"Katliama Dur De!" sloganıyla Ankara Filistin Dayanışma Platformu tarafından Refah'taki çadır kent katliamı, işgal çetesinin işbirlikçisi ABD Büyükelçiliği önünde protesto edildi.
Gazze Şeridi'ndeki saldırılardan kaçan yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki çadır kent katliamı, işgal çetesinin işbirlikçisi büyük şeytan ABD Büyükelçiliği önünde Kudüs sevdalısı halk tarafından telin edildi.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu öncülüğünde bir araya gelen Ankaralılar, işgalci siyonistlerin Filistin'in Refah kentindeki saldırısını, siyonist işgal rejiminin katliam ve soykırım ortağı ABD Büyükelçiliği önünde yaptıkları basın açıklamasıyla protesto etti.
Başta İslam ülkelerinin liderleri olmak üzere dünya liderlerinin işgalcilerin soykırımlarına karşı kınamadan öteye geçmemesi, halkın tepkisine neden oldu. Halk, artık İslam ülkeleri ve sözde medeni dünyanın işgalci siyonistlere müdahale etmesi gerektiğini belirtti. Terör rejimini artık hiçbir devletin, devlet olarak tanımaması gerektiği vurgulandı.
Sık sık tekbirlerin getirildiği ve sloganların atıldığı basın açıklaması Zeynel Abidin Özkan tarafından okundu. Basın açıklamasına HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Milletvekili Şehzade Demir, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Ankara Filistin Dayanışma Platformu üye STK temsilcileri ve Kudüs sevdalısı halk katıldı.
Ankara Filistin Dayanışma Platform sözcüsü Aziz Oğuzhan Karaman, tarafından selamlama konuşması yapıldı. Konuşmasında Karaman, Türkiye'nin terör rejimini devlet olarak tanıması ayıbından kurtulması gerektiğini söyledi.
Selamlama konuşmasın ardından HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Milletvekili Şehzade Demir, bir konuşma yaptı.
"Terör rejimine müdahale edilmiyorsa dünyada kurulu olan müesses nizamlar ne için vardır"
Demir, "Her şeyin alenen ortaya çıktığı bir dönemdeyiz. Adalet Divanı dahil israilin siyonist çete olduğunu kabul ettiği bir dönemden geçiyoruz. Bugün bütün dünyanın kabul etmek zorunda kaldığı siyonist katliamcı işgal çetesi ile karşı karşıyayız ve bu uluslararası hukuk normlarına göre kanıtlanmış bir durumdur. Öyleyse devletlerin müesses nizamı ne için vardır. Dünyada kurulu olan müesses nizamlar ne için vardır. Net bir şekilde hukuki anlamda da katliamcılığı ispatlanmış bir çetenin aleyhine atılacak adımlar katliamın durdurulması için atılacak adımlar niye atılmıyor ve neyi bekliyoruz." dedi.
"Türkiye, diğer İslam ülkeleri ve bütün dünya ülkeleri niye gereken adımları atmıyor"
Konuşmasının devamında Demir, şunları aktardı: "Bugün bütün dünyanın gözü önünde işlenen bir katliam varken Türkiye, diğer İslam ülkeleri ve bütün dünya ülkeleri niye gereken adımları atmıyor. Halen şüphe mi duyuluyor. Birleşmiş Milletler, NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı, Körfez İşbirliği Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü ve dünyada ne kadar müesses nizam yapılanma platform varken dünya uluslararası mahkemesi dahi soykırım yaptığını kabul ettiği ve tedbir alınması gerektiği ortaya koyduğu bir süreçte niye bunlar harekete geçmiyor. Öyleyse bütün bu müesses nizamların varlığı boştur. Hepsinin insanlığa bir katkısı yoktur. Sadece insanlığın sırtında birer yüktürler. Eğer insanlığı, adaleti merkeze alacak anlayış ile bunlar kurulmuşsa bugün bunların tam harekete geçme zamanıdır. Eğer bugün harekete geçmezlerse bundan sonraki süreçlerde de harekete geçmesine insanlığın ihtiyacı yoktur."
"Türkiye'nin bütün dünyaya öncülük ederek siyonist rejimi tanımasını geri çekmeli"
Türkiye'nin, terör rejimini devlet olarak tanımaktan geri çekilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, "Bugün israili tanıyan devletlerin tamamı tanımalarını geri çekmeleri böyle bir devletin yokluğunu kanıtlamaları gerekir. Buradan bir kez daha söylüyoruz. O çeteyi tanıyan kabul eden ilk devlet olan Türkiye'nin bütün dünyaya öncülük ederek tanımasını geri çekmesi ve katliamın durdurulmasına destek vermesi lazım. Bugün Türkiye bunu yapmıyorsa bu adımı atmıyorsa bilsinler ki toplumumuz bundan rahatsızdır. Toplumumuz vicdanı bunu kabul etmiyor. Toplumumuzun vicdanı Siyonist işgal çetesiyle hiçbir ilişkiyi asla kabul etmiyor ve etmeyecektir. Bu nedenle güçlü bir şekilde çağrımızı yeniliyoruz. Türkiye yönetimi ve yetkilileri toplumumuzu bu utançtan bir an önce kurtarsınlar. Geri adım attırsınlar ve tanımayı da geri çeksinler ki dünya Müslüman ülkeler ve diğer ülkelere örnek teşkil etsin aynı yolda yürüsün ve bu terör şebekesini mahkum etsin." şeklinde belirtti.
"İsraile destek veren haysiyet yoksunu ABD yetkililerini de şiddetle kınıyorum"
Program Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçının konuşmasıyla devam etti. Her günü işkenceye her geceyi kabusa çeviren terör rejimini lanetlediğini aktaran Yalçın, "İsraile destek veren ve bugün burada önünde bulunduğumuz ABD Büyükelçiliğinde dışarıdaki insanlar ne diyor diye kameralar üzerinden bizi izleyip odalarında bizi dinleyen ve onları destekleyen haysiyet yoksunu ABD yetkililerini de şiddetle kınıyorum. Katliamların başladığı günden bugüne kadar dünyanın her yerinde insanlık nöbetini sürdürüyor. Üniversitelerde öğrenciler eylemler yapıyor. Akademisyenler sesini yükseltiyor. Batı başkentleri başta olmak üzere dünyanın her yerinde Türkiye'nin tüm illerinde sivil inisiyatif insanlığı ayakta tutmak için üzerine düşeni yapmaya devam ediyor. Devletler buna duyarlı davranarak BM'de gündem yapıyor karar almaya çalışıyor ama dünyanın 5'li çetesinin başını çeken ABD her defasında veto ederek oradaki katliamın birinci derecede sorumlusu olduğunu her defasında teyit ediyor. Bunun için burada israil ile beraber katil sürüsünü cesaretlendiren ABD'yi de lanetliyoruz." dedi.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu adına Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği'nden Mustafa Karakaş, basın açıklamasını okudu.
"Siyonist terör şebekesinin kısa vadedeki hedefleri Mescid-i Aksa’yı ele geçirmektir"
Siyonist terör şebekesinin onlarca yıldır sürdürdüğü katliamlar silsilesinin, ümmetin sessizliğinden alınan cesaretle hızlandırılmış olduğunu belirten Karakaş, "Sivil yerleşim yerleri, güvenli denilen bölgeler bile bombalanıyor. Özellikle çocuk ve kadınlara yönelik bir toplu imha süreci yürütülmektedir. İslam dünyasının parçalı hali, emperyalist batı bloğunun ve özellikle Amerika’nın desteği ile siyonist çeteler emellerine ulaşmak için her tarafı yakıp yıkıyor. Peki asıl hedef ne? 1917 yılında 'halksız topraklar' diye tabir ettikleri Filistin'e göç ettiklerinde hedef ne ise şimdi de odur. Der Yasin’de, El Halil’de Şabra Şatilla’da hedef ne idiyse şimdi de odur. 1948 savaşında, 1967’de, 1973’te hedef ne idiyse şimdi de odur. Kısa vadedeki hedefleri Mescid-i Aksa’yı ele geçirmektir. Uzun vadedeki hedef ise Arzı Mev’ud projesi ile İslam dünyasının tam merkezine yerleşmek ve bir siyonist imparatorluk kurmaktır." ifadelerine yer verdi.
"HAMAS 7 Ekim’de sadece israili değil tüm emperyalist Batı’yı mağlup etmiştir"
Terör şebekesinin günlerdir kadın ve çocukları katlettiğini hatırlatan Karakaş, "Bu katliamlara rağmen batılı emperyalist ülkelerin israile verdiği destek sadece Gazzeli Müslümanların değil; bütün bir insanlığın tehdit altında olduğunu gösteriyor. israil insanlığı goyimleştirmek yani köleleştirmek isteyen bir ifsat ve şer şebekesidir. 7 Ekim kıyamı bu zehirli yılana karşı bu ur’a karşı bu köleleştirme girişimine karşı Filistin İslami hareketinin başlattığı soylu bir direniştir. Dünyaya dar çerçeveden bakmayan herkes Filistin halkının direnişinin haklı ve yerinde bir direniş olduğunu idrak eder. HAMAS 7 Ekim’de sadece israili değil tüm emperyalist Batı’yı mağlup etmiştir. İman ve irade imkân ve teçhizat üstünlüğüne karşı direnmektedir. Bugün dünyanın dört yanındaki özgür ruhlu bireyler Filistin halkının yanındadır. Her ne kadar devletler halklarının iradesine uygun bir siyaset uygulayamasa da üniversiteler, meydanlar Filistin halkının yanındadır." dedi.
"Siyonistlerin anladığı tek bir yol vardır o da cihadı ekberdir"
Açıklamasının devamında Karakaş, şunları aktardı: "Siyonist terör çetesi İslami direnişe karşı üstünlük sağlayamayacağını anlayınca çadırları bombalıyor. Dünya Adalet Sarayı Divanı’nın siyonist teröristlere yönelik saldırıları durdurma çağrısından hemen sonra Filistinli kardeşlerimizin birleşmiş milletler Filistinli mültecilere yardım ve bayındırlık ajansı depolarının bulunduğu bölgenin yakınlarındaki çadırlara yönelik bombardımanda onlarca kardeşimiz yanarak şehit oldu. Siyonist çetenin ne ahlaki kriterleri vardır ne kuralları vardır ne de hukuk tanır. Artık kelimeleri israf etmenin hiçbir manası yoktur. Siyonist çete bugüne kadar sözden anlamadığı gibi bundan sonra da hiçbir sözlü uyarıya kulak asmayacaktır. Söz bitti. Siyonistlerin anladığı tek bir yol vardır o da cihadı ekberdir."
"Müslüman ordular, kuzeyden güneye doğudan batıya Tel Aviv’in üzerine yürümeli"
Açıklamasının devamında ve son olarak Karakaş, "Müslüman orduların kuzeyden güneye doğudan batıya Tel Aviv’in üzerine yürümesidir. 21 yüzyılda gözlerimizin önünde bir Ashabı Uğdud katliamı yaşanmaktadır. Bu zulme sessiz kalmak insanlıktan vazgeçmek demektir. İnsanlık Gazze katliamı ile net bir şekilde siyonizm terörizm olduğunu anlamıştır. Gazze direnişi insanlığın ve ümmetin Çanakkale savunmasıdır. 100 yıl önce 15 yaşındaki çocuklar ümmetin merkezi emperyalizm tarafından işgal edilmesin diye nasıl ki bedenlerini İslam’a siper etti, nasıl ki kadınlar çocuklarına örtmesi gereken bezleri topların üzerine örttü bugün de Gazzeli yiğitler sadece kendilerini değil; ümmetin geleceğini savunma adına her gün can veriyorlar. Biz Ankaralı sivil toplum kuruluşları olarak siyonist rejimin barbarlıklarını tel’in etmeye, ona destek veren firmaları boykot etmeye devam edeceğiz. Zulmün olduğu yerde tarafsız kalmayacağız." şeklinde belirtti. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP), Ukrayna saldırıları nedeniyle Rus spor takımlarına uygulanan yaptırımın, Gazze’de soykırım yapan işgalci siyonistlerin de uygulanması çağrısı yaptı.
Filistin direnişinin 1891'de başladığını ve bugün hala devam ettiğine vurgu yapan Filistinli Araştırmacı-Yazar Muin Naim, Gazze'deki halkın yaşadığı soykırıma rağmen, direnişi inanç ve ruhla sürdürdüğünü belirtti.
Siyonist rejimin, işgal altındaki Batı Şeria'da 7 Ekim 2023'ten bu yana esir aldığı Filistinlilerin sayısının 11 bin 800'ü geçtiği bildirildi.
Birleşmiş Milletler, siyonist işgal rejiminin gıda girişine izin vermediği Gazze'de insanların haftalar öncesinden kalan çöp yığınlarında yiyecek aradığını belirtti.