"Bir bayramı daha içeride geçirmelerine engel olamadık"
28 Şubat mağdurları için düzenlenen basın açıklamasında konuşan Av. Kaya Kartal, 90'lı yıllardan bugüne brifingli ya da paralel yargı zulmü ile cezaevlerine konulan mazlumların bir bayramı daha içeride geçirmelerine engel olamadıklarını söyledi.
Her ayın 28'inde Türkiye'deki tüm şubeleriyle aynı saatte 28 Şubat mahkûmları için basın açıklamaları dizisine devam eden MAZLUMDER, İstanbul Adalet Sarayı önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Açıklamasında basın metnini okuyan MAZLUMDER Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal, "Kurban Bayramı'nı geride bıraktığımız bugünlerde, 28 Şubat mahpuslarının yani 90'lı yıllardan bugüne brifingli ya da paralel yargı zulmü ile cezaevlerine konulan mazlumların bir bayramı daha içeride geçirmelerini engel olamamanın burukluğunu yaşıyoruz." dedi.
"Bu mesele kangren haline döndü"
Meselenin kangren haline döndüğünü söyleyen Kartal, "Bugüne kadar çok şey söylemiş olmamıza rağmen bu mesele bir kangren olarak ortada durmaktadır. Bir taraftan af tartışmaları gündeme getirilirken diğer taraftan brifingli ve paralel yargına doğru siyasi mahpusların bu aftan da yararlandırılmayacağını ilişkin haberler tedirginlik uyandırmaktadır. Adrese teslim bir aftan ya da hatırlı kişilere yönelik bir özel uygulamadan bahsetmiyorsa unutmamalıdır ki devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir. Hukukun da adaletin de mantığın da gereği budur. Bugüne kadar hep bunun tersi yaşandı, umarız ki bu kez böyle bir sapma ile karşılaşmayız." ifadelerini kullandı.
"Öncelikli mesele mağdurların serbest kalmasıdır"
Kişilere karşı işlenen adli suçların af bağlamında tekrar gündeme getirildiği bugünlerde, 28 Şubat'ın brifingli yargısının kararlarıyla hapsedilen mazlumların tahliyesi öncelikli mesele olduğunu belirten Kartal, "28 Şubat'ın Tahkim ettiği zemine basarak büyüyen paralel yapının kararlarıyla hapsedilen mazlumların tahliyesi öncelikli meseledir. Brifingli paralel bir yargı zemininde oluşan ön yargılar ve bu ön yargılarla oluşturulan içtihatlarla halen devam eden yargı söylemlerine son vermek öncelikli meseledir. MAZLUMDER olarak brifingli yargıların kötü mirasını devralan mevcut mahkemeleri, iş yoğunluğu bahanesini bir tarafa bırakarak, gerekirse gecelerini gündüzlerini katarak bu sorunun çözmeye davet ediyoruz. 28 Şubat sürecindeki siyasi yargı kararlarının iptal edilerek 28 Şubat'ın brifingli-siyasi yargılamalarının yok sayılmasını talep ediyoruz. 28 Şubat mahpuslarının hiçbir bahane ya da erteleme olmaksızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz." dedi.
Yaklaşık 1,5 yıldır süren basın açıklamalarına verilen destekten dolayı katılımcılara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Doğruhaber Gazetesi yazarı Mehmet Eşin ise her ayın 28'inde meydanlarda taleplerimizi yinelediklerini söyledi.
"Hepsi olmasa da hiç olmazsa hasta olanların serbest bırakılmasını istiyoruz" diyerek konuşmasını sürdüren Eşin "Bizim talebimiz hasta olan mahkûmların bu mübarek Kurban Bayramı'nda dışarda olmalarıydı ve geri kalanlarının da bilahare bırakılmalarıydı. Maalesef bu temennimiz ve isteğimiz gerçekleşmedi." dedi.
"İçeriye girdiklerinde henüz tüyleri yeni terleyenler bugün saçları sakalları beyazladı"
Yıllardır içerde olup orada yaşlanan mahkûmların yaşadıkları zulme dikkat çeken Eşin, "İçeriye girdiklerinde henüz tüyleri yeni terleyenler bugün saçları sakalları beyazladı. Baba olanlar dede oldu ama maalesef Müslümanlar dışarı çıkmadı. Bu konuda fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerek hükümet yetkilileri gerek adalet bakanlığı ve Cumhurbaşkanı bu dosyaların içeriğine vakıftır. Hangi kumpas ve oyunlarla içeri atıldıkları biliyorlar. Bu konuya el atılmalıdır." şeklinde konuştu.
Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği af yasasına da değinen Eşin, şunları söyledi:
"Sadece hırsızlara ve adli suçlulara bir af gelecekse bu büyük bir zulüm olur. Adli suçlardan zulme uğrayanlar dışarı çıkmalı ama öncelikli olarak devletin kendisine karşı işlenen suçların affedilmesi gerekiyor. Af olacaksa bütün tutsakları ve özellikle 28 Şubat mağdurlarını kapsaması gerekir. İnşallah biz içerde tek bir Müslüman kalmayana kadar adaletin yerini bulması için meşru hakkımızı kullanarak meydanlarda olacağız." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Ekim ayı, Gazze'de iki yıl süren soykırımın ardından varılan ateşkes anlaşması ve ardından yaşanan esir takasıyla damgasını vurdu ancak siyonist ihlaller hız kesmedi. Türkiye, bu süreçte önemli bir arabuluculuk rolü üstlenirken, iç politikada "Türk, Kürt, Arap İttifakı" vurgusu ve PKK'nın çekilme açıklamasıyla öne çıkan adımlar attı.
Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA), son dönemde sosyal medyada namaza yönelik alaycı ve küçümseyici tutumlara ilişkin yazılı bir basın açıklaması yayımladı. “Namaz kırmızı çizgimizdir” başlığıyla yayımlanan açıklamada, namazın İslam’daki yeri ve müminin kimliğini belirleyen temel bir ibadet olduğu vurgulandı.
Eylül ayı, Filistin Devletinin İngiltere, Fransa, Kanada gibi önemli ülkelerce tanınmasıyla uluslararası arenada dönüm noktası yaşanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM ve Beyaz Saray'daki temasları yoğun diplomasi trafiğine sahne oldu. Türkiye'de ise HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayı ve hükümetin yeni eğitim yılı temasları iç politikada öne çıktı.
HAMAS, işgal rejimi ile Somaliland arasındaki karşılıklı tanıma girişiminin Filistin halkına karşı işlenen suçları örtme amacı taşıdığını belirtti.