Öger: Madde bağımlılığına karşı hükümetleri tedbir almaya zorlamak imanımızın bir gereğidir

Yeşil Yıldız Derneği Başkanı Yahya Öger, Alimler Buluşmasında yaptığı konuşmada madde bağımlılığının zararlarına dikkat çekerek, "Hükümetleri bu anlamda tedbir almaya, önlem almaya, bu anlamda yasal düzenlemeler yapmaya zorlamak imanımızın bir gereğidir." dedi.
Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından tertip edilen, Kürdistan Bölgesi başta olmak üzere, dünyanın farklı coğrafyalarından alim ve akademisyenlerin katıldığı 10'uncu Alimler Buluşması Diyarbakır'da 3’üncü oturumuyla devam etti.
Her yıl gerçekleştirilen alimler buluşmasının 10'uncusu "İslami Kimliğimiz Üzerine Kurgulanan İdeolojik Girişimler" temasıyla Diyarbakır merkez Yenişehir ilçesi Selahaddin Eyyubi Camii Konferans Salonu’nda yapıldı.
Buluşmanın ikinci gününde HAMAS yetkilisi Sami Ebu Zuhri bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.
Selamlama konuşmalarının ardından 3'üncü oturuma geçildi.
Yeşil Yıldız Derneği Başkanı Yahya Öger "Uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla mücadele yetersizliği ve doğurduğu tahribatlar" konularını masaya yatırdı.
"Bağımlılık" kavramına dikkat çeken Öger, İslam camiasının, bunu sadece "alkol bağımlılığı" olarak bildiğini savundu.
Öger, "Bu konuda alkol bağımlılığı özellikle şarap bağımlılığı ayetle sabit olduğu için haramlılığı noktasında durduk. Fakat ortaya çıktı ki hayatımızın akışına aldığımız pek çok şey bizde bağımlılık yaptı. Buna 'davranışsal bağımlılıklar' dediler, buna 'madde bağımlılıkları' dediler. Bunlardan bir tanesi tütün bağımlılığı, bunlardan bir tanesi uyuşturucu illet bağımlılığı, bunlardan bir tanesi teknoloji bağımlılığı... Bunlardan bir tanesi kumar dediğimiz emek sömürülüğü bağımlılığı. Belki ilerleyen aşamalarda mesela 'porno bağımlılığı', belki ilerleyen aşamalarda gençlerimizi bizim elimizden alan 'karbonhidrat bağımlılığı' gibi daha pek çok bağımlılık türleriyle karşı karşıya kalacak bu toplum. Çünkü Batı medeniyetinin insanları yalnızlaştırmada kullandığı en büyük argümanlar bunlardır, doneler bunlardır. Gençliği yalnızlaştırmak, gençliği bitirmek, nesli tüketmek ve az bir toplulukla dünya hayatını sürdürmeye çalışmak." dedi.
Türkiye'de kumarın başına 'milli' kelimesi getirilerek kumarın legalleştirildiğini ve kamu televizyonlarında bile kumarın reklamının yapıldığını hatırlatan Öger, "Kullandığımız cep telefonlarında, online kumar sitelerinde onlarca, yüzlerce kumar siteleri çocukların önüne, Facebook'ta, Twitter'da, Instagram'da önlerine çıkıyor. Yani siz bir şeyi incelerken patır patır kumar siteleri sizin önünüze reklam düşürüyor." ifadelerini kullandı.
Yalnızlaşan, değersizleşen, kendini bilmeyen bir insan profiliyle karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Öger, "Medeniyet uzaya gitti. Teknoloji ivme kazandı ama insanoğlu yalnızlaştı, bireyselleşti ve içine kapandı. Bu kapanıklıkla beraber insanoğlu artık inancını da artık hayatını da bireysel yaşamaya başladı. Aslında teknolojide amaç şu anda tanrısal bir kurgu oluşturmaktır. Çünkü Facebook'ta ne yapacağınız ne yiyeceğiniz hatta nerede öleceğiniz tahminlerle, algoritmalarla önünüze çıkıyor. Kiminle evleneceğiniz, karakterinizin kiminle uyuştuğu konusunda algoritmalarla önünüze çıkıyor. Bir sonraki noktada artık sosyal medya bizi yok etme cihetine gidiyor. Başardılar mı? Başardılar. Nerede? Lübnan'da. Çağrı cihazlarıyla bir anda binlerce insanı bertaraf ettiler. Ya şehit ettiler ya bir tarafta bertaraf ettiler." şeklinde konuştu.
"Madde bağımlılığıyla alakalı korkunç rakamlar dünyada dolaşıyor"
Teknolojinin bağımlılığı konusunda ciddi manada bir sıkıntının olduğunu ifade eden Öger, "Gençler şunu söylüyor: Yalnızlaştırıldık, tanınmadık, bilinmedik, konuşulmadık. Bakın biz insanlara dini anlatırken ihmal ettiğimiz kendi aile bireylerimiz oldu. İletişimi kopardığımız eşlerimiz oldu, çocuklarımız oldu, kızlarımız oldu ve kızlarımızın, çocuklarımızın tek sığınacağı teknoloji ve madde bağımlılığı oldu. Madde bağımlılığıyla alakalı korkunç rakamlar dünyada dolaşıyor. Ama enteresandır şunu size net söyleyeyim, dünya ekonomisi şu an üç kalem üzerinde dolaşıyor. Petrol, silah, uyuşturucu. Ve bu üç kalem, dünya ekonomisini oluşturan bu üç kalemin aslında sahası Orta Doğu, Müslüman ülkeler. Petrol bizden çıkıyor. Uyuşturucu bizden üretiliyor. Özellikle sentetik olmayanlar bizden üretiliyor. Onun dışında silahları da biz de deneniliyor. Hiroshima'ya atılan on binlerce kattan fazla Gazze'ye silah atıldı. Ve bu yine İslami ülkelerden giden paralarla alınıp israile bağışlandı." değerlendirmesinde bulundu.
"İslam uleması halen tütün kullanımının helal mi, haram mı olduğunu tartışıyor"
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre her yıl dünyada 6 milyon insanın tütün kullanımından kaynaklı hayatını kaybettiğini aktaran Öger, "100 bin Türkiye'de ölen insanların sayısıdır. Ama ne enteresandır ki halen İslam uleması, affınıza sığınarak sizlerden özür dileyerek tütün kullanımının helal mi, haram mı, tahrimen mi, tenzihen mi mekruh olduğu konusunda bir tartışma içerisindeyiz." dedi.
"israil, Arap bölgelerinde uyuşturucu satımını bizatihi kendisi yapıyor"
İşgalci siyonist rejimin, madde bağımlılıkla ilgili yaptığı çalışmalara dikkat çeken Öger, "israil, Arap bölgelerinde uyuşturucu satımına göz yumuyor veya uyuşturucu satımını bizatihi kendisi yapıyor. Çünkü bağımlı olan genç, maddeyi isteyen genç arkadaşını satar, davasını satar, ülkesini satar, inancını satar. O aş ermede, o maddeyi vücut istediğinde insanlar artık inancı da davayı da bir tarafa itebiliyorlar. Muhbir olarak kullanıyorlar. Muhbir olarak kullanıyorlar ya da başkalarını da bu bataklığın içerisine sürebilmeleri için piyon olarak, torbacı olarak kullanılır. Dolayısıyla bu sadece israilin yaptığı bir taktiksel davranış değil maalesef kapitalizmin olduğu bütün ülkelerde insanlar devlete karşı başkaldırmasın, sisteme karşı güç göstermesin diyerek insanlar pasifize ediyor. Bilinçli veya bilinçsiz." diye konuştu.
"İslam toplumlarında halen yasakları delmenin bir marifet olduğu algısı var"
Öger, şunları kaydetti:
"Maddeye bulaşan genç; ailesine karşı direnen gençtir, aileyi bilmeyen gençtir, ahlakı bilmeyen gençtir. Maddeye bulaşan genç; affınıza sığınarak eşine, annesine, kızına 'bana para bul, bana madde bul, nasıl bulursan bul' diye dayatan insan profilidir. Yani dolayısıyla aileyi konuşurken, aile yapısını konuşurken -ki bu toplantının, bu çalıştayın ana hedefinde aile vardır- aslında aileyi koruma noktasında maddeyle alakalı, uyuşturucuyla alakalı çok ciddi manada bir tavır sergilemenin de önemi vardır.
Burada üzülerek söyleyeyim, bazı bölgelerde özellikle Türkiye gibi yerlerde alkole karşı direnç göstermek, tavır göstermek, başkalarının hayat tarzına müdahale etmek, diye algılanır. Dolayısıyla iktidar, alkole karşı bir müdahalede bulunursa ya da bir yasaklamada bulunursa ki şimdiye kadar maalesef bulunmadı. Muhalefet bu sadece sanki bir yaşam tarzına müdahaleymiş gibi bir yaygara koparıyor. Avrupa'da 18-27 yaş arasında birçok yerde çocuklara artık alkol satılmıyor, çocuklara artık sigara satılmıyor ama İslam toplumlarında halen yasakları delmenin bir marifet olduğu algısı var."
Öger, bir toplantı sırasında, yaşadıklarını şöyle aktardı:
"Toplantıda Jandarma ve Emniyet sunum yapıyordu. Jandarmadaki yetkili dedi ki 'Biz bir bölgede çok yüklü miktarda uyuşturucu yakaladık. Uyuşturucuyu yakalayınca yaşlı bir amca bize beddua etmeye başladı. Kendi kendine bize beddualar ediyor. Ben eğildim dedim ki sen neye beddua ediyorsun? Gençleri zehirleyen, çocukları zehirleyen bir maddeyi biz ele geçirdik. Bu beddua nedir?' Bana dedi ki, 'Efendi siz benim hac paramı, umre paramı götürdünüz. Ben onunla hacca ve umreye gidecektim."
Uyuşturucuyla ilgili halen yanlış algıların olduğuna işaret eden Öger, "Bana dokunmayan, benim çocuklarıma etki etmeyen, benim aileme sirayet etmeyen… Bununla alakalı halen yanlış bir algı vardır, halen esrara yapılan bakış, tezeğe yapılan bakışla aynıdır. 'Tezeğin satışı caiz midir, caiz değil midir? Bu da ottur, bunun da satışı caiz midir, değil midir?' şeklinde bir algı vardır." diye ekledi.
"Hükümetleri yasal düzenlemeler yapmaya zorlamak imanımızın bir gereğidir"
Klasik medrese usulünün yenilenmesi gerektiğini savunan Öger, "Dolayısıyla gençlere ulaşabileceğimiz kavramlardan bir tanesi genci dinleyebilmek, anlayabilmek, konuşturabilmek, derdine derman olabilmektir. Aile ve gençlerle alakalı çalışmalar yaparken hocalarımızdan ricamız aileye tıpkı Avrupa'da kiliselerin yaptığı gibi maddi ve manevi her konuda rehberlik ve önderlik yapmalarıdır. Bizim rehberliğimiz ve önderliğimiz sadece giyimimizle ve fiziki sünnetle yapılabilecek bir kavram değildir. Dolayısıyla çocuklara uyuşturucu kullanmayın, alkol kullanmayın, kumar oynamayın diyen bir ebeveynin elinden telefon düşmüyorsa, diyen bir ebeveynin ağzından sigara düşmüyorsa, diyen bir ebeveyn eğer çocuklarına söylediği şeyi kendi hayat pratiğine uygulamıyorsa bu anlamda çok ciddi manada sıkıntılar vardır. Bütün ülkelerde, bu Türkiye dahil olmak üzere mevcut hükümetleri bu anlamda tedbir almaya, önlem almaya, bu anlamda yasal düzenlemeler yapmaya zorlamak imanımızın bir gereğidir." şeklinde konuştu. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından tertip edilen, Kürdistan Bölgesi başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarından alim ve akademisyenlerin katıldığı Alimler Buluşması'nın onuncusu gerçekleştirildi. Buluşma, aileye yönelik tahribatlar konusuna odaklandı.
İslam hukukunda "kadın ve erkek arasındaki eşitlik" meselesinin son derece hassas ve derinlikli bir konu olduğunu ifade eden İran Kürdistanı'ndan Dr. Ali Kiraati, "Zira İslam şeriatı adalet ilkesine dayanır. Eşitlik ise insanın özü, değeri ve fıtratıyla ilgilidir." dedi.
"İslami Değerlerimize Yönelik İdeolojik Saldırılar" temalı 10’uncu Alimler Buluşması'nın 17 maddelik sonuç bildirgesinde ailelere yönelik saldırılara dikkat çekilerek özellikle gençlerin kapıldığı farklı fikir akımlarına karşı Müslümanlara düşen görevler vurgulandı.