Filistin'in coğrafi konumundan ziyade bir iman meselesi olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Sinan Konuk, "Filistin bizim için bir ayettir, bir hâdistir, bir davadır, kavgamızın sebebidir." dedi.
Konuk, Aksa Tufan'ın işgalcilerin yenilmez diye tarif edilen, kırılmaz diye söylenen demir kubbesinin, aşılmaz denilen duvarların bir avuç imanlı Müslüman tarafından aşılabileceğinin gösterildiğini belirtti.
7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu ve siyonizm tehlikesini İLKHA muhabirine değerlendiren Araştırmacı Yazar Sinan Konuk, Filistin özelinde Gazze'nin sürekli gündemde tutulması gerektiğini söyledi.
"Filistin bizim için bir ayettir, bir hâdistir, bir davadır, kavgamızın sebebidir"
Filistin'in sadece bizim için bir coğrafi ülkeden ziyade bir iman meselesi olduğunu belirten Konuk, "Rabbimiz ayetlerde ve birçok peygamberin hayatında, birçok peygamberin mirasında o beldeden, o şehirden bize bahsediyor. Filistin bizim için bir ayettir, bir hâdistir, bir davadır, kavgamızın sebebidir. Yeryüzünde bütün peygamberlerin tevhit mücadelesinin başladığı beldelerden bir tanesidir." dedi.
"Aksa Tufanı aşılmaz denilen duvarların bir avuç imanlı insanlar tarafından nasıl aşıldığını gösterdi"
Araştırmacı Yazar Sinan Konuk
Aksa Tufanı Operasyonunu, geçmişe dair yaşanan zulümlere karşı koyuşların bir devamı niteliği olarak okumak gerektiğini ifade eden Konuk, "Aksa Tufanı bize şunu gösterdi ki işgalci israilin yenilmez diye tarif edilen, kırılmaz diye söylenen gök kubbesi, demir kubbesi, aşılmaz denilen duvarların bir avuç Müslüman tarafından, imanlı insanlar tarafından nasıl aşıldığını bize gösterdi. Allah'tan başka hiç kimsenin yenilmez olmadığını ve Allah'a iman edenlerin, sadece Allah'a tevekkül edenlerin düşmanların karşısında nasıl galip geleceklerini, bize bu manada öğretti. Tabi ki bu süreç oradaki kardeşlerimizin hiçbir şey yokken bir eylem yapması değil de asırlardır devam eden bir mücadelenin bir halkasıydı benim nazarımda. Çünkü bizim yakın tarihimiz üzerinden baktığımız zaman da 1948'den bu yana orada israil terör örgütünün Müslümanlara baskısı, zulmü, işkencesi devam ediyordu. O mazlum insanların evlerinden, yerleşim yerlerinden çıkarılmaları sonucu katledilen insanların, çocukların büyüyüp geçmişte sapan taşıyla tanklara, yahudi teröristlere karşı koymaya çalışan o çocukların bugün büyüdüklerini ve ellerinde silahlarla onlara karşı mücadele ettiklerini gösteren bir meseleydi, 7 Ekim'den bu yana yaşananlar." şeklinde konuştu.
"Herkes bu imtihandan hakkıyla geçmenin derdinde olmalıdır"
Aksa Tufanı ve sonrasında yaşananların insan, mazlum ve zalim açısından bir imtihan vesile olduğuna dikkat çeken Konuk, "Allah bütün insanların imtihan eder. Bu hayat keresinde ve bu imtihan içerisinde hangimizin daha güzel iş yapacağını görmek için, Allah hayatı ve ölümü yaratmıştır, ayetlerde öyle söyler. Bu mesele ise şunu gösteriyor, imtihan çerçevesinde baktığımızda burada yaşanan bu insanlık dramının, soykırımının, katliamın bize bakan yönü şunlardır: 'Allah bir kısım insanları zalimlerin zülmü ile imtihan ediyor. Mazlumları imtihan ediyor, bu meseleye sabır edecekler mi, dayanabilecekler mi, direnebilecekler mi? Bunların haricindeki bütün İnsanlığı da zalimin zulmüne karşı duruşları ve davranışları anlamında Allah imtihan ediyor. Herkes bu imtihandan hakkıyla geçmenin derdinde olmalıdır. Oradaki kardeşlerimize, Gazze'deki kardeşlerimize düşen kısmı nedir? Böyle bir imtihan var, bu imtihanın neticesinde orada yaşanan acılara, dertlere, ızdıraplara, işkencelere sabretmeleridir. Elbette ki onların sabretmelerinin karşılığı şahadettir ve Allahın izniyle cennettir. Zalimler açısından baktığımızda da onların zulümlerini ilelebet devam ettiremeyeceklerini görüyoruz. Onların da böyle bir imtihanı olduğunu ve zalimlerin sonucunun da bu imtihan sonucunda cehenneme gideceklerini birçok ayette Rabbimiz bize bildirir. Üçüncü kısım ise insanlar, bu mesele üzerinden baktığımızda, imtihan çerçevesinde vicdan sahibi insanlar var. Mesela batıda bunu özellikle görüyoruz yani insanlığını kaybetmemiş, ahlaki değerlerini kaybetmemiş, Allah'ın belki de içlerine kodlanmış olduğu o imanı kaybetmemiş, bugün İslam adına ortaya çıkmasalar da, Allah yarattığı her kulu iman üzere ve inanmak üzere yaratmıştır, bunun gereği olarak bir refleks gösteriyorlar. Milyonlarca insanların sokağa döküldüğünü görüyoruz. Bütün dünya liderlerinin, İslam ülkelerinin liderlerinin bu meselelere sessiz kaldıklarını, tarafsız kaldıklarını, bazılarının da işgalci israil'in tarafını tuttuklarını görüyoruz. Bu imtihanın sonucunda şöyle bir sonuç da çıkabilir: 'Bu zulme sessiz kalanların da saltanatlarının sonlarının geldiğinin bir vesilesi olabilir', bu 7 Ekim olayları üzerinden baktığımızda. Bizim coğrafyamıza geldiğimizde ise meseleye 'hiçbir şey yokken bir saldırı yaptılar' ya da 'toprak sattılar' gibi farklı farklı mülahazalarla, insanların algılarını farklı yerlere yönlendirmeye çalışıyorlar. Sosyal medyada görmüşsünüzdür, evdeki köpeğini merak eden insanlar orada açlıktan, susuzluktan, bombaların altında kalan insanlara seslerini çıkaramıyorlar. Aslında bu imtihan içerisinde şunu sorgulamamız gerekiyor: 'Biz Müslüman olmadan önce insan olmamız gerekiyor.' Bir Âlim kitabının başında başlarken şöyle yazıyor: 'Allah'ım beni insan kıl.' Aslında bu 7 Ekim meselesi, bu olayların başlama süreci ve şu an Gazze'de yaşananlar, bütün dünyadaki insanların insanlığını sorgulayacakları ve bunun neticesinde imtihana tabi tutuldukları bilincinde olmaları hem dünyada hem de ahirette hesabının verileceğinin bilincinde olması gerektiğini bu olaylar gösterdi." ifadelerini kullandı.
"Arz-ı Mev'ud haritasını gerçekleştirseler bile onunla kalmayacaklar!"
Siyonizm'in bir ırkçılık meselesi olduğunu ve siyonistlerin üstün ırk bakış açısıyla kendileri dışındaki ırklara yaşam hakkı tanımadıklarını vurgulayan Konuk, "Şu an israil terör örgütü orada yaptığı bütün faaliyetlerini kendi şeriatları üzerinden yapıyorlar. Kendi inançları, kendi imanları üzere hatta gördüğünüz birçok görüntüde çocuk öldürmenin, kadın öldürmenin, orada savaş yapmanın kendileri için bir ibadet olduğunu, kendileri için bir ödül olduğunu ve yeryüzündeki bütün insanların kendilerinin hizmetçileri, köleleri olduğunu, kendilerinin üstün ırk olduklarını iddia ederek bu eylemleri, bu terör eylemlerini yapıyorlar. Dolayısıyla bütün insanların şunun farkına varması lazım: 'israil terör örgütü kendilerince hayal ettikleri Arz-ı Mev'ud haritasını gerçekleştirseler bile onunla kalmayacaklar, dünyanın tamamını ki şöyle tabir edilir bir kanser hücresi gibi, dünyaya düşmüş bir kaser hücresi gibi dünyanın tamamını işkenceye, zulme, savaşa zorlayan bir topluluktan, bir kavimden bahsediyoruz. Onun için bugün vereceğimiz tepkiler, bugün yaptığımız eylemler, protestolar aslında bu tehlikenin bize sıçramaması için yapılan mücadelelerdir. Yahudiler, Hıristiyanları da sevmiyorlar. Zaten sadece Müslümanlardan nefret ediyorlar, sadece Müslümanları öldürüyorlar gibi bir şey söz konusu değil yani Syonizm kafasında olan İsraillilerin kendisinden başka hiçbir şeyi tanımadığını, hiç kimseyi tanımadığını, hiçbir hakkı, hukuku, hududu tanımadığını görüyoruz. Dolayısıyla tehlike sadece Filistin'le, Kudüs'le alakalı değildir. Bu tehlike şu anda dünyanın tamamını sarmıştır. Nasıl sarmıştır? Parayı, ekonomiyi, medyayı, sanatçıları ele geçirmişlerdir. Baktığınız zaman aslında tehlike büyüktür. Dünya şöyle bir tercih yapmak zorundadır, bu noktada ya bu kanser hücresini o vücuttan söküp atacaklar, kesip atacaklar ya da o bütün vücudu, bütün dünyayı kaplayıp, Allah muhafaza insanlığın sonunu getirecek bir eyleme dönüşecektir. O yüzden bütün çağrımız, bütün talebimiz, bütün tepkimiz bu hastalığın daha fazla yeryüzünde yayılmasını engellemektir. Bu nedenle bütün vicdan sahibi insanlara, insanlığını kaybetmemiş insanları bu meseleye daha duyarlı, daha tepkili, daha aksiyonlu, daha programlı eylemler yapmaya davet ediyoruz." şeklinde kaydetti.
"Önce insan sonra Müslüman sonra da kardeş olmamız gerekiyor"
Filistin ve Gazze gündeminin sürekli diri tutulması ve zayıflatılmaması gerektiğine ve Müslümanların bir vücudun azaları misali kardeş olduklarını unutmaması gerektiğine vurgu yapan Konuk, "Olayların ilk olduğu andaki tepkilerimizle şu andaki tepkilerimiz ne yazık ki aynı oranda değil. Mesela şu anda orada 20 bine yakın kardeşimiz şehit edildi, öldürüldü. Sanki biz bunu rakamdan ibaret gibi görüyoruz, aslında o kadar ölümün olması, o kadar ailenin yok olması, o kadar hayallerin, umutların, geleceğin kaybolması anlamına geliyor. Biraz bu konuda duyarlılığımızı arttırmamız gerekiyor yani inanın 'ancak müminler kardeştir' ifadesi yine imtihan üzerinden baktığımızda bu bizim hanemize ne yazık ki eksi olarak yazılıyor. İnsanlık ya da biz Müslümanlar bencil yaşamı benimsemeye başladık. Sadece dünyayı kendi etrafımızdan ibaret zannediyoruz, kendi evimizden, kendi cemaatimizden, kendi vakfımızdan ibaret zannediyoruz. Belki de biz kardeşliğin ölçüsünü bu kadar kurabiliyoruz. Biz geçmişte de bu sınavları kaybettik, Suriye'de, Arakan'da, Doğu Türkistan'da kaybettik, bugün de Gazze'de kaybettik. Aslında bizim kaybettiğimiz, hani kardeşlik çok yüksek bir kavram aslında, biz insanlığımızı kaybediyoruz. İnsani özelliklerimizden bazı şeylerin eksildiğinin, yine bazı şeylerin yok olduğunun farkında değiliz. Önce insan sonra Müslüman sonra da kardeş olmamız gerekiyor. Eğer biz kardeşlik hukukundan bahsedecek olursak, yeryüzünde olan bütün Müslümanlara düşen tavır Resullulah Aleyhisselatu Vesselam'ın gösterdiği tavır olmalıdır. Hudeybiye Anlaşması yapılmadan önce Resulullah Aleyhisselatu Vesselam, Hazreti Osman Radiyallahu Anh'ı Mekke'ye gönderdiğinde onun (Hazreti Osman) şehit edildiği haberi geldi. Efendimiz, bunun üzerine Rıdvan Biatı'nı gerçekleştirmiştir. Bir Müslüman'ın kanının hesabını sormak adına, elinde hiçbir imkânı olmadığı halde, üzerlerinde ihram elbiseleri olduğu halde, sadece bir kılıçla gelmiş olmalarına rağmen karşıdaki düşmanın yani Mekke şehrinin karşısında olmasına rağmen Resulullah Aleyhisselatu Vesselam hiçbir mazeretin arkasına sığınmaksızın 'Bugün Hazreti Osman Kanının hesabı sorulacaktır' demiştir. Bugün dünya Müslümanlarının da bu konuda, Gazze meselesinde, Gazze'de yaşanan ve İslam coğrafyasında yaşanan bütün zulümlere tepkisi Resulullah Aleyhisselatu Vesselam'ın bu tepkisi gibi olmalıdır." diye konuştu.
"Bu zulmü durdurmanın yolu her neyse, kimin elinden bu noktada ne geliyorsa bir an önce bunun ortaya konulması gerekir"
Filistin, Gazze ve Müslüman coğrafyalarda akan kanın durdurulması için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini söyleyen Konuk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hiçbir mazeret, diplomatik meseleler, ekonomik, siyasi meseleler, ülkelerin geleceği, başkalarının saltanatları gibi hiçbir şey düşünmeksizin, topyekûn bütün Müslümanlar olarak, onlara savaş ilan etmemiz gerekiyor. Hiçbir mazeretin arkasına sığınamayız. Bu zulmü durdurmanın yolu her neyse, kimin elinden bu noktada ne geliyorsa bir an önce bunun ortaya konulması gerekir. Bizim hiçbir bahanemiz olamaz, bu konuda arkasına sığınabileceğimiz hiçbir mazeretimiz olamaz, bu konuda elimizden gelen mutlaka bir şey var, yeter ki biz o mazeretlerin arkasına sığınmayalım ve biz Âlemlerin Rabbi olan Allah'a gerçekten güvenelim, gerçekten itimat edelim. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP), Ukrayna saldırıları nedeniyle Rus spor takımlarına uygulanan yaptırımın, Gazze’de soykırım yapan işgalci siyonistlerin de uygulanması çağrısı yaptı.
Filistin direnişinin 1891'de başladığını ve bugün hala devam ettiğine vurgu yapan Filistinli Araştırmacı-Yazar Muin Naim, Gazze'deki halkın yaşadığı soykırıma rağmen, direnişi inanç ve ruhla sürdürdüğünü belirtti.
Siyonist rejimin, işgal altındaki Batı Şeria'da 7 Ekim 2023'ten bu yana esir aldığı Filistinlilerin sayısının 11 bin 800'ü geçtiği bildirildi.
Birleşmiş Milletler, siyonist işgal rejiminin gıda girişine izin vermediği Gazze'de insanların haftalar öncesinden kalan çöp yığınlarında yiyecek aradığını belirtti.