30 yıldır milli gelirin adaletsiz bir şekilde dağıtılması, Moskova terbiyesi görmüş Komünist zihniyetli yöneticilerin yolsuzluk düzeni kurarak lüks şartlarda yaşaması, Kazakistan halkının sokaklara dökülmesine neden oldu.
Kazakistan'ın batısında 2 Ocak'ta sıvılaştırılmış petrol gazına (LPG) yapılan zamların ardından protestolar başladı. Gösteriler kısa sürede çatışmaya ve iç karışıklığa dönüştü.
Protestolar sırasında en az 164 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı. Olaylar sırasında yaralanan güvenlik güçlerinin sayısının ise 1300'den fazla olduğu aktarıldı.
Protestoların ülke geneline yayılması sonucu, Olağanüstü Hal ilan edildi.
Kazakistan İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, olayların ardından yapılan operasyonlarda 10 binden fazla kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Yakalananlar arasında komşu ülkelerin vatandaşlarının olduğu öne sürüldü.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, hükümet karşıtı protestoları "darbe girişimi" olarak nitelendirdi. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) toplantısında yaptığı açıklamada, protestoların "tek bir merkez" tarafından yönetildiğini söyledi ancak isim vermedi.
Kazakistan Dışişleri Bakanlığı ise gözaltına alınanlar arasında "radikal İslamcıların" bulunduğunu iddia ederek hedef saptırdı. Halkın, yönetici sınıfın yolsuzluk düzeni kurarak şatafat içinde yaşamasına tepki göstermesini görmezden geldi.
Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly de ülkesindeki olaylara ilişkin düzenlediği basın toplantısında, dostlarının desteğini almak için "radikal İslam" bahanesine sığındı. Saparbekuly, diğer ülke diktatörlerinin zora girdikleri anda yaptığı gibi yaşanan olaylardan Müslümanları sorumlu tuttu.
Basın mensuplarına, ülkesinin Dışişleri Bakanlığının belirlediği çerçevede açıklamalarda bulunan Saparbekuly, "Kazakistan, yurtdışında eğitilmiş, iyi koordine edilmiş terörist grupların silahlı saldırganlığına maruz kaldı. İlk inceleme sonuçlarına göre, saldırganlar arasında, radikal İslamcı grupların tarafında "sıcak noktalara" ulaşma konusunda deneyimli kişilerin olduğu tespit edildi. Terörist gruplar 'uyuyan hücrelerini' aktive ederek ortaya çıktılar." iddiasında bulundu.
Kazakistan nerede ve neden önemli?
Resmî adıyla Kazakistan Cumhuriyeti, Orta Asya ve Doğu Avrupa'daki Türki halka sahip bağımsız bir devlet. Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan ile birlikte günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletinden biri.
2 milyon 724 bin 900 kilometrekare yüzölçümü ile dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesi. Müslüman ülkelerin ve Türki devletlerin yüzölçümü bakımından en büyüğü, doğal kaynaklar bakımından da en zengini. Ülke nüfusu 2020 itibarıyla 19 milyona ulaştı.
Kazakistan, dünyanın en büyük uranyum üreticisi. Dünyanın dokuzuncu en büyük petrol ihracatçısı ve 2021'de 85,7 milyon ton üretim gerçekleştirdi. Kömür üretiminde ise dünyanın 10'uncu en büyük ülkesi. ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci Bitcoin madencisi.
SSCB'nin dağılmasıyla 1991'de bağımsızlığını kazanmasının ardından yüz milyarlarca dolar yabancı yatırımı çekmeyi başardı. Stratejik konumu nedeniyle, Çin ve Güney Asya'nın hızla büyüyen pazarlarını kara ve demiryolu ile Hazar Denizi'ndeki liman yoluyla Rusya ve Avrupa pazarlarıyla birleştiriyor.
25 Ekim 1990'da Kazakistan, Sovyetler Birliği içinde bulunan bir cumhuriyet olarak kendi topraklarındaki egemenliğini, Moskova'da yapılan darbe girişiminin ardından ise 16 Aralık 1991'de bağımsızlığını ilan etti.
Nursultan Nazarbayev döneminde çarşaf, sakal ve tesettür düşmanlığı
Kazakistan'ın "komünist dönem"deki lideri Nursultan Nazarbayev, bağımsızlığın ilan edilmesinin ardından ülkenin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Nazarbayev, 28 yıl boyunca ülkeyi rakipsiz bir şekilde yönetti.
Yönetimi boyunca "elinde aşırı güç toplamak" ve "muhalefeti bastırmakla" suçlanan Nazarbayev ve hükümeti, sık sık yolsuzluk yapmakla suçlandı. Batı medyasında, Nazarbayev'in İsviçre bankalarında yüz milyonlarca doları olduğu belirtildi. Kazakistan'daki muhalif Respublika gazetesi ülkenin hazinesine gitmesi gereken milyonlarca doların İsviçre bankalarında olduğunu yazdı. Bu haberlerden sonra Respublika yazarları ölüm tehditleri aldı, gazete binası kundaklandı, ardından kapatıldı. Nazarbayev bir yasa çıkararak kendisine geniş çaplı dokunulmazlık getirdi.
2011'de Almatı başta olmak üzere ülke çapında büyük protestolar oldu. Polisin sert müdahalesi sonucu 15 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. İnsan hakları kuruluşları, gözaltına alınan yüzlerce kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtti.
Nazarbayev, "radikalizmle mücadele" bahanesiyle İslami gruplar ve Müslümanlara yönelik kısıtlamalar getirdi. Çarşafın dinle herhangi bir bağlantısının olmadığını iddia eden Nazarbayev, okullarda başörtüsünü yasakladı. Nazarbayev "Gençlerimiz bilgi eksikliğinden dolayı uzun sakal bırakıyor. Siyah bir çarşafla baştan aşağıya bürünen Kazak kızlarının sayısı gittikçe artıyor." diyerek İslam ve Müslümanlara yönelik hazımsızlığını gösterdi. Nazarbayev döneminde ülke Müslümanları dinlerini özgürce yaşama konusunda sürekli sıkıntılara maruz kaldı.
Haziran 2019'da uzun süreden beri yanında bulundurduğu Kasım Cömert Tokayev'i devlet başkanı seçtiren Nazarbayev, daha önce anayasada yaptırdığı değişikliklerle "lider" sıfatını elde etti ve Kazakistan'ın yönetimindeki ağırlığını korumayı sürdürdü. Nazarbayev istifa etse de yetkileri 2022 yılına kadar devam etti.
Kasım Cömert Tokayev İslam'ın pratik hayata yansımasını istemedi
19 Mart 2019'da Cumhurbaşkanı Nazarbayev istifa ederken, Anayasa'da yer alan madde gereği, Senato Başkanı olarak Tokayev Cumhurbaşkanı oldu.
Tokayev, iktidara gelmesinin ardından Nazarbayev sonrasındaki tek adam gibi hareket etti. En güçlü aday olarak girdiği 2019 erken seçimlerini, yüzde 71 oyla kazandığı iddia edildi. Nisan 2021'de Nazarbayev, Kazakistan Halk Meclisi başkanlığından istifa ederken, yerine Tokayev geldi. Bu gelişme Tokayev'in gücünü artırmasına yol açtı.
İktidarında sık sık "İslami radikalizm" ile mücadele adı altında İslam ve Müslümanlara düşmanlık yapan Tokayev, "entelektüel bir İslam'ın yayılması" gerektiğini söyledi. Tokayev bu söylemleriyle, İslam'ın pratik hayata yansımasından ziyade "kültürel" olarak kalmasını istedi.
Tokayev, nüfusunun büyük bölümünü Müslümanların oluşturduğu ülkede, ezana, camiye, başörtüsüne ve dini ibadetlere tahammül edemediğini açıkça gösterdi.
Tokayev olayların "yolsuzluk" nedeniyle çıktığını itiraf etti
Ülkede halkın inanç, örf ve adetlerine yönelik baskının yanı sıra kamuda yolsuzlukların sürmesi, 2 Ocak'ta sıvılaştırılmış petrol gazına (LPG) yapılan zamların da etkisiyle protestolara neden oldu. Gösteriler kısa sürede çatışmaya ve iç karışıklığa dönüştü.
Kazakistan Meclisi'nin olağanüstü oturumunda önceki gün konuşan Tokayev, "Nazarbayev döneminde, onun şahsi katkılarıyla oluşturulan oligarşik yapı Kazakistan'ı sömürdü. Ülkemizin gelirleri artmasına rağmen halk refahtan payını alamadı." dedi.
İstikrar fonu oluşturulacağını iddia eden Tokayev, "Nazarbayev dönemindeki oligarklar, yeni yasal düzenlemelerle her yıl astronomik kazançlarının bir bölümünü bu fona devretmek mecburiyetinde olacak." ifadelerini kullandı
Türki Cumhuriyetler Komünist yöneticiler yüzünden halkın inancıyla barışamadı
Ağustos 1991'de Moskova'da yapılan darbe girişiminin ardından diğer Türki Cumhuriyetler gibi Kazakistan da bağımsızlığını ilan etti.
Türki Cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazandılar ancak bu ülkelerde iktidarda kalan eski komünist yöneticiler, asla halklarıyla barışık ve bağımsız olamadılar. Kendi koltuklarını koruma adına yolsuzluk yaptılar, halklarına zulmettiler, ülke dışındaki dostlarına şirin görünmek adına "radikal İslam" ile mücadele ettiklerini öne sürdüler.
Kazakistan yönetimi de ülkenin huzur ve istikrarı için halkın taleplerine kulak vereceğine, "halk düşmanlığı" yapmaya devam etti. Göstericileri "terörist" olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Tokayev, orduya "uyarıda bulunmadan ateş açma" yetkisi verdiğini açıkladı. "20 bin haydut Almatı'ya saldırdı" diyen Tokayev, bu kişilerden teslim olmayan herkesin "imha edileceğini" söyledi.
Komünist zihniyetli ve Moskova terbiyesi görmüş bu yöneticiler, bir kez daha "Halk teröristtir" ve "Olayların arkasında radikal İslamcılar var" söylemine sığındı.
Yönetici sınıf yolsuzluk düzeni kurarak lüks şartlarda yaşıyor
Ülke çapında milli gelirin adaletsiz ve eşit olmayan bir şekilde dağıtıldığı, yönetici sınıfın yolsuzluk düzeni kurarak lüks şartlarda şatafat içinde yaşadığını 30 yıldır bütün toplum görüyor.
Örneğin akaryakıt zammı protestoları olarak başlayan olaylar devam ederken İngiliz basını ülkeyi 28 yıl boyunca yöneten Kazakistan'ın eski cumhurbaşkanı Nazarbayev'in kızının lüks hayatını gün yüzüne çıkardı. Buna göre Aliya Nazarbayeva yaklaşık 4 milyar liralık servetini İngiltere'ye kaçırdı. Ardından malikâne ve jet satın aldı. Telegraph gazetesinin haberine göre, Nazarbayeva iki mali danışmanıyla anlaşmazlığa düşerek sahtekârlık, fonların zimmete geçirilmesi, dolandırıcılık amaçlı komplo, mütevelli görevi ihlalleri ve sebepsiz zenginleşme ile suçlandı. Bu anlaşmazlık, yaptığı harcamaları ve lüks hayatını gün yüzüne çıkardı. Ailenin İngiliz siyasetçilerle yakın ilişkisine değinilen haberler, huzursuzluğun hâkim olduğu Kazakistan'da öfkeye neden oldu.
Kazakistan'da, iktidar koltuğunu sürekli aynı kişinin işgal etmesine rağmen yaşam koşullarında iyileşmenin sağlanamaması, halkın örf ve inançlarını yaşama konusunda engellerle karşılaşması, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, seçimlerin şaibeli ortamda sahtekârlıklarla yapılması gibi nedenler, yıllardan beri halkta büyük bir tepkinin birikmesine neden olmuştu.
2 Ocak'ta patlak veren de bu öfke birikimiydi. Protestoları organize eden herhangi bir örgüt veya lider yoktu. Zaten ülkede etkili bir muhalefet de bulunmuyor. Buna rağmen Kazakistanlı yöneticiler "radikal İslamcı grupların tarafında 'sıcak noktalara' karışma konusunda deneyimli kişilerin de olduğu" iddialarına sığındı. Amaçları, kuklası oldukları ülkeler adına "İslam ile terörizmi, Müslümanlar ile terörist kavramlarını sürekli birlikte kullanarak algı operasyonları yapmak." Yolsuzluk ve zulümlerine, radikal İslam'ı bahane ederek Müslümanların şiddet taraftarı olduğunu benimsetmeye çalışmak.
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenler ile vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri İslam düşmanlığı yapıyor. Diktatörlerin bu yönelimleri, İslam'a ve Müslümanlara karşı temelsiz bir ön yargının gelişmesine neden oluyor. İsim ve cisimleri değişse de halklarından kopuk söz konusu diktatörlerin asıl amaçları hiçbir zaman değişmiyor. Geçmişten bu yana aynı projeyi uygulamaya çalışıyorlar. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Her yıl insan hakları raporları yayımlayan, Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutlayan, hak ve özgürlüklerden dem vuran ABD ve AB gibi Batılı uluslar, söz konusu Filistin, Lübnan ve Gazze'de katledilen en az 20 bin çocuk olunca utanç verici bir sessizliğe bürünüyor.
Filistin toprakları üzerinde siyonist rejimin kurulmasına, işgal ve katliamlara yol açan “Balfour Deklarasyonu”nun üzerinden tam 107 yıl geçti.
20 yıldan fazla bir süre ile Afganistan'ı işgal altında tutarak halkını sefalete mahkûm eden barbar Batı, hezimetini kamufle etmek için, Afganistan halkının yüzde 80'inin yoksulluk sınırının altında olduğu yaygarasını kopararak propaganda malzemesi olarak kullanıyor.
Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra Sırpların Boşnaklara karşı başlatmış olduğu soykırıma karşı direnen ve nihayetinde mücadelesini zaferle taçlandıran Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, vefatının 21'inci yılında rahmetle anılıyor.