Boşanmanın eşler üzerinde travma, depresyon ve kaygı yarattığına dikkat çeken Psikoloji Bölüm Başkanı Sosyal Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vehbi Bayhan, boşanmış ailelerin çocuklarında madde bağımlılığının daha çok olduğuna dikkat çekti.
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Sosyal Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Vehbi Bayhan, Boşanma sayılarında yaşanan artışların nedenleri, evliliği ayakta tutan esasların neler olduğu, Ailenin yıkılmaması için eşlerin önceliklerinin ne olması gerektiği, eşlerin birbirleri üzerinde haklarının neler olduğu, boşanmanın bu kadar rahat olmasının altında yatan sebepler, eşler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü boşanma mı, boşanmanın eşler üzerinde hangi etkileri bıraktığı, dul kalan bir kadının ve erkeğin boşanmadan sonraki psikolojileri bozulması, çocuk var ise boşanmanın çocuk üzerindeki olumsuz etkileri ve bu tür durumlarda çocuk psikolojisinin nasıl korunabileceği ile ilgili İLKHA Muhabirinin sorularını yanıtladı.
Evliliğin aile kurumunun temel ve önemli bir müessesesi olduğunu belirten Prof. Dr. Vehbi Bayhan, Evliliğin temelinde; sevgi, saygı paylaşım ve empatinin olduğunu ve İslam geleneğinde eşlerin birbirlerine Allah'ın (Celle Celaluhu) emaneti, çocukların da ebeveynlere Allah'ın bir emaneti olduğunu söyledi.
Sadece aşk ve sevgi üzerine kurulu bir evliliğin sağlıklı bir şekilde sürekli olmadığını, evliliğin temelinde; sevgi, saygı paylaşım ve empatinin olduğuna vurgu yapan Bayhan, İslam geleneğinde eşlerin birbirlerine Allah'ın emaneti, çocuklarda kendilerine Allah'ın emaneti olduğunu söyledi.
Yapılan araştırmalarda, evlilik öncesi flört ilişkisiyle evlenenlerde boşanma oranlarının daha fazla olduğuna dikkat çeken Bayhan, evlilik öncesi mahremiyeti tükettikleri için evlendikten sonra birlikteliğin efsunu ve öneminin kaçtığını ve boşanmaların başladığını kaydetti.
Türkiye'nin geçirdiği dönüşümü anlamadan boşanma oranlarının anlayamayacağını belirten Bayhan, sosyologlar olarak; Tarım toplumu ve geleneksel kültür, sanayi toplumu ve modern kültür, enformasyon toplumu ve postmodern kültür olarak toplumları 3'e ayırdıklarını ve Türkiye'nin her 3 toplum yapısını bir arada yaşayan arafta bir toplum olduğunu belirtti.
TV dizilerine bakıldığında boşanmanın normalmiş gibi gösterildiğini ve bununla toplumun bilinç altına sürekli mesajların verildiğine dikkat çeken Bayhan, bunun sürekli medyaya yansımasıyla boşanmaların normalleştiğini ve sürekli bu programları ve dizileri seyredenlerin bilinçaltına o olumsuz modellerin yerleştiğini ve onu hayatlarında uyguladıklarını söyledi.
Boşanmanın eşler üzerinde travma, depresyon, kaygı yarattığını ve topluma uyum sağlamada sorun yaşadıklarını ifade eden Bayhan, çünkü evli olmanın toplumda bir statü göstergesi olduğunu belirtti.
Boşanmış ailelerin çocuklarında uyuşturucu, alkol, sigara ve sosyal medya bağımlılığının çok fazla olduğunu ve psikolojik açıdan daha kırılgan olduklarına dikkat çeken Bayhan, anne babaların ayrılsalar bile çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorunda olduklarını kaydetti.
"Anne babalar nasıl ki birbirlerine Allah'ın emaneti ise çocuklarda anne babaya Allah'ın bir emanettir"
Evlilik aile kurumunun temel ve önemli bir müessesesi olduğunu belirten Prof. Dr. Vehbi Bayhan, "Aslında evlilik, 2 farklı insanın kültürün bir araya gelmesidir. Dolayısıyla evlilik sürecinde 2 kişi evlenmiyor. 2 farklı aile, kültür evleniyor. Sadece aşk ve sevgi üzerine kurulu bir evlilik, maalesef sağlıklı bir şekilde sürekli olamıyor. Ailelerin ve kültürlerinde uyumlu olması gerekiyor. Akademi'de 32 yıldır çalışıyorum ve aynı zamanda aile danışmanıyım. Ailelerin son dönemlerdeki boşanmalarının sadece bir nedeni değil, bir sürü nedenleri var. Hele hele evlilik kurumundan bahsettiğimiz zaman, az önce dediğimiz gibi 2 farklı kişinin ve kültürün bir araya gelmesi, birbirlerine tahammül etmesi zaman gerektiriyor. Evliliğin temelinde; sevgi, saygı paylaşım ve empati var. Bizim İslam geleneğinde eşler birbirlerine Allah'ın emanetidir. Yani siz birbirinizin malı değil, birbirlerine emanetsiniz. Aynı şey çocuklar için de geçerli. Anne babalar nasıl ki birbirlerine Allah'ın emaneti ise çocuklarda anne-babaya emanettir. Ama maalesef bizim kanımızdan canımızdan olduğu için onları kendi malımız gibi zannediyoruz. Bu da hem evlilikte hem de aile içerisinde sorunlar yaratıyor. Aslında evliliği, salt bir evlilik gibi değil, aile kurumu olarak görmek lazım." diye konuştu.
"Aslında evlilik, sanat ve zanaattır, çünkü 2 farklı kültür birbirlerine tahammül ediyor"
Ailenin yıkılmaması için eşlerin yapılması gerektiği önceliklere değinen Bayhan, "Bu eşlerin birbirlerini anlamadan geçiyor. Eğer 'hep benim sözüm olacak' diye eşine hegemonya kurarsa tahakkümde bulunursa o evlilik yürümüyor. Aslında evlilik, sanat ve zanaattır. Çünkü 2 farklı kültür birbirlerine tahammül ediyor. Gençlerin belli bir yaşa geldiği zaman evlenmesi hem biyolojik hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan bir gereksinim. Toplum da bunu gerektiriyor. Ama ben her zaman şunu söylüyorum. Eğer evliliği sürdüremeyecek psikolojide ise yani başka bir insanla hayatı paylaşmayı beceremiyorsa çocuklarına anne babalık yapamayacaksa o kişilerin evlenmemesi gerekiyor. Türkiye'de geleneksel anlamda psikolojik rahatsızlığı olanlara evlenmeleri tavsiye ediliyor. 'Bu evlenirse rahatsızlığı geçer.' deniliyor ve evleniyorlar. Bir yıl sonra neden çocuğun olmuyor diye mahalle baskısıyla çocuk bekleniyor. Onlar da biyolojik bir gereklilik olarak çocuk üretiyorlar. Burada sadece erkekler sorumsuz değil, kadınlarda da sorumsuzluk var. Dolayısıyla insanlar o sorumluğu alabilecek düzeyde ise evlenmeleri gerekir. Aksi takdirde problemler, şiddet yaşanıyor. Sadece fiziksel şiddet değil, psikolojik, ekonomik gibi bir sürü şiddet türleri var. Dolayısıyla evlilikte yaşanan sorunların temelinde birbirlerine tahammülsüzlük var. Evliliğin temelinde tahammül, birbirlerine katlanmak, sevgi ve saygının sürekliliği var. Aşk bir yere kadar. Ömür boyunca hayatı paylaşacağınız, bütün zorluklara birlikte göğüs gereceğiniz hayat arkadaşlığını sürdürebilmek önemli. Aksi takdirde aile içi sorunlar oluyor. Türkiye'de TV'lere baktığınız zaman sürekli eşler arasındaki anlaşmazlıklar, şiddet eylemlerini görüyorsunuz. Buda temel problemlerden birisi." diye dikkat çekti.
"Evlilik öncesi flört ilişkisiyle evlenenlerde boşanma oranları daha fazla"
Eşlerinin birbirlerinin üzerlerindeki haklarına değinen Bayhan, "Eşler, birbirlerine Allah'ın emaneti. Dolayısıyla sürdürülebilir bir evlilik, eşlerin birbirlerine saygı duymaktan ve birbirlerini kabul etmekten geçiyor. Eşlerin birbirlerine karşı saygılı olmaları, birbirlerini anlamaları ve mahremiyetlerini korumak çok önemli. Sadece Türkiye'de yaptığımız araştırmalar değil, dünyada yapılan araştırmalarda da evlilik öncesi flört ilişkisiyle evlenenlerde boşanma oranları daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü mahremiyeti tüketiyorlar. Mahremiyeti tükettikleri için evlendikten sonra da o birlikteliğin efsunu, önemi kaçıyor ve boşanmalar başlıyor." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin geçirdiği dönüşümü anlamadan boşanma oranlarını anlayamayız"
Boşanmaların bu kadar rahat olmasının altında yatan sebepleri aktaran Bayhan, şöyle devam etti:
"Bunu izah etmek Türkiye'nin sosyolojik durumuna bakmak zorundayız. Biz sosyologlar, toplumları üçe ayırıyoruz. Tarım toplumu ve geleneksel kültür, sanayi toplumu ve modern kültür, enformasyon toplumu postmodern kültür. Türkiye, her 3 toplum yapısını bir arada yaşayan ârafta bir toplum. Türkiye nüfusunun yüzde 80'i kentlerde, yüzde 20'si ise kırsalda yaşıyor. Türkiye'deki iç göç süreci 1950 yılında başlıyor. Tarım toplumunda aile sosyolojik açıdan geleneksel geniş aileydi. 3 kuşak birlikte yaşıyordu, çünkü tarım bilek emeğini gerektiriyordu. Tarımda makinalar başlayınca insanlar, kentlerdeki fabrikalarda çalışmak için 1950'den sonra kentlere göç etmeye başladılar. Türkiye'nin geçirdiği dönüşümü anlamadan boşanma oranlarını anlayamayız. Dolayısıyla Türkiye'nin geçirdiği süreç, geleneksel kültürden modern kültüre bir geçiş var. Bu sancılı bir geçiş. Sadece Türkiye'de değil, Batı'da da öyleydi. Çünkü kente geldiğinde aile yapısı küçülüyor. Geleneksel geniş aile yerine, anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aile. Kentte anne babalar çalışmak zorunda kaldığı için çocuklar için kreşler açılıyor, yaşlılar için de huzur evi açılıyor. Batı'da da böyleydi Türkiye'de bu süreci yaşadı. Dolayısıyla boşanmaların nedenlerinden bir tanesi ârafta olmaktır. Kente ve moderniteye uyum sağlamaktır." dedi.
"Dizilere baktığımızda boşanma normalmiş gibi gösteriliyor ve bununla toplumun bilinçaltına sürekli mesaj veriliyor"
Bayhan, "İkincisi kadının eğitim düzeyinin yükselmesidir. Kadının eğitim düzeyinin yükselmesi ve modernleşme ile birlikte işe girme oranları da arttığı için ekonomik bağımsızlığını kazanıyor. Dolayısıyla yürümeyen bir evlilikte, her ne kadar mahalle baskısı olsa bile ayrılıyor. Boşanmaların bu kadar kolay olmasının aslında temel sosyolojik nedenlerinden birisi kadının ekonomik ve sosyal açıdan yeri. Eski Türk filmlerinde boşanmış dul kadın imgesi vardı. Olumsuz bir şekilde kodlanıyordu. Ama günümüzdeki dizilere baktığımızda boşanma normalmiş gibi gösteriliyor. TV dizilerini çok önemli görüyorum. Çünkü bununla toplumun bilinçaltına sürekli mesaj veriliyor. Dizilere baktığınızda tek başına yaşayan, parçalanmış aile modelleri çok fazla. Dolayısıyla bunun sürekli medya da sunulmasıyla (boşanmalar) normalleştiriliyor." diye kaydetti.
"Boşanma, eşler üzerinde travma, depresyon ve kaygı yaratıyor ve topluma uyum sağlamada sorun yaşıyorlar. Çünkü evli olmak toplumda bir statü göstergesi"
Boşanmaların eşler üzerinde bıraktığı etkilere de değinen Bayhan, "İster olumsuz hikayelerle boşasınlar ister normal bir boşanma olsun boşanma, eşler üzerinde travma, depresyon ve kaygı yaratıyor. İçlerine kapanıyorlar ve topluma uyum sağlamada sorun yaşıyorlar. Çünkü evli olmak toplumda bir statü göstergesi. Hayatı birlikte yürütmek, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan paylaşılan faaliyetler var iken boşandığı zaman aslında stigma dediğimiz bir damgalama da geliyor." dedi.
"Boşanmış ailelerin çocuklarında uyuşturucu alkol sigara ve sosyal medya bağımlılığı çok fazla! Psikolojik açıdan daha kırılgan oluyorlar"
Boşanmaların çocuklar üzerindeki olumsuz etkiye ve bu tür çocukların psikolojisinin nasıl korunacağını anlatan Bayhan, "Yaptığım bütün araştırmalarda; boşanmış ailelere mensup çocuklarda uyuşturucu, alkol, sigara ve sosyal medya bağımlılığı çok fazla. Çünkü anne baba denetimi yok. Ve o anne babanın birlikte olduğu o olumlu aile yapısı kaos haline gelince çocuklar şirazesini kaybediyor ve dolayısıyla her türlü tehlikeye açık hale geliyor. Psikolojik açıdan daha kırılgan oluyorlar. Boşanmalar son 15-20 yıldır daha da arttı ve asıl sorunu da çocuklar yaşıyor. Ama anlaşamayan eşlerin çocuklar var diye bir arada kalması da problemli. Çünkü anne babanın birbirlerine gösterdiği şiddeti gözlemleyen çocuk, ileride aynısını eşine uyguluyor." diye dikkat çekti.
"Anne baba ayrılsalar bile çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar"
Geleneksel postmodern aile yapısında anne baba ve çocukların dışında büyük anne ve büyük babaların çok önemli sosyalleşme modelleri olduklarını kaydeden Bayhan, "Anne baba ayrı olsalar bile çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar. Çocuklar üzerindeki rol modelliğini sürdürmeliler ve onlara zaman ayırmalılar. Çocukların yaşadığı travma ve psikoloji ancak bu şekilde onarılabilir. Diyelim eşler ayrıldı, kadın çalıştığı için tek başına çocuğunu büyütmede sorun yaşıyor. Eğer ebeveynleri varsa onlarla birlikte yaşaması hem rol model açısından hem de aile samimiyetinin ve sıcaklığının yeniden inşa edilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum." dedi.
"TV dizilerinde aile yapısını ve çocukların davranışını olumsuz etkileyen hikayeler anlatılıyor"
Sosyolojik açıdan bakıldığı zaman ailenin bütün toplumların temeli ve küçük bir modeli olduğuna vurgu yapan Bayhan, "Çünkü aile içerisinde doğan ve büyüyen bir birey, bütün toplumun kültürünü aileden başlayarak ediniyor. İlkokula kadar çocukların rol modeli anne babasıdır. Okula başladığında rol modeli öğretmeni oluyor ve daha sonra akranlar işin içerisine giriyor. Evimizden ayrılsak da tekrar döneceğimiz yer ailemizdir. Dolayısıyla aile toplumun temelidir. Eğer aile bozulursa toplum da çöküşe doğru gidecektir ve tarihte de bu görülmüştür. Dolayısıyla çok dikkatli olmak zorundayız. Medyadaki dizilere bakıldığında orada gösterilen rol modellerin problemli olduğunu düşünüyorum. Maalesef, aile yapısını ve çocukların davranışını olumsuz etkileyen hikayeler anlatılıyor. Sürekli o programları dizileri seyreden kişilerin bilinçaltına o olumsuz modeller yerleşiyor ve onu hayatlarında uyguluyorlar. Bu konuda medyanın ve ailelerin sorumluluğu çok önemli." diye konuştu.
"Sorumluluk çok önemli"
Bayhan, "Son dönemde boşanmaların çoğuna baktığınızda, sosyal medya üzerinden aldatmalardan kaynaklanıyor. Burada sadece erkekler değil, maalesef kadınlar da eşlerini aldatıyorlar ve bu da boşanmayla sonuçlanıyor. Dolayısıyla sorumluluk çok önemli bir konu." diye belirtti. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Avukatların son dönemlerde ekonomik anlamda çok zor günler geçirdiğini belirten Batman Barosu Başkanı Abdülhamit Çakan, "Ekonomik bağımsızlığa sahip olmayan avukatlar, hem mahkemeye hem müvekkillere hem de ailelerine karşı sendeliyor" dedi.
İnşaat alanlarında en sık karşılaşılan kazaların başında yüksekten düşmeler ve cisim düşmelerinin geldiğini belirten Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve İşyeri Hekimi Prof. Dr. Reşit Sevimli, "Yüksekten düşmeler, bel ve kafa travmalarına, hatta ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. İnşaat alanlarında emniyet kemeri, sağlam platformlar ve güvenli çalışma alanları oluşturulmalı" dedi.
Eğitim Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, yapılan öğretmen atamalarıyla Şanlıurfa'ya 5 bin öğretmen verilmesinin önemli bir adım olduğunu, ancak öğretmen açığının hâlâ 7 bin civarında olduğunu belirtti.
Kamu personeli alımlarında 35 yaş sınırının adayların mağduriyetine neden olduğunu belirten sendikalar, adil bir istihdam politikasının benimsenmesi ve kamu personel alımlarında söz konusu yaş sınırının kaldırılması gerektiğini belirtti.