Birleşik Arap Emirlikleri'nin Yemen'deki sözde "terörle mücadele birliklerini" çektiğini duyurması, bölgede yeni bir denge arayışını gündeme getirdi. Ancak sahadaki veriler, bunun tam bir çekilmeden çok kontrollü bir yeniden konumlanma olduğunu gösteriyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Savunma Bakanlığı'nın Yemen'de kalan sözde "terörle mücadele" unsurlarının görevine son verildiğini açıklaması, savaşın seyrine ilişkin önemli soruları beraberinde getirdi. Açıklama, Suudi destekli "Yemen Başkanlık Konseyi" Başkanı Reşad el-Alimi'nin Emirlik güçlerinin ülkeden 24 saat içinde ayrılmasını talep etmesinden yalnızca saatler sonra geldi.

Abu Dabi yönetimi, kararın tamamen "egemen bir irade" sonucu alındığını ve ortaklarla koordinasyon içinde uygulandığını savunurken, zamanlama bu adımın siyasi bir baskının sonucu olup olmadığı tartışmasını güçlendirdi. Temel soru ise net: Bu bir çekilme mi, yoksa sahada daha düşük görünürlüklü bir varlık mı?

Sahadan ne çekildi?

Mevcut bilgiler, kararın yalnızca sayıları sınırlı ve görev alanları dar olan sözde "terörle mücadele" ekiplerini kapsadığını ortaya koyuyor. Bu unsurlar, geniş çaplı bir muharip güçten ziyade belirli noktalarda konuşlanmış özel birlikler niteliği taşıyordu. Söz konusu birliklerin Şebve'deki enerji tesisleri çevresinde, Kızıldeniz girişindeki Meyyun Adası'nda ve Hint Okyanusu'na açılan Sokotra takımadalarında bulunduğu biliniyordu.

Yerel kaynaklara göre BAE, Şebve'deki Belhaf ve Merre kamplarında radar ve iletişim altyapısını sökmeye başladı. Bu adım, fiili bir geri çekilmenin işareti olarak değerlendiriliyor. Ancak Emirlikler, 2019'dan bu yana Yemen'de "düzenli askeri varlığının" sona erdiğini, kalan yapının ise dar kapsamlı görevlerle sınırlı olduğunu hatırlatıyor.

Siyasi mesaj ne?

Abu Dabi, kararın Suudi destekli Yemen Başkanlık Konseyi yönetiminin talebine bir yanıt olduğu iddiasını açıkça reddediyor. Resmî açıklamalarda, bunun bir "aşama değerlendirmesi" sonucu alındığı vurgulanıyor. Buna karşın Suudi Arabistan'ın Yemen'in çağrısını destekleyen açıklaması ve Emirlik adımıyla örtüşen zamanlama, bu çıkışın bölgesel bir mutabakatla şekillendiğine işaret ediyor.

Bu tablo, BAE'nin Yemen dosyasından tamamen çıkmak yerine, maliyeti artan doğrudan askeri varlığını azaltarak manevra alanını korumayı hedeflediğini gösteriyor.

Yemen'de Emirlik etkisi bitti mi?

Kısa cevap: Hayır. Uzmanlara göre yaşanan gelişme, stratejik bir kopuştan çok taktik bir geri çekilme. BAE'nin Yemen'deki etkisi, sahadaki müttefik yerel güçler üzerinden dolaylı biçimde sürüyor.

Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı güvenlik kuşakları, destek birlikleri, El-Amalika Tugayları ve Şebve Savunma Güçleri üzerindeki Emirlik etkisi hâlâ güçlü. Ayrıca Babülmendeb'e yakın stratejik Muha kentinde konuşlu, Tarık Salih'in liderliğindeki Ulusal Direniş güçlerinin de Emirliklerle yakın ilişkisini sürdürdüğü biliniyor.

Bu yapılar, BAE'nin sahada asker bulundurmadan askeri ve siyasi ağırlık oluşturmasını mümkün kılıyor.

Yemen iç dengeleri nasıl etkilenir?

Suudi destekli Başkanlık Konseyi açısından bu adım, egemenlik söylemi bakımından sembolik bir kazanım olarak sunuluyor. Kararın parlamento, Şura Konseyi, askeri komuta kademeleri ve etkili aşiret yapılarından destek görmesi, Reşad el-Alimi'nin iç siyasi konumunu güçlendirdi.

Öte yandan Güney Geçiş Konseyi için süreç bir sınav niteliği taşıyor. Hadramut ve Mehri'den olası bir geri çekilme, Konsey'in "ayrılık" projelerini ciddi biçimde zayıflatabilir. Bu iki vilayet, Yemen topraklarının neredeyse yarısını oluşturuyor ve stratejik derinlik sağlıyor.

Sonuç

BAE Yemen'den tamamen ayrılmadı; sahadaki görünürlüğünü azalttı. Doğrudan askeri varlığın düşürülmesi, dolaylı nüfuzun ise korunması hedefleniyor. Bu durum, Yemen'de çatışmanın değil, aktörlerin oynama biçiminin değiştiğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde asıl belirleyici olan, bu yeniden konumlanmanın Güney'deki güç dengelerini nasıl etkileyeceği olacak. (İLKHA)