Oturma eylemindeki ailelerin sayısı 33'e yükseldi
Diyarbakır'da, çocuklarının dağa kaçırıldığını belirten ailelerin HDP İl Başkanlığı önündeki oturma eylemleri 13'üncü gününde de devam ederken, eylemdeki ailelerin sayısı 33'e yükseldi.
Çocukları çeşitli tarihlerde dağa kaçırılan ailelerin başlattıkları oturma eylemi, 13'üncü gününde artarak başladı. En son ailenin katılımı ile sayı 33'e yükseldi.
Erzurum'un Horasan ilçesinden gelerek oturma eylemine destek veren Mehmet Emin Coşkun, oğlunun 5 yıl önce Muğla'da okuduğu sırada kaçırıldığını belirterek oğlunun getirilmesini istedi.
Mehmet Emin Coşkun, oğlu İbrahim Coşkun'un Üniversite 2. Sınıfta okuduğu sırada kaçırıldığını belirterek şunları söyledi:
"Benim oğlum 2014'de götürüldü. 29 Aralık tarihinde kaçırıldı. 2 kişi beni aradı, oğlumun kaçırıldığını ve dağa götürüldüğünü söylediler. Daha sonra araştırdık bulamadık. Oğlum 19 yaşındayken kaçırıldı. Sıtkı Koç Üniversitesi 2. sınıf okuduğu sırada kaçırıldı. HDP/PKK ile hiçbir bağlantısı yoktu. 5 yıldır oğlumdan haber alamıyorum. Oğlumun yaşayıp yaşamadığına da bilmiyoruz. Defalarca HDP'ye geldim oğlum için ama sonuç alamadım. Oğlumun geleceğine dair ümidim var. Hiçbir zaman ümidimi yitirmedim. İnşallah bir gün kapıyı açıp gelecek. Durma oğlum, gel. Annen, ben, kardeşlerin perişan haldeyiz." dedi.
Erzurumlu ailenin katılımı ile sayıları 33'e çıkan aileler, çocukları dönünceye kadar Diyarbakır HDP İl binası önünde eyleme devam edeceklerini belirtiyorlar.
Geçtiğimiz ağustos ayında anne Hacire Akar, çocuğu dağa kaçırıldığı iddiasıyla aynı yerde oturma eylemi başlatmış ve bu eylemi sonuç vermişti. (Ramazan Zeren, Ramazan Casuk, Ömer Adıgüzel-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Kasım ayı, Gazze'de ateşkes anlaşmasına rağmen devam eden siyonist saldırılar ve ihlallerle, Türkiye'nin "terörsüz bölge" hedefini açıkladığı "Terörsüz Türkiye" süreciyle ve ABD'nin yeni uluslararası hamleleriyle şekillendi.
Ekim ayı, Gazze'de iki yıl süren soykırımın ardından varılan ateşkes anlaşması ve ardından yaşanan esir takasıyla damgasını vurdu ancak siyonist ihlaller hız kesmedi. Türkiye, bu süreçte önemli bir arabuluculuk rolü üstlenirken, iç politikada "Türk, Kürt, Arap İttifakı" vurgusu ve PKK'nın çekilme açıklamasıyla öne çıkan adımlar attı.
Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA), son dönemde sosyal medyada namaza yönelik alaycı ve küçümseyici tutumlara ilişkin yazılı bir basın açıklaması yayımladı. “Namaz kırmızı çizgimizdir” başlığıyla yayımlanan açıklamada, namazın İslam’daki yeri ve müminin kimliğini belirleyen temel bir ibadet olduğu vurgulandı.
Eylül ayı, Filistin Devletinin İngiltere, Fransa, Kanada gibi önemli ülkelerce tanınmasıyla uluslararası arenada dönüm noktası yaşanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM ve Beyaz Saray'daki temasları yoğun diplomasi trafiğine sahne oldu. Türkiye'de ise HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayı ve hükümetin yeni eğitim yılı temasları iç politikada öne çıktı.