Prof. Dr. Eren: Şu anda tek ihtiyaç darbe anayasasından kurtulmaktır

HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında konuşan Prof. Dr. Abdurrahman Eren, "Şu anda tek ihtiyaç da belki de bu darbe anayasasından kurtulmaktır. Bu gerçekleştirilebilir. İçerik tartışmalarını oraya ya da buraya çekersek yeni bir anayasa yapamayız." dedi.
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi.
Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 oturum ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapılıyor.
Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
İlk oturumda Prof. Dr. Abdurrahman Eren, "Türkiye'nin Anayasa Yapım Deneyimi Işığında Yeni Anayasa Yapımında Yetki ve Yöntem Sorunu" başlıklı bir konuşma yaptı.
Kurucu Meclis'in yanı sıra olağan hukuk düzeni içerisinde de olağan bir mecliste de yeni anayasa yapılabileceğini söyleyen Eren, "Bununda tarihimizde örnekleri vardır. 1876 ve 1924 anayasaları aslında olağan hukuk düzeni içinde anayasa yapmaya örnek gösterilir. Yani devam eden mevcut iktidarın içinde yeni bir anayasa yapılmasıdır. 1876 anayasası ilk anayasamız olarak mevcut devlet devam ediyor. Biz anayasayı o dönemki cari hukuk düzenine göre kabul ediyoruz ve padişahın onayıyla yürürlüğe koyuyoruz. Burada bir kurucu meclis yok, hukuk dışı bir durum yok. Dolayısıyla bu olağan düzen içerisinde bir anayasa yapmaktır. Bizim tarihimizde en çok örnek gösterilen bugünkü gibi bir yapı içerisinde yeni bir anayasa yapma örneği 1924 Anayasası'dır. Çünkü ikinci meclis normal seçimlere göre oluşmuştur. Bir kurucu meclis olarak oluşmamıştır. Normal meclis olduğu halde 1876 ve 1921'i kaldırıp yeni bir anayasa yapmıştır. Demek ki olağan bir meclis yasama yetkisine dayanarak yeni bir anayasa yapabilir." dedi.
1961 ve 1982 anayasalarının da bir darbe anayasası olduğunu söyleyen Eren, "O zaman şu tespiti yapabiliriz. Şu an Türkiye'de bir darbe, savaş olmadığına göre ve bir egemenlik tartışmaları da olmadığına göre, olan bir hukuk düzeni içerisinde olduğumuza göre yeni anayasayı yapma yetkisi hiç şüphesiz ki şu anki Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne aittir. Dünyada şu an anayasasını hiç yenilemeyen 8 tane ülke var ki bunlar da monarşi ile yönetiliyor. Dünyada 193 tane ülke var. Demek ki herkes anayasa yapmış. Dünyada anayasa yapma ortalaması 10. Biz anayasa yapma ortalamasını çok altındayız. Toplam 5 kere anayasa yapmışız. Dünyada ortalama 10'dan fazla anayasa yapılmış. Yani anayasa yapmayı çok kutsal olarak görmeye gerek yoktur. Anayasa bir yönüyle de teşkilat kanunudur aslında. Dolayısıyla eski tecrübemiz bize gösteriyor ki şu an bizim ihtiyacımız bir reform anayasası ve bu reform anayasaları da olan hukuk düzeni içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılır. Bunun tarihimizdeki örneği 1924 anayasasıdır." şeklinde konuştu.
1982 anayasasının olarak darbeci ve vesayetçi bir markasının olduğunu belirten Eren, "Bundan kurtulma her dönemin ilk önceliği olmuştur. Halen de öyledir. Hatta belki tek öncelikle denilebilir şu an için. Şu anda tek ihtiyaç da belki de bu darbe anayasasından kurtulmaktır. Bu gerçekleştirilebilir anlamında söylüyorum. İçerik tartışmalarını oraya ya da buraya çekersek yeni bir anayasa yapamayız. Eğer sadece vesayetçi anayasadan kurtulmakta uzlaşabilirsek belki yeni bir anayasa yapabiliriz diye düşünüyorum." dedi.
"Ya kurucu meclis yada olağan meclis anayasa yapar"
1991-1993 döneminde yeni Anayasa çalışmaları başlayınca o dönemde de malum vesayetin yüksek olduğu, sivil iktidarın kafasına göre anayasayı yapıp etmeye yönelik tartışacağı ya da konuşacağı alanın olmadığını söyleyen Eren, "Fakat o dönemde darbeci ve vasiyetçi yapılarla yakın ilişkisi olan TÜSİAD gibi daha çok örgütlü sendikaların çalışmaları olduğunu görüyoruz. Partiler yeni anayasa konusunda çok da sesini çıkartamıyordu. O yüzden 91-93 döneminde en önemli çalışmayı TÜSİAD yapmıştır. TÜSİAD'ın hazırladığı bu yeni anayasa çalışmalarında heyet toplanıp yeni bir anayasaya kesinlikle bir ihtiyacın olduğunu söylüyorlar. Yönteme ilişkin öneriler getiriyorlar. Yani dünyada iki türlü anayasa yapma yöntemi vardır. Ya kurucu meclis olur yada olağan meclis anayasa yapar, referandumla halkın onayına sunulur ve öylece anayasa yapılır. Aslında o dönemin bütün anayasacıları da Türkiye'de kurucu meclis olmasını değil normal bir meclisin bir anayasa yazacağına dair raporuna herkes ulaşabilir. Olağan meclis, yeni anayasa yapabilir diyorlar. Hatta şu cümleyi kurmuşlar 'anayasada değişiklik yapmaya yetkili bir organın yeni bir anayasa yapma konusunda da yetkisi olduğu hususunda bir kuşku yoktur.' Hatta buna örnek olarak da 1924 anayasasını örneklemişler." şeklinde konuştu.
2007-2010 döneminde anayasa sürecine AK Parti'nin katıldığını hatırlatan Eren, "AK Parti'de o zamanlar malum yaşadığı süreç içerisinde sürekli askeri vesayet ile mücadelesi hep bir sivilleşme, sivil bir anayasa, demokrasi zırhı ile kendini o şeyden kurtarma çabası içinde olduğu için hep yeni anayasa gündeminde olmuştur. O dönemde ilk defa yönteme dair somut öneriler ortaya kondu. 2010 yılının özelliği sendikaların dışında daha geniş kitleler yavaş yavaş anayasa sürecine dahil olmaya çalıştı. Ama 2011-2013 dönemi tarihimizde ilk defa toplumun tüm kesimlerinin en geniş katılımla yürüttüğü yeni anayasa teşebbüsü... Bu dönemde herkes ilk defa eteğindeki taşı ortaya döktü. Bu taşlar dökülünce biraz irkildiler. Bu talepleri sindiremediler. 2013 yılından günümüze yıllar geçti acaba sindirebilecek miyiz? Farklılıklarımızı henüz sindiremedik. 2028'e kadar da mümkün olmayacağı kanaatindeyim. 2011-2013 dönemi yöntemi kesinleştirdi. İlk olarak meclis çatısı altında anayasa uzlaşma komisyonu kurulması, sonra bu komisyon Türkiye'den tüm talepleri toplayacak. Bu ikisi yapıldı. 3. aşama olarak taslak metin de yazıldı. Çoğu insan hakları ile ilgili olan 60 madde yazıldı. Sonra asıl iktidar alanına gelince yani hükümet sistemine gelince, yasama ve yürütmeye gelince AK Parti'nin başkanlık sistemi demesi ve muhalefetin de buna karşı çıkmasıyla o süreç kapandı. Eğer süreç devam etmiş olsaydı taslak metin yazılacaktı. Bu teklifleştirilecekti. Teklif mecliste kanunlaşacaktı ama altını çizmek istiyorum ki bu kanun, anayasa demek değildir. Bunu anayasallaştıran milletin onayıdır. Dolayısıyla millet bu kanunu referandumda onaylarsa o kanun anayasal bir kanun haline gelecek. Demek ki yeni bir anayasada bu formül geçerlidir. Bir anayasa yaparsak da bu yönteme göre yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir anayasa yapabilir"
Eren, "Malum 2016-2017 döneminde de FETÖ iktidarı değiştirmeye kalktı. Dershaneler üzerinden kendini meşrulaştırmaya çalıştı. O zaman başkanlık sistemine kesin olarak karşı çıkan MHP darbe sonrası başkanlık sistemine olumlu yaklaşınca başkanlık sistemine geçildi. O dönemde de İsmail Kahraman başkanlığında partiler arası uzlaşma denendi, yeni bir anayasa yapalım dendi ama bir anayasa değişikliği ile başkanlık sistemine geçtik ve 2021 yılına gelince cumhurbaşkanımız yeni bir anayasa dedi. Herkes anayasa yapsın dedi ama ne hikmetse henüz kendileri bir metin yapamadılar. MHP 2021 yılının Mayıs ayında 100 maddelik anayasa diye anayasa metnini kamuoyuna duyurdu. Sonra 22 Kasım 2022 yılında 6 partiden oluşan Millet İttifakı 'anayasa önerimiz' diye bir duyuru yaptı. 11 Haziran 2025'te AK Parti yeni bir anayasa komisyonu kurdu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında şu an partiler arası uzlaşma süreci yürütülüyor. Araya Terörsüz Türkiye meselesi girince anayasa çalışmaları biraz geri kaldı. Ama artık yetki konusu yerine netleşmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir anayasa yapabilir. Böylece 1982 Darbesinin vesayetçi kalıntısı alan bu metinden kurtulup yeni bir anayasaya sahip olunabileceğinin, yöntem olunabileceğinin, yöntem olarak bir sorun yok." şeklinde konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Türkiye'de emperyal müdahalenin, ülkenin hukuk sisteminde ani bir rota kırımı oluşturduğunu söyleyen Öner, "Bu ani rota kırımıyla Türkiye'de hukuk sistemi, yatağında akmayan akarsu gibi." dedi.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında konuşan Prof. Dr. Saffet Köse, "Din, bütünüyle düzenleyen bir yapıya sahiptir. Çünkü aile ile ilgili insanlığın maslahatı sabittir. Bu kurallar o yer ve zamana göre değişmeyen sabit kuralları belirlediği için ve o da sabit maslahatı korumak üzere geldiği için ayrıntılarıyla gelmiş hükümlerdir." dedi.
Prof. Dr. Abdulmuttalib Arpa, bireylerin inançlarına uygun biçimde ekonomik faaliyette bulunma taleplerinin, çoğu zaman açık bir anayasal güvenceye sahip olmadığını belirterek, bu faaliyetlerin, toplumsal yaşamın da önemli bir parçası olduğunu söyledi.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında konuşan Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya, "Siyasi partiler yasasından Diyanet teşkilatının işleyişine kadar, eğitimden medyaya kadar her alanda her yerde Kemalizm dayatması ile muhatap olmaktan artık çıkmak istiyoruz. Ümmet bilincini dayatmacı değil." dedi.