Çocuklar çadırlarda sıcaktan bayılıyor: Gökyüzü yakıyor, yeryüzü susuyor

Savaşın ateşinden kurtulan Gazzeliler, şimdi yazın kavurucu cehenneminde yaşam savaşı veriyor. Ne su var ne elektrik… Açlık ise her geçen gün daha da derinleşiyor.
Haziran ayıyla birlikte artan sıcaklıklar, plastik ve kumaş parçalardan oluşan çadırlarda kalan binlerce Gazzeli için yeni bir kabusa dönüştü. Şehri saran sessizlik, çocukların susuzluktan yükselen iniltilerini, yaşlıların çaresiz bakışlarını ve annelerin boğuk dualarını bastıramıyor.
Gazze'nin güneyinde kurulan çadır kentlerde yaşayanlar, bu yerlerin artık "geçici barınak" değil, "gündüz kavuran, gece boğan ölüm çukurları" olduğunu söylüyor. Gölgelenmeye elverişli hiçbir şeyin olmadığı bu çadırlarda nefes almak neredeyse imkânsız hale geldi.
Elektrik yok, dolayısıyla herhangi bir serinleme imkânı da yok. Suyun ulaşması ise şansa bağlı. Günlük birkaç litre su hem içme hem de temizlik için yetersiz kalıyor. Pek çok aile, günlerdir duş alamıyor; açık yaralarını bile temizleyemiyor.
Gıda dağıtımları düzensiz, yardım kuruluşlarının ulaştırdığı sınırlı yardımlar binlerce kişi için yeterli değil. Anneler çocuklarına bir dilim ekmek verebilmek için saatlerce kuyruk bekliyor. Bir öğün yemek bulmak, adeta günün başarısı sayılıyor.
Şucaiyye’den göç etmek zorunda kalan Ümmü Muhammed, "Evimizden kaçarken yaşamak istiyorduk, ama bu çadırlar bize yavaş bir ölüm sunuyor" diyor. Her gün gözlerinin önünde çocukların bayıldığını, yaşlıların sıcaktan nefessiz kaldığını anlatıyor.
Her şeyini kaybetmiş olan Ebu Vesim ise "Su yok, elektrik yok, yemek yok. Dünya bizi görüyor ama gerçekten görmüyor. Bizden sadece biraz insanlık esirgeniyor" diyerek uluslararası topluma sesleniyor.
12 yaşındaki Huda'nın isteği ise bir bardak soğuk su ve küçük bir vantilatör. "Başka hiçbir şey istemiyorum. Sadece küçük kardeşim sıcaktan ölmesin" diyor.
Bir gönüllü doktor, son haftalarda çocuklarda ciddi oranda sıvı kaybına ve bayılmalara rastladıklarını belirtiyor: "Gördüğümüz tablo, televizyonlarda gösterilenin çok ötesinde."
Bu sesleniş, bir yardım çağrısından öte, bir insanlık sınavı. Gazzeliler su, gölge, yemek ve elektrik istiyor. Hepsi bu. Lüks değil, yaşamın asgari şartlarını talep ediyorlar.
Savaşın ateşinden sağ çıkan insanlar şimdi yazın alevlerinde tükeniyor. Gazzeliler, uluslararası kuruluşlara ve dünyaya şöyle sesleniyor: "Bizi sayılarla değil, hayatla görün. Rapor yazmak değil, harekete geçmek zamanı." (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Gazze'deki ateşkes anlaşması bir sınama ve şüphe dönemine girerken, Aksa Tufanı'na liderlik eden ve en güçlü askeri mekanizmaya sarsılmaz bir kararlılıkla karşı koyan komutan Yahya Sinvar, şehadet yıldönümünde rahmet ve minnetle anılıyor.
35 yıl önce, 3 Ekim 1990'da, Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) ile Federal Almanya Cumhuriyeti'nin (Batı Almanya) birleşmesi gerçekleşti. Ancak Doğu ve Batı Almanya halkı günümüzde de giderek birbirinden uzaklaşıyor.
Gazze'deki soykırım ve Suriye'deki saldırılar nedeniyle tırmanan gerilim, Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma ihtimalini gündeme taşıdı. Peki, olası bir karşılaşmada güç dengesi hangi tarafa kayar?
Siyonist rejimin gelişmiş hava savunma sistemi "Barak MX"in Güney Kıbrıs'a sevki, Ankara'nın güney sahillerini kapsayan bir radar ağı ile izlenmesini mümkün kılıyor. Türkiye, karşı hamle için S-400 ve yerli sistemlerle stratejik hazırlıklarını hızlandırıyor.