Emekli albay ve askerî strateji uzmanı Nidal Ebu Zeyd, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun’da işgal kuvvetlerini hedef alan direniş pususunun sıradan bir askerî operasyon olmadığını, masadaki müzakerelere doğrudan konmuş "ateşli bir siyasi mesaj" niteliği taşıdığını söyledi.

Gazze'deki askerî tabloya ilişkin analizinde Ebu Zeyd, saldırının zamanlamasının Siyonist Netanyahu’nun Beyaz Saray ziyaretiyle eş zamanlı gerçekleşmesinin, onu hedef alan sert bir darbe anlamı taşıdığını ve öldürülen ya da yaralanan askerlerin görüntülerinin, herhangi bir askerî ya da siyasi başarının pazarlanmasını engellediğini belirtti.

İşgal ordusunun ilk incelemesine göre saldırı sonucunda 5 asker öldü, aralarında bir üst düzey subayın da bulunduğu 14 asker yaralandı. İşgal medyası saldırıyı “karmaşık ve hassas planlanmış” olarak tanımlarken, saldırının Kfir Tugayı’na bağlı "Netzah Yehuda Taburunu” hedef aldığı ifade edildi.

El Cezire'de yer alan habere göre Ebu Zeyd, bu operasyonun sadece bir pusu değil, gece karanlığında gerçekleştirilen, sıkı güvenlik önlemlerine rağmen başarıya ulaşmış bir sızma operasyonu olduğunu, bu yönüyle ciddi bir askerî başarıyı temsil ettiğini vurguladı.

Ebu Zeyd, saldırının önemini artıran unsurun, direnişin gerçekleştirdiği ilk “üç aşamalı operasyon” olması olduğunu belirtti. Ona göre; sırasıyla önce bir tank hedef alındı, ardından onu kurtarmaya gelen birinci grup vuruldu, son olarak da ikinci kurtarma grubuna saldırı düzenlendi. Bu, önceden yapılmış istihbarat çalışmasına dayalı hassas planlamayı ortaya koyuyor.

İşgal ordusu soruşturmasında, hedef alınan birliğin yaya olarak yol geçişi sırasında uzaktan kumandalı iki patlayıcının infilak ettiği, ardından yoğun ateş açıldığı ve kurtarma çalışmalarının daha da zorlaştığı belirtildi.

Ebu Zeyd’e göre, sızma mutlaka Beyt Hanun’dan olmayabilir; yakın bölgelerden gizli geçişle yapılmış olabilir.

Askeri uzman, direnişin bu tür operasyonları az sayıda savaşçıyla gerçekleştirdiğini, dikkat çekmeden ve görünmeden ilerlemeye odaklandığını vurguladı.

Ebu Zeyd, "Ayrıca bu tür operasyonlarda genellikle patlayıcılar sızma sırasında taşınmaz; hafif ve orta ölçekli silahlar kullanılır. Bu olayda muhtemelen RPG füzeleri ya da 'Yasin 105' roketleri kullanılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

İşgal medyasına göre, öldürülen ve yaralanan askerlerin tahliyesi saatler sürdü ve bu süreçte helikopterler kullanıldı. Kurtarma timlerinin direniş tarafından sürekli hedef alınması ve ateş noktalarının çokluğu, tahliyeyi daha da zor hale getirdi.

Ebu Zeyd, Beyt Hanun’un hem “Demir Kılıçlar” saldırısında, hem “Generaller Planında” hem de “Gideon Araçları” saldırılarının işgal rejimi tarafından başlangıç noktası olarak seçilmesinin, işgal ordusunun operasyonel performansında bir erozyona işaret ettiğini ve askerî tabirle “operasyonel tıkanıklık” yaşandığını ifade etti.

Askeri uzman, direnişin, gelişmiş gece görüş sistemleri ve insansız hava araçlarına rağmen tamamen gizlenerek hedefe yaklaşabilmesinin önemli bir başarı olduğunu vurguladı.

İşgal kaynaklarına göre, ilk patlayıcı askerî bir aracı hedef aldı, ardından üç ayrı patlayıcı kurtarma timlerini hedef aldı. Sonrasında doğrudan ateş açıldı ve patlayıcı yüklü bir robota da saldırı düzenlendi.

Ebu Zeyd, bu tür operasyonların sadece zayiat vermeye değil, askerî anlamda “yüksek değerli hedefleri” imha etmeye yönelik olduğunu söyledi. Bu hedefler, asker taşıyan araçlar ya da cephane yüklü nakliye araçları olabilir.

Beyt Hanun'da yaşananların direnişin yöntemlerinde niteliksel bir sıçrama olduğunu belirten askeri uzman, direnişin artık sızma, pusu ve baskın üçlüsünü esnek biçimde kullandığını ve savaşın 640. gününde hâlâ sürpriz yapabilme ve sahaya uyum sağlama yeteneğini koruduğunu ifade etti. (İLKHA)