Yenigün: Bölgede artan olayların en büyük nedeni cehalet ve inanç zayıflığıdır
Mardin ve diğer ilçelere bağlı kırsal yerlerde artan tatsız olayların gün geçtikçe arttığını belirten Emekli İmam-Hatip aynı zamanda Mardin Sulh Heyeti üyesi Hasan Yenigün, bu üzücü durumun nedenlerinden en önemlisinin cehalet ve ahiret inancının zayıflığı olduğunu vurguladı.
Bölgede artan üzücü olaylarla birlikte aileler arasında oluşan husumetin sona erdirilmesi için sulh heyetinde gönüllü olarak çaba gösteren Hasan Yenigün, bu tür durumların önüne geçmek için yapılması gerekenler hakkında İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
Yenigün, kentte istenmeyen olayların gün geçtikçe arttığını belirterek, buna zemin hazırlayan durumların ise cehalet ve inanç zayıflığı olduğunu vurguladı.
Aileler arasında oluşan husumeti sona erdirmek için heyet olarak sürekli çaba gösterdiklerini ifade eden Yenigün, bölgede bu tür hadiselerin önüne geçmek için mutlaka ailelerin barıştırılması gerektiğini aktardı.
İslam dinin insana verdiği kıymet ve haklar hakkında konuşan Yenigün, "Yüce dinimiz İslam, hukukullah (Allah'ın hakları) ve hukukul ibad (kulların hakları) olmak üzere iki önemli haktan bahseder. Allah'ın kulları üzerindeki hakları ve kulların birbirleri üzerindeki hakları (kul hakkı) geniş bir şekilde ele alınır. İslam dini, insanın cinsiyetine, dinine, diline, ırkına veya sosyal konumuna bakılmaksızın bir takım haklar tanımıştır. Bunların başında yaşama hakkı (hayat hakkı) gelir. Hatta İslam dini, bir insan doğmadan önce, annesinin karnında bir cenin iken bile bu hakkı tanır. O cenini, kürtaj veya başka bir yolla öldürmek bir cinayettir." dedi.
"Bir insanı öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir"
Artan tatsız olayların zemininde cehalet ve inanç zayıflığı olduğunu belirten Yenigün, "Üzülerek ifade etmeliyiz ki, bölgemizde, Mardin'imizde ve hatta bazı köylerimizde kan davaları, ailevi sorunlar, husumetler ve kavgalar gün geçtikçe artıyor. Bu çok üzücü bir durumdur. Bu üzücü durumun nedenlerinden en önemlisi, cehalet ve ahiret inancının zayıflığıdır. Ahirete iman eden, dinini ciddiye alan bir Müslüman, başka bir insanı kasten öldüremez. Çünkü Allah'ın, taammüden adam öldürenlere ahirette hazırladığı cezayı bilir. Bir insanı öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir. Hata yoluyla, bilmeyerek (trafik kazası gibi) olabilir; ancak bilerek mümkün değildir. Nisa Suresi 93. ayette Allah, 'Kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır'. buyuruyor." şeklinde aktardı.
"Toplumun bu konudaki tavrı, mahkemelerin vereceği en ağır cezadan daha etkili olacaktır"
Yenigün, topluma düşen görevlere dikkat çekerek, "Bu durumun diğer bir nedeni ise, toplum olarak bu konuda görevimizi yeterince yapmamamızdır. İntikam alan, kasten adam öldürenlere karşı durmamız gerekir. Oysa bu tür insanlar toplumumuzda itibar görüyor, taziyelerine ve düğünlerine daha fazla katılım oluyor. Oysa o bir cani, bir insan katili. Toplum olarak bu tür insanlara karşı yüzümüzü çevirmeliyiz. Toplumun bu konudaki tavrı, mahkemelerin vereceği en ağır cezadan daha etkili olacaktır. Üçüncü sebep ise çevrenin baskısıdır. Bazı insanlar, bir adam öldürüldükten sonra fitne fesat çıkararak, 'Eğer erkek olsaydın babanın kanını yerde bırakmazdın' diyerek, özellikle gençleri tahrik edip cinayete, husumete sebep oluyorlar. Bir insanı öldürmek ne kadar büyük bir günah ise, kan davasını gütmek ve devam ettirmek, barışmamak da o kadar büyük bir vebaldir. Çünkü birçok insan zarar görüyor. Dolayısıyla husumetli aileleirn mutlaka barıştırılmalıdır." ifadelerini kullandı.
İşlenen bir olayın neticesinde cezaların caydırıcı olmadığını ifade eden Yenigün, "Kan davalarının sürmesinin nedenlerinden biri, ceza ve suç arasındaki dengesizliktir. Bir kişi kasten birini öldürüyor, ancak çıkarılan bir yasa ile affediliyor. Oysa İslam dinine göre katili affetme yetkisi sadece öldürülen kişinin (maktulün) mirasçılarına aittir. Bu durum, tahrik edici bir unsurdur. Diğer bir sebep ise yanlış din anlayışıdır. Bazı insanlar, dinin kendilerine bu yetkiyi verdiğini zannederek, 'Bana zarar veren veya bizden birini öldüren kişiyi ben öldüreyim' düşüncesine kapılıyorlar. Halbuki bir yakınınız öldürülmüşse, hakkı yargı yoluyla, mahkemeler aracılığıyla aranmalıdır. Suçlu bulunursa cezası devlet tarafından verilir. Din size bu yetkiyi vermemiştir. Kan davası gütmek ve masum insanları öldürmek hem kanunen suçtur, hem de dinen caiz değildir. Bütün mezhep imamları bu konuda hemfikirdir. Kurtubi'nin bir sözünde, 'Adam öldürme hususu konularda cezalandırma yetkisi şahsiyete verilmemiş olup tamamen devlete aittir. Bir insan, hakkını yargı yoluyla aramalıdır; kendi başına infaz yapmaya kalkışması hem dinen hem de kanunen suçtur." diye belirtti.
"Aileler barıştırılmazsa, kan davaları uzun yıllar sürebilir"
Yenigün, barış çalışmalarının yapılmaması halinde daha kötü sonuçların olacağını vurgulayarak, "İslam'a göre suç ve cezaların şahsiliği ilkesi geçerlidir. Kim suç işlemişse, cezasını o çekmelidir. Bir kişinin işlediği suçun cezasını, masum bir başkasına (örneğin reşit olmayan birine) yüklemek, kan davalarının sürmesine neden olur. Müslümanlar olarak bölgemizde bu tür sorunlar yaşanmaktadır. Valimizin onayı ve müftülüğümüz bünyesinde çalışan bir sulh heyeti üyesi olarak, bunları dile getiriyorum. Ailelerin barıştırılması için büyük bir çaba gösteriliyor. Bölgemizde bu tür olaylara seyirci kalmayan, fitneyi söndürmek isteyen, barışı sağlamak için uğraşan kanaat önderlerimiz, hocalarımız ve alimlerimiz de bulunmaktadır. Aileler barıştırılmazsa, kan davaları uzun yıllar sürebilir ve birçok masum insan zarar görebilir." ifadelerini aktardı.
Basit meselelerden dolayı çoğu inasanın zarar gördüğünü belirten Yenigün, "Dini inancı zayıflayan bir müslüman, kolay kolay bir başkasına zarar veremez. Hayatına kast edemez, malına, mülküne, namusuna göz dikemez. Hayat hakkı kutsaldır. İnancı ne olursa olsun, kimse bir başkasını cezalandırma yetkisine sahip değildir. Basit bir meseleden dolayı (çocuk kavgası, miras davası, kız kaçırma gibi) silahlar çekiliyor ve insanlar Allah'tan korkmadan birbirlerine zarar verebiliyorlar. Bizim bölgemizde, kültürümüzde bu tür hadiselerin olmaması gerekiyor. Bu durumun önüne muhakkak geçmeliyiz. Bizler Müslümanız, inanan insanlarız." dedi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Hevsel Bahçeleri, Dicle Nehri ve On Gözlü Köprü çevresinde sonbaharla oluşan renk çeşitliliği ile sabah sisinin kattığı atmosfer, Diyarbakır'ın birçok noktasında dikkat çekici manzaralar oluşturuyor.
Hatay'dan getirilen ev tipi salçaların dayanıklılığı ve tadı vatandaşların tercih sebebi olurken, özellikle domates salçasında geçen yıla göre belirgin fiyat artışı yaşandı.
Yetim, öksüz ve kimsesizlere yönelik yardım faaliyetlerinde bulunan Yetimler Vakfı, her yıl olduğu gibi bu sene de hayata geçirdiği "Bir Mont Bir Bot" projesi kapsamında yaptığı giyim yardımı çalışmalarını tamamlayarak destek sunan hayırseverlere teşekkürlerini iletti.