Koroner arter hastalığının ölümcül riskleri olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Pekdemir, erken teşhis ve tedavinin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, sağlıklı bir yaşam tarzının hastalığın önlenmesinde kritik rol oynadığını söyledi.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Pekdemir, koroner arter hastalığının ne olduğu, hangi yaşlarda başladığı, hastalıkta hangi faktörlerin etkin rol oynadığı, hangi belirtilerle ortaya çıktığı, tedavisi yapılmadığında ne tür sonuçlar doğurduğu ve tedavisinin nasıl yapıldığı ile ilgili İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
"Koroner arter hastalığı dünya genelinde en sık ölüm sebebidir"
Prof. Dr. Pekdemir, koroner arter hastalığının dünya genelinde en sık ölüm sebebi olduğunu ve özellikle gelişmiş ülkelerde 45 yaş üstü ölümlerin yüzde 40-50'sinden sorumlu olduğunu söyledi.
Koroner arter hastalığının çocukluk döneminde, henüz 3 yaşında yağlı çizgilerle damarlarda başladığını belirten Prof. Dr. Pekdemir, "Hastalığın gelişiminde genetik faktörler kadar obezite, diyabet, hipertansiyon, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, beslenme bozuklukları ve aktivite eksikliği gibi etkenler de büyük rol oynuyor. Bu hastalık, genç yaşlardan itibaren ortaya çıkabilen geniş spektrumlu bir sağlık sorunudur." dedi.
Prof. Dr. Hasan Pekdemir
"Ateroskleroz, kalbi besleyen ana damarların içinde yağ ve kalsiyum birikmesiyle oluşan darlıklardır"
Damar tıkanıklığının en büyük sebebinin ateroskleroz olduğuna dikkat çeken Pekdemir, "Ateroskleroz, kalbi besleyen ana damarların içinde yağ ve kalsiyum birikmesiyle oluşan darlıklardır. Bu durum ani tıkanmalarla kalp krizine yol açabileceği gibi, zamanla sessiz ilerleyerek de kronik kalp rahatsızlıklarına sebep olabilir. Şeker hastalarında ise bazen ‘sessiz kalp krizi’ görülebilir.” ifadelerini kullandı.
"Tedavi edilmezse, hastayı kalp yetmezliğine kadar götürebilir"
Prof. Dr. Pekdemir, koroner arter hastalığında damar tıkanıklıklarının bazen aniden, bazen de yıllar içinde gelişebileceğini vurgulayarak şunları söyledi:
"En az bir damarın tamamen tıkanması ve bu durumun üç-dört aydan uzun sürmesi ‘kronik total oklüzyon’ olarak adlandırılır. Bu süreçte damarın içindeki yumuşak pıhtı zamanla kalsiyum birikimiyle sertleşerek taş gibi bir hâl alır. Kalp kasını besleyen kılcal damarlar (kollateral damarlar) zamanla yetersiz hale gelir ve hasta nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi şikayetler yaşamaya başlar. Tedavi edilmezse, bu durum hastayı kalp yetmezliğine kadar götürebilir."
"Her beş anjiyodan birinde bu tıkanıklığa rastlıyoruz"
Kronik total oklüzyonun yaygın bir sağlık sorunu olduğunu belirten Pekdemir, "Her beş anjiyodan birinde bu tıkanıklığa rastlıyoruz. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor. 60 yaş ve üzerinde bu oran yüzde 40-45’lere kadar çıkabiliyor. Bu damarları açmak, standart anjiyo prosedürüne göre çok daha zor ve kompleks bir işlemdir. Özel malzemeler, teknikler ve deneyimli bir ekip gerektirir. Normal bir anjiyoda tek kasıktan kateter yerleştirilirken, bu işlemlerde çift kasık damarından girilerek kalbe çift kateter yerleştirilir ve damarlar özel sert kesici teller, mikro kateterler ve balonlar kullanılarak açılır." dedi.
"Bypass ameliyatlarına olan ihtiyaç azaldı"
Prof. Dr. Hasan Pekdemir, gelişen teknikler sayesinde bypass ameliyatlarına olan ihtiyacın giderek azaldığını belirterek, "Kronik total oklüzyon tedavisinde dünyadaki başarı oranı yüzde 70-80 civarındadır. Bu işlemin başarılı olmasıyla hastaların göğüs ağrısı ve nefes darlığı şikayetleri büyük oranda azalıyor, hatta kalp yetmezliği belirtileri gerileyebiliyor. Aynı zamanda ilaç kullanım ihtiyacı da düşüyor." dedi.
"En başarılı ekiplerden biriyiz"
Bölgedeki en deneyimli ekiplerden birine sahip olduklarını vurgulayan Pekdemir, "Türkiye genelinde yalnızca belirli merkezlerde yapılan bu işlemi, bölgemizde en başarılı şekilde gerçekleştiren ekiplerden biriyiz. Hem teknik donanımımız hem de deneyimli operatörlerimizle hastalarımıza en iyi hizmeti sunmaya devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Koroner arter hastalığının ölümcül riskleri olduğunu belirten Pekdemir, erken teşhis ve tedavinin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, sağlıklı bir yaşam tarzının hastalığın önlenmesinde kritik rol oynadığını söyledi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Kronik burun tıkanıklığı ciddi sağlık sorunlarına yol açarak yaşam kalitesini düşürüyor. Baş ağrımızın ya da sabahları yorgun uyanmamızın nedeni de burun tıkanıklığı olabilir.
Epilepsinin, beyindeki anormal elektriksel aktivite sonucu ortaya çıkan nörolojik bir bozukluk olduğunu belirten uzmanlar, genetik yatkınlık, travma, enfeksiyon gibi çeşitli nedenlere bağlı gelişebildiğini söylüyor.
İş yerlerinde meydana iş kazalarında uzuv kopması hususunda uyarılardan bulunan El Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Furkan Karabulut, ilk olarak panikten kaçınılması gerektiğini vurguladı.
Adana İl Sağlık Müdürlüğü, 15 Şubat Uluslararası Çocukluk Çağı Kanserleri Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, çocukluk çağı kanserlerine ilişkin farkındalık oluşturmanın önemine vurgu yaptı.