Sağlık-Der, yeni yılda insanlığı tehdit eden sağlık sorunlarına dikkat çekti

Sağlık-Der, 2024 yılında sağlığı tehdit edeceğini öngördüğü tehditler arasında bulaşıcı hastalıklar, aşı olmaya direnç, teknoloji bağımlılığı, iklim değişikliği gibi 13 madde sıralayarak bunların minimize edilmesiyle hastalıkların azalacağına dikkat çekti.
Sağlık-Der Genel Başkanı Uzm.Dr. Kasım Sezen, yaptığı yazılı açıklamaya yeni yılda insanlığı tehdit eden sağlık sorunlarını sıraladı.
Her yıl, dernek olarak insanlığı tehdit eden sağlık sorunlarına ilişkin bir rapor yayınladıklarını hatırlatan Sezen, bilim, danışma kurulu, teşkilat ve üyeleriyle yapmış oldukları stişareler neticesinde 2024 yılında sağlığı tehdit edeceğini öngördükleri tehditleri şöyle sıraladı:
1. Bulaşıcı Hastalıklar: Yeni ortaya çıkan veya yeniden önem kazanan bulaşıcı hastalıklar, insanların çok çabuk yer değiştirmelerinin kolaylaşması nedeni ile hızlı bir şekilde kıtalararası yayılabilmektedir.
2. Aşı Olmaya Direnç: Eksik bilgi nedeni ile aşı olunmaması ve küresel düzeyde aşılanma oranının artırılmaması hastalıkların daha da ilerlemesine sebep olmaktadır.
3. Sedanter Yaşam: Hareketsiz yaşam tarzı iyice artmıştır. Bu da sedanter yaşama bağlı hastalıkları tetiklemiştir.
4. Psikolojik Bozukluklar: İş ortamında mobbing, ekonomik zorluklar, geçim sıkıntısı, insani iletişim zorlukları, alım gücünün düşmesi, büyük şehirlerdeki trafik yoğunluğu, dikey mimari.
5. Teknoloji Bağımlılığı: Evde kalmak zorunda kalan kişilerin teknolojik cihazlar ile çok fazla vakit geçirmesi teknoloji bağımlılığına sebep olmaktadır.
6. Duruş Bozuklukları: Hareketsiz yaşam ve spor yapmamak özellikle eklem, kas hastalıkları ve duruş bozukluklarına sebep olmaktadır.
7. Stres: Sosyal ilişkilerin zayıflaması, ekonomik kayıplar, gelecek kaygısı strese bağlı hastalıklara sebep olmaktadır.
8. Yalnızlık: İnsanların yalnız kalması depresyon, kişilik bozuklukları, öz bakım eksikliği, kalp damar, sindirim sistemi ve enfeksiyon hastalıklarına sebep olmaktadır.
9. Obezite: Gittikçe artan obezite, kalp, damar, tansiyon, diyabet, eklem ve enfeksiyon hastalıklarına sebep olmaktadır.
10. Trafik Artışı: Toplu ulaşımın kullanılmaması, trafik sorununun artmasına, çevre ve gürültü kirliliğine neden olmaktadır.
11. Çevre ve Hava Kirliliği: Artan sanayileşmeye bağlı olarak gelişen çevre ve hava kirliliği çok sayıda hastalığın, dolayısı ile ölümün en temel nedenidir.
12. İklim Değişikliği: Orta ve uzun vadede kuraklık, sıcaklık artışı ve kıtlık insanlığa birer tehdit olacaktır. Bu sebeple savaşlar, çatışmalar ve göçler yaşanabilecektir.
13. Gıda: Gıdanın içindeki besin değerinin düşmesi ve gıdanın ağır metaller, zirai ilaçlar ile kirlenmesi."
Bu sağlık tehditlerinin minimize edilmesiyle hastalıkların azalacağına dikkat çeken Sezen, "Bunun sonucunda hastanelerin, sağlık personelinin yükünün ve sağlığa harcanan bütçenin düşmesi beklenmektedir. Sağlıklı toplum güçlü toplum demektir. Bu tehditler azaltıldığı takdirde toplumun sağlığı bozulacak, ciddi iş gücü kayıpları, ekonomik sıkıntılar ortaya çıkacaktır." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Bazı insanların başarılı olmalarına rağmen kendini yetersiz ve sahtekâr gibi hissettiğini belirten uzmanlar, bu duruma imposter sendromu denildiğini söylüyor.
Gaziantep Şehir Hastanesi Hekimlerinden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Lütfü Aşkın, son yıllarda Türkiye ve dünya genelinde artan genç kalp krizlerinin önüne geçebilme adına yaşam tarzının değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
Zekânın, doğuştan gelen bir kapasite olarak yüzde 30-40 oranında belirleyici olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yüzde 60-70 oranında eğitimle geliştirilebilir. Zihinsel yatırım, emek ve çabayla daha hızlı yol alınabilir ve bu kişiler daha avantajlı olurlar.” dedi.
Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakil Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz, enstitünün yalnızca ameliyat yapan bir merkez olmadığını, aynı zamanda bilimsel araştırmalara yön veren, genç nakil cerrahların yetiştirildiği bir eğitim yuvası olduğunu söyledi.