Masum görünen tehlike: Telefon bağımlılığı

Son dönemde artan ekran bağımlılığına ve özellikle gece yatarken telefon kullanımının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar, telefonların yaydığı beyaz ışığın melatonin hormonunun salgılanmasını azaltarak uyku kalitesini düşürdüğünü belirtti.
Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar, gece yatarken telefon kullanımının azaltılması gerektiğini vurguladdı.
"Gece modu" gibi özelliklerle ekranın sarartılmasının melatonin salgılanmasını bir miktar iyileştirebileceğini belirten Sayar, ancak bağımlılık durumunda bu önlemin yetersiz kalabileceğini ve telefon kullanımının tamamen sınırlandırılması gerektiğini söyledi.
Sayar, telefonların gece yatarken yatak odasında bulundurulmaması gerektiğini belirterek gece telefonun şarja takılmasının risk taşıdığını da hatırlattı.
Sayar, artan telefon bağımlılığı ile ilgili İLKHA’ya konuştu.
“Telefondan gelen beyaz ışık uyku için gerekli olan melatonin hormonunun az salgılanmasına neden oluyor”
Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar
Sayar, “İnsanlarda son zamanlarda çok fazla bahsettiğimiz ekran bağımlılığı ile beraber kullanım sürelerinin artması ve aynı zamanda birçok insanın artık yatağa geçtiğinde telefon bağımlılığından dolayı bildirimlere bakma, tekrardan sosyal medyaya bakma gibi davranışlarda bulunması ile beraber telefonun gelen beyaz ışığının, insanın uyku için gerekli olan melatonin hormonunun vücut tarafından daha az salgılanmasına neden oluyor. Bu hormonun daha az salgılanması, kişinin uykuya geçiş sırasındaki zorluğu fazlalaştırıyor ve kişinin gece sırasındaki uykusunun kalitesini düşürüyor. Bu ışık, o yüzden biz insanlara, bu bağımlılık var ise dahi yani ‘artık ben bundan vazgeçemiyorum, bağımlıyım, ne yapayım’ peki derseniz, eğer en azından telefonları gece kullanırken gece modu dediğimiz bir olay var. O modu kullanarak ekranları sarartarak beyaz ışığa maruz kalmaktan, gözleri ve vücudun melatoninin salgılanmasına bir nebze daha iyi olacaktır.” dedi.
“Gece olabildiğince insanların telefon kullanımını azaltması lazım”
Gece yatağa geçtiğimizde telefon kullanımının azaltılması gerektiğini dile getiren Sayar, “Bağımlılıkların hepsinin temelinde insana zararları var çünkü biz her zaman söylüyoruz, bağımlı olmamak gerekiyor. Bağımlılık çeşitleri ama temelde hepsinin gösterdiği tepki aynıdır. Bir süreç vardır, tolerans dediğimiz. Bu tolerans süresi gitgide artar ve kişi bağımlı hale gelir. Gece telefon kullanmak da aslında diğer bahsettiğim bağımlılıkların bir farkı yoktur. O yüzden gece yatağa geçtiğimizde telefon kullanımının azaltılması gerekiyor ki, kişinin o geçirdiği uykunun kalitesini almalı, kişinin bir sonraki güne vücudunu hazır hale getirmesi gerekiyor. Gece siz güzel ve düzgün bir uyku çekmediğiniz takdirde diğer günlerde çok daha depresif, çok daha enerjisiz, çok daha kalitesiz uyanmış oluyorsunuz. O yüzden gece olabildiğince insanların telefon kullanımını azaltması, bu azaltma ile beraber zaten fark edeceklerdir. Bir sonraki günlerde hayat enerjileri çok daha yüksek olacaktır. Kendilerini çok daha iyi hissedeceklerdir.” şeklinde konuştu.
“Telefon ve tablet gibi cihazlar her zaman radyasyon yayıyor”
Gece uyumadan önce telefon gibi cihazların kişinin yanı başında olmaması gerektiğini vurgulayan Sayar, “Geceler uyurken bu çok yaptığımız yanlışlardan biridir; duymak için yanımızda telefonu şarj etmek. Aslında sadece telefon değil, tablet, telefon gibi bu tür cihazların hepsinin bırakın yani başımıza, odada dahi bulunması önerilmiyor. Çünkü telefon ve tablet vesaire cihazların her zaman radyasyon yayıyor, şebeke var, bir radyo ağı var. Bundan dolayı da oluşan bir sorun var. Zaten bu yüzden bırakın yanı başımızda olmasını, odada dahi bulundurmamanız gerekiyor ki bazen insanlar acil durumlar olduğu için telefonu yanlarında tutmak istediklerini söylüyorlar ama en azından azami derecede buna dikkat etmek gerekiyor. Yani başımıza değil de belki de odanın başka bir ucunda, yatağın başka bir tarafına, uzak tarafa koymak çok daha iyi olacaktır.” diye konuştu.
“Telefonu şarja bırakarak zaten çok büyük bir risk alıyoruz”
Sayar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birçok izlediğimiz haberde görüyoruz, şarjda unutulan telefonların pillerinin patlaması, yatakların yanması, insanların yüzlerinin yanması… Daha geçen yurt dışında bir mağazada bir kişinin telefonu kendi cebinde patlıyor ve 1. ve 2. derecede yanıklar oluşuyor. Biz telefonu şarja bırakarak zaten çok büyük bir risk alıyoruz aslında. Telefonu şarj etme, aslında çok daha görünür, sizin uyanık olduğunuz zamanlarda görebileceğiniz bir yerde şarj etmeniz gece yaşanacak olan ufak riski bile almamak çok daha iyi olacaktır.”
“Uyanır uyanmaz telefona bakmak bir bağımlılıktır”
Sabah uyanır uyanmaz telefona bakmanın bir fobi olduğunu söyleyen Sayar, “Sabah uyanır uyanmaz telefona bakmak aslında nomofobi diye bir fobi var aslında. Kişi eğer telefona bağımlı ise sosyal hayata bağımlı hale gelmişse, zaten bunun birçok etkeni var. Sabah uyanır uyanmaz telefona bakma ihtiyacı, gün içerisinde ekran süresini çok fazla kullanımı, telefondan aldığı zevki normal hayatta almamak gibi birçok aslında bunun belirtisi var. Zaten bu belirtiler arasında ilk sıralarda olan bir şeydir insanların telefonuna bakıyor olması. Tabii bu aynı zamanda çağın gereksinimi de artık bir açıdan çünkü bütün banka hesaplarımızın orada oluşu, bütün ihtiyaçlarımızın internetin ve telefonun hayatın tüm aralarında var oluşu, kolaylaştırıcı oluşum bizi telefonu çok daha fazla kullanmaya itiyor. Sabah uyanır uyanmaz belki evet bir bağımlılık çeşididir ama yani bir nebze de olsa önce bir yüzümüzü yıkayalım, bir kişisel bakımımızı yapalım, daha sonra yine telefona bakabiliriz ama uyanır uyanmaz telefona bakmak bir bağımlılıktır ve bizim çok da sağlıklı gördüğümüz bir durum değil ruhsal açıdan.” dedi.
“Telefon bağımlısı kişi toplum tarafından asosyal olmaya başlıyor”
Telefon bağımlılığının diğer bir belirtisinin kişinin telefonda geçirdiği zamanı, heyecanı, aldığı o zevki normal hayatta geçirmemeye başlaması olduğunu ifade eden Sayar, “Aslında belirtiler arasında o yüzden insanların telefonuna çok fazla vakit geçirmesi, gerçek hayatta var olan şeyleri yaşarken alması gereken zevkleri almamaya başlar kişi. Diyelim ki kişi arkadaşlarıyla kafeye gidiyor, hep beraber kahve içmek ve sohbet etmek için ama o kahve içilirken artık o kadar çok kişi zevk almamaya başlıyor ki insanların yüzüne bakmıyor. Telefona bakmaya devam ediyor, hala bir sosyal medyada, internette haberlere bakıyor kişi. Böyle olunca etrafındaki insanların da daha fazla tepkisini çekmeye başlıyor. Bu sefer bu telefon bağımlısı kişi toplum tarafından asosyal olmaya başlıyor. Yani asosyal, kimseyle görüşmeyen, kimseyle iletişim kuramayan, kendi dünyasına kapanmaya başlıyor. Kişinin kendi dünyasına kapanması, domino taşı gibi birbirini tetikleyen durumlar. Asosyal olması, kişinin içine kapanması, bu defa hayatta yaşadığı sorunları tek başına halletmesi gerektiği sorunlar haline geliyor. Etrafınızda kimse yoksa paylaşamıyorsunuz, paylaşamazsanız, eğer kimse yoksa etrafınızda, bu sefer bu yüzleştiğiniz sorunla, küçük bir sorun bile olsa, çok büyük bir sorun haline geliyor. Bazen çok daha depresif durumlarda yakalayabiliyor. Bu depresif durumlarda yakalaması, sizi çok daha ilerleyen dönemlerde belki de daha ağır psikolojik rahatsızlıklara gebe hale getiriyor.” diye konuştu.
“Telefon bağımlılığı her ne kadar masum gibi görünse de aslında çok ciddi bir mesele”
Telefon bağımlılığın masum görünen ama önemli bir konu olduğuna dikkat çeken Sayar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son zamanlarda görüyorum ki ergenlerde intihar meselesi çok fazla. Çünkü kişilerin arasındaki iletişimsizlik aslında kişileri bu sorunu hazırlıyor. Telefon bağımlılığı her ne kadar masum gibi görünse de aslında çok ciddi bir mesele. Ekran bağımlılığı 21. yüzyılın zaten en büyük sorunu. Milli Eğitim Bakanlığı bu yılı ekran yılı olarak seçti. Ekran bağımlılığını çok ciddi şekilde dikkat edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Birçok hastalığın belirtisi olarak geçiyor ki buna otizm spektrumda dahil. O yüzden telefonu çok masum gibi görmeyelim, hayatımıza onun süresini minimuma indirmemiz gerekiyor çünkü bu sefer minimuma indiremediğiniz zaman çekirdek aile yapısını bozuyor. Anne, çocuk, baba hep beraber oturup bir şeyler izlemek, yapmak varken, hepsinin ayrı ayrı telefonlarda oluşu, hepsinin bir iletişimsizlik haline gelişi, kopması, sorunların konuşulmaması, birbirleriyle olan güven ilişkisini kuramaması, çocuğun bir sorun yaşadığında anne babasına mı, aslında anlatmak mı, çok daha kolay? Telefona mı araştırması daha kolay? Artık insanlar anne babasına bir şey de anlatıyor, telefondan bakıyor. Bu soruna bu sefer telefondan bakınca, internette her zaman doğru bilgiyi bulamıyorsunuz. Mesela her zaman doğru bilgiye erişemiyorsunuz. Yanlış bir bilgi size kaygı seviyenizi çok daha fazla arttırmaya başlıyor gibi vesaire. Aslında telefon bağımlılığı her ne kadar masum gibi görünse de uyku sorunları, melatonin azaltması gibi çok daha masum gibi şeyler daha masum etkileri var gibi görünse de aslında çok büyük, komplike etkileri olan ve hayatımıza kesinlikle ve kesinlikle süresini azaltıp çok dikkat etmemiz gereken bir durum.”
“Telefon kullanımı yetişkinlerde ve çocuklarda sınırlandırmak, sınırlandırabilmek çok önemli”
Telefon kullanıcılarına tavsiyelerde bulunan Sayar, “Buna çekirdek aile yapısından başlayacak isek, aile içerisinde ebeveynlerin çocuklarına daha az telefon izleme ya da daha çok telefonla kopma, sana bir sınırlandırma getirilmesi gerekiyor. Biz bunu aslında ruh sağlığı çalışanları olarak DSM kriterlerinde zaten bunun aslında bir ölçeği var. Bizim için 0 ile 3 yaş arasında kesinlikle yok, 3 ile 5 yaş arasında maksimum yarım saat ya da 45 dakika, 5 yaşından sonra ise yaş çarpı 10 dakika diyoruz telefon bağımlılığı çocuklara. Bu şekilde olması gerekiyor. Yetişkinler telefonlarına mesela ekran süresini sınır koyma programı var, belli bir süreden sonra kendine kilitliyor, otomatik olarak onu açamıyorsunuz. Sadece acil aramalarda telefonu açabiliyorsunuz. Bu gibi uygulamalar edinerek olan o biyolojik olan bağımlılığını belki biraz bozma, biraz daha aramıza açma, çok daha kaliteli zaman geçirmek için arkadaşlarınızla kafelere gittiğimizde en azından telefonu orada elimize almamaya çalışmak ya da bazı etkinlikler yapmak. Mesela erkek çocuklar beraber maç izlemeye gidelim dediğinde, maç izlenmeli, telefonla oynanılmamalı. Ya da kız arkadaşlar hep beraber kafeye gittiğinde kahve içilmeli, herkesin elinde telefon olmamalı. Video çekmeyi, gönderi gönderme gibi bir isteğin böyle bir arzunun gelse dahi onu yapmayarak kendilerine bir engel koyarak o anın, o zamanın keyfini çıkarmak çok daha doğru olacaktır. Telefon kullanımı yetişkinlerde ve çocuklarda sınırlandırmak, sınırlandırabilmek çok önemli.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Bingöl Müftü Vekili Bayram Öztürk, evlilik konusunda önemli açıklamalarda bulunarak, İslam’ın nikâh konusundaki emir ve tavsiyelerine dikkat çekti.
Adanalı vatandaşlar, yol bozuklukları, ekonomik sıkıntılar, çevre kirliliği ve güvenlik sorunlarına dikkat çekerek yetkililerden çözüm talep etti.
Kan bağışının Ramazan ayında azalacağını belirten Bursa Kızılay Şube Başkanı Prof. Dr. Murat Tutanç, vatandaşlara Ramazan ayı öncesi kan bağışı çağrısında bulundu.