Medya Eleştirmeni Karakaş: Müslümanlar sosyal medyada sorumlu davranmalı

Sosyal medyada İslami içerik adı altında popülerlik ve kazanç peşinde koşan fenomenler, toplumda ciddi etkiler oluşturuyor. Sosyal Medya Uzmanı Mustafa Karakaş, Müslümanların bu dijital mecrada sorumluluk sahibi olması gerektiğine dikkat çekiyor.
Sosyal Medya Uzmanı ve Medya Eleştirmeni Mustafa Karakaş, günümüzde sosyal medyanın sadece bir eğlence ya da paylaşım alanı olmadığını, aynı zamanda güçlü bir etki ve yönlendirme aracı haline geldiğini belirtti.
İLKHA muhabirinin sorularını cevaplayan Karakaş, "Bir toplumda insanlar bir şeyi kazanç kapısına dönüştürüyorsa, o şey aslında o toplumda hâkimdir. Yani bu, toplumda güçlü bir etkiye sahip olduğunu gösterir. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu sorudan önce şu noktaya değinmek istiyorum. Toplumda sıkça şu tür söylemler duyuluyor: ‘Müslümanlık değer kaybediyor, Müslümanlar değersizleşiyor, toplumdan uzaklaşıyor, insanlar dini terk ediyor, yeni nesil şöyle böyle...’ Sürekli olarak dindarların ve dinin, toplum üzerindeki etkisinin azaldığı yönünde bir propaganda var. Bunu istatistiki verilerle ölçmek zor olabilir; ancak mantıken düşünebiliriz. Eğer birileri İslami yaşam tarzını veya dini söylemleri kazanca çevirmeye çalışıyorsa, buradan çıkarılacak sonuç şudur: Demek ki burada güçlü bir İslami dalga vardır. Doğru değil mi? Siz mesela son derece dindar bir toplumda gidip Marksist söylemlerle bir şeyler pazarlayabilir misiniz? Hayır, çünkü karşılık bulmaz. Bu nedenle toplumumuzda öncelikle şu gerçeğin altını çizmek istiyorum: Gerçekten bir Müslümanlaşma var. Toplum bundan 50-60 yıl önce muhafazakâr bir toplumdu. Sekülerleşme ise devlet eliyle sağlanmaya çalışıldı. Kısmen başarıldı ama tam olarak başarılamadı. Yeşilçam filmleriyle, devlet memurlarının giyim tarzıyla, bazı uygulamalarla sekülerleşme projesi yürütüldü ama bu proje tutmadı." dedi.
"Bugün muhafazakârlık eriyor; sekülerlik ve İslamcılık ise güç kazanıyor"
Karakaş, devamında şunları aktardı: "Sonraki süreçte muhafazakârlık yavaş yavaş erimeye başladı. Fakat bunun yanında filiz veren bir de İslamcılık var. Burada İslamcılıktan kastım şudur: İslam’ın yeryüzüne hâkim olmasını isteyen bir ana fikir, bir ideoloji. Oysa muhafazakârlık bir ideoloji değildir; Müslümanca yaşamayı esas alır. Bugün muhafazakârlık eriyor; sekülerlik ve İslamcılık ise güç kazanıyor. Bugün bu topraklarda İslamcılık da güç kazanmaktadır. Bu nedenle sosyal medyada fenomenler, sürekli olarak Müslümanları etkileyebilecek ve kendilerine çekebilecek araçlar kullanıyorlar. Burada dikkat etmemiz gereken nokta şu: Bu çabaları doğaldır. Fakat biz şunu bilmeliyiz: Bu içerik, İslam’ın ana kaynaklarıyla ne kadar uyumludur? Bu içerik, İslam’a hizmet ediyor mu? Müslümanlara fayda sağlıyor mu? Çocuklarımızın eğitimine katkı sunuyor mu? Eğer kasıt bir oyunsa, bir oyunun tanıtımı vesaireyse Müslümanlara faydası olup olmadığına bakılmalıdır."
"Sosyal medya sanal bir dünyadır"
Sosyal medyanın sanal bir dünya olduğunu aktaran Karakaş, "Çünkü şöyle şeyler de türedi: Müslüman mahallesine oynuyor ama kendisinin dindar bir profili yok, dindar bir görüntü vermiyor. Bu da aslında Müslümanlığı güçlendirmenin ayrı bir delilidir. Eğer bir fikir, bir toplumda yer tutmaya başlamışsa o fikre inanmayanlar bile o fikirdeymiş gibi davranmaya başlar. İkiye ayırırız. O fikre az buçuk sempati duyan ama hâlâ cahiliye üzere olan, yanlışları ve günahları bulunan kimseler de olabilir. Bu da yaşanabilecek bir durumdur. Bu nedenle sosyal medyada şunu bilmemiz gerekir: Orada gördüğümüz insanlar bizim örneğimiz değildir. Çünkü sosyal medya sanal bir dünyadır. Adeta bir rüyalar âlemidir. Siz rüyada gördüğünüz her şeyle amel ediyor musunuz? Etmiyorsanız, sosyal medyada gördüğünüz her şeyi de gerçek gibi algılamamalısınız. Ben açıkçası sosyal medyayı böyle tarif ediyorum: Bir rüyadır. Sizden yana görünüyor, yaptığı iş iyi ve güzelse elbette tebrik edilir. Ancak sadece kazanç elde etmek için bunu yapıyorsa, şüphesiz yaptığı işin karşılığını yalnızca dünyada alacaktır. Ama Allah rızası için yapıyorsa, hem dünyada hem de ahirette karşılığını görecektir. Bu yüzden biz, sosyal medyada gördüğümüz şahısları birer rehber gibi görmemeliyiz. Onlar da sıradan insanlardır; kendi çaplarında içerik üretmektedirler. Biz ise bu içeriklerin kâr-zarar hesabını iyi yapmak zorundayız. Aksi takdirde, Allah muhafaza, çocuklarımız sıkıntıya düşebilirler." ifadelerine yer verdi.
"Sosyal medyada da, gerçek hayatta olduğu gibi, Müslüman kişi sorumlu davranmalıdır"
Sosyal medya mecralarından dindarların etkili olduğu pek çok alan olduğunu söyleyen Karakaş, "Yani bu yeni bir mecra. Bu mecrada gerçekten dindarların etkili olduğu alanlar var. Öyle ki, dindarların sosyal medyada hiç etkisi yokmuş gibi bir değerlendirme bana çok doğru gelmiyor. Önemli bir alan var ki, herkes bu tarafa yöneliyor. Toplumda dindarlara yönelik bir ilgi olmasa, kimse gelip burada 'dükkan' açmazdı. Madem herkes burada yer edinmeye çalışıyor, demek ki burada ciddi bir 'müşteri' popülasyonu var ve herkes buradan müşteri kapmaya çalışıyor. Peki ne yapmamız gerekir? Sosyal medyada da, gerçek hayatta olduğu gibi, Müslüman kişi sorumlu davranmalıdır. Sosyal medyayı 'rüyalar âlemi' gibi tarif edecek olursak, bu âlemde de sorumluluk aynen geçerlidir. Ne kendisi sorumsuzluk yapma hakkına sahiptir, ne de sorumsuzluk yapanlarla iş birliği yapma hakkı vardır. Açıkçası, İslami kesimin son dönemlerde sosyal medyada ciddi biçimde kirlendiğini düşünüyorum. Sanki sosyal medyada yazılan, paylaşılan bir yorum; günah kategorisine giriyormuş gibi değilmiş gibi bir algı oluşuyor. Fake hesaplarla çok sert ve bazen haram içerikler üretilebiliyor. Oysa Müslüman’ın şu bilinçte olması gerekir: Allah her yerin sahibidir. Allah her yerdedir. Allah her yerde denetleyicidir. Bir örnekle açıklayayım: Ben malımı çalan kişiyi görmüyorum diye onun yaptığı hırsızlık hırsızlık değil midir? Elbette yine hırsızlıktır. Görsem de görmesem de, kimin çaldığını bilsem de bilmesem de, bu durum değişmez. Gerçek hayatta hakarete uğramışsınız ya da sosyal medyada… Fark etmez. Bu, yine günahtır. Üstelik büyük bir günahtır." dedi.
"Müslümanlar, kendilerini bu akıntıya kaptırmamalıdır"
Müslümanların dikkatli olması gerektiğini belirten Karakaş, "Bu sebeple Müslümanlar, kendilerini bu akıntıya kaptırmamalıdır. Aklımızı devre dışı bırakıp sürü psikolojisiyle hareket edersek, biz de sadece bir 'cisme' dönüşürüz. Etki edemeyen, iz bırakmayan bir cisim. Oysa biz insanız, yeryüzüne etki edebilme, insanlığa yön verebilme imkânımız vardır. Bu bağlamda, sosyal medyada bizi yönlendirmeye, yönetmeye çalışanlar çıkacaktır. Bu gayet normal bir durumdur. Doğru bulmasam da, anlayabiliyorum. Fakat bizim kendi yol haritamızın olması gerekir. Peki o yol haritası nedir? Kendimize şu soruları sormalıyız: Yaptığım şey İslam’a hizmet ediyor mu? Yaptığım şey insanlığa hizmet ediyor mu? Yaptığım şey ülkeme fayda sağlıyor mu? Yaptığım şey bana kişisel olarak katkı sunuyor mu? Bu sorulara 'Evet' cevabı veriyorsanız, zaten doğru yoldasınız demektir. Ama eğer yaptığınız şey, sadece insanları kışkırtmak, basit sloganlarla birilerini ötekileştirmekse; bu, İslam’a hizmet etmez. Müslüman, bütünlük dilini kullanır ve mümkün mertebe birlik ruhunu dağıtmamaya çalışır. Ancak son dönemlerde, İslamcı söylemler adı altında birlik ruhunu hedef alan çıkışlar görüyoruz. Burada özellikle altını çizmek gerekir: Ben 'Müslüman söylemler' demiyorum; 'İslamcı söylemler' diyorum. Çünkü Müslümanlar için birlik, ana temadır. Bizim her zaman birlik içinde ve kardeşlik ruhuyla hareket etmemiz gerekir." diye konuştu.
"Toplumun seviyesine uygun bir dil kullanmak gerekir"
Son olarak Karakaş, "Platformlar değişebilir. Her platformun kendine göre incelikleri vardır. Ancak bireylerin özerk olması gerektiğini düşünüyorum. İyi bir üretim yapabilmenin yolu, özerk düşünebilmek ve özgürce fikir geliştirebilmektir. Aynı zamanda başkalarının neler yaptığını da bilmek gerekir. Bazen bu 'taklitçilik' olarak eleştirilir ama aslında bugün teknoloji dediğimiz şeyin kendisi bile taklit üzerine kuruludur. Sosyal medyada etkili olabilmek için, benzer içeriklerin neler sunduğuna bakmak önemlidir. Toplumu dönüştürmeyi amaçlayan bir yönlendirme yapılırken, o toplumun hangi araçlarla dönüşebileceğinin de hesabı iyi yapılmalıdır. Yani toplumun seviyesine uygun bir dil kullanmak gerekir. Benim naçizane gördüğüm şu ki: Ağır sohbetler ya da uzun içerikler yerine, örtülü mesajlar daha etkili olabilir. Mesajları göze sokarak değil, karakterimizin Müslümanlığı temsil etmesine izin vererek anlatmalıyız. Çünkü zaten bu toplum dindar bir toplumdur. Müslümanlık, bazen yerden bir çöp kaldırmakla bile gösterilebilir. İçerik üretirken, Yeşilçam filmlerindeki gibi bir din propagandasının tersini yapmamalıyız. O dönemde laiklik ve sekülerlik toplumun gözüne sokuluyordu. Biz de bugün, Müslümanlığımızı bu şekilde dayatıcı bir üslupla sunmamalıyız. Aksine, Müslüman kimliğimizi davranışlarımızla göstermeliyiz. Samimi olmak, işe gerçekten emek vermek gerekir. Basit ama etkili içerikler oluşturmak gerekir. Müslümanlığın faydalı yönlerini anlatmak için illa ki uzun cümleler kurmak şart değildir. Bir çocuğun başını okşamak, yere düşen çöpü kaldırmak da birer tebliğdir. Türkiye’deki Müslümanlar olarak bu konuda ciddi bir eksikliğimiz var. Aşırı profesyonel mesajlar vermeye çalışıyoruz ama toplum, bunu çoğu zaman istemiyor. Çünkü toplumun talebi, basit, kısa ve öz mesajlar. Dolayısıyla, illa mesaj vereceksek bile, bunu dolaylı ve doğal bir şekilde yapmamız daha sağlıklı olacaktır." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Şanlıurfa’da yaz sıcaklıklarına ve artan maliyetlere rağmen fırıncılar, helal yoldan kazanç elde etmek için sabırla çalışmaya devam ediyor. Zor şartlarda çalışan fırıncılar, mesleklerinin hak ettiği değeri görmediğini ifade ediyor.
Siyonist işgal rejiminin Gazze'de sürdürdüğü soykırım ve aç bırakma politikasına ilişkin konuşan İzzet Abant Üniversitesi Hukuk Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Muhammet Celal Kul, Amerika'nın işlenen suçlara ilişkin işgalcilere yargılanmama teminatı verdiğini söyledi.
Tercih ve Kariyer Danışmanı Dr. Yasin Kuruçay, üniversiteye yeni başlayacak gençlere önemli uyarılarda bulunarak, şehir dışında okumanın fırsatları ve riskleri bir arada barındırdığını, öğrencilerin kariyer hedeflerine ilerlerken manevi ve ahlaki değerlerinden kopmamaları gerektiğini vurguladı.