İslâm tarihinde bir dönüm noktası: Hicretin üzerinden 1447 yıl geçti

İslâm tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan Hicret'in 1447. Yıl dönümüne girildi. Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti, sadece bir mekân değişikliği değil, İslâm'ın sosyal, siyasî ve hukukî temellerinin atıldığı büyük bir dönüşümün adıdır.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır" (Tevbe, 9/36) buyrulurken, Hazreti Muhammed de (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu aylardan biri olan Muharrem için "Allah'ın ayı" ifadesini kullanmıştır. Muharrem, hürmetin, takvanın, ibadetin artırılması gereken bir aydır. Bu ayda yapılacak oruç, iyilik ve ibadetler, manevi olarak büyük sevaplar kazandırır.
Peygamber Efendimiz'in hadislerinde Muharrem ayında, özellikle de ayın başında, ortasında ve sonunda oruç tutmanın faziletine dikkat çekilir. Bu sebeple Müslümanlar, Hicrî yeni yılı ibadetle karşılamayı bir gelenek haline getirmiştir.
Aşure günü ve Kerbela'nın hüznü
Muharrem ayının 10. günü olan Aşure, insanlık tarihi açısından da ibretlerle dolu bir gündür. Rivayetlere göre Hazreti Nuh'un gemisi bugünde Cudi Dağı'na oturmuş, Hazreti Musa ve İsrailoğulları da Firavun'un zulmünden bugün kurtulmuştur.
Ancak Muharrem ayı aynı zamanda, Müslümanların yüreğinde derin acılar bırakan Kerbela olayının yaşandığı aydır. Hazreti Hüseyin ve yetmişten fazla yakınının zalim Yezid ordusu tarafından şehit edildiği bu trajik hadise, İslâm tarihinde unutulmaz bir hüzün ve direniş sembolüdür.
Hicretle kurulan medeniyet
Hazreti Peygamber'in hicretiyle birlikte sadece coğrafî bir yer değişimi değil, yeni bir toplum yapısı ve devlet modeli inşa edildi. Mekke'de baskı ve zulüm gören Müslümanlar, Medine'de ensar ile birlikte yepyeni bir kardeşlik ruhuyla birleştiler. Hicretten sonra gerçekleşen "muâhât" uygulamasıyla her muhacire Medineli bir kardeş tayin edildi, böylece İslâm toplumu sağlam bir temele oturtuldu.
Siyasî ve hukukî açıdan da hicret bir dönüm noktası oldu. Hazreti Peygamber'in önderliğinde kurulan İslâm devleti, hicretin ardından Medine'de ilan edildi. Diplomatik ilişkiler başlatıldı, savaş ve barış hukuku geliştirildi. Tevhid, nübüvvet ve âhiret inancı etrafında şekillenen İslâm toplumu, hicretle birlikte ibadet, muamelât ve ceza hükümleriyle donatıldı. Müslümanlar artık özgürce dinlerini yaşayabilecekleri bir ortama kavuşmuştu.
Hicretle başlayan takvim
İslâm tarihinde hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hazreti Ömer döneminde olmuştur. Hicretin 17. yılı olan 638 miladî yılında, hicret olayı resmen tarih başlangıcı ilan edildi. Bu karar, hicretin İslâm ümmeti için ne kadar büyük bir dönüm noktası olduğunun en açık göstergesidir.
Hicrî-kamerî takvimde ay yılı, ayın dünya etrafında 12 kez dönmesiyle hesaplanır ve yaklaşık 354 gün sürer. Bu nedenle Hicrî takvim, miladî takvime göre her yıl 10-11 gün geri gelir. Müslümanlar, Ramazan orucunu, hac ibadetini ve diğer dini günleri bu takvime göre belirler.
Yeni Hicrî yılın ümmete barış, izzet ve uyanış getirmesi niyazıyla
İslâm tarihinin şanlı sayfalarından biri olan hicret, sadece geçmişin bir hatırası değil, bugün için de yol gösterici bir örnektir. Zira hicret; sabır, direnç, fedakârlık, kardeşlik ve yeni bir başlangıcın adıdır. Hicrî 1447 yılının İslâm ümmetine izzet, vahdet, adalet ve diriliş getirmesi niyazıyla… (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Libya'da işgalci İtalyanlara karşı yürüttüğü direniş hareketiyle mücadelenin öncüsü ve sembolü haline gelen komutan ve lider Ömer Muhtar, şehadetinin 94. yıldönümünde rahmet ve minnetle anılıyor.
Siyonist rejim, 43 yıl önce Sabra ve Şatilla kamplarında binlerce Filistinliyi katletti. Bugün ise 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sürdürdüğü saldırılarda on binlerce insanı şehit ederek yeni bir soykırıma imza atıyor.
Çin'de yayımlanan bir rapor, ABD’nin yüzyıldır sürdürdüğü “zihin sömürgeciliğini” tarihsel, kurumsal ve teknolojik boyutlarıyla analiz etti. Rapor, bunun ülkeleri bağımlı hale getirdiğini, kültürel çeşitliliği yok ettiğini vurguluyor. Çıkış yolu olarak ise kültürel özgüven, bağımsız düşünce ve medeniyetler arası diyalogu öneriyor.
Zengezur Koridoru, yalnızca Azerbaycan ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki bağlantıyı sağlayacak bir hat değil; aynı zamanda Türkiye, Orta Asya, Rusya, İran, Çin ve Avrupa’yı etkileyen bir jeopolitik proje niteliği taşımaktadır