HÜDA PAR Van'da "Anadilimi seçiyorum" paneli düzenledi
![HÜDA PAR Van'da "Anadilimi seçiyorum" paneli düzenledi HÜDA PAR Van'da "Anadilimi seçiyorum" paneli düzenledi](/img/NewsGallery/2025/2/10/441805/FeaturedImage/fc0f904d-7e1b-40a6-b430-e60ab5b7145b.webp)
HÜDA PAR Van İl Teşkilatı, Kürtçe başta olmak üzere seçmeli anadil derslerine dikkat çekmek amacıyla "Anadilimi Seçiyorum" temalı bir panel düzenledi.
“Dilimi konuşuyor, inancımı yaşıyorum” temasıyla düzenlenen "Anadilimi Seçiyorum" panelinde, Kürtçenin mevcut durumu, geleceği, eğitim sistemi içinde daha fazla yer alması ve kamusal alanda kullanımının artırılması için atılması gereken adımlar ele alındı.
Van TSO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak katılan HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Doç. Dr. Nesim Sönmez, Eğitimci Mir Muhammed Nuşirevan’ın yanı sıra HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim İşleri Başkanı Yahya Oğraş, HÜDA PAR İl Başkanı Rasim Sayğın, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, alimler, kanaat önderleri ve vatandaşlar katıldı.
Salona, Feqiyê Teyran, Şex Said, Bediüzzaman Said Nursi, Ahmed-i Hânî ve Melayê Batê’nin fotoğrarları ile sözlerinin yazılı olduğu posterler asıldı.
Kur'an'ı Kerim tilavetiyle başlayan ve moderatörlüğünü HÜDA PAR İpekyolu İlçe Başkanı Bedri Bor’un yaptığı panelin açılış konuşmasını Genel Başkan Yardımcısı Oğraş yaptı.
Bu etkinliklerin anadilin en önemli haklardan biri olduğu farkındalığını oluşturmak amacıyla yapıldığını belirten Oğraş, “Bu yıl Türkiye'de 17 ilimizde bu farkındalığı oluşturmak adına “Dilimi konuşuyor, inancımı yaşıyorum” temasıyla bir farkındalık oluşturduk, programlar gerçekleştirdik, yürüyüşler düzenledik ve devam ediyoruz. Seçmeli ders malumunuz 3 Şubat ile 17 Şubat tarihleri arasında Milli Eğitim okullarında bizatihi okul yöneticilerine, idarecilerine gidilerek orada ders seçimi yapma hakkı yasaldır, kanuni bir haktır. Dolayısıyla 17 Şubat'a kadar çocuklarımızın kendi anne ana dillerini konuşmaları hususunda öncelikle veli olarak bizim bu bilinç içinde olmamız gerekiyor. Bu farkındalığı oluşturmamız gerekiyor. Esasında seçmeli dil olarak Kürtçenin ve yanı sıra 8 dil daha var, bunlar okullarda haftada sadece iki saat veriliyor. Ve biz diyoruz ki bu azdır, bu yetersizdir. Hatta ve hatta belki de olumsuz olarak da düşünebiliyoruz. Ama diyoruz ki bir imkandır. Bu imkanı değerlendirelim. Bir talep oluşturalım. Halkımızın bu konuda bilinç ve şuur anlamında bir ilerleme kaydetsin. Ve bize bunu bakanlığa götürerek bakanlık yetkililerinden ileriki aşamalarda, talebin yoğun olması durumunda, hem çocuklarımızın kendi dillerini öğrenmeleri hususunda, daha fazla ders talebinde bulunalım. Zorunlu hale getirelim ve bu konuda şu anda üniversitede okuyan öğretmen adaylarımızın da istihdamını sağlamak amacıyla atamalarını gerçekleştirmek hususunda girişimlerde bulunmanın öncülüğünü yapmaya gayret göstereceğiz inşallah.” dedi.
“Anayasanın 42. maddesi değiştirilmeli”
Anadil eğitiminin önündeki en büyük engelin Anayasanın 42. maddesi olduğuna dikkati çeken Oğraş, “Kutsal kitabımız oku emriyle başlar. Okumanın ve konuşmanın olduğu her yerde elbette ki insan vardır. İnsanın olduğu her yerde dil ve diller de fıtri olarak kısıtlanamaz. Bu konuda yasal engeller var mı? var. Anayasanın 42. maddesine göre, ‘Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez’ gerçeği vardır. Dolayısıyla Anayasanın bu maddesinin değiştirebilmesi, siyasi parti ve paydaş unsurların harekete geçmesiyle mümkündür. Samimi olan her kesimin en öncelikli işinin bu olduğunu, insani olarak bunu kabul etmemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Dilimi konuşuyor, inancımı yaşıyorum temasıyla gerçekleştireceğimiz etkinlik ve çalışmalarla halkımızı bu konuda aydınlatmayı önemli bir görev olarak telakki ediyoruz. Anadilimi seçerken elbette ki inancımızın gereği olarak da Kur'an-ı Kerim siyer ve temel dini bilgiler derslerini de seçme konusunda o bilincimizi taşıyalım ve tercihimizi yapmayı da unutmayalım.” ifadelerini kullandı.
“Çok dilli eğitim ülkemizdeki insanlarımızı kaynaştırır”
Çok dilli eğitimin öncüsü olacaklarını vurgulayan Oğraş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana dilimizi seçerken tarihimize, kültürümüze ve inancımıza da sahip çıkmış oluyoruz. Tarihsel kültürümüz istikbale ışık tutan zenginliğimizdir. Evet dilimiz kimliğimizdir. Biz dilimizle tanınırız. Dil gibi hayati bir meselenin ideolojik tartışmaların aracı haline getirilmesini gerçekten de içler acısı bir tablo olarak görüyoruz. Ülkemizde elbette ki tek dilin dışında farklı dillerin eğitimi konusunda biz parti olarak demin ifade ettiğim gibi öncüsü olmaya çalışacağız. Nitekim Üstad Bediüzzaman Hazretleri de Medreset'ü Zehra projesinde “Lisan-ı Arabi vacip, Kürdi caiz ve Türki lazımdır” diyerek çok dilli eğitimi milletin ruhuna uygun bir şekilde savunmuştur. Ve biz de aynı noktadayız. Çok dilli eğitim ülkemizdeki insanlarımızı kaynaştırır, bir araya getirir, zenginlik oluşturur ama zorunlu olan tek dil eğitimi ise maalesef ülkemizdeki insanlarımız arasında bir fay hattının oluşturulmasına sebebiyet vermiştir. Dil meselesi siyasi bir mesele olmaktan ziyade insani ve vicdani bir meseledir. Nitekim Yaşar Kemal, “Dünya bin renkli bir çiçek bahçesidir. Her bir renk bir dili, bir kültürü temsil eder. Çünkü kültür eğer dil varsa vardır.” der. Kıymetli misafirler dilini kaybeden bir millet hafızasını, benliğini ve hatta inancını bile kaybedebilir. Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi ve kimliksiz hale getirilmesi kaçınılmaz bir hal alır.”
“Bu millete Cumhuriyetin ilanıyla birlikte en büyük suikast yapılmıştır”
Kürt milletine en büyük suikastın Cumhuriyetle vurulduğuna dikkati çeken Oğraş, “Bir milletin çöküşü dilini ortadan kaldırmayla başlar. Bu konuda ünlü Alman yazar ve şair Goethe şöyle ifade eder; Bir millete o milletin diliyle oynamaktan daha büyük bir suikast olamaz. İşte biz de diyoruz ki bu millete yani kendi halkımıza cumhuriyetin ilanıyla birlikte en büyük suikast yapılmıştır. Bu suikastın elbette ki acısı büyük ve yaşıyoruz. Bir türlü yaramız iyileşmiyor. Ana dilde seçmeli ders, eğitim öğretimin bütün kademelerinde olmasının gerekli olduğunu ifade ediyoruz. Yani diyoruz ki ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar ana dilde eğitimin olması gerekir. Şu anda milli eğitim okullarında yürürlükteki mevzuata göre ana dilde 10 öğrenci kafidir. Aynı şekilde mesleki dersler ise 8 öğrencinin talebiyle sınıflar açılmış olacaktır. Ders yılı içerisinde seçilen bu derslere bağlı olarak öğrenci sayısı azalsa da o dersin okutulmasına devam edilir. Ortak derslerde ise sınıf bütünlüğü esas olarak kabul edilir. Milli eğitim mevzuatına göre şekillendirilmiştir. Evet, milli seferberlik ruhuyla çalışarak çocuklarımıza sözün ve dilin her biri asırlık bir tecrübenin taşıyıcısı olan kelimelerin, kavramların ve ifadelerin kıymetinin en iyi şekilde anlatılması gerekmektedir diyor, bu çalışmamızın hayırlara ses ve vesile olmasını diliyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.
Oğraş’ın konuşmasının ardından Doç. Dr. Nesim Sönmez “Kimlik inşasında dilin rolü” ve Mir Muhammed Nuşirevan da “Mevcut sistemde seçmeli ders uygulamasındaki problemler” başlıklı bir konuşma yaptı.
“Türkçeye ne değer verildiyse, Kürtçeye de o değer verilmek zorundadır”
Panelde son sözü alan Milletvekili Ramanlı ise Kürtçe ve Türkçe bir konuşma yaparak anadilin önemine vurgu yaptı. Ramanlı, “Bugüne kadar böyle bir imkan yoktu. Bugün 30 milyona yakın Kürt var ama kendi dilini unutmuş, kendi kültüründen vazgeçmiş, asimile olmuş. Bunun en büyük maalesef sebebi de dilden uzaklaşmaktır. Bugün eğer ortaokullarda Milli Eğitim Bakanlığı çocuklarımıza bu eğitimi vermek için bir imkan oluşturmuşsa bizim bunu sonuna kadar kullanmamız gerekiyor. Sadece seçmeli dersler bu iş için yeterli değildir, biliyorum. Ama merdivenler basamak basamak gider. Bugün buna sahip çıkmazsak yarın daha ilerisini isteyemeyiz. Evet, Türkçeye ne değer verildiyse, Kürtçeye de o değer verilmek zorundadır. Eğitimde, resmi kurumlarda, sosyal hayatta Kürtçenin de yerini bulması gerekiyor. Bazıları mesela özellikle bu ulus devlet ve tek tipçi anlayışı savunanlar, nasıl olacak diyor yani tek bir dil var zaten Kürtçeye ne gerek var? Bu bizi böler diyor. Yanlış düşünüyor. Yakın zamanda bir profesör arkadaşımızın yaptığı bir araştırma vardı. Dünyadaki örnekleri derlemiş. ABD'den Kanada'ya, İspanya'dan Güney Afrika Cumhuriyeti'ne kadar, birçok ülkedeki çok dilli eğitim sistemlerini araştırmış. Ve bir şey söyleyeyim mi? Hiçbiri de bölünmemiş. Daha fazla kaynaşmışlar, daha fazla üretmişler, daha fazla zenginleşmişler. Herkesi tek tipleştirmek fıtrata uygun değil. Rabbimizin razı olacağı bir şey de değil.” şeklinde konuştu.
“Bütün büyük yürüyüşler bir adımla başlar”
Kürtçenin ikinci resmi olabilmesi için seçmeli derslerin önemli olduğunun altını çizen Ramanlı, sözlerini şöyle tamamladı: “Allahuteala, herkese fıtratına uygun bir renk ve bir dil vermiş. Çok dillilik, çok kültürlülük bölünme sebebi değil. Daha fazla kaynaşma sebebidir. Daha fazla güçlenme imkanıdır. Ama işte tek tipçi yaklaşım bu Fransız devriminden itibaren bize de sirayet eden bu maalesef virüs, yüzyıldır bütün kavimleri kasıp kavurdu. Ama Allah bize diyor ki sizi kardeş olarak yarattım. Sizi kavimler kavimler olarak yarattım farklı kavimlerle tanışasınız diye. Kavga edesiniz, çarpışasınız diye değil. Elhamdülillah Rabbimiz bizi kardeş kılmış. Eğer biz fıtrata aykırı davranırsak, Rabbimizin yaptığının tersine işlere kalkışırsak, işte bizim Türkiye'de yaşadığımız gibi, yüz yıldır huzursuzluk, yüz yıllık kavga, yüzyıllık geri kalmışlık. Bunların hiçbirine gerek yoktu. Birbirimizi tanıyacağız, birbirimize kıymet vereceğiz, değer vereceğiz. Ama herkesten önce biz kendimize değer vereceğiz. Eğer biz kendimize değer vermezsek, kendi dilimize sahip çıkmazsak kim bize sahip çıkacak, kim bize değer verecek? O yüzden sizden ricamız bu salonda bulunan abilerimiz, ablalarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz 17 Şubat'a kadar yani bir sonraki Pazartesi gününe kadar bu seçmeli dersleri ortaokullarda seçebiliriz. Sizden ricamız bu çağrımıza sizin de kulak vermeniz, bu çağrımıza uymanız ama çevrenizi de uyarmanız. Biliyoruz, küçük bir adımdır ama bütün büyük yürüyüşler bir adımla başlar. O adımı atalım ve kendi evimizde de kendi kişisel hayatımızda da dilimizi çocuklarımıza öğretelim. Kendimiz de okuyalım, öğrenelim, öğretelim.”
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 4 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda, Ali Hamza Pehlivan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanlığına atandı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Bayburt'ta gerçekleşen programda açıklamalarda bulundu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), özel muayenehane sahibi bazı doktorlara yönelik geniş çaplı bir inceleme başlattı.
Adana'nın Seyhan ilçesine bağlı Yenibaraj Mahallesi'nde bulunan bir iş yerine düzenlenen silahlı saldırıda 3 kişi öldü.