İhavn-ı Müslimin'den Mursi'nin şehadetine ilişkin yapılan resmi açıklamada, darbecilerin her yönüyle sorumlu olduğu vurgulanırken, konunun tahkik edilmesi ve sonucun dünyaya duyurulması talep edildi. Açıklamada ümmete de önemli çağrılarda bulunuldu.
İhavn-ı Müslimin Cemaati resmi sitesinden Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin şehadetine ilişkin bir açıklama yayımlandı.
Mursi'ye kasten suikast yapan darbecilerin onun ölümünden her yönüyle sorumlu olduğuna vurgu yapılan açıklamada, Mursi'nin çok kötü koşullarda tek kişilik hücrelerde tutulduğu, en basit hakları olan tedavi, ilaç ve doktora görünmeden mahrum bırakıldığı ifade edilerek, içinde darbe rejiminden kimsenin olmamasıyla birlikte vefatın gerçek sebebinin anlaşılması için insani, hukuki kuruluşları ve uluslararası bir komisyon tarafından bu konunun tahkik edilmesi ve edinilen sonucun tüm dünyaya duyurulması talebinde bulunuldu.
Ümmete de çağrıda bulunulan açıklamada, "Önümüzdeki cuma günü şehidimiz Muhammed Mursi için gıyabi cenaze namazı kılmaları ve tüm meydanlarda ve Mısır konsolosluklarında basın açıklamalrı ve yürüyüşler düzenlemeleri çağrısıda bulunuyoruz." denildi.
Açıklama, Ali İmran Suresinin, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler. Allah'ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarında gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesini sevincini duyurmaktadırlar." mealindeki 169 ve 170'inci ayetleri ile başladı.
"Diktatörlüğe ve despotluğa karşı özgürlüğün sembolü oldu"
Mısır'ın ilk seçilmiş medeni Cumhurbaşkanı'nın, halkın hürriyet, egemenlik ve şerefli bir hayat hakkını savunurken Allah'a bir şehit olark irtika ettiği ifade edilen açıklamada, "Başıboş hiçbir geçerliliği olmayan, batıl ve üstünde daha güçlüsününde olduğu bir mahkemede Allah'a şehit olarak yükseldi. Hayatının son demleri onun ihanete karşı sabrına, mücadelesine, azmine ve kahramanlığına şahit oldu. Diktatörlüğe ve despotluğa karşı özgürlüğün sembolü oldu. Şehit başkanımız ocak devriminin bir sembolü olarak kalacak. Tarih onu Mısır'a fedakarlığın en yüce fotoğrafını sunan ve onun bağımsızlığı için çalışan liderlerinden en büyük bir lider olarak kaydedecek. Ayrıca canlarını ümmet için feda eden ümmetin en büyük liderlerinden bir olarak kalacaktır." denildi.
Şehid Mursi'nin hayatının son anlarına kadar duruşu ve değerleri üzerinde kalmaya devam ettiğine vurgu yapılan açıklamada, "Vatanı esir eden hain ve katillere hiçbir meşruiyyet vermedi. Onlar ki o vatan toprağını sattılar. Onu servet ve mukadderatlarını heder ettiler. 'Hukukun bedeli hayatımdır, benim hayatım' sözü tarihe kazındı ve sedası zamanın kulağında çınlıyor. Bu sözü nesiller çağ be çağ ezberleyecek. Yakinen bileceklerki Şehit Başkanları 'Dünyaya karşılık ülkesini, vatanını ve dinini vermeyen adam' sözüne layık bir adamdı." ifadelerine yer verildi.
"Darbeciler onun ölümünden her yönüyle sorumludurlar"
"İhvan-ı Müslimin Cemaati Başkan Muhammed Mursi'yi Allah'ın indinde bir şehit olarak görüyor." Denilen açıklama şöyle devam etti:
"Ona kasten suikast yapan bu askeri darbeciler onun ölümünden her yönüyle sorumludurlar. Çok kötü koşullarda onu tek kişilik hücrelerde tuttular. En basit hakları olan tedavi, ilaç ve doktora görünmeden mahrum bırakıldı. Uzun süre ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmedi. Şehit Muhammed Mursi gereksiz mahkemelerde defalarca sağlık sorunlarının tehlike arzeden durumlara geldiğini ve bu hainlerin her defasında bunu ertelediğini ifade etmişti. Onun, ailesinin ve avukatlarının kendi malından olmasıyla birlikte defalarca özel bir hastanede yakın tedaviye muhtaç olduğuna dair taleplerin ve ısrarların karşılıksız bırakılması bunun Şehit Muhammed Mursiye bir suikast olduğunu kesinleştiriyor."
"Bu konunun tahkik edilmesi çağrısında bulunuyoruz"
İçinde darbe rejiminden kimsenin olmamasıyla birlikte vefatın gerçek sebebinin anlaşılması için insani, hukuki kuruluşları ve uluslararası bir komisyon tarafından bu konunun tahkik edilmesi çağrısında bulunulan açıklamada, ayrıca edinilen sonucun tüm dünyaya duyurulması talebinde bulunuldu.
"Esirlerin tıbbi ihmalle yavaşça öldürülmesinin önüne geçilmesi çağrısında bulunuyoruz"
Açıklamanın devamında, "İhvan-ı Müslimin Cemaati olarak başta Birleşmiş Milletler ve tüm dünyayı insani ve hukuki müesseseleri darbe zindanlarında tutulan esirler hakkında tıbbi ihmalle yavaşça öldürülmesinin önüne geçilmesi çağrısında bulunuyoruz." denildi.
Ümmete, gıyabi cenaze namazı, konsolosluklarda basın açıklaması, yürüyüş çağrıları
Ümmete çağrıda bulunulan açıklamada, "Ayrıca Ümmetin ortak bir kaybı olarak tüm islam ümmetine çağrımız, önümüzdeki cuma günü şehidimiz Muhammed Mursi için gıyabi cenaze namazı kılmaları ve tüm meydanlarda ve Mısır konsolosluklarında basın açıklamalrı ve yürüyüşler düzenlemeleri çağrısıda bulunuyoruz." ifadeleri kullanıldı.
"Mursi bir şehit olarak gitti ancak onun giriştiği kahramanca yürüyüş bitmedi"
Açıklamada son olarak "Muhammed Mursi bir şehit olarak gitti. Ancak onun mısır ve halkı için giriştiği kahramanca yürüyüş bitmedi. Allah'ın izniyle durmayacak da. Mısır özgürleşene dek Mısır halkının özgürleri ve ümmetin hepsi bu aht üzere kalacak. Ve Mısır halkı hak ettiği özgürlük, istiklal ve insani haklarını elde edecektir." denildi. (Zeyd Varol-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, işgalci siyonistlerin Gazze'de uyguladıklarının bir "savaş" değil "soykırım" olduğunu vurguladı.
İşgalci siyonistlerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bazı bölgeleri bombalaması sonucu çok sayıda kişi şehit oldu ve yaralandı.
Chicago Üniversitesi araştırmacısı Robert Pape'e göre, hem Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump'ın destekçileri hem de Demokrat rakibi Kamala Harris fiziksel güç kullanabilir.
İsveç mahkemesi, defalarca Kur'an-ı Kerim'i yakma hakaretinde bulunan Rasmus Paludan'ı, "nefreti kışkırtmaktan" dört ay hapse mahkûm etti.