Hastalık bulaşan pamuk fideleri yeniden ekildi

Bu yıl yağmurların beklenenden daha uzun sürmesi nedeniyle pamuk fidelerinin köklerinde yaşanan çürüme, çiftçinin fideleri söküp yeniden dikmesine neden oldu.
Çiftçiler Nisan ayında yapılan hazırlıkların ardından pamuk tohumlarını toprakla buluşturdu. Mevsimin aşırı yağışlı geçmesi nedeniyle pamuk fidelerinin köklerinde yaşanan çürüme, çiftçinin fideleri söküp yeniden dikmesine neden oldu.
Aşırı yağışlar nedeniyle bu yıl mağdur olduklarını söyleyen Çiftçi Ahmet Özgeyçi “Nisan ayında pamuklarımızı ektik. Aşırı yağışlar nedeniyle pamuk fidelerimizde büyük hasarlar meydana geldi. Yağışların ardından oluşan sellerden dolayı pamuk fideleri boğuldu. Tarlalarımıza hastalık girdi. Ziraat mühendislerimizi getirttik. Üst taraftan yeşil kalan pamuk fidelerimiz, köklerinden yukarıya doğru kuruyordu. İşin ciddiyetini anladıktan sonra daha fazla geç kalmamak için fidelerimizi söküp, ekimlerimize tekrar başladık." dedi.
Özgeyçi “Yaptığımız bütün masraflar boşa gitti. İkinci ekimde aynı masrafı yapmak zorunda kaldık. Mazotun litresi 6 TL civarında. Tarımsal desteklememize ise DEDAŞ el koyuyor. Yetkililerden bu mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz." İfadelerini kullandı.
"Hastalıktan kaynaklı ikinci ekim, zarar yüzde 15-20'nin üstünde ise tavsiye edilir"
Konu ile ilgili açıklamada bulunan Ziraat Yüksek Mühendisi Eyyüp Çelikli ise “Bölgemizde mayıs ayının yağışlı geçmesinden kaynaklı pamuklarda fide kök çürüklüğü hastalığı yoğun bir şekilde görülmektedir. Hastalıktan kaynaklı ikinci ekim, zarar yüzde 15-20'nin üstünde ise tavsiye edilir." Şeklinde konuştu.
Çelikli, sözlerine şöyle devam etti: "Hastalığın ilk belirtileri yeni oluşmuş kökte görülür. Bu köklerin kabuk dokusu renk değiştirerek yumuşamaya ve çürümeye başlar. Toprak yüzeyine çıkabilmiş hasta fidelerin kökleri ve kök boğazı kahverengileşir, incelir, bitki ayakta duramaz, devrilir ve kurur. Nemin daha az, sıcaklığın daha yüksek olduğu zamanlar, hastalık ağır seyrettiğinden fideleri daha yaşlı devrede de yakalayabilmektedir. Bu aşamada hastalanan fidelerde zarar şekli ise toprak seviyesinin hemen biraz altında kırmızımtırak koyu kahverenginde, bitki sakının içine doğru çökük lekeler şeklindedir. Bu şekilde zarar görmüş fidelerin bir kısmı sonraları kurur. Bir bölümü de havaların ısınması ve nemin azalmasından sonra yüzeysel kökler meydana getirerek canlılıklarını sürdürürler. Hastalık bilhassa bulaşık ve nem tutan topraklarda yağışlı ve serin giden yıllarda çok büyük tahribat yaparak pamuk tarlasındaki fidelerin tümünün kök ve kök boğazlarının çürüyüp ölmesine neden olduğundan, tarlanın yeniden ekilmesini gerektirmektedir. Hastalık yeniden ekimi gerektirecek seviyede olmadığı zamanlarda ise fide eksilişi nedeniyle tarlada bazı boş alanların kalmasına sebep olmaktadır. Bu olasılığı karşılamak için de çiftçi gerektiğinden fazla tohum kullanmaktadır. Bu suretle tohum, ilaç ve işleme masraflarının yükselmesine ve geç ekimden dolayı mahsul kaybına neden olmak suretiyle büyük ekonomik zararlar oluşturmaktadır." dedi. (Sabri Acet-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayının sonuç bildirisinde, "Anayasanın başlangıç kısmı, manifesto niteliğinde yeniden kaleme alınmalıdır", "Yeni anayasa, herkesin kendisini eşit hissettiği ve ait hissedebileceği kapsayıcı bir vatandaşlık anlayışı üzerine inşa edilmelidir", "Hak ve adalet merkezli bir anlayışla hazırlanmalı", "Tüm siyasi parti temsilcilerinin yer aldığı bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmalı" ifadeleri yer aldı.
İslam Hukukçusu Dr. Adnan Akalın, HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin yeni anayasasında, İslam’ın evrensel değerleri ile modern hukukun teknik araçları birleştirilerek bireyin hem hukuken hem ahlaken korunacağı güçlü bir çerçeve oluşturulmalıdır." dedi.
HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayında konuşan Prof. Dr. Saffet Köse, "Din, bütünüyle düzenleyen bir yapıya sahiptir. Çünkü aile ile ilgili insanlığın maslahatı sabittir. Bu kurallar o yer ve zamana göre değişmeyen sabit kuralları belirlediği için ve o da sabit maslahatı korumak üzere geldiği için ayrıntılarıyla gelmiş hükümlerdir." dedi.
Prof. Dr. Abdulmuttalib Arpa, bireylerin inançlarına uygun biçimde ekonomik faaliyette bulunma taleplerinin, çoğu zaman açık bir anayasal güvenceye sahip olmadığını belirterek, bu faaliyetlerin, toplumsal yaşamın da önemli bir parçası olduğunu söyledi.