“Arakanlı Müslümanlara Ensar olun”

Yetimler Vakfı’nın daveti üzerine Diyarbakır’a gelen Bangladeş İhsan Eğitim ve Hizmet Vakfı Başkanı Muhibullah Şahin, " Tüm Müslümanlara, Arakanlı Müslümanlar için ensar olma" çağrısı yaptı.
Merkezi Diyarbakır’da bulunan Yetimler Vakfı’nın daveti üzerine Diyarbakır’a gelen Bangladeş İhsan Eğitim ve Hizmet Vakfı Başkanı Muhibullah Şahin (Muhibbullah Shahin), Arakanlı Müslümanların çektiği zorluklarla ilgili basın açıklaması yaparak, bütün Müslümanların Hz. Peygamber dönemindeki gibi "Arakanlı Müslümanlar için ensar olması" çağrısı yaptı.
Rohingyalı Müslümanların durumunun günden güne kötüleştiğini belirten İhsan Eğitim ve Hizmet Vakfı Başkanı Şahin, açıklamasında, oraya yapılan yardımların gün geçtikçe azaldığına işaret etti.
Rohingyalıların, ihtiyaçlarını istediği kadar karşılayamadığını söyleyen Şahin, bu durumun onlar için çok zor olduğunu belirterek, Rohingalıların normal bir yaşam sürmeleri için yemeğe, kıyafete ve eğitime ihtiyaçlarını olduğunu dile getirdi.
Şahin, Rohingalıların mazlumiyetine dikkat çekerek, “Bugün Allah için, Arakan Müslümanları ve Bangladeş Müslümanları için buraya geldik. Bunun için elhamdülillah diyorum. Şu zamanda en mazlum milliyet Rohingyalılardır. Bu kadar zulmü kimse görmedi. Rohingyalılar kendi topraklarını kaybetti, şu anda Bangladeş onların komşuları olduğu için Bangladeş’e gittiler. Ama çok kötü durumdalar. Bütün dünyadan, bütün milletlerden, bütün yardımseverlerden bir ricamız var. Bu durum başladıktan sonra dünyada çok insan, çok dernek Arakanlı Müslümanlara yardım etti. Ama Rohingalıların durumu günden güne kötüleşiyor. Yardımlar azalıyor. Yardımların devamının gelmesini bekliyoruz.” dedi.
Konuşmasında yaptığı yardımlar nedeniyle Yetimler Vakfı'na da teşekkür eden Şahin: "Rohingyalıların eğitime, yemeğe ve kıyafetlere ihtiyacı var. Durum çok kötü… Yetimler Vakfı gibi STK’lar gelseydi, bizimle orada kalsaydı, inşallah onlara normal bir yaşam standardı sunabilirdik. Sadece şunu söyleyeceğim: Ben Arakanlıların durumunu gördüm. Sizler yardımsever insanlarsınız. Sizlerden bir ricam var, insani olarak düşünün, Müslüman olarak düşünün, zalim bir yönetimin bu uygulamaları karşısında neler yapardınız?” İfadelerini kullandı.
Rohingyalıların yardımseverleri her zaman yanında görmek istediğini söyleyen Şahin, “Bizim Müslüman arkadaşlarımız var, bizim için problem yok ve biliyoruz ki siz bizi unutmuyorsunuz. Ama onlar kötü durumdalar. Allah sizlerin hayrını kabul etsin ve Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. O Müslümanlar için her zaman dua edin. Özellikle Yetimler Vakfı, Umut Kervanı ve Avrupa Yetim Der çok yardımda bulundu. Bütün Müslümanların Resulullah dönemindeki Ensar gibi olmasını temenni ediyorum.” diyerek teşekkürlerini dile getirdi. (Mehmet Çelik-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayının sonuç bildirisinde, "Anayasanın başlangıç kısmı, manifesto niteliğinde yeniden kaleme alınmalıdır", "Yeni anayasa, herkesin kendisini eşit hissettiği ve ait hissedebileceği kapsayıcı bir vatandaşlık anlayışı üzerine inşa edilmelidir", "Hak ve adalet merkezli bir anlayışla hazırlanmalı", "Tüm siyasi parti temsilcilerinin yer aldığı bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmalı" ifadeleri yer aldı.
İslam Hukukçusu Dr. Adnan Akalın, HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin yeni anayasasında, İslam’ın evrensel değerleri ile modern hukukun teknik araçları birleştirilerek bireyin hem hukuken hem ahlaken korunacağı güçlü bir çerçeve oluşturulmalıdır." dedi.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında konuşan Prof. Dr. Saffet Köse, "Din, bütünüyle düzenleyen bir yapıya sahiptir. Çünkü aile ile ilgili insanlığın maslahatı sabittir. Bu kurallar o yer ve zamana göre değişmeyen sabit kuralları belirlediği için ve o da sabit maslahatı korumak üzere geldiği için ayrıntılarıyla gelmiş hükümlerdir." dedi.
Prof. Dr. Abdulmuttalib Arpa, bireylerin inançlarına uygun biçimde ekonomik faaliyette bulunma taleplerinin, çoğu zaman açık bir anayasal güvenceye sahip olmadığını belirterek, bu faaliyetlerin, toplumsal yaşamın da önemli bir parçası olduğunu söyledi.