Bir yıl önce siyonist işgali, HAMAS Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Komutan Şeyh Salih El Aruri'ye Beyrut'un güney banliyösündeki bir binayı bombalayarak suikast düzenledi.
Salih Aruri, 2 Ocak 2024 tarihinde Lübnan'ın Dahiye Mahallesi'nde bulunan evine düzenlenen hava saldırısında şehid edildi. Aynı saldırıda İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanları Semir Fandi ve Azzam el-Akra ile Mahmud Zeki Şahin, Muhammed Başaşa, Muhammed el-Rayis, Ahmed Hammud adlı mücahitler de şehadete ulaştı.
Şehit Salih Aruri, yağmur gibiydi. Ayak bastığı yerde direniş ruhu canlanır, bedenler silkinir ve özgürlük aşkı filizlenirdi.
Batı Şeria'da, Gazze'de, Beyrut'ta, Tahran'da ve Şam'da ayak bastığı her memlekette Kudüs'ün özgürlüğü için eserler bırakırdı.
Aruri'nin çalışmaları siyonitler ve emperyalistlerin zehrine karşı panzehirdi. "La Şiiye la Sunniye İslamiye, İslamiye" sloganı Aruri'nin bıraktığı eserleri özetler gibiydi. Kudüs sadece Filistinlilerin değil Şii, Sünni; Türk, Kürt, Arap, Tacik, Peştu, Fars… tüm Müslümanlarındı. O halde bu direnişe tüm Müslümanlar katılmalıydı. Katılmayanlar bilinçlendirilmeli, ikna edilmeli ve vahdet içinde hareket etmeleri sağlanmalıydı. İşte bu bilinçle hareket eden Salih Aruri, düşmanları için çok tehlikeliydi.
O, Tahran'dan, Şam'a; Beyrut'tan Batı Şeria'ya ve Gazze'ye uzanan direniş hinterlandının ön önemli stratejistlerinden biriydi. Gazze'ye kan pompalayacak silahların, Batı Şeria'daki örgütlü direnişin, yüzlerce kilometrelik tünellerden işgalcilere ölüm kusacak eylemlerin ardındaki kahramanlardandı.
Ağustos 2023'te işgal başbakanı, kendisini suikastla tehdit ettiğinde, buna cevap olarak Aruri'nin askeri üniformalı, masasının üzerinde silah olan bir fotoğrafı servis edilmişti. Aruri, işgalci rejimin tehditlerine ilişkin El Meyadin TV'ye verdiği röportajda, "Biz müminleriz, hayatımızı büyük saygı duyduğumuz şehitlikle sonlandırmayı umuyoruz. Siyonist rejimin şahsıma yönelik tehdidi, inançlarımı ve duruşumu değiştirmediği gibi, yolumu da bir santim bile değiştirmeyecektir." diyerek işgalcilere meydan okumuştu.
Siyasi ve diplomatik alanda Filistin davasını hakkıyla temsil eden Aruri, aynı zamanda mücahit bir liderdi. Aruri, tıpkı Salah Şehade, Yahya Ayyaş, Muhammed Deyf gibi Filistin'in direnişinin efsanevi komutanlarıyla birlikte El Kassam Tugaylarının kuruluşunda yer almıştı.
İşgal altındaki Filistin topraklarının kan, gözyaşı, acı ve hüznüyle iç içe geçen Aruri'nin yaşamı, direniş, sabır ve mücadelenin en güzel örnekleriyle doludur.
Şehit Salih Aruri kimdir?
2017 yılından şehit edildiği tarihe kadar HAMAS Siyasi Büro Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Salih Aruri, 1966 yılında Batı Şeria'nın Ramallah kenti yakınlarındaki Arura köyünde doğdu.
"Ebu Muhammed" künyesiyle tanınan Salih Muhammed Süleyman El-Aruri, ilk ve orta öğrenimini Ramallah'ta tamamladıktan sonra El Halil Üniversitesi Şeriat Bilimleri Fakültesinden mezun oldu.
Salih Aruri, 1987 yılında Birinci İntifada döneminde ve İslami Direniş Hareketinin (HAMAS) kuruluşunun hemen ardından mücadele saflarındaki yerini aldı.
Filistin öğrenci hareketleri içerisinde aktif olarak yer alan Aruri, HAMAS'ın gençlik çalışmalarının öncüleri arasında yer aldı ve kendi döneminde İslami Blok'un liderliğini yaptı.
1990 yılına gelindiğinde Filistin'de taşlı sokak eylemleri olarak başlayan İntifada'nın silahlı mücadele evresine geçme zamanı gelmişti. Bu dönemde Salah Şehade öncülüğünde aralarında Salih Aruri'in de bulunduğu kadrolar tarafından El Kassam Tugayları kuruldu. Salih Aruri, Kassam Tugaylarının Batı Şeria'daki kolunun liderliğini yaptı.
Aruri'nin yaşının çok üzerindeki bir kapasite ile yaptığı çalışmalar ile atılgan ve cevval yapısı siyonistlerin dikkatini çekmişti. 1990 yılında işgalciler tarafından tutuklanan Aruri, 6 ay sonra zindandan çıkmıştı. Ancak işgalciler için çok tehlikeli olarak görülen Aruri, rahat bırakılmayacak peşi sıra tutuklanacaktı. 1992 yılında yeniden tutuklanan Şehit Aruri, kendisini en iyi şekilde yetiştireceği, liderlik yönünü kemale erdireceği 15 yıllık bir Yusufi tedrisat dönemine girmişti. 2007 yılında işgal zindanlarından çıkan Aruri, Filistin özgürlük mücadelesi içerisinde daha aktif, daha donanımlı olarak yer aldı.
2007 yılında serbest bırakıldıktan sonra işgal rejimi tarafından yeniden tutuklanan Aruri, tekrar zindana konuldu. 2010 yılından sonra Filistin topraklarına terk etme şartıyla yeniden serbest bırakıldı.
2010'dan itibaren aktif mücadele hayatına geri dönen Aruri, 2006 yılında mücahitler tarafından Kerem Ebu Salem Sınır Kapısı'nda esir alınan siyonist asker Gilat Şalit için yapılan müzakerelere katıldı. Filistin tarafı için diplomatik bir başarı olan görüşmeler neticesinde aralarında HAMAS liderlerinin de yer aldığı 1027 Filistinli esir serbest bırakıldı.
İşgal rejiminin sürgün kararı nedeniyle yurt dışında mücadelesine devam eden Aruri, ilk olarak Suriye'nin başkenti olan Şam'a yerleşti. Suriye'deki iç çatışmalar şiddetlenince ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Suriye'den sonra İstanbul'a yerleşen Aruri, Türkiye- siyonit rejim ilişkilerinin normalleşmeye başladığı 2016 yılından hemen önce Türkiye'den ayrıldı.
Aruri, yurt dışında olmasına rağmen çalışmaları nedeniyle sürekli olarak işgal rejiminin takibinde ve gündeminde kaldı.
Aruri, 2014 yılında işgal rejimi ile Filistin arasında yaşanan savaş sırasında işgal rejimi tarafından hedef gösterildi. İşgal rejimi, Batı Şeria'da 3 siyonistin kaçırılıp infaz edildiği eylemlerden Aruri'nin sorumlu olduğunu iddia etti. Ardından işgal rejimi, Aruri'yi, el-Fetih lideri Mahmut Abbas'a yönelik darbe girişiminde bulunmak amacıyla hücre oluşturma iddiasıyla suçladı. İşgal rejiminin bu suçlamasına karşılık Aruri, HAMAS heyetinin başında kendisinin bulunduğu HAMAS- El Fetih uzlaşısıyla cevap verdi.
Büyük şeytan ABD, 10 Eylül 2015 tarihinde Salih Aruri'yi terör listesine alarak hakkında bilgi verenlere 5 milyon dolar ödül verileceğini açıkladı.
Türkiye'den ayrıldıktan sonra Katar'a yerleşen Aruri, işgal rejimi ile normalleşme adımları atan kimi körfez devletlerinin baskısı sonucu Lübnan'a yerleşti.
2017 yılından şehit edildiği zamana kadar Hizbullah'ın kalesi olarak bilinen Beyrut'un güney banliyölerinden Dahiye'ye yerleşti.
HAMAS Siyasi Büro Başkan Yardımcısı olarak Lübnan'da faaliyetlerde bulunan Aruri, Direniş Cephesiyle ve Filistinli diğer gruplar ile ortak hedef ve birlikte hareket etme amacıyla önemli faaliyetlerde bulundu.
Şii- Sünni ihtilaflarını bir kenara bırakıp Kudüs'ün kurtarılması için vahdet içinde çalışan Aruri, Lübnan İhvanı ile Hizbullah arasındaki görüşmelerin zeminini oluşturdu. Öyle ki Cematül İslam fi Lübnan'ın askeri kanadı konumundaki Vel Fecr güçleri, 7 Ekim'den sonra Hizbullah'ın savaştığı cephede işgal güçlerine roketli saldırılar düzenledi.
İşgal rejimin korkularından biri de Aruri'nin Batı Şeria'aki çalışmalarıydı. İşgalciler, Aruri'nin direniş cephesinin HAMAS'la ilişkisindeki başarısının yanı sıra Batı Şeria'daki direniş gruplarını bir araya getirmesinden çekiniyordu. Zira Aruri, dağınık haldeki İslami gurupları ortak hedef amacında bir araya getirmede son derece başarılıydı. Batı Şeria'da çalışmalar başlamış, direniş grupları arasında Gazze'deki ortak operasyon odası gibi oluşumların ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. İşgal rejimine göre, özellikle Batı Şeria'da aleyhlerindeki her gelişmenin arka planında Salih Aruri vardı. Bu nedenle işgal başbakanı, 7 Ekim'den önce Salih Aruri'yi suikast ile tehdit etmişti. Aruri ise askeri üniformaya çekilmiş bir fotoğrafını servis ederek işgalcilere anlayacağı dilden mesaj vermişti.
7 Ekim'de Gazze'deki direniş grupları işgal rejimine operasyon başlattığı günün hemen ardından 8 Ekim'de Hizbullah sınır hattında işgal rejimini roketlerle vurmaya başladı. 17 Ekim'den itibaren Suriye ve Irak'ta ABD ve işgal rejimine yönelik operasyonlar yapıldı. 19 Ekim'de ise Yemen tarafından ABD savaş gemilerine yönelik füzeli saldırılar başladı.
Öte yandan Aksa Tufanıyla birlikte Batı Şeria'da işgal rejimine yönelik ciddi hareketlenmeler yaşanıyordu. İşgal rejimi buna karşılık Şehit Aruri'nin Ramallah'ın kuzeyinde bulunan Arura'aki evine baskın düzenleyerek eve el koydu.
Salih Aruri, 2 Ocak 2024 tarihinde Lübnan'ın Dahiye Mahallesi'nde bulunan evine düzenlenen hava saldırısında şehid edildi. Aynı saldırıda İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanları Semir Fandi ve Azzam el-Akra ile Mahmud Zeki Şahin, Muhammed Başaşa, Muhammed el-Rayis, Ahmed Hammud adlı mücahitler de şehadete ulaştı.
Saldırıdan sonra HAMAS tarafından Salih Aruri'nin şehadetine ilişkin yapılan açıklamada: "Siyonist işgalcilerin, Filistin içinde ve dışında liderlerimize ve sembol isimlere yönelik gerçekleştirdiği korkakça suikastlar, halkımızın iradesini ve kararlılığını kırmayı başaramayacak, cesur direnişimizi engelleyemeyecek." denildi.
Hizbullah ise Aruri'nin şehadetinden sonra Siyonistlerin Cel el-Alem, Merc ve Mitat bölgelerindeki askeri üslerini füzelerle vurdu.
Filistinli gruplar ise işgalcilerin Beyrut'ta Salih Aruri'ye karşı gerçekleştirilen suikasta tepki olarak "genel ulusal yas ve kapsamlı grev" ilan etti.
Aruri'nin şehadetinden sonra açıklamada bulunan dönemin HAMAS lideri Şehit İsmail Heniye, işgal rejimin saldırılarının HAMAS'ın gücünü artırdığını söyledi. Heniye,"Halkımızın kararlılığını ve direnişini asla kıramayacaklar." dedi.
Taş İntifadası'ndan şehadete 35 yıllık bir direniş: Kassam komutanı Şehit Azzam El Akra
İşgalci siyonist rejimin, HAMAS lideri Salih El Aruri ile birlikte katlettiği Kassam komutanı Şehit Azzam El Akra, Birinci İntifada'yla başladığı direniş hayatı boyunca siyonistleri aciz bıraktı.
İşgal altındaki Batı Şeria'daki Nablus şehrinin güneyinde bulunan "Kabalan" kasabasının bir evladı olan "Azzam Hüsnü El-Akra" (Ebu Abdullah) ismini başta yeni nesil olmak üzere pek çok Filistinli hiç duymamıştı.
İşgal kuvvetleri tarafından geçen Salı günü Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güney mahallesinde gerçekleştirilen suikastta HAMAS Siyasi Bürosu Başkan Yardımcısı Şeyh Salih El Aruri ve diğer altı kişi hedef alınmıştı.
El-Akra da onların arasındaydı ve onun HAMAS'ın yurtdışındaki askeri kanadı Şehid İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın en önde gelen liderlerinden biri olduğunu siyonistler iyi biliyordu.
Adının şehitler kervanına yazılmasıyla birlikte Akra'nın direnişi ve cihadıyla ilgili bilgiler de birer birer ortaya çıkmaya başladı ve Filistinliler, cihat ve direniş çalışmaları yaklaşık 35 yıla yayılan benzersiz bir şahsiyetle karşı karşıya olduklarını anladılar.
Akra, 1987'de ilk Filistin İntifadası'nın baş göstermesiyle birlikte gençliğinden beri zamanını işgalci siyonist düşmanla savaşarak geçirdi.
Sürgün edilen en gençlerden biri olan Akra, Lübnan'ın güneyindeki Mercu'z-Zuhr'a tehcir edildikten sonra HAMAS hareketinin askeri kanadı Şehid İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın liderliğine kadar ulaştı.
Azzam Hüsnü El-Akra, 1969 yılının son günlerinde dünyaya gelmişti. Suikasta uğramadan sadece birkaç gün önce 54 yaşına girmişti. Akra, çocukluğunda tarımla uğraşan babasının yanında çalışmış, temel eğitimini köyündeki okullarından almıştı.
Akra, kıyamın tüm faaliyetlerine katılmış, köyüne saldıran işgalci kuvvetlere taş atanların ve karşı koyanların en ön saflarında yer almadan çatışmadan ayrılmıyordu.
Özellikle 14 Aralık 1987'de, intifadanın baş göstermesinden sadece beş gün sonra kurulduğu ilan edilen HAMAS hareketine hızla bağlanarak adını duyurdu.
Köyünde ve çevresinde yerel liderlerden biriydi. O ve bir grup arkadaşı, çevredeki kasaba ve köyleri dolaşarak hareketin direniş ideolojisini yaydı ve sadık kişileri direnişe katılmaya çağırdı.
İşgal, Azzam'ın tehlikesini sezmişti. 1989'un başlarında onu esir alana kadar defalarca takip etti ve onu idari gözetime tabi tuttu. 9 ay işgal zindanlarında kaldı. Ancak bu esaret, onun direniş azmini daha da kuvvetlendirmişti. Nitekim zindanda direniş hareketinin önde gelen liderleri ve kadrolarından oluşan elit bir grupla tanışmıştı ve özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz daha büyük bir kararlılıkla davasına hizmet etmeyi sürdü.
Çevresindekiler üzerinde daha büyük bir etki oluşturuyordu artık. Bu yüzden işgal, ona yine zulmederek onu sınır dışı etti.
Mercu'z-Zuhr sürgünü
Şehidin hayatındaki en dikkat çekici gelişme 1992 yılının başlarından yaşandı. Bu zulüm döneminin ardından işgal, halk üzerindeki büyük etkisi nedeniyle onu yeniden esir aldıktan sonra Lübnan'ın güneyindeki Mercu'z-Zuhr'a tehcir ettirdi. Bu tehcirle birlikte Akra, kendisiyle birlikte tehcir edilen HAMAS ve İslami Cihad hareketinin yüzlerce lideri arasında yer aldı.
Azzam El-Akra ismi, çok nadir duyuluyordu ancak işgal, onun oluşturduğu tehlikenin tamamen farkındaydı ve onu hiçbir zaman unutmuyordu. Çeşitli yollardan kendisine ulaşmaya çalışıyor ama sonuç alamıyor; bu başarısızlığını örtmek içinde ailesine baskı yapıyordu.
İşgalin iletişim ağına sızan hücrenin sorumlusuydu
Son iki yılda, işgalin şehit Azzam El-Akra'ya yönelik zulmü, özellikle işgalin onu siyonist iletişim ağı "Celcom"a sızmayı planlayan bir hücrenin sorumlusu olmakla suçladığı Ekim 2022'den bu yana yoğunlaşmıştı.
O dönemde siyonist istihbarat servisi “Şin Bet”, 1948 İşgal Edilmiş Filistin Toprakları'ndan bir elektronik programlama mühendisinin liderliğindeki bir “siber hücreyi” ortaya çıkardığını iddia etmişti. İşgale göre bu hücre sayesinde HAMAS, siyonist iletişim ağlarından birinden tehlikeli güvenlik bilgileri ele geçirmeyi başarmıştı. Yine işgale göre bu "siber hücre", Türkiye'de faaliyet gösteriyordu ve Şeyh Salih El Aruri ve El Akra'nın bizzat denetimi altındaydı.
Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı harekâtı sonrası işgal rejimi yine Akra'nın ailesine yönelik baskılarına devam etti. İşgal, Akra ailesinin evine düzenlediği baskında Akra'nın kardeşi Hüsam ile birlikte bazı aile fertlerini alıkoydu ve şehit Akra ile temas kurmamaları konusunda tehdit etti.
Daha sonraları serbest kalan Hüsam, Akra'nın şehadetinin ardından Kuds Press Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, herkes gibi kendilerinin de kardeşinin şehadetini televizyonlardan öğrendiklerini söyledi.
Hüsam, şehit kardeşi için şunları ifade ediyordu:
"Medyadan öğrendik çünkü zaten kendisiyle iletişimimiz tamamen kopmuştu ve bu durum, bize bir zarar gelmesin diye verdiği bir vasiyetti. Kaybına çok üzüldüğümüz doğrudur. Ancak ömrünün 35 yıldan fazlasını cihat ve direnişle geçirmiş bir adam için bu onurlu bir sondur ve biz onunla ve onun mücadelesiyle gurur duyuyoruz.”
Bugün onun tertemiz ruhu Azmi ağabeyimin, babamın, annemin ve Filistin için pak kanlarını cömertçe veren halkımızın ruhuyla buluştu. Şüphesiz ki ülkemiz işgalcilerin pisliğinden kurtuluncaya kadar bu davayı sürdürecek kişiler olacaktır." (İLKHA)
هشدار حقوقی: تمامی حقوق اخبار، عکس ها و فیلم های منتشر شده متعلق به İlke Haber Ajansı Basın Yayın San می باشد. تجارت مانند. تحت هیچ شرایطی نمی توان از تمام یا بخشی از اخبار، عکس ها و فیلم ها بدون قرارداد کتبی یا اشتراک استفاده کرد.