“Musiki tevhid çizgisinden çıkarsa haram olur”

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Öğretim Görevlisi Fatih Koca, musiki ile ilgili İLKHA’ya yaptığı değerlendirmede, musikinin tevhid çizgisinden çıktığı takdirde haram olacağını söyledi.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi öğretim Görevlisi Fatih Koca, Musikinin Allah'ın insanlara bahşettiği "Lütfüllah" olduğunu ve tevhit çizgisi içerisinde olduğu takdirde mubah olduğunu ama tevhit çizgisinden çıktığında ise kesinlikle haram olacağına vurgu yaptı.
Musiki denince akla eğlence geldiğini fakat bunun aksine musikinin Allah tarafından insanlara bahşedilen en önemli lütuflardan biri olduğunu belirten Dr. Fatih Koca, "Musiki sanattır, sestir. Biz musiki dediğimiz zaman eğlence ortamı akla geldiği için biraz yanlış görülmüştür. Aslında Peygamber Efendimizin dönemine baktığımız zaman Peygamberimizin güzel sese çok önem verdiği görülmüştür. özellikle Kur'an kıratında, imamette ve müezzinlikte efendimiz insanlardan musikiyi iyi bilen, musiki ile haşir neşir olmuş, biraz sesini o manada iyi kullanan sahabe-i kirama büyük önem vermiştir. Peygamberimiz sanata, sanatçıya önem vermiştir. Hatta hırkasını dahi çıkarıp bir sahabeye hediye etmiştir. Sırf kendisine okuduğu o güzel naat'ından dolayı. Dolaysısıyla musikiye çok farklı manada bakmamak lazım. Allahın yaratmış olduğu sesi en güzel şekilde kullanmak zaten Rabbimizin emridir." dedi.
Musikiye ve genel olarak müziğe uzak durulmasını da değerlendiren Koca, sözlerine şöyle devam etti: "Renkler ve zevkler tartışılmaz. Musikiye uzak durabilirler oda sadece ve sadece ses musikisine, bazı entsrumanların kullanımında farklı görüşler olduğundan dolayı ve özelliklede kadınların farklı manada şarkı okuyup insanların farklı duygularına hitap ettiğinden dolayı musikiye yanlış bakılmıştır. Bu doğrudur aslında, ama tevhit çizgisi içerisinde Kur'an'ın ve Resulullah'ın çizmiş olduğu çizgi sınırları içerisinde, meşru sınırlar içerisinde musiki yapıldığı zaman Kur'an'a ve Resulullah'a ters düşeceğine inanmıyorum."
"Akıl hastaları şifahanelerde başarılı bir şekilde müzik ile tedavi edilmiştir"
Musikinin insanların bazı ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklarına iyi geldiğini belirten Koca, "özellikle Selçuklu döneminde musikinin üzerine gidilmiş, bunun üzerine kitaplar yazılmıştır. Bugün de müzik terapi dediğimiz bir uygulama yapılmakta ama eskiye baktığımız zaman bimarhaneler ve şifahanelerde akıl hastalarının müzik ile tedavi edilmesi başarılı bir şekilde yapılmıştır. Bununla alakalı birçok kitap da yazılmıştır. Musiki makamlarının insan ruhu üzerindeki etkisine gidilerek dolayısıyla insanların sadece ruhsal değil bazı fiziksel rahatsızlığın bile musiki nağmeleri ile iyileştiği vakidir. Bu bir ilimdir ve bunu uygulamamız gerekmektedir." şeklinde konuştu.
Dr. Fatih Koca Kimdir?
Amasya'da (Merzifon) doğdu. İlkokulu ve İmam Hatip Lisesi'ni Amasya'da bitirdi. Amasya Büyük Ağa Medresesi'nde 1983 yılında hafızlığını tamamladı. Musiki'ye küçük yaşta Ormanözü Pamuklu Köyü İmam Hatibi, dedesi Hayrullah Hoca Efendi'nin teşvikleriyle başladı. 1992-99 yıllarında Ankara'da Din Görevlisi olarak görev yaptı. 1999 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Bir müddet D.İ.B. İstanbul Haseki Eğitim Merkezi'nde ihtisas yaptı. 2000 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mûsikîsi Ana Bilim Dalına öğretim görevlisi olarak atandı. 1996 yılında İlahiyat Fakülteleri arası "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma" yarışmasında Türkiye birincisi oldu.
İmam Hatip Liseleri arası Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma ve Hafızlık yarışmalarında dereceler aldı.
Halen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mûsikîsi öğretim Görevlisi olan Fatih Koca, 2007 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye genelinden seçilmiş Din Görevlilerinden oluşan ilk Diyanet Türk Tasavvuf Musikisi Korosu'nu kurdu ve kurucu şefi oldu. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalında ''İslam Tarihi ve Medeniyetinde Salâlar ve Salâvatlar'' tezi ile 2013 yılında doktor unvanını aldı. (Ayetullah Tarhan-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
"Mahreç işareti" türünde, Türk Patent ve Marka Kurumu’nda 2009 tarihinde tescillenen Mardin kaburga dolması, özel gün ve misafirlere karşı yapılan ağır bir yemektir. İşletme sahibi Mahmut Ahi, kaburga dolmasının yapılış serüvenini aktardı.
Tokat’ın Pazar ilçesine bağlı Ballıca Köyü’nde bulunan ve yaklaşık 3,5 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilen Ballıca Mağarası, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor.
Binlerce yıllık tarihiyle sadece kültür, sanat ve edebiyatın değil, aynı zamanda yöresel mutfağın da merkezi olmaya devam eden, Hz. Nuh’un şehri Cizre, mutfağın en özel tatlılarından biri olan Cizre Bırınczer ile hem tarihi geçmişi hem de benzersiz lezzetiyle sofraların vazgeçilmezi durumunda
Kütahya’daki Tavşanlı Höyük kazılarında, 4 bin 500 yıl öncesine ait mermer, kemik ve topraktan yapılmış idoller bulundu. Buluntular Tunç Çağı'na ışık tutuyor.