“Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü aydınlatılmalı”
Helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçen süre içinde ölümünün aydınlatılmadığını iddia eden bir grup BBP’li, Mersin adliyesi önünde basın açıklaması yaparak kazanın aydınlatılması talebinde bulundu.
Helikopter kazası sonucu 25 Mart 2009 tarihinde hayatını kaybeden eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından geçen 6 yıl boyunca hala aydınlatılmadığını iddia eden bir grup Büyük Birlik Partili, Mersin adliyesi önünde basın açıklaması düzenledi.
Ellerinde Muhsin Yazıcıoğlu'nun fotoğraflarını taşıyan grup adına basın açıklamasını okuyan BBP Genel Başkan Yardımcısı Kaptan Kartal, Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından 6 yıl geçmesine rağmen en ufak bir ilerlemenin yaşanmadığını aksine geriye doğru bir gidişin olduğunu ileri sürdü.
Bülent Arınç'ın verdiği sözleri tutmadığını iddia eden Kartal şöyle devam etti: "Şimdi biz Bülent Arınç'a diyoruz ki, evet Bülent Arınç, namus borcumuzdur dedin. Görev süreniz bitti. PKK'lılarla, ne yapalım bize bu kadar zulüm edilseydi biz de dağa çıkardık demiştin. Buradan Arınç'a soruyorum. Ne yapalım Arınç, biz de dağa mı çıkalım? Ya da helikopter mi düşürelim? Hakkımızı böyle mi arayalım?"
Kartal, "6 yıldır Muhsin Yazıcıoğlu davasında ismi geçen bütün memurlar, kamuda görev alan herkes terfi ettirildi. Buradan yeni kurulacak hükümete de seslenmek istiyoruz. Bu terfilerin hesabı sorulacak mı? Bunlar neden terfi ettirildi. Arama kurtarmayı yanlış yöne yönlendirenlerden hesap sorulacak mı? Dağda bulunan 17 köylünün telefonunda bulunan resimlerin kimler tarafından silindiği bulunacak mı? Hava şartları kötü olmasına rağmen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu helikopteri neden uçurdu? Neden buna izin verildi? Bunun hesabı sorulacak mı? Bu işte kusuru bile olsa bir tane adam tutuklu değil şu an. Tamamı 3. yargı paketi ile serbest bırakıldı. 5. yargı paketi ile ağır cezalar kalktı. Muhsin Yazıcıoğlu davası 3-4 parçaya ayrıldı. Muhsin Yazıcıoğlu'nu unutmayacağız. Unutturmayacağız." dedi.
Açıklamasın ardından grup sessiz bir şekilde dağıldı. (Osman öksüz-İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Kasım ayı, Gazze'de ateşkes anlaşmasına rağmen devam eden siyonist saldırılar ve ihlallerle, Türkiye'nin "terörsüz bölge" hedefini açıkladığı "Terörsüz Türkiye" süreciyle ve ABD'nin yeni uluslararası hamleleriyle şekillendi.
Ekim ayı, Gazze'de iki yıl süren soykırımın ardından varılan ateşkes anlaşması ve ardından yaşanan esir takasıyla damgasını vurdu ancak siyonist ihlaller hız kesmedi. Türkiye, bu süreçte önemli bir arabuluculuk rolü üstlenirken, iç politikada "Türk, Kürt, Arap İttifakı" vurgusu ve PKK'nın çekilme açıklamasıyla öne çıkan adımlar attı.
Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA), son dönemde sosyal medyada namaza yönelik alaycı ve küçümseyici tutumlara ilişkin yazılı bir basın açıklaması yayımladı. “Namaz kırmızı çizgimizdir” başlığıyla yayımlanan açıklamada, namazın İslam’daki yeri ve müminin kimliğini belirleyen temel bir ibadet olduğu vurgulandı.
Eylül ayı, Filistin Devletinin İngiltere, Fransa, Kanada gibi önemli ülkelerce tanınmasıyla uluslararası arenada dönüm noktası yaşanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM ve Beyaz Saray'daki temasları yoğun diplomasi trafiğine sahne oldu. Türkiye'de ise HÜDA PAR'ın anayasa çalıştayı ve hükümetin yeni eğitim yılı temasları iç politikada öne çıktı.