Adıyaman Rehberlik Araştırma Merkezi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölüm Başkanı Fuat Turan, gençleri madde kullanımına iten temel sebeplerin başında, ailelerin çocuklarına karşı yeterli sevgiyi göstermemesi olduğunu belirtti.
Günümüzde gittikçe artan madde kullanımına karşı çok ciddi tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Adıyaman Rehberlik Araştırma Merkezi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölüm Başkanı Fuat Turan, bağımlılığın temel sebebi olarak ailelerin çocuklarına karşı yeteri kadar sevgi göstermemesi olduğunu söyledi.
Çağımızın en büyük sıkıntılarından birinin de gençlerin madde bağımlılığı konusundaki zaafının olduğuna dikkat çeken Turan, günümüzde bunun daha da belirgin hale geldiğini ifade etti.
Turan, "Peki, ne oluyor da gençlerimiz kendini maddeye veriyor? Ben bunun altında yatan temel sebebi, sevgisizlik olarak görüyorum. Maalesef anne babalarımız, akrabalarımız, komşumuz, rolünü güzel oynamadığı için bu masum gençler kendilerini madde kullanımında buluyorlar. Kendilerini maddeye veriyorlar. Bunun böyle olmaması lazım." dedi.
Madde kullanımı konusunda sadece çocukların suçlanmasının doğru olmadığını dile getiren Turan, şunları söyledi: "Madde kullanımı konusunda her zaman gençleri suçluyoruz. Ya da 'arkadaşı buna sebep oldu' diyoruz. Durum asla böyle değildir. Bir anne baba, çocuğuna sevgi ve ilgiyi gösterdiği zaman, takibi yaptığı zaman, çocuk katiyen madde kullanmayacaktır."
"Bağımlılık, öyle tehlikeli ki bir nesli yok edebiliyor"
Madde kullanımının çocukların sağlıklıları açısından tehlikeli boyutlara ulaştığının altını çizen Turan, en büyük terörün madde bağımlılığı ve zararlı hale getirilen teknoloji olduğunu belirtti.
Turan, "Madde öyle zararlı ki çocukların akciğer ve karaciğerini bitiriyor. Öyle tehlikeli ki bir nesli yok edebiliyor. Bu konu çok işlenmeli, çok gündem edilmelidir. Ülkenin en büyük terörü, trafik terörü olduğu söyleniyor. Bence en büyük terör; maddedir, bağımlılıktır ve zararlı hale getirilen teknolojilerdir. Çocuklar, sevgiyi yakınlarından alamadıklarından ötürü, bunu sigara ve maalesef zaafı olan da madde kullanımında arıyor." diye konuştu.
"Madde bağımlılığına karşı her zaman teyakkuzda olmalıyız"
"Yaşadığımız memlekette maalesef gençlerimizi, bali, tiner ve bonzai kullanırken görüyoruz." diyen Turan, ailelere önemli tavsiyelerde bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Madde bağımlılığına karşı her zaman teyakkuzda olmalıyız. Hatta bana göre okul derslerinden biri de madde kullanımı ile ilgili dersler olmalıdır. Bunu öyle işlemeliyiz ki çocuklar bundan fersah fersah uzaklaşmalı, asla buna meyletmemelidir. Çocuklar, madde kullanırken bunu ifşa etmiyorlar. Eve gelip anne 'ben bugün esrar kullandım, ben bugün hap aldım.' demiyorlar. Bunu söylediklerinde evde bir kaos çıkacak. Buna mahal vermiyorlar. Anne baba, bu noktada çok uyanık olmalıdır. Nasıl ki bir çoban sürüsünden sorumlu ise bir ebeveyn de kendi çocuğundan sorumludur. Madde kullanan bir çocukta anormallikler baş gösterir. Ya halsiz ve uyuşuktur ya da çok eğlenceli ve sarhoş bir tutum sergiler. Bu noktada anne baba, çocuğun davranışlarını okursa bunu yakalayabilir. Sıkı takiple bunun üstesinden gelebilir. Unutmayalım ki Yeşilay'ın Türkiye'de bağımlılıkla mücadele, çok güncel olan bir konudur. Okullarda, bağımlılıkla mücadele ekipleri ve uzmanlar var. Bunlarla sıkı temas kurarsak, çocuk başlangıç aşamasında ya da bir iki deneme yapmışsa da bunun üstesinden gelebileceğini düşünüyoruz."
Gençlerin gelişen teknoloji karşısında her geçen gün biraz daha bağımlı hale geldiğini de dile getiren Adıyaman Rehberlik Araştırma Merkezi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölüm Başkanı Fuat Turan, teknolojinin de bağımlılık kapsamında işlendiğini belirtti.
"Sanal âlem gerçek âlemin önüne geçmiş"
Teknolojik cihazlara karşı aşırı ilgi gösteren bireylerin gerçek hayattan daha ziyade sanal âlemde yaşamaya başladıklarını ifade eden Turan, "Teknoloji de bağımlılık kapsamında işleniyor. Gençler o manyetik alana maruz kalıyor. 5 kişilik bir aile içerisindeki aile fertleri sürekli ekrana baktıkları için birbirlerine uzak kalıyorlar. Bununla ilgili sosyal medyada şunu görüyoruz; 'Elektrik gittiğinde ailemin ne kadar iyi insanlar olduğunu gördüm.' gibi espriler yapılıyor. Çok ciddi bir problem sanal âlem, gerçek âlemin önüne geçmiş. Çok yaralayıcı bir problem, toplum göz göre göre derbeder oluyor, helak oluyor. Bu noktada anne babalara çok büyük görevler düşüyor. Teknoloji evin içinde olmalı ödevlerde, araştırmalarda istifade edilmeli, belki günün yarım ya da bir saati, oyun ve eğlence ile birlikte vakit geçirilmeli ama buna sınır konulmalıdır." dedi.
Teknolojiden yararlanırken çok dikkatli olunması gerektiğini dile getiren Turan "Yani her şeyde bir aşırılık, ifrat tefrit boyutu kişiye nasıl zarar veriyorsa teknolojide, maddede de durum aynıdır. Bu noktada çok dikkatli olmalıyız. Aile içerisinde aile bireyleri karar alacak, her şeyde sınır olduğu gibi biz de buna bir sınır koyuyoruz. Günün 2 saati ya da 3 saati dışında kimse ekrana maruz kalmasın. Oturalım, konuşalım hatta bilinçli ailelerimiz ne yapıyor, evine televizyon bile koymuyor. Bunlar güzel şeyler, hani bu devirde bu insanları görmek belki çok az… Ama bileceğiz ki, teknolojinin içinde zihnimizi bulandıracak çok şeyler çıkabiliyor. Yani bir bakıyoruz ki çocuk izlediğinde anormal şeyler çıkmış." ifadelerini kullandı.
İnternet ve televizyon evin görünen yerinde olsun
İnternetin çocuklar üzerindeki zararlı etkilerini en aza indirebilme adına internet ve televizyonun evin görünen yerinde olmasına dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren Turan "Bu noktada ben çok önemli bir şey söylemek isterim: Şayet evde bilgisayar ya da tablet varsa; evin en işlek yerinde, en tampon yerde olmalıdır. Çünkü çocuk ekranla baş başa kaldığında müstehcen şeyler, farklı örgütler çocuğun beynini yıkayabilirler. Bu noktada herkesin görebileceği çocuğun da 'Ben buraya girersem aile fertleri bana kızar.' diye korkabileceği önemli yerlerde olabilir diyorum." şeklinde konuştu.
"Televizyonlarda örnek alacağımız karakterleri göremiyoruz"
TV ekranlarında gösterilen kahramanların örnek alınacak olumlu yönlerinin olmayışından yakınan Turan "Çocuklar televizyon izliyor daha sonra bir kabadayı oluyor, arkasından mafyayı rol model alıyor. Bu noktada televizyon gençlerimiz üzerinde çok etkili bir unsur… Amacına uygun kullanılmadığından ya da RTÜK bu noktada çok müdahil olmadığından maalesef yanlış rol model, karakterler sivriliyor. Bu da gençlerimizin yine ahlaki yaşantısı üzerinde bir tahribata yol açıyor. Bu noktada biraz daha eğitici, öğretici olan gençlere saygıyı, merhameti, şefkati ve güzel değerleri aşılayan filmler, diziler izlersek toplumun kalkınması, ilerlemesi bu noktada daha belirgin hale gelir." dedi.
İzlenen kanalların daha çok nefsani arzuları okşayacak konuları işlediğini dile getiren Turan "Reyting yapan kanallara bakıyoruz ki; gayrı ahlaki, müstehcen, mafyavari kahramanları bize rol model olarak gösteriyor. Bu durum karşısında çocuklara bir bakıyoruz; ya okulda daha çok kavga etmiş, mahallede, pazarda saygı çerçevesinden aşmış, kırıcı, kavga edecek bir şekilde kendini gösteriyor. Teknolojinin gençler üzerinde çok büyük bir etkisi var. Gençlerimiz oyunları izledikten sonra birbirlerinin canına kıyabiliyorlar, cinayet işleyebiliyor." ifadelerini kullandı.
"Teknolojinin aşırı kullanımının beyne çok büyük bir hasarı var"
Teknolojik araçları gereği gibi kullanmak gerektiğini söyleyen Turan "İnsanlar, günün 24 saatinden belki 15 saatini teknoloji, bilgisayar, tablet ya da telefonla geçirerek beyinlerini bozuyorlar. Biliyoruz ki teknolojinin aşırı kullanımının beyne çok büyük bir hasarı var. Gençlerimiz buna kurban ediliyor. Bu durumun önüne geçebilmek için filtreleme yöntemi bir önlem olarak kullanılabilir. Filtreleme programlarının yaygınlaşması lazım… İnternet kafelerde ne kadar denetim olsa da çocuklar boş bulunduğunda buralara meyledebiliyor. Filtre programlarıyla, bilinçli kullanımla biz bunların önüne geçebiliriz. Teknoloji bilindiği üzere çok faydalı bir şey; ama yanlış kullanımdan ötürü körpe beyinler, gencecik insanlarımız bundan ciddi zararlar görüyor, önünün alınamayacağı şekilde problemler ile karşılaşıyor bu noktada…." şeklinde konuştu. (Cemil Özdaş-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Mardin Artuklu Üniversitesi Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları öğretim üyesi Dr. Davut İpek, 24-30 Nisan “Aşı Haftası” münasebetiyle aşının dünya genelinde önemi, tarihçesi ve aşının insana hastalıklara karşı kazandırdıkları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Elvan Çiftçi, "Sabah saatlerinde güneş ışığında yürüyüş yapmak, depresyon semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabiliyor." dedi.
Ülke genelinde son günlerde sıcaklıkların belli bir seviyeye ulaşmasıyla yaşanan sıcaklık artışları kalp ve tansiyon hastalıklarını tetikliyor. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Fethullah Kayan, konuyla ilgili önemli uyarı ve tavsiyelerde bulunarak yeteri kadar sıvı tüketiminin olması gerektiğine dikkat çekti.
Sağlık Bakanlığı'nın yürüttüğü başarılı çalışmalar ve etkili tedbirler sayesinde Türkiye genelinde sıtma vakalarının kontrol altına alındığı belirtiliyor.