Metiner: Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür
![Metiner: Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür Metiner: Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür](/img/NewsGallery/2025/2/15/442796/FeaturedImage/7f93d41f-aa1b-47f0-bdaf-4be600e71aa9.webp)
Eski Milletvekili Mehmet Metiner, "Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür. Kürtlere yönelik inkar, asimilasyon ve baskı politikalarının oluşturduğu trajik bir mesele asla 'Kürt meselesi' olarak tanımlamaz." dedi.
HÜDA PAR'ın Kürt meselesinin tarihi, toplumsal ve siyasi boyutlarının ele alındığı "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" Diyarbakır'da gerçekleşti.
Çalıştayın ilk oturumunda eski Milletvekili Mehmet Metiner, "Geçmişten Günümüze Kürt meselesine Çözüm Arayışları ve Neticeleri" başlıklı bir sunum yaptı.
Kürt meselesi tabirinin yanlış olduğunu savunan Metiner, "Peki nedir mesele? Şudur: Kuruluş sürecinde cumhuriyet halk partili iktidar seçkinleri, Kürt varlığını ve aidiyetini modern ulus-devlet projesi için bir tehdit olarak gördükleri için inkara yöneldiler. Devlet marifetiyle Türk ismi üzerinden homojen bir ulus yaratmak istedikleri için Kürtlerin ayrı bir kavim olarak varlığını inkar ederek dilini ve kültürünü yasaklama yoluna gittiler. Bunu da sistematik ve acımasız asimilasyon politikalarıyla yaptılar. Milli mücadelenin kurucu ve güçlü aktörlerinden biri olan Kürtler, Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra durduk yere farklı kavmi aidiyetleri dolayısıyla mesele olarak görülüp ötekileştirildiler." dedi.
"Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür"
Kürtlerin bizatihi kendilerinin, "mesele" çıkarmadığını, ama ne yazık ki Kürtlerin "mesele" olarak görüldüğünü söyleyen Metiner, “Kürt meselesi, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür. O yüzden sanki Kürtlerin kendisi meselenin bizatihi aktörüymüş gibi anlaşılmaya müsait bir tanım üzerinden yol yürümeyi yanlış bulduğumu önemlilikle vurgulamak isterim. Çünkü Kürtlere yönelik inkar, asimilasyon ve baskı politikalarının oluşturduğu trajik bir mesele asla 'Kürt meselesi' olarak tanımlanamaz."
Bunu söylemenin, Kürtlerin hiç bir meselesinin olmadığı anlamına gelmediğini söyleyen Metiner, "Türkiye’de inkar ve asimilasyondan kaynaklı bir 'Kürt meselesi' yok ama Kürtlerin meselesi var. Kürtlerin demokratik ve kültürel talepleri var. Kürtlerin o eski Türkiye’deki terörle yanlış mücadele yöntemlerinden kaynaklı mağduriyetleri ve sosyal sorunları var. Sayın Cumhurbaşkanımızın inkar ve asimilasyonu sonlandıran devrimci adımına eşlik eden, güçlü demokratik ve kültürel adımları hiç kuşkusuz tarihi önemdedir. Ama hala giderilmesi gereken meseleler ve atılması gereken adımlar var." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu meseleye sunduğu desteğin, artık bu meselelerin kökten çözümü için gerekli zihni ve psikolojik zeminin oluştuğunu gösterdiğini söyleyen Metiner, herkesin bu elverişli çözüm zeminine yeni ve uzlaşıcı müspet katkı sağlaması gerektiğini söyledi.
Metiner, "Büyük resme baktığımız zaman sözünü ettiğim inkarın yalnızca Kürtlere yönelik olmadığını görürüz. O modern ulus-devlet projesinin mağdurları arasında Türkler de vardır. Bunu bilmek, çözüm için gerekli olan anlayışta ortaklaşmak adına çok gerekli. Doğrudur; Türklerin kavmî olarak kimlikleri inkar edilmemiş, dili yasaklanmamıştır ama Türk’ü tarih sahnesinde Türk kılan İslami ve geleneksel tüm özellikleri de laikçilik ve modernlik adına yok varsayılmış, devlet, memleket ve toplum hayatından sökülüp atılmak istenmiştir. Batıperest CHP yönetici eliti verili Türk’ü asla beğenmemiş, hatta onu çağdaşlaşmanın ve sekülerleşmenin önünde bir iç tehdit olarak görmüş, o yüzden devlet marifetiyle 'makbul Türk' inşa etme yoluna gitmiştir. Müslüman-dindar-muhafazakar Türk’ün kendisi adı Türk olan bir devlette CHP yönetici elitinin tepeden inmeci, batıcı, zorla modernleştirmeci politikalarının mağduru ve mazlumu olmuştur." diye konuştu.
"Gövdesi sadece Türk veya Kürt olan ama beyni, aklı ve yaşam tarzı bütünüyle Batılı olan yeni bir vatandaş yaratılmak istenmiştir"
Türklerin de Kürtlerin de aslında seküleştirilmek istendiğini ifade eden Metiner, "Gövdesi sadece Türk veya Kürt olan ama beyni, aklı ve yaşam tarzı bütünüyle Batılı olan yeni bir vatandaş yaratılmak istenmiştir. Modern ulus-devletin tek tipleştirici, farklılıklara zinhar izin vermeyen homojenleştirici ideolojisi, bir yandan modernlik üzerinden İslami-geleneksel inanç ve yaşam tarzlarını biçen, bir yandan da Fransız tipi ulusçuluk anlayışı üzerinden Kürtlerin ve diğer toplulukların farklılıklarını hayalî bir tek ulus kimliği potasında eritmeye dönük adeta bir giyotin işlevi görmüştür." diye ekledi.
Metiner, şöyle devam etti:
"Kürt meselesi olarak tanımlanan mesele 1984’ten itibaren silahlı bir ayaklanma ve terör dolayısıyla gündemimize geldi. Ve yine üzülerek belirtmek isterim ki hep çözümlenmek istenen şey de bu terör belası oldu.
Terör konuşulurken Kürdün adı dahi zikredilmek istenmedi, Kürtlerin meselesi görmezlikten gelindi. Dolayısıyla kayda değer çözüm önerileri gündeme getirilmedi. Getirmek isteyenler de baskılandı, “Kürtçü-bölücü” diye suçlandı. Kürt dememek için birileri 'terör sorunu', birileri, 'Güneydoğu sorunu' dedi. 'Ekonomik sorun' dedi. Çünkü Kürdün adını anmak yasaktı. Kürt kavminin varlığını iddia etmek suçtu. Kürtçe sokakta dahi konuşulması yasak olan bir dildi.
Birileri de 'Kürt meselesi' dedi bu süreçte. Tanım yanlış bile olsa Kürde dikkat çekmek için böyle dedi. Şimdi mesele anlaşıldığına göre artık yanlış tanımda ısrarın da lüzumu yok.
Terörün tırmandığı döneme kadar bu meselede devlet adına kayda değer çözüm arayışlarına yönelen hiç olmadı. Devleti yönetenler sadece terör odaklı politikalar geliştirdiler. Şayet Kürtlere yönelik inkar, asimilasyon ve zor politikaları olmamış olsaydı dağa çıkan bir örgütün yaşama şansı olmazdı.
Bunu söylemek, dağa çıkmaya veya teröre meşruiyet veya haklılık atfetmek anlamına gelmiyor asla. Bize göre hiç bir haklı neden veya gerekçe ne dağa çıkmayı ne de terörü meşrulaştırır.
Cumhuriyet tarihinde bu meseleyi sadece terör boyutuyla değil, asıl sözünü ettiğim boyutuyla adını da koyarak cesaretle çözmeye kalkan tek lider Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.
Şimdi yeni bir dönemin eşiğinde bulunuyoruz. Ya birlikte Türkiye’yi inşa edip hepimizin kazanacağı bir döneme kapı aralayacağız ya da yabancı düşman güçlerin oyununa gelip birbirimize kaybettirmeyi sürdüreceğiz."
Metiner, "Devletimiz tek olmalı bizim. Hiç kimsenin bir diğerinin varlığını inkar etmediği tek bir millet olmalıyız. Tek bir vatanımız ve tek bir bayrağımız olmalı bizim. Resmi dilimiz tek olmalı ama bu ülkenin bütün dilleri hür ve serbest olmalı. En az resmi dilimiz kadar kıymetli ve muteber olmalı. Resmi dilimizin tek olması, diğer dillerimizin kamusal hayatın işlevsel bir aktörü olmasına mani bir durum teşkil etmez. Bunu formüle edecek tarihi tecrübeye sahibiz biz. İlla bu ülkedeki tüm dillerin resmi dil olarak kabul edilmesi gerekmiyor, ama resmiyette kabulün sosyal barışımızı güçlendirecek bir pratiğe dönüşmesi sağlanabilir. Eğitim dilimiz Türkçe olmalı, ama diğer dillerimizin hepimize ait devletimizin okullarında öğrenimi ve öğretimi sağlanmalı. Ana dilde eğitim yerine ana dilin öğrenimi ve öğretimi kapsamlı ve derinlikli bir formüle pekala kavuşturulabilir." diye konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, HÜDA PAR'ın düzenlediği çalıştayda yaptığı konuşmada, "Türkiye'de bu kadar millet var, bu kadar farklı etnik kavim var, hiçbirimiz birleşmeden önce gerçek tadımızda değiliz ancak birleştiğimizde 'Zemzem' oluyoruz." dedi.
Şehidler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik, "Her çağda olduğu gibi bu çağda da izzetimizi ve onurumuzu muhafaza etme adına mutlaka şehadet kavramını iyi bir şekilde kavramalı, çocuklarımıza anlatmalı ve bizden sonraki nesillere de bir miras olarak bırakmamız lazım." dedi.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, "Kürt sorununun çözümü için atılması gereken pek çok adım, yapılması gereken çok iş var. Ama öncelikle kardeşlik ikliminin onarılması gerekiyor. Irkçılık-milliyetçilik sorununun aşılabilmesi kardeşlik zemininin yeniden ve sağlam temeller üzerinde tesisini gerektiriyor." dedi.