Siyonist rejimin Gazze'de on yıllardır süren "gıda silahı" politikası

Siyonist rejim, 1990'lardan bu yana uyguladığı sistematik abluka ve kısıtlamalarla Gazze halkını gıdadan mahrum bıraktı. 2023'te başlayan topyekûn saldırıyla tarım, hayvancılık ve balıkçılık tamamen çökertildi; milyonlar açlıkla baş başa bırakıldı.
Gazze'de yaşanan açlık felaketi, yalnızca son savaşın değil, onlarca yıldır süren sistematik bir siyonist rejim stratejisinin sonucu. 1990'ların başında "çalışma izni" sistemiyle başlayan ekonomik baskılar, giderek gıda erişimini hedef alan bir kuşatma politikasına dönüştü.
1991'de uygulamaya konulan çalışma izinleri, Gazze halkının yüzde 40'ının geçim kaynağını oluşturan siyonist rejimdeki iş olanaklarını siyasi baskı aracına çevirdi.
1990'lar boyunca artan kapatma ve giriş-çıkış yasakları, yıllık 70 günü aşan abluka günleri, işsizliği yüzde 70'e çıkardı ve gıda güvensizliğini derinleştirdi. 1996'da Dünya Gıda Programı ilk kez acil yardım operasyonu başlatmak zorunda kaldı.
2006'da HAMAS'ın seçim zaferi sonrası, 2007'de tam kapsamlı abluka başladı. Bu dönemde siyonist yetkililer "kalorileri hesaplayarak" Gazze'ye sadece hayatta kalmaya yetecek kadar gıda soktuklarını itiraf etti. 2010'da yoksulluk oranı yüzde 79'a ulaştı.
7 Ekim 2023 sonrası tam çöküş
HAMAS'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonunun ardından siyonist rejim, Gazze'ye karşı tam kapsamlı askeri ve ekonomik yıkım başlattı.
Tarım arazilerinin yüzde 90'ından fazlası buldozerlerle yok edildi, 167 bin dönüm ekili alan imha edildi, 36 milyon tavuk ve yüz binlerce yumurta tavuğu öldürüldü, süt ve et üretimi durdu.
Aynı zamanda yüzde 33 sera, yüzde 46 kuyu ve tüm balıkçılık altyapısı yok edildi. Bu yıkım, 2 milyondan fazla insanı tam açlık koşullarına sürükledi.
Çocuklar ölümle yüz yüze
UNICEF, Şubat 2024'te iki yaş altı her 6 çocuktan 1'inin ağır yetersiz beslenme yaşadığını, yüzde 3'ünün ise ölüm riski taşıyan "şiddetli zayıflık" içinde olduğunu açıkladı.
2025'te bu sayı daha da arttı; yılın ilk yarısında 10 bin çocuk ağır beslenme yetersizliğine girdi.
BM verilerine göre, Gazze'de 2 milyonun üzerinde insan, temiz suya ve yeterli gıdaya erişemiyor. Siyonist rejim, yardım tırlarını haftada sadece birkaç düzine ile sınırlıyor ve çoğunu güvenli olmayan geçişlerden geçiriyor.
Filistinli yetkililer ve uluslararası hukukçular, bu politikanın açlığı savaş silahı olarak kullanmak anlamına geldiğini ve bunun açık bir savaş suçu olduğunu vurguluyor.
Uluslararası hukukta savaş suçu
Roma Statüsü'nün 8. maddesi, sivilleri aç bırakmayı savaş suçu olarak tanımlıyor. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, işgal altındaki topraklarda gıda ve tıbbi yardımın engellenmesini yasaklıyor. BM İnsan Hakları Konseyi de 2025'te aldığı kararla, Gazze'de uygulanan gıda ablukasını "toplu cezalandırma" ve "savaş suçu" olarak niteledi.
Ancak bu ihlallere rağmen uluslararası toplumdan ciddi bir yaptırım gelmedi. Arap ve İslam ülkelerinin sessizliği ise tepkilere yol açıyor. HAMAS, uygulamayı "çifte savaş suçu" olarak tanımlayarak hem gıda ambargosu hem de yardım noktalarında katliam yapıldığını vurguluyor.
Siyonist rejim ise yardımların girişini hâlâ sınırlı tutuyor; gıda yardımlarını, siyasi ve askeri hedeflerine hizmet eden bir baskı aracı olarak kullanmaya devam ediyor. Bu durum, Gazze'yi yalnızca açlığa değil, aynı zamanda uluslararası hukukun göz göre göre çiğnendiği bir felakete sürüklüyor. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Dünya Müslümanları bugün, şehadetinin birinci yılında yalnızca bir siyasi lideri değil; bir davayı, bir ümmeti temsil eden bir önderi anıyor.
Gazze'deki kuşatma ve soykırıma karşı çaresiz hisseden dünya halkları, umutlarını ve özürlerini Akdeniz'in dalgalarına emanet ediyor. Mısır'dan Türkiye'ye uzanan dayanışma girişimi, deniz yoluyla Gazze'ye ulaşmayı hedefleyen "şişe mesajları"yla anlam kazanıyor.
Siyonist rejim, açlıkla boğuşan Gazze halkına yapılan yardım dağıtımlarını dahi hedef alıyor. Ekmek ve un sıralarında bekleyen siviller, acımasızca vuruluyor. 2 milyonu aşkın insan, açlık ve bombardıman arasında hayatta kalma mücadelesi veriyor.