GİGM Uyum ve İletişim Daire Başkanı Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu, Suriyelilerin, Türkiye toplumuna uyum sağlamaları için STK’larla birlikte 7 bölgede çalıştaylar düzenleyeceklerini söyledi.
Türkiye’ye sığınan mültecilerin topluma uyum sağlaması için düzenlediği "Uyum Biz Bize Sohbetler" programının ardından İLKHA’ya konuşan GİGM Uyum ve İletişim Daire Başkanı Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu ve GİGM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, Suriyeli misafirlerin toplumda uyum sağlaması adına gerekli faaliyetleri yapmaya devam edecekleri mesajını verdiler.
GİGM olarak artık sahada hem yabancıların hak ve yükümlülükleri hem de yerel konumdaki kendi vatandaşlar için yerinde çalışmalar yürüttüklerini belirten GİGM Uyum ve İletişim Daire Başkanı Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu, şimdiye kadar 22 ilde uyum buluşmaları yaparak 7 bin 500 kişiye ulaştıklarını ve 6 ilde daha yapacakları buluşmalar neticesinde 10 bin kişiye ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.
"STK’larımızla birlikte 7 bölgede çalıştaylar düzenleyeceğiz"
Valilik, il müdürleri ve tüm üst düzey yöneticilerle birlikte 7 bölgede göç güvenlik ve sosyal uyum üzerine çalıştaylar düzenleyeceklerini belirten Kadıoğlu, "İnşallah Trabzon’da bu ayın sonunda başlayıp mart sonunda tamamlamayı düşünüyoruz. STK’larımızla birlikte 7 bölgede çalıştaylar düzenleyeceğiz. Burada sahada göç ile ilgili çalışan yerli ve yabancı herkesin görüşlerini, fikirlerini alarak faaliyetlerinden haberdar olmak istiyoruz. Göç ile ilgili çalışan tüm akademisyenler ve öğrencilerle birlikte üniversitelerde programlarımız olacak." dedi.
"Ekim ayı ile birlikte seferberlik ilan edeceğiz"
"Suriyelilerle ilgili devletten maaş alıyorlar, TOKİ’den ev almışlar gibi toplum tarafından yanlış bilinen algıları kırmak istiyoruz." diyen Kadıoğlu, "Bursa özelimizde de Allah nasip ederse tüm muhtarlarımızla birlikte ‘doğru bilinen yanlışlar’ noktasında bir bilgilendirme faaliyeti yapmak istiyoruz. Bununla beraber kamu spotları, film çalışmaları ve bilgilendirme amaçlı çalışmalar yapıyoruz. Bunları yapmamızın sebebi tolumu doğru bilgilendirmektir. Allah kısmet ederse ekibimle beraber genel davranış kuralları, birlikte yaşam kültürü, Türkiye’de yaşam rehberi noktasında Milli Eğitim Bakanlığı ile beraber Türkiye’de bulunan 4 milyona yakın Suriyeli kardeşlerimize bir eğitim programı yapmayı düşünüyoruz. Ekim ayı ile birlikte seferberlik ilan edeceğiz. Bunula ilgili çalışmalarımız var. Bizim için uyum çok önemli. ‘Uyum dil ile başlar’ diyerek bu çalışmaları yapıyoruz." şeklinde konuştu.
"GİGM ile beraber tüm kamu kuruluşlarına, STK’lara, basına büyük görev düşüyor"
Kadıoğlu, "Genel olarak buradaki insanların burada kalmaları için çalışma mı yapıyorsunuz? diye soruyorlar. Yaşam içerisinde Suriyeli kardeşlerimizle mahallede, sokakta, hayatın her alanında birlikte yaşıyoruz. Şu aşamada misafir ettiğimiz bu kardeşlerimizle birlikte yaşam kültürünü oluşturmamız gerekiyor. GİGM ile beraber tüm kamu kuruluşlarına, STK’lara, basına büyük görev düşüyor. Bu anlamda çalışma yaparken aynı zamanda daha doğru bilgilendirici faaliyetleri sorumluluk sahibi olarak yapmamız gerekiyor. İnşallah muvaffak oluruz." ifadelerini kullandı.
"İç göçte edindiğimiz tecrübeyle işin üstesinden geleceğimizi düşünüyorum"
Suriyelilerle karşılıklı talepleri olduğunu belirten Kadıoğlu, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Suriyeli insanlar verdiğimiz hizmetten dolayı daha iyi hizmet istiyor. Biz de kendi vatandaşlarımızla ilgili sıkıntıların olduğunu söylüyoruz. Nefret söylemleri gibi bir takım sosyal tansiyonun yükseldiği belirtiliyor. Bizim milletimizde böyle bir şey ne geçmişimizde ne tarihimizde yok. Suriyelilerin bireysel olarak kamu kuruluşlarımızla yaşadığı sıkıntılar var. Almış olduğu hizmetlerle ilgili bazı konularda bilgi eksiklikleri var. Göç idaresiyle ilgili yol izin belgesiyle, bazı sağlık kuruluşlarıyla yaşadıkları sıkıntılar var. Onları da ilgili kurumlarla paylaşarak çözmeye çalışıyoruz. Yine Türk toplumunda Suriyelilerin beraber hareket ettiklerinde bazı davranışlarında rahatsız edici durumların olduğu söyleniyor. Biz de bunları söylüyoruz. Suriyeli kardeşlerimiz de Türk toplumunun hassasiyetlerini bilmiyor. Yüksek sesle konuşmak, gece 23.00'de müzik dinlemek bizim kültürümüze yok. Bunları aşmamız gerekiyor. Türkiye iç göç tecrübesi yaşamış olan bir millettir. Burada edindiğimiz tecrübeyle bu işin üstesinden geleceğimizi düşünüyorum."
"Nefret dilinin oluşmaması için gayret sarf etmeliyiz"
Nefret söylemlerinin kabul edilebilir bir şey olmadığını söyleyen GİGM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, "Bizim kadim kültürümüzde böyle bir şey yok. Bursalılar bunu daha iyi bilirler. Çünkü ecdadımızın Anadolu’yu vatan eyledikten sonra gelip durdukları, şehri kadim eyledikleri bir yerdir Bursa. Bursa göçlerle oluşmuş bir toplumdur. Gönül coğrafyamızdan insanlarımız gelip Bursa’da yaşamaktadır. Şu an da Bursa’da 150 farklı ülkeden yaklaşık 260 bin farklı insan yaşıyor. Bunlar Bursa’nın kültürüne, ekonomisine, finansına, eğitimine son derece katkılar sunuyor. 2 üniversitemizde yaklaşık 6 bin 500 yabancı öğrencimiz var. Bursa ticaret ve sanayi odasına kayıtlı çok kıymetli müessesemiz var. Burada yatırım yapmış iş adamları, mühendisler var. Bu işin bize ne kadar katkı yaptığı boyutuna bakmalıyız. Bunun dışında da burada ortak yaşam kültürünü oluşturmak adına da uyum faaliyetlerini mutlaka yapmalıyız. Nefret dili münferit işlerdir. Bu işleri yapanlarda bir akıl tutulması vardır. Toplumumuzun ahlakında, görgüsünde, geleneklerinde nefret, ayrıştırma yoktur. Böyle bir şeyin olmaması için de gayret sarf etmeliyiz." diye konuştu.
"Suriyelilerin suç oranları yüzdelik olarak çok az"
Toplumda Suriyeli misafirler tarafında işlenen suçlarla ilgili de konuşan Ok, "İnsanın olduğu her yerde elbette ki suç ve ceza olacak. Hangi sıfatla burada kalıyorlarsa kalsınlar Türkiye vatandaşları hariç hiç kimsenin suç işleme gibi bir lüksü yoktur. Türkiye’de maalesef olgular algıların gölgesi altında kalıyor. Suriyeli kardeşlerimizin suç oranları yüzdelik oranları çok azdır. Bu rakamlar şeffaf bir şekilde açıklanıyor. Suça muhatap olmak suç işlemek değildir. Onlara karşı işlenen suçlar var. Bunların çoğunluğu kendi aralarında işlenen suçlardır. TCK’ya göre, kabahatler kanununa göre işlenen bir takım suçlardır. Bu suçlar toplumun huzurunu, genel ahlak kurallarını rahatsız eden türden değildir. Biz sürekli olarak Suriyeli kardeşlerimize de bunu ifade ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Kim ne derse desin asıl olan yetkili kurumların ne dediğidir"
Ortak yaşam kültürünün geliştirebilmesi için gündelik yaşamda, kanunlara uymada herkesin aynı şekilde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Ok, son olarak şunları kaydetti:
"Yaklaşık 3 buçuk milyon Suriyeli kardeşimiz geçici koruma statüsüyle burada kalıyor. Ülkelerindeki insani kriz tamamlandığında ülkelerine geri dönecekler. Bizim çabamız, döndüklerinde güzel hatıralarla ayrılmalarıdır. Yüz yıl sonra kader bizi bir araya getirmiş. Yüz yıl sonrada barış içerisinde yaşamanın zeminini oluşturuyoruz. Suriyeli kardeşlerimiz huzurlu olsunlar. Hiç kimse onları hukuksuz bir şekilde sınır dışı edemez. Fakat lütfen kayıtlı oldukları illerde kalsınlar. Yol izin belgesi almadan seyahat etmesinler. Çünkü bu hareketliliği takip etmek zorundayız. Yoka hizmet üretemeyiz. Onun dışında ortak yaşam kültürüne katkıda bulunacak kurslarımıza, dil becerilerini geliştirecek faaliyetlere katılsınlar. Birlikte yaşam kurallarını öğrenmek durumundayız. Onun dışında kim ne derse desin asıl olan yetkili kurumların ne dediğidir." (Nizamettin Aşkın, Zeki Aras- İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
İçişleri Bakanlığı, Tunceli ve Ovacık (Tunceli) Belediye Başkanlarının PKK ile bağlantılı suçlardan ceza almaları ve soruşturmaları devam etmesi nedeniyle bu belediyelere ilgili vali ve kaymakamların kayyum olarak atandığını duyurdu.
Ekim 2023'ten bu yana devam eden işgal rejimi saldırıları nedeniyle 420 bin Suriyeli mültecinin anavatanlarına döndüğü belirtildi.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu " (Yenidoğan) Çeteyi ortaya çıkartan, onu takiple delillendiren, bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir? Onları yakalattığımız için mi?" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Demokrasi ve insan haklarına inanan ülkeler ve uluslararası mekanizmalar ivedilikle harekete geçmeli, bebek katillerinin hak ettiği cezayı almaları için gereğini yapmalıdır." dedi.