Türkiye’de yılda yaklaşık bin çocuğa Lösemi tanısı konulduğuna dikkat çeken Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Özşahin Akyay, çocukların radyasyon yayan cihazlardan, sağlıksız gıda ve içeceklerden uzak tutulması gerektiğini söyledi.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Özşahin Akyay, "2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası" nedeniyle İLKHA muhabirinin sorularını yanıtladı.
"Lösemi Hastalığı nedir, löseminin belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılıyor, erken tanının tedavide etkileri nelerdir, tedavide başarı oranı nedir, Türkiye'de ne kadar lösemili çocuk var ve toplumsal duyarlılık adına vatandaşlara ne tür görevler düşüyor?" gibi sorulara cevap veren Prof. Dr. Arzu Özşahin Akyay, löseminin ölümcül bir hastalık olduğunu anımsattı.
Tedavinin ilk 8 ayı yoğun olmak üzere toplamda 2 yıl sürdüğünü kaydeden Arzu Özşahin Akyay, takip sürelerinin ise 5 ila 7 yıl arasında değiştiğini söyledi.
Löseminin 1 hafta 10 gün içerisinde bulgu verdiği için genellikle tanı ve tedavide gecikmenin olmadığını kaydeden Akyay, çocuklarda aşırı halsizlik, yorgunluk, vücutta morarmalar, yüksek ateş, kemik ağrıları, burun kanamaları, diş eti kanamaları ve kilo kaybı gibi durumlarda ebeveynlerin kendilerine başvurduklarını kaydetti.
Löseminin tüm yaş gruplarında görülen bir hatalık olduğunu ancak en çok 0-18 yaş gruplarında gördüklerini aktaran Akyay, Akut Lenfoblastik Lösemi denilen ALL tipinin daha çok 3-5 yaş arasında görüldüğünü ve her yaş grubundan hastalarının olduğunu söyledi.
Yüksek doz radyasyon, ya da kimyasallara maruz kalmanın lösemiye neden olabildiğine dikkat çeken, Akyay, ailelerin çocuklarını, telefon, tablet, bilgisayar gibi radyasyondan yayan cihazlardan ve sağlıksız yiyecek ve içeceklerden uzak tutmaları gerektiğine vurgu yaptı.
Çocukluk çağı lösemilerin de tedavi başarı oranlarının yüz güldürücü olduğunu kaydeden Akyay, özellikle ALL denilen tipinde yüzde 80-85 hatta bazen yüzde 90’a varan yüksek başarı oranlarının olduğuna dikkat çekti.
Çocuklara kemoterapi verirken normal hücrelerinin azaltıldığını ve enfeksiyonlara açık hale geldiğini belirten Akyay, hastalar tedavi alırken; Temizliğine, titizliğine, beslenmesine son derece özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’de yılda yaklaşık 2 bin 500 çocuğa kanser tanısı konulduğuna dikkat çeken Akyay, bunlardan yaklaşık bin kişinin lösemi gruplarından oluştuğunu söyledi.
Çok ağır ve yüksek riskli olan lösemi tiplerin de kemik iliği naklinin yapılması gerektiğini, bu tür hastalar için gönüllü kök hücre gönüllüsü olmanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Akyay, mümkün olduğu kadar Kızılay merkezlerine gidip kök hücre vericisi talebinde bulunulması tavsiyesinde bulundu.
"Tedavi edilmezse ölümcül bir hastalık"
Akyay, "Lösemi hastalığı kemik iliğinden kaynaklanan bir hastalık. Her ne kadar halk arasında kan kanseri olarak bilinse de aslında kemik iliği kanseridir. Kemik iliğinde kan üreten öncül hücreler var. Bu öncül hücrelerin kanser hücrelerine dönüşmesi ve kemik iliğinin doldurmasıyla normal çalışan kan hücreleri düzgün üretememesiyle neticelenen bir durum. Tedavi edilmezse ölümcül bir hastalık. O yüzden bir an önce tanı koyup tedaviye başlamak gerekiyor." diye belirtti.
"Lösemi ani çıkan bir hastalık olduğu için tedavi gecikme olmuyor tanı konulduğu gibi tedaviye başlanıyor"
Löseminin ani çıkan bir hastalık olduğunu kaydeden Akyay, Lösemi diğer kanser türleri gibi değil, 1 hafta 10 gün içerisinde bulgu verdiği için genellikle tanı ve tedavide gecikme olmuyor. Kan değerleri hızlıca bozulduğu için çocuklar doktora erken götürülüyor. Çocuklarda aşırı halsizlik, yorgunluk, vücutta morarmalar, yüksek ateş, kemik ağrıları, burun kanamaları, diş eti kanamaları derin solukluluk, kansızlık ve kilo kaybı gibi durumlar olunca bizlere başvuruyorlar. Tanı konulduktan sonra birkaç gün içinde tedaviye başlanıyor." dedi.
"Tedavi süresi 2 yıl takipleri ise 5-7 ila yıl arası sürüyor"
Lösemi tedavisinin hasta yatırılarak ve kemoterapi verilerek yapıldığını aktaran Akyay, "Tedavisi uzun süren bir hastalık, genellikle 2 yıla kadar sürüyor. Bunun ilk 8 ayı genellikle yoğun tedavi oluyor diğer kalanı da evde hafif tedavisi şeklinde sürüyor. Takipleri ise 5 ila 7 yıl arası sürüyor." dedi.
"Lösemiyi en çok 0-18 yaş grubunda görüyoruz"
Löseminin en çok 0-18 yaş gruplarında görüldüğü ancak erişkinlerde de görülebildiğine vurgu yapan Akyay, "Hayatımızın her döneminde, her evresinde görebiliriz. Ama Akut Lenfoblastik Lösemi dediğimiz ALL tipi daha çok 3-5 yaş arasında en fazla görülüyor ama dediğim gibi yeni doğan bebekten 18 yaşına kadar bütün yaş gruplarında görülebilen bir hastalık ve bütün yaş grubundan da hastalarımız var." diye konuştu.
"Yüksek doz radyasyon ve kimyasallara maruz kalma lösemiye neden olabiliyor!"
Yapılan çalışmalarda yüksek doz radyasyon, ya da kimyasallara maruz kalmanın lösemiye neden olabildiğine dikkat çeken Akyay, şöyle devam etti:
"O yüzden ailelere tavsiyemiz; Telefon, tablet, bilgisayar gibi radyasyondan yayan cihazlardan, paketli gıdalar, GDO’lu gıdalar, jelibonlar, renkli gazozlar gibi sağlıksız her türlü yiyecek ve içeceklerden uzak tutulması gerekir. Aşırı stres, depresyon durumlarından uzaklaştırmak tedavilerini yaptırmak ve boyalar, kimyasallar gibi çocuğa zararlı olabilecek şeylerden ailelerin çocuklarını uzak tutmaları gerekir. Ama bütün bunlara rağmen lösemi ortaya çıkabilir. Ancak bu tür şeylerden uzak tutmakta her zaman fayda var."
"Çocukluk çağı lösemilerinde başarı oranları yüz güldürücü"
Çocukluk çağı lösemilerin de başarı oranlarının yüksek olduğunu belirten Akyay, "Çocukluk çağı lösemilerinde başarı oranları gerçekten yüz güldürücü. En sık gördüğümüz ALL ile AML diye iki tipi var. Onlarda kendi içinde ayrılıyor. Özellikle ALL denilen tipinde yüzde 80-85 hatta bazen yüzde 90’a varan başarı oranları var. Tabi bu çocuklara kemoterapi verirken normal hücrelerini de azaltıyoruz ve enfeksiyonlara çok açık hale geliyorlar. Bu konuda da dikkatli olmak gerekiyor. Yine tedavi alırken temizliğine, titizliğine, beslenmesine son derece özen göstermek gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye’de yılda yaklaşık 2 bin 500 çocuğun kansere yakalandığı ve kanser hastalarının yüzde 30-35’nin lösemilerden oluştuğuna dikkat çeken Akyay, her yıl ortalama bin civarında yeni lösemi tanısının konulduğunu söyledi.
"Gönüllü kök hücre vericisi olmak çok önemli!"
Çok ağır ve yüksek riskli olan lösemi tiplerinde kemik iliği naklinin yapılması gerektiğinin altını çizen Akyay, Kemik iliği nakli olmadan bunların tedavisi mümkün olmayabiliyor. bunlar için gönüllü kök hücre vericisi olmak çok önemli. Merkezimizde (Turgut Özal Tıp Merkezi Onkoloji Hastanesi) kemik iliği naklide yapıyoruz. Bazen aile içinde uyum bulamadığımızda Türkiye'deki ve dünyadaki vericileri tarıyoruz, buradan yüzde 100'e yakın bir verici bulabilirsek o çocuğu kurtarma olasılığımız artıyor. o yüzden insanlarımız mümkün olduğu kadar Kızılay merkezlerine gidip kök hücre vericisi talebinde bulunursa çocuklara büyük fayda sağlarlar." diye belirtti.
Akyay son olarak, "2-8 Kasım Lösemi çocuklar haftası farkındalığını halkımıza ulaştırabilme imkânı verdiğiniz için sizlere (İLKHA) teşekkür ediyoruz. Çocuklarımız için gelin verici olalım, donör olalım, onlara katkı sağlayalım." diye çağrıda bulundu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Türkiye Aktarlar ve Baharatçılar Federasyonu Genel Başkanı Halit Özdemir, kış aylarında grip ve soğuk algınlığından korunmak için en çok tercih edilen doğal ürünlerin başında pekmez, ıhlamur, keçiboynuzu ve kozalak sularının geldiğini belirtti.
Dicle Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oktay Bozan, "İnsanlar yenildikleri zaman yok olmazlar, düşmana benzedikleri zaman yok olurlar. Oysa biz yaklaşık bir asırdır düşmana benzeme konusunda farkında olarak yada olmayarak yoğun bir çaba içerisindeyiz." dedi.
Okul öncesi eğitimin önemi ile ilgili konuşan İstanbul İl Müftü Yardımcısı Ayşe Coşkun, Çocukların zihinsel gelişiminin yüzde 70'inin okul öncesinde tamamlandığını, bunun yanında dilsel, bilişsel, psikomotor, bedensel gelişim ile sosyal alışkanlıkların da bu süreçte ciddi manada geliştiğini söyledi.
Yaklaşan 3 aylar vesilesiyle açıklamada bulunan Hayrat Vakfı Şanlıurfa Temsilcisi Faysal Vuran, bu ayların daha iyi bir manevi havaya girme vakti olduğunu belirterek, 3 ayların fırsatlarından istifade edilmesi gerektiğini ifade etti.