Emekli Memur-Sen öncülüğünde Ankara Melike Hatun Camii avlusunda toplanan emekliler, Filistin'de yaşanan soykırımı lanetledi.
Siyonist işgal rejiminin 42 gündür Gazze'de gerçekleştirdiği soykırım devam ederken şimdiye kadar çocuk ve kadınlar başta olmak üzere 11 binden fazla Filistinli şehit oldu, on binlerce yaralının yanı sıra enkazların altında ise binlerce kişinin olduğu belirtiliyor.
İşgal rejiminin Filistin'de gerçekleştirdiği soykırıma tepki görmek için bir araya gelen Emekli Memur-Sen'liler, Melike Hatun Camii önünde bir basın açıklaması yaptı.
Memur-Sen Konfederasyonu'na bağlı Emekli Memur-Sen, katil siyonistlerin sadece bombalarla değil, açlıkla ve susuzlukla da soykırım yaptığı Gazze'deki vahşete başta İslam aleminin liderleri olmak üzere sözde medeni dünya liderleri de kör, sağır ve dilsiz bir şekilde canlı yayınlarda izliyorlar.
Basın açıklaması Emekli Memur-Sen Başkanı Ali Küçükkösen tarafından okundu.
Gazze'de yaşanan soykırımı lanetlemek, mazlumların sesi olmak için bir araya geldiklerini belirten Küçükkösen, "Bugün Gazze'deki şanlı direnişe destek vermek için, insanlık için, insanlık onuru için bir aradayız. Memur-Sen'e bağlı Emekli Memur-Sen olarak; bugün Filistin'deki işgalin, milyonlarca insanın kanı ve gözyaşı üzerine medeniyet kurulamayacağını, ülkelerin zenginliklerini gasp etmek üzere cennet inşa edilemeyeceğini, zorbalık ve zulümle sağlanan işgalin cennet değil cinnet getireceğini haykırmak için buradayız. Gazze Sağlık Bakanlığı, son açıklamasında ölü ve yaralı sayılarının sayılamayacak kadar çok olduğunu bildirdi. Binlerce kişi kayıp, binlercesi enkaz altında. 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye 30 bin ton bomba atılmış. Bu bombaların yıkım gücü İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya atılan bombaların iki katı büyüklüğündedir." dedi.
"Etimle kemiğimle bu çağdan nefret ettim"
Küçükkösen, "Gözü dönmüş israil canavarı; cami demeden, kilise demeden, okul demeden bombalıyor. Her şeyi bir yana bırakın; hastaneleri bombalıyor, ambulansları vuruyorlar. 200 binden fazla bina yerle bir oldu. Gazetecileri, doktorları, sağlık çalışanlarını, acil kurtarma ekiplerini, sivil insanları katlediyorlar. Kundaktaki bebekleri, sokaktaki çocukları öldürüyorlar. BM uyuyor çocuklar ölüyor. Gazze'nin elektriğini, suyunu, gıdasını, gazını, yakıtını, internetini kestiler. Yardım tırlarının geçişine bile izin vermiyorlar. Cahit Zarifoğlu'nun 'Etimle kemiğimle bu çağdan nefret ettim.' dediği noktadayız, çok büyük bir acı ve kahır içindeyiz. Bütün bu soykırım, bu kanlı katliamlar büyük bir küresel dayanışma içinde yapılıyor." ifadelerine yer verdi.
"Gazze bütün şeytani birliğe direniyor"
Gazze'nin sadece işgalci siyonistlere direnmediğini aktaran Küçükkösen, "Gazze Amerika'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, Hindistan'a, İtalya'ya, Almanya'ya, bütün bu şeytani birliğe direniyor. Dünyanın neredeyse bütün sömürgeci ülkeleri bir ittifak kurmuş durumdalar. Değerli kardeşlerim soruyorum sizlere… Katliamı bile kınayamayan BM ne için var? BM'nin beşli çetesi insani koridor teklifini bile veto etti. Ortada kelimenin tam anlamıyla planlı programlı ve çok ortaklı bir soykırım var. Kamuoyunu manipüle ederek bu soykırımı uluslararası hukukun şemsiyesi altında gerçekleştiriyorlar. Açık ve net olarak söylüyoruz ki bunun adı 'yüzyılın soykırımıdır.' Mehmet Akif, 'Medeniyet denilen maskara mahlûku görün: Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!' dizeleriyle bir asır önce bu ahlaksız çetenin maskesini düşürmüştü. İnsanlığın vicdanı olan halk kitleleri, israili destekleyen yöneticilere rağmen, gerçekleri haykırmak için sokaklara dökülüyor. İnsan selleri caddelere dolup taşıyor. Gazze dünyanın körleşmiş vicdanını, küllenmiş erdemini, bütün bir insanlığı diriltiyor. 40 gündür artık insanlık için her yer Filistin, her yer Gazze, her yer Kudüs’tür. Bugüne kadar insanlığın, mazlumların, vicdanının sesi olmuş olan bizler bu büyük uyanışı, bu kutlu direnişi selamlıyoruz." şeklinde belitti.
"Uluslararası toplum ve kurumlar üç maymunu oynuyor"
Açıklamasının devamında Küçükkösen, şunları aktardı:
"Enerji havzalarını, enerji koridorlarını ele geçirmek için bugün Filistin'de, Gazze'de insanlık katlediliyor, alçakça bir soykırım uygulanıyor. Eski sömürü düzeni aynı vahşetiyle yeniden canlandırılmak isteniyor. Kongo'da kauçuk tarlalarında çalışan çocukların ellerini kesen, Afrika'yı köleleştiren, bütün kıtayı sömüren, Amerikan yerlilerine soykırım uygulayan, dünyanın tamamını sömürgeleştiren, fakirleştiren, yüz milyonlarca insanın katili emperyalist ülkeler; yeni bir sömürge düzeni kurmak için yeniden katliamlar, soykırımlar yapıyor. Bir yandan da meseleyi bir din savaşına dönüştürüyorlar. ABD dışişleri bakanı israile gidince 'Ben buraya bir dışişleri bakanı olarak değil bir Yahudi olarak geldim' diyebiliyor. Netanyahu her gün muharref Tevrat'tan bölümler okuyarak bir din savaşı verdiğini ilan ediyor. Amerikan neo-conlar, hristiyan siyonistler, alçak evanjelistler salya akıtarak israili destekliyor. BM'nin kontrolündeki yerlere sığınmış binlerce insanı katlettiler. İnsanlara sığınacak yer bırakmadılar. Uluslararası toplum ve kurumlar üç maymunu oynuyor."
"İslam İşbirliği Teşkilatı'nın birincil görevi İslam dünyasının haklarını korumaktır"
Küçükkösen, "BM'nin birincil görevi sivillerin her durumda korunması, savaş suçlarının önlenmesidir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin birincil görevi savaş suçu işleyenleri cezalandırmaktır. BM Güvenlik Konseyinin birincil görevi dünyada güvenliği sağlamak, işgalleri engellemektir. Basının ilk ahlaki ilkesi gerçekleri yazmaktır. Dünya Sağlık Örgüt'nün birincil amacı insanların sağlığa erişimini sağlamaktır. Avrupa Birliği'nin temel ilkesi demokrasi ve insan haklarına saygıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın birincil görevi İslam dünyasının haklarını korumaktır. Ama belli ki Filistin söz konusu olunca, bu kurumlar birincil ilkelerini yok sayıyorlar. Belli ki kuruluş metinlerindeki insan, hak ve koruma kavramı Filistinlileri kapsamıyor! Belli ki Filistinlilere soykırım yapmak savaş suçu kapsamına girmiyor! Belli ki Filistinli çocukların hayatı bir değer ifade etmiyor! Biz bu ikiyüzlülüğü, bu küresel riyakârlığı reddediyoruz! Biz bu çifte standarda hayır diyoruz!" dedi.
"Ey Filistin halkı! Sizin katledilen canınız bizim kaybolan vicdanımız"
Şeyh Ahmed Yasin'in; "Siz ey Müslümanlar! Kalpleriniz sızlamıyor mu başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Hiç mi kimse yok Allah için ve ümmetin namusu için öfkelenecek? Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz yapmasak da. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsat edilmiş ekinler aşkına, Sana şikâyette bulunuyorum." sözlerini hatırlatan Küçükkösen, devamında şunları aktardı:
"İşte böyle haykırıyordu Şeyh Ahmet Yasin.. Ey Filistin halkı! Sizin katledilen canınız bizim kaybolan vicdanımız, sizin gasp edilen evleriniz bizim ayıbımız, poşetlerdeki bebekleriniz bizim utancımız! Bizler bu utanç tablosunu ortadan kaldırmak için buradayız. Size ses vermek, sesiniz olmak, feryadınız olmak için buradayız. Susmayacak haykıracak, kurumuş vicdanlara dokunacağız. Kardeşlerim, dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor. İşgal altındaki Gazze'de bebekler hür doğmuyor, 40 günde 5 binden fazla bebek ve çocuk katledildi. O kadar çok öğrenci öldü ki, okullarda ders döneminin bittiği açıklandı. Genç kızların çeyiz sandıklarına füzeler yağıyor. Aç karınlarını kurşun dolduruyor çocukların, Gazze'de ölüm kokuyor, ölüm… Beşiklere mermi, kundaklara kan doldu. Ölen annelerin karınları yarılıp, bedeni morarmış bebekler çıkarıldı. Ya Rabbi bu ne büyük bir imtihan!"
"Ey katil siyonistler ve destekçileri mazlumun ahı sonunuz olacak"
Son olarak Küçükkösen, "Üstada Sezai Karakoç'un dediği gibi; 'Nihayet Mescid-i Aksa'yı da yaktın ey siyonist Yahudi/ Asırlardır insanlığın ruhunu yaktığın gibi ey siyonist Yahudi/ Senin yaktığın gökteki Mescid-i Aksan'ın ancak gölgesidir ey siyonist Yahudi/ Mescid-i Aksan'ın ruhu yakılmaz, yakılan ancak taş ve topraktır/ Sen asıl kendini yaktın ey siyonist yahudi ve sen ancak kendi ruhunu ateşe attın.' Ey katil israil, ey soykırımcı Amerika, ey soykırımın destekçileri İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya... döktüğünüz kanda boğulacaksınız! İşlediğiniz suçlar yakanıza yapışacak. Alçaklığınız adınızın başına yazılacak. Soykırım suçundan yargılanacaksınız. Zulmün ateşi sizi de yakacak! Zulüm ile abad olmaz. Yıkılacaksınız! Bu hesap burada kapanmaz, zelil olacaksınız. Mazlumun ahı sonunuz olacak. Elbette biz inanıyor ve biliyoruz ki; siyonist israil yenilecek, insanlık kazanacak. Biz, Memur-Sen'e bağlı Emekli Memur-Sen olarak; soykırıma karşı Gazze halkıyla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. Zulme karşı mazlumların safında mücadeleye devam edeceğiz. Gerçekleri haykırmaya, mazlumlara ses olmaya, vicdanın sesi olmaya Gazze direnişinin yanında durmaya devam edeceğiz. Ankara'dan Gazze'deki kahraman direnişi selamlıyoruz. Kahrolsun katil israil, kahrolsun emperyalizm, yaşasın Aksa direnişimiz ve yaşasın özgür Kudüs."
Atılan sloganların ardından program nihayete erdi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP), Ukrayna saldırıları nedeniyle Rus spor takımlarına uygulanan yaptırımın, Gazze’de soykırım yapan işgalci siyonistlerin de uygulanması çağrısı yaptı.
Filistin direnişinin 1891'de başladığını ve bugün hala devam ettiğine vurgu yapan Filistinli Araştırmacı-Yazar Muin Naim, Gazze'deki halkın yaşadığı soykırıma rağmen, direnişi inanç ve ruhla sürdürdüğünü belirtti.
Siyonist rejimin, işgal altındaki Batı Şeria'da 7 Ekim 2023'ten bu yana esir aldığı Filistinlilerin sayısının 11 bin 800'ü geçtiği bildirildi.
Birleşmiş Milletler, siyonist işgal rejiminin gıda girişine izin vermediği Gazze'de insanların haftalar öncesinden kalan çöp yığınlarında yiyecek aradığını belirtti.