Harf inkılabının amacı her ne kadar "medeniyette ilerleme" olarak gösterilse de yapılan inkılapla bin yıllık bir kültür bir gecede silindi, halk bir günde cahil bırakıldı.
Harf İnkılabı, Türkiye'de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir.
Kanun, 3 Kasım 1928 günü Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın kabulüyle o güne kadar kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesinin resmiyeti son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.
Mustafa Kemal, 1922 yılında Atatürk Halide Edib Adıvar'la Latin harflerine geçişi konusun konuşmuş ve böylesi bir değişikliğin sert önlemler gerektireceğini söylemişti.
Eylül 1922'de Hüseyin Cahit'in İstanbul basın yayın üyelerinin katıldığı bir toplantıda Mustafa Kemal'e sorduğu "Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?" sorusuna, Mustafa Kemal, "Henüz zamanı değil." yanıtını vermişti.
1923'teki İzmir İktisat Kongresi'nde de aynı yolda bir öneri sunulmuş, ancak öneri kongre başkanı Kâzım Karabekir tarafından "İslam'ın bütünlüğüne zarar vereceği" gerekçesiyle reddedilmişti.
Sonuç olarak Harf İnkılabı, yapılan ön alıştırma taktiği sonucu 1 Kasım 1928'de kabul edildi.
Harf İnkılabı, kabul edilişinden günümüze kadar haklı olarak tartışmalara neden olmuş, eleştirilerin odağında yer almıştır.
Harf İnkılabı her ne kadar "medeniyette ilerleme" amacıyla yapıldığı söylense de insanların bir gecede cahil bırakılmasının medeniyetle hiçbir ilgisinin olmadığı, asıl maksadın farklı olduğunu ortaya koymuştur.
O dönem "medeniyetin beşiği" olarak lanse edilen Avrupa ve Batı'nın, İslam'a ve İslam'ı hatırlatan her şeye düşmanlığı göz önüne alındığında Harf İnkılabındaki asıl amacın İslami kültürü yok etmek olduğu görülecektir.
Nitekim, Harf İnkılabıyla birlikte insanlar bir gecede cahil bırakıldı, okuma yazma oranları bir anda düşmeye başladı.
"Latin tavşanlar olurlar…"
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu Hedef Türkiye isimli kitabında verdiği şu örnek de Harf İnkılabıyla yapılmak isteneni aslında özetliyor:
"Romalılar, Keltler’in ülkesi olan bu günkü Fransa’yı işgal ediyor. Jul Sezar, burayı fethediyor, ama sonrasında ömür boyu bunların isyanları ile meşgul oluyor. Roma bir türlü rahat edemiyor. 'Bunlardan bıktık, usandık, bunlar bir türlü adam olmuyor, Keltkiklerinden bir türlü vaz geçmiyorlar.' diyorlar. Roma’da senato toplanıyor ve çare arıyorlar. Bir tanesi diyor ki; 'Gidip hepsini keselim.' Olur, mu diye itirazlar yükseliyor. İtiraz etmelerinin sebebi merhametlerinden değil; 'Gücümüz ve zamanımız yetmez.' diye itiraz ediyorlar. Pratik olmadığı için yapmıyorlar.
'Askerî açıdan sürekli işgal altında tutalım' teklifi de rağbet görmeyince, bir senatör yeni bir teklifte bulunuyor ve diyor ki; 'Onları Latince yokuşuna sürelim, Latince bilmeyen adam değildir diye propaganda yapalım, eğitim dilini Latince yapalım. Sonra bunlar dilini unutur. Dili giderse her şeyi gider. Bir nesil sonra bunlar, Latin tavşanlar olurlar'. Bu teklif çok mantıklı bulunuyor. Öyle ya, çok pratik. 'Bunları kesersek, köleliğimizi, hamallığımızı yapacak adam kalmaz. Enayi miyiz? Bunları evcil Latince tavşanlar yaparız, olur biter.' Nitekim bir nesil sonra bitiyor."
İsmet İnönü: "Harf inkılabının yapılmasındaki asıl gaye, bir zihniyeti boğup yok etmekti"
İsmet İnönü'nün Harf İnkılabı hakkındaki görüşleri de asıl maksadın "Batılılaşma" ve "Arap kültüründen kopma" olduğunu gösteriyor.
İnönü, Harf İnkılabı ile ilgili şunları söylüyor:
"Yeni harfler Cumhuriyetin Batı uygarlığı topluluğunu kabul etmesinin de başlıca dayancı olmuştur. Yeni harfler Türk ulusunu bir kültür âleminden başka bir kültür âlemine taşımıştır. Eski harfler Arap kültür ve uygarlığının simgesi, anlatımı ve yayılma tutkusu aracı idi.
Yeni harfler ile kazandığımız en önemli bir sonuç, Ortaçağdan çıkıp 20. yüzyılın medeni topluluğuna girmemizin en etkili aracını elde etmiş olmamızdır. Türk devrimlerinin en önemlisi, yeni Türk harflerinin kabulüdür. Bu başta gelir. (Ulus, 9 Ağustos 1953)
Latin harfleri bir kültürdür. Ulusun penceresini bir başka âleme açmak sorunudur, uygarlık âlemine açmak sorunudur.
Bu inkılap eski alfabenin zor öğrenilmesi gibi bir sebeple yapılmamıştır. Bizim milletimiz öğrenmekte başka milletlerden daha geri zekâlı değildir. Harf inkılabının yapılmasındaki asıl gaye, bir zihniyeti, bir dünya görüşünü boğup yok etmekti. (10 Kasım 1960)
Latin harfi devrimi bir şekil değişikliği değildir. Kültürün, çağı geçmiş bir âlemden yeni bir yükselme âlemine yönelmesi demektir."
Arap yazısının İslam kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeğine bakılırsa İnönü'nün bu sözleriyle Harf İnkılabının yapılmasındaki maksadın ne olduğu da daha iyi anlaşılacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Harf Devrimi ile her şey sıfırlandı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Kasım 2019'da Mustafa Kemal'in ölüm yıldönümü dolayısıyla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene katılarak bir konuşma yapmış, "Harf Devrimi ile her şeyin sıfırlandığına" dikkat çekmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Harf Devrimi ile her şey sıfırlandı
Erdoğan, "Bir de buna Cumhuriyet ile birlikte gerçekleşen Harf Devrimi ile adeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde, elbette ülkemiz okuma-yazma oranının çok düşük olduğu bir dönemi yaşadı. Bunun suçunu Osmanlı'ya yüklemek; tam anlamıyla bir buhtandır. Nitekim, Türkiye zaman içinde yüzde 100'lük bir okuma-yazma seviyesine ulaşmıştır." ifadelerine dikkat çekmişti.
Harf İnkılabıyla hafızalar resetlenmiş, âlimler itibarsızlaştırılmış bir gecede kütüphaneler tuğla yığınına dönüşmüştür.
Tarihçi Armağan'dan dikkat çeken tespitler
Tarihçi Mustafa Armağan'ın Harf İnkılabına ilişkin 7 soruya verdiği cevap da asıl maksadı ortaya koyuyor. Armağan'ın dikkat çeken tespitleri şöyle:
Soru 1: Harf İnkılabı Latin harfleri Türkçeye daha uygun olduğu için mi yapıldı?
Cevap 1: Her dil farklı seslere sahiptir. İnkılapçı mantıktan gidersek her dile uygun bir alfabe geliştirmemiz gerekir. Halbuki dünyada bu kadar çok alfabe bulamazsınız. Alfabeler dillerden daha sınırlı sayıdadır. Öte yandan alfabe sunidir, dil tabii. Her dilin alfabeyle mutlaka sorunları vardır ve bir dile mükemmelen bir eldiven gibi uyan bir alfabe mevcut değildir. Bu sebeple dil ile alfabe arasındaki uyumsuzluklar ıslahatla halledilmeye çalışılır. Nitekim modern Arapça ve Rusça kadim Arapça ve Rusçadan farklıdır. Fransızlar son zamanlarda K ve W harflerini alarak alfabelerindeki harf sayısını 26’ya çıkarmışlardır. Demek ki alfabelerinde sorun var diye kimse alfabesini kaldırıp atmıyor, onu ıslah ederek yoluna devam ediyor. Medeni tarz budur.
Soru 2: Arap harfleri zordu, okuma yazma kolay öğrenilemiyordu deniliyor. Kolaylığın ilerlemeyle bir ilgisi var mıdır?
Cevap 2: Alfabenizin öğrenilmesi zor ise değiştirmezsiniz, ıslah edip ona elverişli bir öğretim sistemi tatbik edersiniz. Japonlar hâlâ dünyanın en sıkı eğitim sistemlerinden birine sahip olduklarından gurur duyarlar Amerikan okulları Japonya’da başarılı olamıyorlarsa sebebi budur. Öte yandan Latin alfabesine göre öğrenilmesi zor olan dilleri ile Japonya ve Çin’in asırlardır Latin alfabesi kullanan birçok Avrupa ülkesinden, mesela Romanya ve Portekiz’den çok fazla sanayileşmiş ve kalkınmış olmaları bunun en somut kanıtıdır. Bir zamanlar Müslümanlar Arap alfabesiyle dünyanın en görkemli medeniyetlerinden birini tuğla tuğla inşa ederken aynı dönemde Latin alfabesi kullanan Avrupa kıtası karanlık çağda yaşıyordu. Demek ki keramet alfabede değil, onu kullananın maharetindedir. Mutfağımdaki bıçağı Nusret maharetinde kullanamıyorum diye çöpe atmıyorsam, aynı beğenmediğimiz bıçakla bir kasabın ve aşçının ne maharetler gösterebileceğini bildiğimdendir. Maharet ve kabahat bıçakta mıdır?
Soru 3: “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” için yapılanlardan biri de Harf İnkılabı’ydı. Harfleri değiştirerek bu hedefe kestirmeden ulaşılabilir miydi?
Cevap 3: Bu da son derece mantık dışı bir gerekçe, zira öyle olsaydı yarın öbür gün Çin ‘muasır medeniyet seviyesi’ni oluşturdu diyelim, bu durumda ona yetişmek için Avrupa ülkeleri ve ABD, Latin alfabesini bırakıp Çin alfabesini mi benimseyecektir? Alfabe oyuncak mıdır ki sık sık değiştirilsin.
Soru 4: Harf İnkılabı’nın gerçek amacı neydi?
Cevap 4: Görünüşte bize pek çok sahte gerekçe sunuluyor ama bunların katiyyen iler tutar yanları yoktur. Her şeye rağmen gerçek ve örtük amacı fısıldayan birkaç ‘itirafçı’ mevcut. Tıpkı Yakup Kadri’nin şu sözü gibi: “Biz Latin alfabesiyle Batı camiasına arka kapılardan değil, ön kapıdan girme imkânını bulabildik.” Harf İnkılabının yapıldığı tarihte Başbakan olan İsmet İnönü yıllar sonra hatıralarında “Harf İnkılabı’nın en büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. Türk milletini bir kültür âleminden bir başkasına nakletmiştir” itirafında bulunacaktır. Alfabe değişiminin mimarlarından Ahmet Cevat Emre ise “Arap yazısıyla Batı kültürünü benimsemek imkânsızdı” diye yazmıştır. Demek ki, gerçek amaç, Batı medeniyetine topyekün geçmekti, Osmanlı’yı, İslam’ı ve Kur’an-ı Kerim’i temsil eden bir yazıyla yeni hedeflerine yürüyemezlerdi.
Soru 5: Tarihte bizden başka Harf İnkılabı yapan ülkeler oldu mu?
Cevap 5: İşgalci Fransızların Haiti ve Vietnam’da yaptıkları gibi dışarıdan değil de kendi iradesiyle Harf İnkılabı’nı yapan iki ülke var modern çağda. Biri biziz, diğeri de israil. Ancak mühim bir farkla: Biz 9 asırlık Arap yazısını bizi geri bıraktırıyor gerekçesiyle terk ederken, israil, hemen bütün Yahudi vatandaşları şakır şakır Latin harflerini okuyup yazabildiği halde tersinden bir Harf İnkılabı yaptı ve 2 bin yıl önceki ölü ve öğretilmesi çok zor olan İbrani alfabesini diriltti. Eh, sofranıza koyduğunuz köpek balığı geni aşılanmış domatesin tohumlarını bu ‘mürteci devlet’ten ithal ettiğimize göre pek de geriye gitmiş sayılmazlar değil mi?
Soru 6: Harf İnkılabı’nın ilham kaynakları nelerdir?
Cevap 6: 1926 Bakü Kongresi gibi bazı örnekler var ama 1927 senesinde Filistin’de bir Yahudinin Latin harfleriyle ama İbranice yayımladığı bir kitabı görmezden gelemeyiz. İthamar Ben-Avi adlı bu Latin harfleri savunucusu yazar, kitabı yayınlayınca dindar Yahudilerce topa tutulmuş ve Latin harflerine geçişte ilhamını Türklerden/M.Kemal’den aldığı iddia edilmişti. Ben-Avi ise bu iddiaya karşı kendini şöyle savunmuştu: “Bu fikri ben Atatürk’ten almadım, aksine onun ilham kaynağı benim. 1911’de Kudüs’e geldiğinde Mustafa Kemal’e Osmanlı’nın geleceğinin Latin harflerinde yattığını anlatmıştım, o da ikna olmuştu. Hatta Fransızca ‘Latin harflerinin şerefine’ diye beraber kadeh kaldırmıştık!” (“Aux lettres latines pour l’he ´breu!”)
Soru 7: Peki Harf İnkılabı yapılınca okur yazarlık oranı arttı mı?
Cevap 7: Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu’nun belirttiğine göre ilk hevesle Millet Mekteplerine 1 milyondan fazla kişi devam etmiş ama ancak bunun yarısı mezun olabilmişti! Harf İnkılabı’ndan önce 1 milyon okur yazarımız vardı. 6 yaş altı çocukları çıkardığımızda bu, Osmanlı’dan yüzde 19 gibi bir okur yazar nüfus devralındığını gösterir. 1935’e geldiğimizde ise 7 yılda 1,5 milyonluk bir artış gerçekleşmiş, sonraki yıllarda bu artışın hızı giderek yavaşlamıştır. Yani M. Kemal’in 1928’de Sarayburnu nutkunda söylediği “1 ya da 2 yıl içinde herkes okur yazar olacaktır” öngörüsü tutmamıştır. Daha sorulacak çok soru ve verilecek cevap var ama başka sefere. Yahudi araştırmacı Avram Galanti vereceğim cevabı veciz bir şekilde özetlemiş nasıl olsa: “Arabi harfleri, terakkimize (ilerlememize) mani değildir!” (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Her yıl insan hakları raporları yayımlayan, Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutlayan, hak ve özgürlüklerden dem vuran ABD ve AB gibi Batılı uluslar, söz konusu Filistin, Lübnan ve Gazze'de katledilen en az 20 bin çocuk olunca utanç verici bir sessizliğe bürünüyor.
Filistin toprakları üzerinde siyonist rejimin kurulmasına, işgal ve katliamlara yol açan “Balfour Deklarasyonu”nun üzerinden tam 107 yıl geçti.
20 yıldan fazla bir süre ile Afganistan'ı işgal altında tutarak halkını sefalete mahkûm eden barbar Batı, hezimetini kamufle etmek için, Afganistan halkının yüzde 80'inin yoksulluk sınırının altında olduğu yaygarasını kopararak propaganda malzemesi olarak kullanıyor.
Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra Sırpların Boşnaklara karşı başlatmış olduğu soykırıma karşı direnen ve nihayetinde mücadelesini zaferle taçlandıran Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, vefatının 21'inci yılında rahmetle anılıyor.