İslam beldelerine musallat olan sömürgecilere ve siyonistlere karşı başlatılan büyük mücadelenin öncüsü Şeyh İzzeddin el-Kassam kimdir ve Filistin mücadelesinde neden önemlidir?
İzzeddin el-Kassam'ın işgalci İngiliz ve siyonist yayılmacılığına karşı başlattığı kıyam, kendisinden sonra gelen direniş hareketlerine örnek olmuştur. İslami Direniş Hareketi (HAMAS) başta olmak üzere işgal altındaki Filistin'in özgürlüğü için mücadele eden direniş hareketlerinin etkilendiği isimlerin başında gelen Kassam, Filistin tarihinde müstesna bir yere sahiptir.
İzzeddin el-Kassam kimdir ve Filistin direnişi için neden önemlidir?
Şeyh İzzeddin el-Kassam, İslam beldelerinin sırayla işgale uğradığı yıllarda 1882'de Suriye'nin bir liman şehri olan Cebele'de doğmuştu. 1878 yılında doğduğu şehre çok yakın olan Kıbrıs'a işgalci İngiliz bayrağı dikilmişti. 1881 yılında Tunus Fransa tarafından; 1882 yılında ise Mısır ardından Sudan İngilizler tarafından işgal edilmişti. Bu tarihlerde henüz işgale uğramamış beldelerde de yaşayan Müslüman halkta topraklarının işgale uğrama korkusu ve ciddi bir endişe hakimdi.
İzzeddin el-Kassam'ın babası hem müderris hem de Kadiri Tarikatının bölge mürşidiydi. Bu sebeple İzzeddin el-Kassam'ın baba evinde İslam ümmetinin yaşadığı sorunlar, işgalin neden olduğu sıkıntılar sık sık konuşulur ve ümmetin kurtuluşu için yapılması gerekenler tartışılırdı. Bu nedenle İzzeddin el-Kassam, çocukluğundan itibaren İslam ümmetinin yaşadığı sorunlarla karşılamış ve işgalcilere karşı mücadele fikri kendisinde belirginleşmeye başlamıştı.
İlk eğitimini babasının medresesinde alan Kassam, 14 yaşındayken kardeşi Fahrettin ile birlikte eğitimini tamamlamak için Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi'ne gitmişti. İngiliz işgalindeki Mısır'da eğitimine devam eden Kassam, burada devrin önde gelen alimleri ile tanışmış, onlardan dersler almıştı. Mısır'da yaklaşık 10 yıl kalan İzzeddin el-Kassam, Mısır'ın çalkantılı siyasi ikliminden ve gelişen Arap milliyetçiliğinden etkilenmeden saf ümmet bilinci etrafında dünya görüşünü şekillendirmişti.
Mısır'daki eğitiminden sonra memleketi Cebele'ye dönen Kassam, babası Abdulkadir el-Kassam'ın medresesinde dersler vermeye başladı. Bu dönemde Mansuri ve İbrahim el-Edhem camilerinde vaazlar veriyordu. Halkı irşad ettiği dönemlerde İslam coğrafyası emperyalist emellerin hedefi olmuş, Osmanlı devleti ise başta Balkanlar olmak üzere birçok bölgede mevzi kaybediyordu.
Vaaz kürsülerinden halka hitap eden Kassam, Müslümanları emperyalistlere karşı direnişe çağırıyor ve onlardaki cihad ruhunun yeniden dirilmesi için çaba sarf ediyordu. İzzeddin el-Kassam'ın verdiği coşkulu vaazlar halkta karşılık buluyor, uzak bölgelerden sırf onun vaazlarını dinlemek için Müslümanlar Cebele'ye geliyorlardı.
Sömürgeci devletlerden İtalya'nın 1911 yılında Trablusgarp'ı işgal ettiği haberinin duyulmasından sonra İzzeddin el-Kassam, vaaz kürsüsündeki mücadelesini sahalara taşıdı. Libya'nın işgali Kassam için bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra İzzeddin el-Kassam işgalcilere karşı silahlı mücadele vermek için çalışmalara başladı. Libya'nın işgali sonrası halkı protestolara davet eden Şeyh İzzeddin el-Kassam, daha sonra Trablusgarp'ta savaşmak için gönüllü asker toplamaya ve silah temin etmeye başladı.
İzzeddin el-Kassam topladığı 250 asker ile Libya'ya gitmek için İskenderun Limanına geldi. Burada 40 gün beklemelerine rağmen Libya'ya geçemediler. İtalya'nın 12 adayı işgali ve Uşi Antlaşması nedeniyle Suriye Valiliği tarafından Kassam ve yanındaki gönüllü askerler geri çağırıldı.
Dünyada sömürgecilik yarışının hız kazandığı Birinci Dünya Savaşı öncesinde Şeyh Kassam, işgale uğrayan İslam beldelerindeki halkların emperyalistlere karşı direnişe geçmesi için çağrılarını tekrarladı. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlayınca Şeyh Kassam gönüllü olarak Osmanlı Devleti saflarında savaşa katılmak için yazıldı ve çeşitli cephelerde sömürgecilere karşı mücadele etti.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransızların Suriye'yi işgaline karşı yanındaki mücahitlerle birlikte çetin bir mücadele verdi. Şam, Fransız işgalcilerinin eline geçinceye kadar Kassam ve beraberindeki mücahitler düşmana ağır kayıplar verdirdi. Savaşın sonunda Fransızların Suriye'yi tamamıyla işgalinin ardından İzzeddin el-Kassam'ın gıyabında idam cezası verildi.
1917 yılında Balfour Deklarasyonu ile siyonistlerin Filistin toprakları üzerindeki emelleri gün yüzüne çıkarken tehlikeyi sezen Şeyh İzzeddin el-Kassam, 1921 yılında Filistin'in Hayfa şehrine yerleşti. Burada Filistin halkını bilinçlendirmek için çalışmalara başladı. Çalışmalarında siyonist tehlikeye dikkat çekiyor ve halkı uyanık olmaya davet ediyordu.
İşgalci İngilizlerin korumasında Filistin topraklarına yerleştirilen yahudileri gören İzzeddin el-Kassam, ileride yaşanabilecek tehlikeleri ön görerek halkı cihada teşvik ediyordu.
İşgalci İngilizlere ve siyonist çetelere karşı halkı bilinçlendiren Kassam, temelini öğrencilerinin oluşturduğu ve halktan da gönüllülerin yer aldığı bir askeri yapı meydana getirdi. Bu askeri birliğin adı daha sonra halk arasında Kassamiler olarak adlandırılmaya başlandı.
İzzeddin el-Kassam'ın komutanlığı altındaki askeri birlikler bir müddet sonra İngilizlere ve onların korumasındaki siyonistlere karşı eylemler yapmaya başladı. Gerilla tarzı eylemler başlatan mücahitler, faaliyetlerini büyük bir gizlilik içerisinde yürütüyorlardı. Kassamilerin harekete geçmesi, İngilizleri ve güdümlerindeki Yahudilerin planlarını alt-üst ediyordu. İşgalciler, Filistin topraklarında istedikleri gibi hareket edemiyorlardı.
1931'e gelindiğinde Kassamiler, el-Yecur'a baskın düzenleyip işgalci İngilizlere ağır kayıplar verdi. Baskın sırasında 3 siyonist de öldürüldü. Kassamilerin yaptığı bu operasyon Filistin de büyük ses getirdi. Eylem vesilesiyle işgalcileri büyük telaş sararken Filistin halkında İzzeddin el-Kassam ve mücahitlerine karşı büyük bir sevgi oluşturdu.
Suriye'de Fransızlara karşı amansız mücadele veren ve hakkında idam kararı verilen İzzeddin el-Kassam artık Filistin'de İngilizlerin oyunlarını bozuyor ve işgalcilere ağır darbeler vuruyordu. Şeyh Kassam'ın yaktığı direniş meşalesi dalga dalga Filistin'in tüm şehirlerini aydınlatıyordu. Filistin'in her yerinden gençler, Kassamiler hareketine katılmak için yol arıyordu.
İzzeddin el-Kassam'ın başlattığı hareketten oldukça rahatsız olan işgalciler onu şehid etmek için büyük uğraş içerisine girmişlerdi.
İzzeddin el Kassam'ın şehadeti
Şeyh Kassam, 20 Kasım 1935 tarihinde Kassamiler hareketine katılan Filistinli mücahitlere silahlı eğitim vermek için Cenin civarındaki Yabed ormanlarında bulunuyordu. Bu sırada bir ihanetçinin ihbarı sonucu 500 kişiden oluşan bir İngiliz birliği, İzzeddin el-Kassam ve yanındaki 14 mücahidi kuşattı. İngilizlerin saldırılarına karşılık veren mücahitler ile işgalciler arasında çıkan ve saatlerce süren çatışma sırasında Şeyh İzzeddin el-Kassam ve 4 mücahit şehit edilirken diğer mücahitler ise esir alındı.
Şeyh İzzeddin el-Kassam'ın cenazesi şehadetinden sonraki gün Hayfa'daki Cureyne Camii'ne getirildi. Kassam'ın şehadet haberi kısa sürede tüm Filistin'e yayılmıştı. Filistin'in dört bir tarafından insanlar Hayfa'ya akın ediyordu. Hayfa'da görülmemiş bir kalabalık toplanmıştı. Şehitlerin cenazesi kefenlenmemiş, İzzeddin el-Kassam kanlı elbiseleriyle tabuta bırakılmıştı. Eski Mekke Kadısı Yunus el-Hatib'in kıldırdığı cenaze namazından sonra öfkeli kalabalık sloganlar eşliğinde Bacur kabristanına doğru yürüyüşe geçti.
Şeyh İzzeddin el-Kassam'ın cenaze törenine katılan ve 1996 yılında 87 yaşındayken vefat eden Filistinli yazar ve aktivist Ekrem Zuayter o anları şöyle anlatıyor:
"On binlerce kişi 'Allah-u Ekber' diye haykırıyor, kadınlar evlerinin önlerinde, balkonlarda, pencerelerde zılgıt çekiyor, marşlar söyleniyordu. Birden 'intikam, intikam, intikam, intikam!' diye bir ses yükseldi. Aman Allah'ım, on binlerce kişi tek bir ağızdan yeri-göğü intikam yeminleriyle inletiyordu. Bu şekilde tekbir ve yeminlerle cenazeyi taşıyan kalabalık, şehrin içinden geçerken Yahudi ve İngilizlerin bulunduğu bir karakolu taş yağmuruna tutup harap ettiler. Herkesin tüyleri diken diken olmuştu. Yoluna devam eden kalabalık, karşısına çıkan bir manga İngiliz askerini de linç etmeye kalkıştı. Askerler canlarını zor kurtardılar. Aslında cenazeler kabristana arabalarla götürülecekti. Ne var ki kalabalığın heyecanı buna müsaade etmedi. Beş kilometre yol boyunca omuzlarda taşınan şehitler kabristana ancak 3,5 saatte varabildi. Yıllar sürecek Filistin'in varoluş mücadelesinin ilk kahramanları kanlı elbiseleriyle defnedildiler. Herkesin dilinde iki kelime vardı: İntikam ve Allah-u Ekber."
İzzeddin el-Kassam'ın şehadeti Filistin'de büyük uyanışa vesile oldu. Kudüs'ün yaşayacağı esareti ön görerek vatanını terk edip Filistin'e gelen Şeyh Kassam, burada özgürlük güneşi doğuncaya kadar devam edecek bir direnişin tohumlarını attı.
İzzeddin el-Kassam'ın şehadetinden sonra birçok tarihçiye göre Birinci İntifada olarak kabul gören ve 1939'a kadar devam edecek halk ayaklanmaları başladı. Filistin'de çeşitli askeri yapılanmalar kurularak işgalcilere ve siyonistlere yönelik eylemler yapıldı. İzzeddin el-Kassam'ın öğrencileri tarafından kurulan İhvan-ul Kassam Hareketi mensupları, El Celile şehrinin manda valisini ve korumasını düzenledikleri operasyon ile öldürdü.
Şeyh İzzeddin el-Kassam, kendi döneminde kurduğu teşkilat aracılığıyla Filistin halkını bilinçlendirmiş, yardım faaliyetlerinde bulunmuş ve silahlı bir yapılanmaya giderek İngiliz ve siyonistlere karşı cihad etmiştir. Direniş için hiçbir mazereti kabul etmeyen Kassam, her şart ve ortamda Müslümanların cihad edebileceğini göstermiştir. Halkı bilinçlendirmek amacıyla vaaz verdiği sırada dinleyicilerden biri Şeyh Kassam'a 'Elimizde silah yokken nasıl cihad edebiliriz' diye sorunca, onun cevabı: 'Onları öldürüp ellerindeki silahları alarak.' şeklinde olmuştur.
Filistin'de nesilden nesile aktarılarak günümüze ulaşan direniş ruhunun mimarı Şeyh Kassam, bugün özgürlükten başka hiçbir seçeneği kabul etmeyen, esarettense severek ölümü tercih eden bir neslin öncüsü ve rehberi olmuştur. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Her yıl insan hakları raporları yayımlayan, Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutlayan, hak ve özgürlüklerden dem vuran ABD ve AB gibi Batılı uluslar, söz konusu Filistin, Lübnan ve Gazze'de katledilen en az 20 bin çocuk olunca utanç verici bir sessizliğe bürünüyor.
Filistin toprakları üzerinde siyonist rejimin kurulmasına, işgal ve katliamlara yol açan “Balfour Deklarasyonu”nun üzerinden tam 107 yıl geçti.
20 yıldan fazla bir süre ile Afganistan'ı işgal altında tutarak halkını sefalete mahkûm eden barbar Batı, hezimetini kamufle etmek için, Afganistan halkının yüzde 80'inin yoksulluk sınırının altında olduğu yaygarasını kopararak propaganda malzemesi olarak kullanıyor.
Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra Sırpların Boşnaklara karşı başlatmış olduğu soykırıma karşı direnen ve nihayetinde mücadelesini zaferle taçlandıran Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, vefatının 21'inci yılında rahmetle anılıyor.