Kahramanmaraş'ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerden etkilendiklerini belirten Eğitimci Nihat Özden, depremin dehşet anlarını İLKHA muhabirine anlattı.
Ülke tarihindeki en büyük depremlerden olan Kahramanmaraş depremiyle yaşanan afetin etkisi, Türkiye'nin birçok yerinden hissedilirken milyonlarca kişi de olumsuz etkilendi.
Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş'ta yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde 2 şiddetli deprem sonrası yıkımın yaşandığı başta Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Hatay, Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye, Diyarbakır, Adana ve Kilis'in yanı sıra Suriye'de depremde büyük hasar gördü.
Depremlerin onuncu gününde ekiplerin arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.
Yaşadığı deprem anını ve sonrasını anlatan Eğitimci Nihat Özden, depremde Allah'a sığınıp tevekkül edilmesi gerektiğini aktardı.
Gaziantepli olduğunu ve 2011 yılından beri Kahramanmaraş'ın Türkoğlu ilçesinde yaşadığını belirten depremzede Özden, "Kahramanmaraş'ta ücretli öğretmenlik yapıyorum. Depremden önce memleketim olan Gaziantep'e gitmişti. Depremden üç gün önce Kahramanmaraş'a geldim. Deprem gecesi evdeydik. O an ben uyanıktım bir odadaydım eşim ve kızım yatak odasında yatıyorlardı. Saat 04 civarı sarsıldığımı fark ettim. Malatya'da öğrenciyken de arada sarsıntılar olurdu ama alışmış gibiydik. Bu defa çok hızlı başladı. Oturdum geçer diye bekledim. Bu söylediklerim birkaç saniyelik. Bize çok fazla gelse de yaklaşık bir dakika sürdü. Depremin bitmesini beklerken daha da şiddetlendi eşimin ve çocuğumun yanına gittim. Aslında deprem anında yapılması gerekenler bir köşeye çekilip kapanmaktır. Ancak yan tarafta canlarınız olunca bunu pekte düşünmüyorsunuz. O yüzden kalktım onlara gitmeye çalıştım. Adım atmak için mücadele ediyorum ama yerimden kıpırdayamıyorum. Bitişik odaya neredeyse depremin sonuna doğru ulaştım. Depremden çıkmadım Allah korudu. Çünkü çıkabildiğimizde ilk sartınrı bitti. Çocuğu kucağıma alıp çıkmaya çalıştım çıkana kadar düşe kalka çıktık. Gerçekten Allah korudu biz yapabileceğimiz bir mücadele yok." dedi.
"İnsan mutluluğunu saatlerce günlerce anlatabilir ama yaşadığı bir üzüntüyü anlatamaz"
Özden, devamında şunları aktardı:
"Dışarıya çıktık herkes dışarıdaydı. Kırmızı olan sokak lambaları gibi gök yüzü onun gibi her tarafı aydınlatıyordu. Hayatım boyunca böylesi kızıl bir aydınlık görmedim. Bir süre sonra o kızıllık bitti ama etrafımızdaki aydınlık bitmedi. Evimizin bir iki kilometre ötesinde kağıt fabrikası vardı. Onun arkasında fayın çöktüğü ve doğalgaz patlaması olduğu söyleniliyor. Oranın aydınlığı yaklaşık 2 kilometrelik bir mesafeyi aydınlatıyordu. İnsan mutluluğunu saatlerce günlerce anlatabilir ama yaşadığı bir üzüntüyü anlatamaz. Gerçekten şu anda ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Bu durumu eşimle yaşadık ama eşim ile de deprem anını konuşurken aynı şeyleri yaşadık ama ifade edemiyoruz. Böyle bir andı. Allah herkesin yardımcısı olsun. İki depremi de orada hissettik. Sonraki gün Elbistan depremi oldu. O depremde de oradaydık arabanın içindeydik. Çadır ve yardım gelemedi. Gelmemesinin sebebi yollar bozulmuştu. Arabanın içinde sallanıyorduk. Çocuklar 'kaçalım mı?' dedikleri zaman 'kaçacak bir yerimiz yok' deyip mecburen bekliyorduk. Artçı depremler bile 6 civarıydı."
"Gerçekten Allah'a sığınmamız lazım başka çaremiz yok"
Bir öğrencisinin ailesiyle beraber depremin etkisiyle çıkan yangında yanarak can verdiklerini anlatan Özden, "Bizim öğrencilerimizden haberler gelmeye başladı. Benim bir öğrencim Osteogenesis Imperfecta (cam kemik hastalığı) vardı. Tekerlekli sandalyedeydi. Maalesef o öğrencim, yatalak olan babaannesi, kardeşi ve annesi aynı evde babası işte evleri daha çökmeden önce doğalgaz patlaması oluyor ve yanarak can verdiler. Normalde iki kişi oradan kaçabilir ama diğerlerini götürebilmek için kaçmıyorlar ve 4 kişi diri diri yanarak ödüler. Böyle haberleri aldık. Doğru düzgün üzülemiyoruz bile. Ne yapacağımızı bilmiyoruz aslında hissiyatımızı da bilmiyoruz. Allah'ın yardımı nokta atışı gibi oldu. Gidecekler belliydi ve kalacaklar belliydi. Gerçekten Allah'a sığınmamız lazım başka çaremiz yok. Ev yıkılmış olsaydı kurtulamazdık. Dışarıda yağmurun altındaydık o sarsıntılara rağmen mecburen eve girip giyecek bir şeyler almak zorunda kaldık. Depreme rağmen eve girmemiz yanlış ama başka çare yoktu. Bir gün boyunca arabada kaldık. Yakıtı olan bir araca çocukları ve kadınları aldık. Yakıtı olmayan arabaya da erkekler olarak bindik. Erkekler olarak bindiğimiz araçta yakıt olmadığı için bir gün boyunca soğukta kaldık. Sonra çadır geldi 25 kişi bir çadırda kaldık. Yaklaşık 4 gün böyle geçtikten sonra çocukların özel durumu, banyo yapılamaması sebeplerle mecburen Ankara'ya bir arkadaşımızın yanına geldik." ifadelerine yer verdi.
"Yıkılan ve insanların öldüğü evler bir veya iki katlıydı"
Yıkımın büyüklüğünü ilçeden çıktıktan sonra farkına vardıklarını belirten Özden, "Ben oradayken yıkımın büyüklüğünü fark edemedim. Evden çıktığımızda doğalgaz patlamasını görünce deprem değil her halde patlama olunca öyle oldu diye düşündüm. Şarjımız ve internetimiz olmadığı için haberlere de bakamadık. Ankara'ya gelirken yıkımın boyutunu gördüm. Gördüğüm o yıkıntılarla 'gerçekten bizi Allah korumuş başka bir açıklaması yok' dedim. Hepimiz oradan kaçıştık ama komşumuzun evi yıkıldı hissetmedim bile çünkü her taraf karanlık elektrik yoktu. Etrafı dolaştıktan sonra baktım oradan bir ceset çıkarıldı. 6 civarı ceset çıkarıldı öğle vaktiydi halen o cesetler kenarda bekliyordu. Gelen yardım ekipleri de olmadı çünkü yollar kapalıydı. Biraz ev dışında neredeyse her yer yerle bir olmuştu. Evimiz Türkoğlu Kılılı Mahallesinde yani köy gibi bir yerdeydik. Oradaki evlerin çoğu bir veya iki katlıydı. Yıkılan ve insanların öldüğü evler bir veya iki katlıydı. Çok katlılar zaten gitti. Bir ve iki katlılarda bir çoğu orada gitti. Türkoğlu ilçe merkezine gittim göçük altında kalan bir arkadaşımın yanına gittim. Arkadaşımın evi 7 katlı bir bina gittiğimde arkadaşın koltukları dışarıdaydı. Arkadaşımın evi 3'ncü kattaydı o kat iki metrelik yüksekliği kalmıştı. İki gün sonra cesetleri çıkarıldı. Eşi ve kendisinin cesedini ailesi gelip aldı götürdü. Böyle bir ortamdaydık. Evet çok kötüydü ama inanın nasıl bir duyguya kapılacağımızı bilmediğimizden ne ağlıyorduk ne de gülüyorduk. Sevinemiyorduk ve üzülemiyorduk. Bütün duygular aynı anda şu an bile öyledir." şeklinde belirtti.
"Elbistan'da yıkılan evlerden kurtulanlar da donarak öldüklerini söylüyorlar"
Son olarak Özden, "Ankara'ya gelirken yol boyunca Kayseri'ye kadar çok soğuktu. Elbistan'da yıkılan evlerden kurtulanlar da donarak öldüklerini söylüyorlar. Bunları duyduk Ankara'ya geldikten sonra diğer illerin durumunu haberlerde gördüm. Ben depremden çıkmadım. Evim yıkılmadı evimin etrafındaki surlar yıkıldı. Evim sağlam yıkılmadı öyle olunca kendi kendime deprem buraya uğramadı. Çünkü her taraf yıkık evimizin dışında her yer yıkılmış gibiydi. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Göçük altında olanların haberlerini halen alıyoruz. Bakarken üzülüyorum o anları tekrar yaşıyorum ama bakmadan kendimi alamıyorum. Burada eşim ve çocuğum var onları yerleştirdikten sonra tekrar deprem bölgesine gidip yapabileceğimiz ne varsa yapmaya çalışacağız. Oradan kopamıyoruz kopmaya da çalışıyoruz. Allah herkesin yardımcısı olsun başkada diyeceğimiz pek bir şeyimiz yok." diye konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Akdeniz'de 4,3 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini duyurdu.
Çanakkale'de, fırtına nedeniyle Gökçeada ve Bozcaada'ya yapılması planlanan feribot seferleri iptal edildi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Narin Güran davasına ilişkin "Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkeleri doğrultusunda gecikmeksizin verilen kararın milletimizin vicdanında yer bulması önemlidir" dedi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün son verilerine göre, ülke genelinde yağışlı ve soğuk havanın etkili olması bekleniyor.