Osmanlı'dan kalma "Kakmacılık" sanatını 50 yıldır sürdürüyor

Osmanlı'dan gelen "Kakmacılık" sanatını 50 senedir sürdüren Tomas Ulutaş, zamanında yanında 30 kişi çalıştırdığını ancak bu sanatın yeterince kazançlı olmaması sebebiyle şimdilerde tek başına sürdürdüğünü, daha önce bu işi yapanların ise genellikle kuyumculuk sektörüne geçtiğini söyledi.
İstanbul'da başlayan "İstanbul Jewelry Show" mücevher fuarında kurduğu stantta sanatını icra eden ve ziyaretçilerin ilgisini çeken Tomas Ulutaş, 50 yıldır sürdürdüğü el sanatı "Kakmacılık" ile ilgili İLKHA muhabirine konuştu.
İşleme yapacakları madene önce elle çizim yaptıklarını ardından "rölyef" dedikleri işlemi yaparak madene şekil verdiklerini söyleyen Ulutaş, büyük bir tablonun işlenmesinin bir ay kadar sürdüğünü, elle yapılan bu sanatta artık çırak yetişmediğini ifade etti.
"Bu işi yapanlar kuyumculuk sektörüne geçtiler"
Ulutaş, "1991'de yanımda 30 kişi çalışıyordu. Şu anda tek başıma kaldım. Daha fazla kişi çalışması gerekirken azaldık. Çünkü bu işin maddi anlamda çok karşılığı yok. Onun için daha önce bu işi yapanlar da kuyumculuğa geçtiler. Bu iş artık para kazandırmıyor." dedi.
Demir hariç tüm madenlere işlenebiliyor
Kakmacılığın hem kültür hem de sanat olduğunu belirten Ulutaş, "Belli bir kıvama gelen ustalar insanların resmini dahi yapabiliyor. Bu işi bakır, gümüş, sarı ve altına işleyebiliyoruz. Demir hariç yumuşak maden olduğu sürece madenlere işleyebiliyoruz. Demir sert olduğu için hem zor hem de maddi değeri olmadığı için tercih edilmiyor. Ancak gümüş ve altın gibi madenler her zaman para eder. Bu madenlerde kayıp olmuyor. Sadece işçilik parası verilmiş olunuyor." diye konuştu.
Kakmacılık nedir?
Genel manada "Kakmacılık" Oyulabilecek türdeki herhangi bir zemin üzerine, istenilen şekillerde ve uygun keskin-kesici aletler kullanılarak; oyarak açılan yuvalara, diğer bir maddeden (sedef, gümüş, altın, taş, mermer, tahta) oyulan şeklin aynısından kesilmiş parçaların kakarak yerleştirilmesi işine verilen isimdir.
Üzerinde kakma olan eserler, vazifelerine göre mimari yapılarda yer alırlar. Bir camide kapı kanatları, pencere kanatları, minber, kürsü, rahle gibi ahşap kısımlarda tahta üzerine sedef, fildişi, bağa kakma, gümüş olarak görüldüğü gibi; yine minber, mihrap, kürsü ve duvarlarda mermer veya taş üzerine aynı maddenin diğer renkleri veya başka maddeler kakılarak yapılmış işler de görmek mümkündür.
Eskiden tabaka, çubuk, baston gibi bazı eşyalar hep kakma ile süslenirdi. Kakma çeşitlerine göre bunlara, altın, gümüş, sedef veya fildişi kakmalı denilirdi. Bıçak, kılıç, kama, kalkan ve tüfek gibi silahların da üzerine altın kakma ile süsler yapılırdı. Pirinç veya gümüş üstüne açılan yuvalara altın veya gümüş tel ve çubuklar kakarak gömme suretiyle yapılan süsleme işlerine, "Tel Kakma" veya "Şam Kakması" denilirdi. Şam'da maden üzerine altın ve gümüş tel kakma olarak çok güzel işler yapıldığı için Şam Kakması adıyla anıldı. Bir madenin sathında açılan yuvalara eritilmiş bir madde dökülmek suretiyle yapılan kakmalar da vardır. Bu şekle "Savat" denir. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Adana’da düzenlenen Mevlid-i Nebi etkinliği katılımcılar tarafından büyük ilgi görürken Adanalılar, toplumu yozlaştıran, eğlence odaklı festivaller yerine, Peygamber sevgisini ve ümmet bilincini pekiştiren etkinliklerin yapılmasını istedi.
Siirt'te uzun yıllardır şifalı bitkiler satışı yapan Muzaffer Ulu, yüksek dağların sarp kayalıklarında yetişen ve bölgede "Soryaz" olarak bilinen bitkinin hem şifa hem de lezzet kaynağı olduğunu söyledi.
İstanbul'da düzenlenen "Mevlid-i Nebi" programı katılan Lübnan Cemaati İslami Yetkililerinden Suheyp Halef, gerçekleştirilen etkinliğin umut aşıladığını, işgale karşı direnen Gazze halkının mutlaka galip geleceğini söyledi.
Özel Eğitim Öğretmeni Fahrettin Yılmaz, toplumun engelli bireylere karşı önyargılı ve mesafeli tutumunun aileleri olumsuz etkilediğini belirterek, daha anlayışlı ve sevecen bir yaklaşım çağrısı yaparak, "Engellilere uzaylı görmüş gibi değil, insan gibi davranın" ifadesini kullandı.