İslam Hukukçusu Dr. Akalın: Yeni anayasada İslam’ın evrensel değerleri ile modern hukuk birleştirilmeli

İslam Hukukçusu Dr. Adnan Akalın, HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin yeni anayasasında, İslam’ın evrensel değerleri ile modern hukukun teknik araçları birleştirilerek bireyin hem hukuken hem ahlaken korunacağı güçlü bir çerçeve oluşturulmalıdır." dedi.
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi.
Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 farklı panel oturumu ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapıldı.
Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Çalıştayın üçüncü ve son oturumunda Dr. Adnan Akalın, "Kişisel Veriler ve Mahremiyetin Korunması: İslam Hukuku Perspektifi ve Modern Hukuk Sistemleriyle Mukayeseli Bir Model Önerisi" başlığıyla bir sunum gerçekleştirdi.
Modern çağda bireylerin kişisel verilerinin korunması ve mahremiyet hakkının en temel meselelerden biri olduğunu söyleyen Akalın, "Dijitalleşme, büyük veri, yapay zekâ ve sosyal medya, bireylerin özel hayatını daha görünür ve kırılgan hâle getirmiştir. Sosyal medya paylaşımlarından sağlık kayıtlarına kadar birçok veri, çoğu zaman rıza dışında toplanıp işlenebilmekte, bu da mahremiyeti anayasal ve evrensel bir hak olarak gündeme taşımaktadır." dedi.
Türkiye’nin yeni anayasa sürecinde bu konunun özel önem taşımadığını ifade eden Akalın, "Anayasa, hem bireysel özgürlüklerin sınırlarını hem de devletin birey karşısındaki yükümlülüklerini belirleyen en yüksek normdur. Kişisel verilerin korunmasının güçlü biçimde yer alması, devlet-toplum güvenini artıracak ve uluslararası normlarla uyumu destekleyecektir. İslam’ın temel kaynakları da mahremiyetin korunmasına dair güçlü ilkeler ortaya koymuştur. Kur’an’da 'Birbirinizin kusurlarını araştırmayın' (Hucurât 49/12) ve 'Evlerinize izin almadan girmeyin' (Nur 24/27) ayetleri, özel hayatın dokunulmazlığına işaret eder. İslam hukukunda özel hayat, konut dokunulmazlığı, haberleşme mahremiyeti ve haysiyetin korunması erken dönemlerden itibaren tartışılmıştır. Öte yandan modern hukukta Avrupa Birliği’nin hukuki düzenlemeleri ile Türkiye’nin 2016’da yürürlüğe giren KVKK’sı, kişisel verilerin korunmasına dair belirli hükümler getirmiştir." ifadelerini kullandı.
Akalın, sunumunun devamında toplumun kahir ekseriyetinin inanç ve kültürünü ifade eden İslam hukukunun mahremiyet yaklaşımını ayet ve hadisler ile klasik kaynaklar üzerinden inceleyerek, modern hukukla karşılaştırmalı bir analiz yaptı ve Türkiye’nin yeni anayasa süreci için öneriler sundu.
İslam hukukunda bütüncül yaklaşım
İslam’ın temel kaynakları ve fıkıh literatürü dikkate alındığında, mahremiyet ve kişisel verilerin korunması şu ilkelerle güvence altına alındığını ifade eden Akalın, bunları şöyle sıraladı:
"Rıza ilkesi: Kişinin izni olmadan özel bilgilerine erişmek veya onları ifşa etmek caiz değildir.
Zarar vermeme ilkesi (lâ darar ve lâ dirâr): Kişisel bilgilerin paylaşımı, sahibine zarar veriyorsa yasaktır.
Maslahat ilkesi: Toplumsal fayda için bazı verilerin sınırlı kullanımı (örneğin suç soruşturmaları) meşru olabilir; ancak bu durum bireyin onuru ve hakkı gözetilerek yapılmalıdır.
Devletin yükümlülüğü: Devlet, kişisel verilerin korunması konusunda aktif sorumluluk taşır ve bireyin mahremiyetini garanti altına alır."
Modern hukukta mahremiyetin temelleri
Modern hukuk sistemlerinde mahremiyete değinen Akalın, bunun genellikle “özel hayatın gizliliği” kavramı etrafında tanımlandığını söyledi. Akalın, "Bu, bireyin yalnızca fiziksel alanına değil, aynı zamanda kişisel bilgilerinin toplanması, işlenmesi ve paylaşılması süreçlerine yönelik korumayı da içerir." diyerek şunları ekledi:
"Uluslararası belgelerde: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948) madde 12 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950) madde 8, özel hayatın ve mahremiyetin korunmasını temel hak olarak tanımaktadır.
Kıta Avrupası hukukunda: Mahremiyet, daha çok insan onuru ve kişilik hakkı ile ilişkilendirilmiştir.
Anglo-Sakson hukukunda (özellikle ABD): Mahremiyet, bireyin yalnız bırakılma hakkı (“right to be let alone”) olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüzde mahremiyet, yalnızca bireyin onurunu koruma değil, aynı zamanda dijital çağın risklerine karşı veri güvenliği anlamına da gelmektedir."
Modern hukukta ortak ilkeler
Akalın, modern hukuk sistemleri arasında farklılıklar olsa da, kişisel verilerin korunmasına dair ortak ilkeleri şu şekilde özetledi:
"Rıza ilkesi: Bireyin izni olmadan kişisel veriler işlenemez.
Şeffaflık: Verilerin kim tarafından ve ne amaçla işlendiği açıkça belirtilmelidir.
Sınırlılık: Veri yalnızca gerekli olduğu kadar işlenebilir.
Güvenlik: Veriler yetkisiz erişimden korunmalıdır.
Hak sahipliği: Birey, kendi verileri üzerinde kontrol hakkına sahiptir."
Modern düzenlemelerin İslâm hukukuna göre eksik kalan boyutları
Modern hukuk sistemlerinin (GDPR, KVKK, HIPAA, CCPA vb.) bireyin mahremiyetini ve kişisel verilerini koruma konusunda ileri düzenlemeler getirse de, İslâm hukukunun ortaya koyduğu bütüncül çerçeveyle karşılaştırıldığında bazı eksikliklerin göze çarptığını vurgulayan Akalın, "Modern hukuk, mahremiyeti yalnızca seküler ve hukuki bir hak olarak tanımlar. Oysa İslâm’da mahremiyetin korunması aynı zamanda ahlaki ve dinî bir sorumluluktur. Bu nedenle modern hukuk, bireylerin vicdanî sorumluluklarını ve günah bilincini harekete geçiren normatif derinlikten yoksundur.
Modern hukuk, kişisel verilerin korunmasını bireysel hak ekseninde ele alır. İslâm hukuku ise maslahat-ı âmme (kamu yararı) ilkesini merkeze alır. Kişisel verilerin ihlali sadece bireyin değil, tüm toplumun düzenini tehdit eden bir sorun olarak değerlendirilir. Dolayısıyla modern sistemlerde bireysel özerklik aşırı ön plandayken, toplumsal fayda göz ardı edilebilmektedir.
Modern hukukta kişisel verilerin korunması, çoğunlukla denetleyici kurumlar (örn. KVKK Kurumu, AB Veri Koruma Kurulları) aracılığıyla sağlanır. İslâm hukukunda ise bireyin mahremiyetini ihlal etmek, yalnızca hukuka değil, aynı zamanda Allah’ın koyduğu sınırlara karşı bir suç olarak kabul edilir. Bu fark, modern sistemlerde kanunun boşluklarını kullanarak mahremiyeti ihlal etmeyi kolaylaştırırken, İslâm’da ahiret sorumluluğu bu boşlukları kapatır." şeklinde konuştu.
Akalın, şöyle devam etti:
DPR veya KVKK, verilerin nasıl işleneceğini teknik düzeyde belirler. Ancak bireylerin sosyal medyada kendi mahremiyetlerini ihmal etmeleri veya ifşa kültürü gibi konulara ahlakî kılavuzluk sağlamaz. İslâm hukukunda ise “gözlerin harama bakmaması” (Nûr 24/30) veya “ayıpları araştırmama” (Hucurât 49/12) gibi ilkeler, bireylere ahlakî özdenetim kazandırır.
Modern hukuk, kişisel veriyi daha çok kimlik, sağlık, finans, biyometri gibi kategorilerle sınırlar. İslâm hukukunda ise kişinin onuru, şerefi, sırları, itibar bilgileri hatta kalpte sakladığı düşünceler bile mahremiyet kapsamında değerlendirilir. Dolayısıyla İslâm, modern hukukun sınıflandırmasının ötesinde daha geniş bir koruma alanı sunar.
Nihayetinde modern hukuk, teknik düzenlemeler ve bireysel haklar açısından güçlü bir koruma sağlar; ancak İslâm hukukunun sunduğu ahlaki bütünlük, ilahî sorumluluk, toplumsal maslahat ve kapsamlı dokunulmazlık boyutlarını içermediği için eksik kalır. Bu nedenle yeni anayasa çalışmaları yapılırken, modern normların yanında İslâm’ın bu derinlikli bakış açısının da dikkate alınması büyük önem taşır."
Yeni anayasa için öneriler
İslam hukukunun temel kaynaklarının, mahremiyet ve kişisel verilerin korunması konusunda güçlü referanslar sunduğunu söyleyen Akalın, "Yeni anayasa, bu ilkeleri şu şekilde yansıtabilir: Kişisel verilerin korunması ilahi bir hak olarak tanınmalıdır. Kur’an’da yasaklanan 'tecessüs' (başkasının özel bilgilerini araştırma) ve hadislerde teşvik edilen 'sır saklama' ilkeleri, anayasal güvenceye dönüştürülmelidir. Rıza ilkesi anayasal düzeyde açıkça yer almalıdır. Bir kişinin rızası olmadan kişisel bilgilerinin toplanması, saklanması ve paylaşılması yasaklanmalıdır. Zarar vermeme ilkesi (lâ darar ve lâ dirâr) anayasal bir kural olarak yer almalı; kişisel verilerin ihlali, bireyin maddi ve manevi zararına yol açan bir fiil kabul edilmelidir. Toplumsal maslahatın gözetilmesi: Verilerin yalnızca bireysel haklar için değil, toplum düzeni ve ahlakın korunması için de sınırlandırılabileceği belirtilmelidir." şeklinde konuştu.
"Modern hukuk standartlarıyla entegrasyon"
Türkiye’nin hem uluslararası hukuk hem de AB süreci açısından uyumlu bir anayasa oluşturması için modern standartların dikkate alınması gerektiğini söyleyen Akalın, şöyle devam etti:
"GDPR benzeri haklar anayasal düzeyde tanınmalıdır: Unutulma hakkı, veri taşınabilirliği, verilerin silinmesi, bilgilendirilme hakkı.
KVKK anayasal dayanağa kavuşturulmalıdır: Hâlihazırda var olan 6698 sayılı Kanun, yeni anayasada açık bir şekilde kişisel verilerin korunması başlığı altında desteklenmelidir.
Dijital çağın riskleri anayasal düzeyde tanınmalıdır: Yapay zekâ, büyük veri, biyometrik takip gibi modern tehditlere karşı anayasal güvence oluşturulmalıdır.
Devletin yükümlülüğü açıkça tanımlanmalıdır: Devlet, bireylerin özel hayatını ve kişisel verilerini korumak için hem yasal düzenlemeler yapmak hem de teknik altyapı sağlamakla sorumlu tutulmalıdır." diye belirtti.
Devlet, birey ve kurumlar için sorumluluk alanları
Yeni anayasanın, yalnızca bireylerin haklarını değil, devletin ve kurumların sorumluluklarını da açıkça tanımlaması gerektiğini ifade eden Akalın, Devlet: Kişisel verilerin korunması için bağımsız denetim organları kurmak, ihlallere karşı caydırıcı yaptırımlar uygulamak.
Kamu kurumları: Bireylerden topladıkları verileri yalnızca kamu hizmeti amaçlarıyla kullanmak, ticari veya keyfî kullanımlardan kaçınmak.
Özel sektör: Veri toplama ve işleme faaliyetlerini yalnızca bireyin rızasına dayalı yürütmek, aksi halde ağır yaptırımlarla karşılaşmak.
Birey: Kendi mahremiyetini korumak ve başkalarının mahremiyetine saygı göstermekle yükümlüdür." dedi.
Akalın, konuşmasının sonunda, "Türkiye’nin yeni anayasasında, İslam’ın evrensel değerleri ile modern hukukun teknik araçları birleştirilerek bireyin hem hukuken hem ahlaken korunacağı güçlü bir çerçeve oluşturulmalıdır. Kişisel verilerin korunmasına dair açık hükümler, rıza, şeffaflık, zarar vermeme ve devletin yükümlülüğü esas alınarak anayasal güvence altına alınmalıdır. Sonuçta, mahremiyetin korunması insan onuru, bireysel haklar ve devletin sorumluluğu boyutlarıyla ele alındığında hem dünyevi hem de uhrevi anlamda bütüncül bir güvence sağlanabilir." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)
هشدار حقوقی: تمامی حقوق اخبار، عکس ها و فیلم های منتشر شده متعلق به İlke Haber Ajansı Basın Yayın San می باشد. تجارت مانند. تحت هیچ شرایطی نمی توان از تمام یا بخشی از اخبار، عکس ها و فیلم ها بدون قرارداد کتبی یا اشتراک استفاده کرد.