HÜDA PAR Şanlıurfa'da "Son Kale Aile" konferansı düzenlendi
HÜDA PAR Aile Başkanlığı tarafından Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesinde düzenlenen "Son Kale Aile" konulu konferans, yoğun katılımla gerçekleştirildi.
HÜDA PAR Aile Başkanlığının "Son Kale Aile" temasıyla düzenlediği konferans, bugün Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan Gençlik ve Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda yapıldı. Programa çok sayıda davetli katıldı.
Sunuculuğunu Mustafa Yıldırım'ın yaptığı program, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Kur'an-ı Kerim tilavetini Basri Demir okudu.
Programın açılış konuşmasını HÜDA PAR Şanlıurfa Kadın Kolları Kurucu İl Başkanı Emel Yalçın yaptı. Yalçın konuşmasında, aile kurumunun karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çekerek, "Son Kale Aile" temasıyla yürütülen çalışmaların önemine vurgu yaptı.

Ahir zamanın ağır imtihanlarından geçildiğini ifade eden Yalçın, ahlaka, kültüre, dine ve özellikle aile kurumuna yönelik saldırıların arttığını belirterek, bu saldırılar karşısında açık ve net bir duruş sergilenmesi gerektiğini söyledi.
Kur'an-ı Kerim'den "Bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez." ayetini hatırlatan Yalçın, değişimin bireyden başlaması gerektiğini vurguladı.
Açılış konuşmasının ardından selamlama konuşmasını HÜDA PAR Aile Başkanı Aynur Sülün yaptı. Sülün, programlara katılım sağlayan milletvekilleri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile davetlilere teşekkür ederek konuşmasına başladı.
Bu yılı Aile Başkanlığı olarak paneller ve konferanslarla dolu dolu geçirdiklerini belirten Sülün, yılın son programında Şanlıurfa'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Her programda aile kurumunun karşı karşıya olduğu tehditleri ve çözüm yollarını alanında uzman isimlerle gündeme getirmeye devam edeceklerini ifade etti.
Aile kurumuna yönelik yürütülen 'işgali' savurmanın ancak toplumsal dayanışma ruhuyla mümkün olabileceğini vurgulayan Sülün, "Şunu unutmamak gerekir ki bu işgali savurmak toplumsal bir dayanışma ruhu oluşturmakla mümkündür. Bu dayanışma ruhu hangi motivasyonla oluşturulabilir, asıl mesele de budur. Ülke olarak aileye yapılan işgali savurmak için Gazze'deki direnişçilerin sahip olduğu motivasyonun dayanağına ihtiyacımız var." diye konuştu.
"Gazze'de aile kurumunu güçlü kılan, Allah'ın aile konusundaki buyruklarının hayatta egemen kılınmasıdır"

HÜDA PAR Aile Başkanı Aynur Sülün
İki yılı aşkın süredir devam eden saldırılara rağmen Gazzelilerin direncini koruduğunu vurgulayan Sülün, "siyonist israil tonlarca bombayla Gazze'yi vurdu, açlığı ve susuzluğu silah olarak kullandı. Ebeveynler evlatlarının ceset parçalarını topladı. Buna rağmen direniş ruhu zayıflamadı. 2024'te Gazze'deki doğum oranları, nüfusu yaklaşık beş kat fazla olan İstanbul'dan daha yüksek seviyedeydi. Enkaza rağmen gençler yuva kurmaya devam etti. Çünkü Gazze'de aile kurumunu güçlü kılan, Allah'ın aile konusundaki buyruklarının hayatta egemen kılınmasıdır." diye konuştu.
"İslam'ın, eşleri birbirlerine veli kılan anlayışı üzerine kurulmayan yuvalar bir sorunla karşılaştıklarında hangi motivasyonla ayakta durabileceklerdir?"
Toplumda uzun süredir Batılı, seküler ve feminist bir anlayışın dayatıldığını dile getiren Sülün, "İslam'ın kadına, erkeğe, evlada yüklediği rollere karşı kara bir propaganda yürütülüyor. İslam inancı zayıflatılan; bencilliğe, hedonizme teşvik edilen fertler, hangi sebeplerle rahatından vazgeçmek, çeşitli sıkıntılara katlanmak ve fedakârlık göstermek zorunda kalacakları çocuklar dünyaya getireceklerdir? Gençler sorumluluklarını artıracak ve bir başkasına bir ömür katlanmayı gerektirecek yuvayı hangi saiklerle kuracaklardır? İslam'ın, eşleri birbirlerine veli kılan anlayışı üzerine kurulmayan yuvalar bir sorunla karşılaştıklarında hangi motivasyonla ayakta durabileceklerdir? Tüm bunların yetki sahipleri tarafından iyi düşünülmesi ve hesap edilmesi gerekmektedir." dedi.
"Toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla ne gençler evliliğe ikna edilebilir ne de yara alan yuvalar kurtulabilir"
Feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı politikaların toplumun her alanına yayıldığı tehlikesine dikkat çeken Sülün, şöyle devam etti:
"Toplumun en kılcal damarlarına kadar pompalanan feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla ne gençler evliliğe ikna edilebilir ne yara alan yuvalar kurtulabilir ne de nüfus artışı sağlanabilir. Medyada aileyi hedef alan ahlaksızlığın ve sapkınlığın propagandasını yapan yayınlar devam ederken, bir takım ekonomik desteklerle ailenin ayakta kalabileceğini düşünmek sadece bir hayalden ibarettir."
"Aileye dair düzenlemeler yapılacaksa Yüce Rabbimizin buyrukları merkeze alınmak zorundadır"
Aile kurumunun korunması için köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu dile getiren Sülün, "Kadını da erkeği de yaratıp aile olarak yeryüzüne indiren Allah'ın insan için koyduğu fıtrat yasalarına sarılmadıkça kıyıdan geriye dönemeyiz. Müslümanlar olarak her gün 5 vakit namazda Peygamber Efendimiz ve Hazreti İbrahim'in ailesine methiyeler diziyoruz. Yüce dinimiz bizlere onların aynasından aile kurumunu dizayn etmemizi istiyor. Biz Müslümanız, aileye dair hangi düzenlemeler yapılacaksa Yüce Rabbimizin buyrukları merkeze alınmak zorundadır." şeklinde konuştu.
"Şanlıurfa, ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkı sunmaktadır"

HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir
Programda konuşan Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir ise, konferansın iki önemli anlamı bulunduğunu belirtti. Demir, bunlardan ilkinin Türkiye'nin ve toplumun bugün en çok ihtiyaç duyduğu konulardan biri olan aile meselesinin masaya yatırılması olduğunu söyledi.
Bu tür programların sorunların teşhis edilmesi, çözüm yollarının konuşulması açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Demir, Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin toplumsal yozlaşma ve köklerden uzaklaşma olduğunu dile getirdi.
Programı önemli kılan bir diğer hususun ise etkinliğin Şanlıurfa'da düzenlenmesi olduğunu vurgulayan Demir, Türkiye genelinde ciddi bir nüfus yaşlanması yaşandığını, evliliklerin azaldığını ve çocuk sahibi olmaktan kaçınıldığını belirtti. Bu durumun toplumun değerlerinden uzaklaşmasına ve belirsiz bir geleceğe sürüklenmesine neden olduğunu ifade etti.
Şanlıurfa'nın bu noktada Türkiye için ayrı bir öneme sahip olduğunu kaydeden Demir, Türkiye'de ciddi bir nüfus yaşlanması yaşandığına dikkat çekti.
Demir, evliliklerin azaldığını, doğurganlık oranlarının hızla düştüğünü belirterek, "Türkiye genelinde doğurganlık oranı 1,48'lere kadar düşmüşken, Şanlıurfa'da bu oran 3,06 seviyelerindedir. Bu yönüyle Şanlıurfa, ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkı sunmaktadır. Bu anlamda Şanlıurfa'yı tebrik ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Geleceğimiz olan nesli kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız"
Toplumsal sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, deprem, ekonomi, dış politika gibi birçok başlığın gündemde olduğunu ancak uzun vadede en yıkıcı tahribatın ahlaki çözülme olduğunu söyledi.
Demir, "Ahlak, namus ve değerlerden uzaklaştığımızda geleceğimiz olan nesli kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Bu tür tahribatların telafisi yıllar değil, belki asırlar alır; hatta telafi edilemeyebilir." diye konuştu.
"Aileyi hedef alan saldırılara karşı somut ve uygulanabilir projeler geliştirmek zorundayız"
Tarihten örnekler veren Demir, geçmişte verilen kurtuluş mücadelelerine atıfla, bugün de ahlaki yozlaşmaya karşı topyekûn bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirterek, "Siyaset kurumunu, hükümeti ve tüm toplumsal dinamikleri harekete geçirerek aileyi hedef alan saldırılara karşı somut ve uygulanabilir projeler geliştirmek zorundayız." dedi.
"Aile değerlerini zedeleyen yayınların yaygınlaşması bu süreci hızlandırmaktadır"
Hükümetin aileye yönelik bazı adımlar attığını ancak bunların yeterli olmadığını ifade eden Demir, 2025'in "Aile Yılı" ilan edilmesi, çocuk yardımları ve faizsiz krediler gibi uygulamaların sorunu çözmeye yetmediğini belirtti.
Demir, "Sorunun temelinde ahlaki yozlaşma vardır. Evlilik dışı ilişkilerin normalleştirilmesi, evliliğin bir ihtiyaç olarak görülmemesi ve aile değerlerini zedeleyen medya ve yayınların yaygınlaşması bu süreci hızlandırmaktadır." şeklinde konuştu.
"Kadını ve erkeği birbirine rakip gibi gösteren politikalar toplum için felakettir"
Kadın ve erkek rollerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Demir, aile bütünlüğünün korunmasının önemine işaret ederek, "Bizim inancımızda ve geleneğimizde aile; kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir yapıdır. Kadını ve erkeği birbirine rakip gibi gösteren, aile içinde ikilik oluşturan politikalar bu toplum için felakettir" dedi.
"Ahlâk korunmadan ailenin güçlendirilmesi, çocuk sayısının artırılması mümkün değil"
Konuşmasının sonunda yetkililere çağrıda bulunan Demir, "Ailenin bu hale gelmesinin en önemli sebebi ahlâkî yozlaşmadır. İnsanların evlilik dışı ilişkileri normal görmesi, evliliği bir ihtiyaç olarak görmemesi, evliliği yük görmesi ve diğer buna benzer sebeplerdir. Şimdi genel ahlâk korunmadan ve bizi biz yapan tüm değerlerimize yatırım yapılmadan ailenin güçlendirilmesi, çocuk sayısının artırılması mümkün değildir. Yetkilileri, genel ahlâkın muhafaza edilmesine ve ailenin ihtiyaç olarak görülmesine vesile olacak adımlar atmaya davet ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Ailenin arasını bozmak iblisin en sevdiği şeydir"

Prof. Dr. Saffet Köse
Konferansın ana konuşmacısı olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, aile kurumunun hedef alınmasına dikkat çekti.
Prof. Dr. Köse, "Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: Her gün İblis sabah kalkar, bütün avanesini toplar ve bunları insanların içine salar. Hepsine insanları Allah'ın yolundan saptırmalarını söyler. Bu iblisler günlük faaliyetlerine başlayarak üzerlerine düşeni yapar. Akşam geldiğinde İblis her birine neler yaptığını sorar. Hepsi insanları Allah'ın yolundan vazgeçirmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyler. İblis onları 'Bir şey yapmamışsınız' diye tersler. Fakat iblisin aradığı bir şey vardır. En sonunda bir tanesi gelip der ki: 'Ben bir karı kocanın arasına girdim, onlara yapıştım ve onları ayırmadan bırakmadım.' İblis kalkar onun alnından öper ve onu baş köşeye oturtur. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; iblisin en çok sevdiği, en çok fitneye sebep olan şey budur. Bundan dolayıdır ki ailenin arasını bozmak, aileye girmek iblisin en çok sevdiği şeydir ve bütün fitne oradadır." şeklinde konuştu.
"Aile kendi içinde küçük bir devlettir"
Geldiğimiz noktada Kur'an-ı Kerim'in "ins ve cin" şeytanları olarak ifade ettiği yapıların en fazla aileyle uğraştığını belirten Köse, "Bunlar üzerinden aileleri yıkıp bozmak ve yok etmek üzere ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Cinsiyetsiz insan, nikâhsız cinsel hayat, ailesiz toplum için her gün, her yerde çeşitli faaliyetler yürütüldüğünü görüyoruz. Bu sebeple aileyle ilgili yapılabilecek bütün çalışmalar, bugün belki de 'cihat' kapsamına girebilecek en değerli çalışmalardan biridir. Çünkü aileyi korumak demek hem kendimizi hem devletimizi hem de milletimizi korumak demektir. Aile kendi içinde küçük bir devlettir, devlet ise o milletin büyük bir ailesidir. Ailede bir düzen vardır, ev dediğimiz bir mekân vardır, fertler vardır, bütçe vardır. Devlette de aynıdır. Nikâhla kazandığımız statüler vardır; anne, baba, amca, dayı, hala gibi. Bunların hepsi bir statüdür. Devlette de insanlar birbirlerine 'abi', 'kardeşim' diye hitap eder. Bunların bütün hamurunu oluşturan şey muhabbettir." dedi.
"Ailede adalet yoksa düzen olmaz"
Bürokratik kurumlarda adaletin, insanlar arasında ise muhabbetin esas olduğunu vurgulayan Köse, "Adalet yoksa düzen olmaz. Ama kurumların ve toplumların mayası muhabbettir, sevgidir. Cenab-ı Hak aileyi kuran ve yaşatan üç kavramdan bahseder: Rahmet, meveddet ve sekinet. Bu üç kavram bir ailede yoksa o aile ayakta duramaz. Aile hâlâ devam ediyorsa, orada biri zulmediyor, diğeri katlanıyor demektir. Merhamet; incitmemek, kaba olmamak ve ihsandır. İhsan ise güzellikle davranmak ve bunu gönülden yapmaktır. Gönülden yapılmayan iyilik, iyilik değildir Merhametten meveddet doğar. Meveddet, sevginin sürekliliği ve karşılıksız olmasıdır. Meveddetten sekinet doğar. Sekinet huzurdur. Bu yüzden ailenin yaşadığı yere 'mesken' deriz. Mesken, huzur yurdu demektir. Önemli olan sorun yaşamamak değil, bu sorunları aileyi yıkmadan çözmektir. Rahmet, meveddet ve sekinetle örülmüş bir aile yapısı varsa, şeytan orada güç bulamaz. Küçük huzursuzluklar olur ama aile dağılmadan yoluna devam eder. Önemli olan budur." ifadelerini kullandı.

Konferansın ana konuşmacısı olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, aile yapısının korunması, toplumsal değerler ve ailenin toplumdaki yeri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Program uzun yıllar evli kalan çiftlere plaket takdimi yapılmasının ardından sona erdi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Mart ayı, işgalci siyonistlerin Gazze'de ateşkesi bozarak başlattığı ve binin üzerinde şehide yol açan şiddetli saldırılarla, Ramazan'ın başlangıcı ve Türkmenistan'dan gelen doğal gazın Türkiye'ye ulaşması gibi gelişmelere sahne oldu. İç politikada ise HÜDA PAR'ın eğitim eleştirileri ve Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması öne çıktı.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB), 21 Aralık 1963’te yaşanan "Kanlı Noel" olaylarına ilişkin bir açıklama yayımladı.
TBMM Genel Kurulu'nda, Libya'ya asker gönderilmesi için verilen iznin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi görüşülecek, kamuoyunda "11. Yargı Paketi" olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ele alınacak.