Son dönemlerde geri gönderme merkezlerinde yaşanan kayıt dışı tutulmalarla ilgili konuşan MAZLUMDER Genel Başkanı Kaya Kartal, yaşanan sürecin 90'lı yılları hatırlattığını, bu olayların son bulması için geri gönderme merkezlerinin erişim ve denetime açılması gerektiğini söyledi.
Göçmenlere yönelik son dönemde yapılan algı sonrasında kolluk kuvvetlerinin sıkı denetimi ile geri gönderme merkezlerinde ciddi bir yoğunluk yaşanmasının yanında bazı kişilerinde kayıt dışı tutulduğu, avukatların dahi müvekkillerine ulaşamadığına ilişkin ciddi iddialar var.
Yabancıların ülkelerine geri gönderilmemesi için belirtilen 7 günlük itiraz süresince avukatların müvekkiline ulaşamaması halinde farklı bölgelere nakledilmesi veya sınırdışı edilmesi gibi olayların yaşandığına dair de iddialar bizzat avukatlar tarafından ciddi bir şekilde dillendiriliyor.
Yaşanan süreç ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan MAZLUMDER Genel Başkanı Kaya Kartal, geri gönderme merkezlerinde yaşandığı iddia edilen kötü muamele ve kayıt dışı tutulmaların 90'lı yılları hatırlattığını, yaklaşık 50 kişinin hâlâ nerede tutulduklarına ilişkin bir bilgiye ulaşılamadığını ifade etti.
"Avukatlar akıbeti bilinmeyen müvekkillerinin peşinde"
Kartal, "2024 yılının başından itibaren göçmenlerle alakalı yoğun bir gündem var. Kafes operasyonu adında bir operasyon, kilise saldırısı ve sonrasında yabancılara yönelik birtakım operasyonlar yapıldı. Burada adli bir süreç işlenilmesi beklenirken bir anda adli süreçle beraber çok sayıda göçmenin sınır dışı edilmek üzere göç idarelerine gönderildiğine dair bilgiler geldi. Aynı zamanda ailelerin başvurusu ile avukatlar ve aileler bu kişilerin akıbetinin peşine düştü. Şu an edindiğimiz bilgilere göre, yaklaşık 50 kişinin hâlâ nerede tutulduğu bilinmiyor. Bunlar geri gönderme merkezinde mi? karakollarda mı? emniyet müdürlüğünde mi? bilinmiyor. Bununla alakalı olarak avukatlar belirli kurumlara başvurular yaptılar. Müvekkillerinin nerede olduklarını sordular. Aynı şekilde aileler de yakınlarının nerede olduğunu sordular." dedi.
"Yaşananlar 90'lı yılları hatırlatıyor"
Kişi göç idaresine gönderildiğinde eğer orada kayıt işlemi yapılmıyorsa nerede olduğunu öğrenmenin mümkün olmadığını vurgulayan Kartal, "Hatta kayıt işlemi yapılsa bile gidip görüştüğünüzde o kişinin orada olduğu söylenmiyorsa veya kabul edilmiyorsa avukat olarak gidip tek tek geri gönderme merkezlerinde müvekkili aramak gibi bir yükün altına girmeniz gerekebiliyor. Bazen bu da yetmeyebiliyor. Çünkü doğru bilgi verilmediğine ilişkin durumlara birçok kez şahit oluyoruz. İstanbul'da yakalanan bir kişi farklı illerde dolandırılarak dava açma süreleri geciktiriliyor. İddia edildiğine göre; bazen de çeşitli gözdağı yollarıyla veya geri gönderme formuna farklı kişiler tarafından imza attırılarak yasa dışı işlemler yapılıyor. Bu bize 90'lı yılları hatırlatıyor. Gözaltında kayıp denilen bir olayın tekrardan hortlayıp hortlamadığına dair bir sorgulama gerektiriyor. Aynı zamanda göç idaresine alınan bu kişilerle alakalı işkence ve kötü muamele ile alakalı çok ciddi iddialar artmaya başladı. Buralar (geri gönderme merkezleri) denetimsiz ve kapalı alan. Cezaevlerinde bile avukatlar olarak vekâletimizle gittiğimizde hükümlülere veya vekalet olmasa bile tutukluları mesai saatleri içerisinde tutuklular için de her zaman onlara gidip gelip kendileriyle görüşme imkânına sahipken geri gönderme merkezlerinde bu imkana sahip değiliz. Yani denetim merkezlerinde cezaevlerinden daha kötü bir süreç işliyor. Dediğimiz gibi 90'lı yıllarda yoğunlaşan işkence, gözaltı, kayıp gibi iddiaları tekrar gündeme getirme gibi bir riski bulunuyor. Bu konudaki temel talebimiz bu alanların denetim ve gözetime çık hale getirilmesidir. Başta avukatları olmak üzere sivil toplumun bu alanlarda bahse konu kişilerle görüşme, dertlerini dinleme imkanları olabilmesi gerekir. Ancak cezaevlerinde bile olan bu standart göç idarelerinde uygulanmıyor." diye konuştu.
"Sınırdışı edilme işlemlerinin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmeli"
Yaşanan süreç ile göç idarelerinin hızlı ve yoğun bir şekilde dolduğuna da şahit olduklarını belirten Kaya, "Neredeyse şu anda kapasitenin 6-7 katı gibi bir barınma söz konusu. Hatta 200 kişilik bir yerde kimin kişi barınıyor diye söylemler var. Bu da aynı zamanda orada yaşanan ortamın sağlıksız, problemli olduğu ve temel hizmetlerin bile alınamayacak bir hale geldiğini, her ne kadar fiziki bir şiddet olmasa da bir işkencehaneye dönüştüğünü gösteriyor. Onun için bu kısmı da dahil olmak üzere göç idarelerinin, göç idarelerindeki süreçlerin, göçmenlerin sınırdışı edilme işlemlerinin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Artık iletişim ve teknoloji döneminde yaşıyoruz. Hangi göçmenin nereden nereye gönderildiğini gerekirse anbean takip edilmesi, avukatları sorduğunda gözetimine açılabilecek şekilde izlenebilmesi lazım. Şu an bunlar ciddi bir sorun olarak karşımıza duruyor. İşkence, kötü muamele ve işkence iddialarına ilişkin şu an çalışmalarımızı yapıyoruz. Kurumlarla birebir görüşüyor, avukatlardan başvuruları alıyoruz. Yakın zamanda bir rapor çalışmamız da olacak." şeklinde konuştu.
Geri gönderme merkezlerinde uzayan süreçler ciddi mağduriyetlere neden oluyor
Avukatların geri gönderme merkezlerinde bulunan müvekkillerine ulaşamaması konusuna da değinen Kartal, "Avukat müvekkilinin orada olduğundan emin. Çünkü göçmenlerin içeriden ankesörlü telefonla görüşme imkânı var. Örneğin; Binkılıç Geri gönderme Merkezi'ndeyim diyor ama avukat gidip yetkililerle görüştüğünde 'böyle birisi yok' diyorlar. Bunun kimlik bilgisiyle yapıyor ama kabul orada olduğunu kabul etmiyorlar. Bunu yapmalarının iki sebebi olabilir. Birincisi; ya tamamen kötü niyetliler, avukatları kandırıyorlar, süreci uzatıyorlar, kişiye kötü muamele veya işkence yapmışlarsa izlerinin gitmesi için süreci uzatıyorlar. Devletin bunun aksini ispat etmesi gerekir. İkincisi; bu iş artık öyle bir keşmekeşe dönüşmüş ki insanları karga tulumba getirip bırakıyorlar. Bir kayıt yok ve onlar da kimi getirip bıraktıklarını bilmiyorlar. Her iki durumda da ciddi bir skandal ile karşı karşıyayız. Tabiki bunu eleştiriyoruz. Çünkü bunlar insan. Onlara koyun sürüsü gibi yaklaşamayız. Koyun sürüsünde bile bir kayıt işi vardır. Burada insandan bahsediyoruz. Oraya gidildiğinde 'böyle biri yok' cevabı ile karşı karşıya kalınıyor." ifadelerini kullandı.
"Geri gönderme merkezlerindeki işlemler denetime ve avukatların erişimine açılmalı"
Bazen geri gönderme merkezinde bulunan kişinin avukatını aradığını ancak avukat gidene kadar müvekkilinin farklı bir yere nakledildiğini hatırlatan Kartal, son olarak şunları kaydetti:
"Sadece İstanbul içerisinde değil Türkiye içerisinde, İstanbul'dan Çanakkale'ye, oradan Gaziantep'e, oradan Malatya'ya, oradan da Erzurum'a şeklinde dolandırılıyor. Bu şekilde paldır küldür sınırdışı edilmenin yolu açılmaya çalışılıyor. Eğer 7 gün içerisinde dava açılmazsa geri gönderme durumu olabiliyor. Müvekkil içerideyken bu davayı açması çok zor. Onun için de bir avukatın bu işlemleri yapması lazım. Bir defa bu 7 günlük itiraz sürecini geçiştirmeye çalışıyorlar. İnsanlar o kadar kötü şartlara tabi tutuluyor ki 'tamam gidiyorum' şeklinde bir evrak imzalamak zorunda bırakılıyorlar. Bu bazen gözdağı, bazen zorla yapıldığına ilişkin şikayetler var. Bazen de her şeye rağmen geri gönderme formunu imzalamadığı için ilgili kişinin yerine bir başkasına imza attırılarak geri gönderildiklerine dair iddialar var. Bu olaylar o kadar yoğunlaştı ki bunların tek tek üzerine gitmek, bunları yargı konusu etmek artık çok zorlaştı. Çünkü konu kronik, sistemsel bir hale geldi. Onun için köklü bir müdahale gerekli. En önemlisi denetime ve avukat erişimine açık hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü avukatın rahat bir şekilde eriştiği bir alanda kaçınılmaz olarak idare ve memurlar da kendilerine bir çeki düzen vermek zorunda kalıyorlar. İşkence ve kötü muamele iddiaları azalıyor. Aynı zamanda geri gönderme işlemlerindeki hukuksuzlukların da önüne geçilmiş olunuyor. Evet, devlet bir kişiye suç işlediği için sınır dışı edebilir ama bunun kanunlarda ve uluslararası hukukta bir geri gönderme yasağı var. Bir kişi ne yapmış olursa olsun eğer gönderileceği yerde işkence, kötü muamele, idam gibi riski varsa bunu kesinlikle gönderemezsiniz! Yargılarsanız buradaki suçlarla alakalı yargılarsınız. Veya illa da gönderecekseniz 3'üncü bir güvenli ülkeye gönderebilirsiniz. Ancak bu ilkenin de özellikle Orta Asya ülkelerine yönelik yok sayıldığını, gitmek istememesine rağmen gönderildiğinde akıbeti problem olacak insanların da gönderildiğine ilişkin başvurular alıyoruz." (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Uzman Psikolog Helin Sayar, ekran bağımlılığının çocuklarda dikkat sorunlarına yol açabileceğini belirterek, ebeveynlerin bilinçli hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in laiklik çıkışının aslında birçok kişinin hissiyatına tercüman olduğunu söyleyen Gazeteci Yazar Hasan Sabaz, "Dünya çapında uygulanan laiklik uygulamaları içerisinde belki de en katısı olarak kabul edilen Fransız tipi laiklikten çok daha ötesi Türkiye'de uygulanıyor." dedi.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle asıl konuşulması gereken konunun Gazze'de, Beyrut'ta, Doğu Türkistan'da şehid edilen çocuklar olduğunu belirten Avukat Hasan Ece, dünyanın Filistin ve Lübnan'daki çocukları gündemden düşürmemesi gerektiğini söyledi.
Bursa'nın tescilli ve vazgeçilmez yemişlerinden kestane, havaların soğumaya başlamasıyla tezgâhlarda satışa sunulmaya başlandı.