Psikolojik Danışman Sunar: Sınırsız ekran süresi kesinlikle verilmemeli

Yaz tatilinde çocukların ekran başında geçirdiği sürenin artmasının risklerine dikkat çeken Psikolojik Danışman Seval Sunar, ailelere sınırsız ekran süresi vermemeleri gerektiğini söyledi.
Yaz tatilinde çocukların boş zamanlarının artması, ekran kullanımını da beraberinde yükseltiyor. Psikolojik Danışman Seval Sunar, bu sürecin çocuklarda ekran bağımlılığı, sosyal medya kaynaklı psikolojik sorunlar ve sanal zorbalık riskini artırdığını ifade etti.
Sunar, “Günlük ekran süresi mutlaka sınırlanmalı, sınırsız ekran süresi kesinlikle verilmemeli.” diyerek, ailelere dijital denetim araçlarını kullanma ve çocukları alternatif sosyal aktivitelere yönlendirme çağrısı yaptı.
Yaz tatili sürecinde ekran bağımlılığı nasıl artığına değinen Sunar, "Özellikle çocuklara daha fazla boş zaman imkânı sağlayan yaz tatili, maalesef dinlenme ve faydalarının yanında bazen zararlarıyla da gelebiliyor. Çocuklar daha fazla boş zamana sahip oluyorlar ve okul ile ders çalışma sorumlulukları kalkınca ekran başında daha uzun süre geçiriyorlar. Özellikle sıcak havaların uzun süredir devam etmesi, evde kalma süresini artırıyor. Bu süreçte de maalesef çocuklarımız ekran başında daha çok zaman geçirebiliyor." dedi.
"Ekran başında geçirilen bu zaman içerisindeki özellikle sosyal medya içerikleri, çocuklara ne tür zararlar veriyor?"
Sunar, "Peki, ekran başında geçirilen bu zaman içerisindeki özellikle sosyal medya içerikleri, çocuklara ne tür zararlar veriyor? Maalesef çocuklarımız bu süreçte yaşlarına uygun olmayan içeriklere maruz kalabiliyorlar. Özellikle şiddet içerikli oyunlar, şiddet içerikli filmler, çocukların bu noktada duygusal algılarını etkileyebiliyor. Yine ekran içerisinde müstehcenlik içeren sahnelerin olması ya da oyunlarda, dizilerde veya sosyal ağlarda yer alan müstehcen sahneler, çocuklar için normalleşebiliyor. Sosyal medyada ve oyunlarda kullanılan dil, çocuklarımıza zarar verebiliyor. Çünkü burası çok kontrolsüz bir alan ve hiçbir şekilde çocuklarımızı tamamen kontrol altına alamadığımız bir ortam. Bu nedenle dil kullanımları da istediğimiz düzeyde olmayabiliyor." ifadelerine yer verdi.
"Çok fazla ekrana maruz kalan çocuklarda benlik algısında bozulmalar görebiliyoruz"
Konuşmasının devamında Sunar, "Çok fazla ekrana maruz kalan çocuklarda benlik algısında bozulmalar görebiliyoruz. Genellikle sosyal medyada fazla zaman geçiren çocuklar, takipçi ve beğeni odaklı bir yaşam tarzına meyil edebiliyorlar. Takipçi sayısının azalması ya da artması, paylaşımlarının veya etkileşimlerinin beğeni almaması, çocuklarda üzüntüye, mutsuzluğa, yalnızlaşmaya ve yetersizlik hissine yol açabiliyor. Eğer çok fazla takipçisi yoksa ya da beğeni almıyorsa, çocukta özgüven sorunları ortaya çıkabiliyor. Aynı şekilde, sanal zorbalığa maruz kalma ihtimali de artıyor. Özellikle akranlar tarafından sosyal medyadan dışlanmak, aşağılanmak gibi durumlar çocukları olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca, sanal ortamdaki kötü niyetli kişilere verdikleri bilgiler nedeniyle tehdit edilmeleri veya mağdur olmaları söz konusu olabiliyor. Maalesef çoğu zaman bundan ailenin haberi olmayabiliyor. Genellikle çocuklarda duygusal anlamda içe kapanma, iştahsızlık, aşırı sinirlilik gibi durumlar gözlemlendiğinde, çocuğun hangi sitelere girdiği veya hangi sosyal medya platformlarını sık kullandığı mutlaka gözden geçirilmeli. Çocuklarda bağımlılık gelişebiliyor. Sürekli bildirimler veya durdurulamayan video akışı, çocukların zaman yönetimi becerilerini törpülüyor. Bu durum, çocukların dikkat sürelerini kısaltıyor, öğrenme ve motivasyonlarını azaltıyor. Sonuç olarak çocuk, ekrana bağımlı hâle gelmiş oluyor." şeklinde belirtti.
"Günlük ekran süresi mutlaka sınırlanmalı"
Ailelerin bu konuda ne yapması gerektiğini ve nerede durmaları gerektiğini anlatan Sunar, şunları söyledi:
"Bununla ilgili biraz konuştuk ancak tekrar vurgulamak gerekirse; özellikle dijital denetim uygulamaları kullanılmalı. Biliyorsunuz, ebeveyn programları veya internette ebeveyn paket programları var. Çocuğun ulaşabileceği ya da ulaştığı siteler ve sosyal medya platformları bu şekilde takip edilebilir. Günlük ekran süresi mutlaka sınırlanmalı. Sınırsız ekran süresi kesinlikle verilmemeli. Günlük ekran süresi, çocuğun yaşı çarpı 10 dakika olarak belirlenebilir. Örneğin; çocuğumuz 10 yaşındaysa, gün içerisinde 100 dakikalık ekran süresi yeterlidir. Bu süre, tablet, telefon ve televizyon kullanımı toplamı olarak düşünülmelidir. Fazlası, hem bağımlılık açısından hem de sosyal medya ve oyunlardaki zamanın doğru kullanılmaması açısından risk oluşturabilir. Ebeveynler olarak bizler, çocuklarımıza örnek olmalıyız. Kendi dijital alışkanlıklarımızı da gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımızın ekran sürelerini kısıtlarken, bizim durumumuz ne? Bunu da değerlendirmeli ve belki kendi ekran süremizi de benzer şekilde kısıtlamalıyız. Çocukların sosyal medyada veya dijital ortamda girdikleri içerikler mutlaka takip edilmeli. Hatta içerikleri birlikte izlemek ve gördükleri içerikler hakkında sohbet etmek, çocukta bilinç oluşturacaktır. Çocuğumuz hangi oyunu oynuyor, hangi sosyal medya platformunda vakit geçiriyor, hangi kanalları veya içerik üreticilerini takip ediyor, bunları bilmek çok önemli. Bu şekilde, gördüğümüz bir hata veya yanlışta birlikte düzeltme imkânına sahip olabiliriz."
"Ekran süresini kısıtlarken tabii ki çocuğunuza alternatifler üretmek zorundasınız"
Son olarak Sunar, "Ekran süresini kısıtlarken tabii ki çocuğunuza alternatifler üretmek zorundasınız. Yaz aylarında, okulun olmadığı, ders sorumluluklarının bulunmadığı bir süreç içerisindeyiz. Bu dönemde çocuklarımıza, imkânlarımız ölçüsünde alternatifler sunmalıyız. Ev içerisinde birlikte kaliteli vakit geçirmek, dışarıda ailecek yapabileceğimiz etkinlikler düzenlemek, çocuklarımızı çeşitli kurslara veya aktivitelere yönlendirmek bu alternatifler arasında olabilir. Şu an camilerin aktif olduğu bir dönemdeyiz. Çocuklarımızı camiye yönlendirmek ya da farklı spor dallarına teşvik etmek de önemli bir seçenek. Elbette, çocuklarımızın bazı şeyleri dijital ortam üzerinden öğrenmesini de isteriz. Bu, doğru içerikler olduğunda faydalıdır. Keşke dijital ortamda her zaman istediğimiz içeriklere maruz kalsalar. Ancak biliyoruz ki, sosyal medyada popüler algoritmalar öne çıkmakta ve bu durum, dini ya da değer temelli dijital içeriklerin yeterince görünür olmasını engellemektedir. Popüler algoritmalar ve içerik üreticileri, çocukların karşısına daha çok eğlence, komik ve hızlı zaman geçirmeye yönelik videolar çıkarmakta. Bu da popüler kültürün etkisiyle çocukların bu tür içeriklere yönelmesine sebep olmaktadır. Bu noktada, dini içeriklerin ve değerler eğitimi verecek videoların sayısının ve kalitesinin artırılması, çocuklarımızın bu tür videoları daha severek ve isteyerek izlemesine katkı sağlayabilir. Ama maalesef popüler içerik üreticiler daha çok çocuklarımızın içeri olarak önüne düşüyor. Çok tıklamalarına sebep oluyor." diye konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek, toplumda maneviyatsızlığın ve ahlaki yozlaşmanın her geçen gün arttığını belirterek, bu durumun başta gençler olmak üzere aileleri ve toplumu olumsuz etkilediğini söyledi. Çözüm için sebeplerin doğru tespit edilmesi gerektiğini vurgulayan Şimşek, önemli tavsiyelerde bulundu.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen vatandaşlar, Gazze’deki açlık ve zulme karşı Meclis önünde toplandı. Katılımcılar, insani koridorun yanı sıra askeri müdahale çağrısında bulunarak yetkililere ‘artık yeter’ mesajı verdi.
Ankara’da ANFİDAP öncülüğünde düzenlenen “Anadolu’dan Meclis’e, Meclis’ten Gazze’ye; Gazze’ye İnsani Koridor” yürüyüşüne katılan Umut Kervanı Genel Başkanı Cengiz Kurtaran, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekerek, açlığın giderilmesi ve insani yardım koridorlarının bir an önce açılması çağrısında bulundu.