanmak gerekiyordu, kullandık ve kullanıyoruz. Bütün hastalıklarda en etkili yöntem korunmaktır. Özellikle virüs enfeksiyonlarında ve Covid-19’da etkili tedavi yöntem aşıdır.” şeklinde konuştu.
“Covid-19’da aşı için farklı yöntemler kullanıldı”
Covid-19 sürecinde geleneksel aşıdan güncel biyoteknolojik aşı yöntemine geçildiğini ifade eden Al, şunları söyledi:
“Şimdi dünyada bugüne kadar aşı ile ilgili olarak bu Covid-19 döneminde bir farklılık gördük. Şimdiye kadar yaşanan bütün aşı öğretimlerinin tamamı normal hastalık yapan virüsün ya çok etkisiz hale getirilmesinden ya da ölü dokusundan aşı üretilmesiydi. Fakat bu sefer Covid-19’da farklı yöntemler kullanıldı. Yani yeni teknolojilerle virüsün genom yapısı ele alındı, oralardan aşı üretildi. Dolayısıyla karşımıza 2 şey çıktı. Yeni teknolojiyle üretilen aşı ve bir de bugüne kadar yaşayarak geldiğimiz aşı yöntemiydi. Daha önce etkisizleştirilmiş virüslerden üretilen aşıların üretimi biraz uzun sürüyor. Çünkü canlı virüse ihtiyaç olunuyordu. Virüsün yaşaması için canlı dokuya ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla biraz uzun sürüyor. Ama yeni teknolojiye nispeten daha ucuzdur. Yeni teknolojinin bir özelliği çok hızlı yüksek dozda çok miktarda aşı üretebiliyorsunuz. Bu iyi ama pahalı bir yöntemdir. Taşınması ve korunması da pahalıdır.”
"Covid-19’u geçirmeme rağmen aşı oldum"
Aşının kesinlikle yaptırılması gerektiğini belirten Al, “Eğer ciddi bir risk grubu taşımıyorsanız ve risk grubunda değilseniz aşıları herkese öneriyoruz. Şu anda devletimiz bu aşıyı, bize bu imkanı sunuyor. Elimizde bu var ve biz bunu kullanacağız. İlerleyen günlerde sistem başka aşı türlerini de getirirse onları da kullanırız ama elimizde şu anda bu var. Etkinliği ile ilgili farklı görüşler olmakla beraber yine de etkilidir. Bütünüyle etkisiz bir aşı değildir. Tek yöntem de aşı olduğu için bundan dolayı aşı olacağız. Bazı insanlarda farklı farklı düzeylerde yan etkileri oluyor. Baş ağrısı, ateş, ishal ve ağrı gibi yan etkisi oluyor. Geçmiş asırlarda da benzer yan etkileri vardı ama biz bu aşının kesinlikle kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Ben de Covid-19’u geçirmeme rağmen aşı oldum.” dedi.
Kısıtlamaların vaka sayılarının düşmesinde ve ölüm oranlarının azalmasında etkili olduğunu belirten Al, tamamen olmasa da vaka sayılarının azalmasında aşının da etkili olduğunu ifade etti.
“Kademeli normal hayata geçiş sağlanacak”
Covid-19’un hayatı her yönüyle global bir şekilde etkileyen bir hastalık olduğunu ifade eden Al, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla kısıtlamalar olunca tabi ki toplumun çok önemli bir kesimi ekonomik sıkıntılar yaşadı, yaşıyor. Bu gerçekten çok dramatiktir. Devletlerde bazı hesapları yaparken kar-zarar hesabı yapmak zorundalar. Yani bir tarafta insanları hastalıktan koruyorsunuz güzel ama diğer taraftan da insanların para kazanması, evine ekmek götürmesi, çocuğunu okula göndermesi ve işine devam etmesi lazım. dolayısıyla bu dengeyi yakalamak adına bazen hoşumuza gitse de gitmese de bazı kısıtlamalar olacak. Bir de hayatın her yönde etkilendiğini görüyoruz. Esnafı, çalışanı özellikle hizmet sektöründe olan insanlar çok ciddi sıkıntı çekiyor. Tabi ki idareciler de, devleti yöneten insanlar da bunu görmüyor değil. Onların da sesine kulak vermek istiyor ki herhalde böyle bir yönteme gitti. Fakat şöyle güzel bir tarafı var; kademeli normal hayata geçiş sağlanacak. Hatta bölgeler renklere ayrıldı. Bu da şunu gösteriyor; hangi bölge veya hangi şehir kendini iyi korursa o bölge ve şehir normal hayata daha çabuk geçecek. Yani devlet bir nevi insanları birbiriyle yarıştırıyor. Bu da güzel bir yöntem. Toplu olarak her yerde aynı şeyi sistemi uygulamadı. Kademeli olarak kim hangi dönemde bu konuda kurallara uyum sağlarsa, o bölgede hayat normale dönecek. Buna da ihtiyaç var.”
Ekonominin uzun süre insanları çalışmadan destekleyecek bir durumda olmadığını ifade eden Al, bu konuda devletin imkanlarının sınırlı olduğunu, insanların çalışması gerektiğini, kademeli bir şekilde normal hayata geçmenin güzel bir yöntem olduğunu belirtti. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Ağız sağlığının yalnızca diş fırçalamakla bitmediğini belirten Diş Hekimi Berkin Öztürk, düzenli diş hekimi kontrolleriyle, kalp hastalıkları ve ağız kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarının erken teşhis edilebileceğini belirtti.
Anemi ve özellikle demir eksikliği anemisi hakkında açıklamalarda bulunan Uzman Dr. Kaan Demirtaş, demir eksikliği anemisinin yalnızca bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplum genelinde yaygın bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti.
Diş Hekimi Dt. Safa Mardinli, bruksizm (diş sıkma ve gıcırdatma) konusunda önemli uyarılarda bulunarak, bu rahatsızlığın ciddi bir sağlık sorunu oluşturduğunu belirtti.
Kanser hastalığına teşhis koymanın önemine dikkat çeken Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neslihan Şimşek, hem ağız yolu hem çene kemiğinden teşhis ettikleri kanser vakalarının olduğunu belirterek, bu konuda diş hekimlerinin dikkatli ve hassas çalışmasının son derece önemli olduğunu söyledi.